1. Çalıştay Kitabı

1.ÇALIŞTAY RAPORU

İÇİNDEKİLER

1-ÖNSÖZ    ……………………………………………………………………………
2-SEKTÖRÜMÜZ……………………………………………………………………..
3-AÇILIŞ KONUŞMALARI…………………………………………………………..
– TKB Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürü Mehmet TAŞAN………………
– T.C.Ziraat Bankası Tarımsal Pazarlama Daire Başkanı Murat KARA……………..
– Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği Başkanı Faruk COŞKUN………
4-ÇALIŞMA GRUPLARI BAŞKANLARININ SUNUMLARI………………………
-1.Grup  “Yetiştiricilik”  İhsan BOZAN …………………………………………..
-2.Grup  “Sağlık ve Çevresel Etkileşim”  Kemal BABİLA………………………..
-3.Grup  “İşleme, Pazarlama ve Tüketim”   Yasin ÖZPEK  ……………………….
-4.Grup  “Teşvikler, Kredi, Vergiler ve Sigorta”  Osman PARLAK………………
-5.Grup   “Kurumsal Yapılanma, Eğitim ve Araştırma” Hakan ACAR……………
5-TARTIŞMA VE GENEL DEĞERLENDİRMELER………………………………..
6-SONUÇ BİLDİRGESİ………………………………………………………………
7-KATILIMCI LİSTESİ……………………………………………………………….
8-SPONSOR LARIMIZ……………………………………………………………….
9-TEŞEKKÜR………………………………………………………………………….
10-FOTOĞRAFLAR…………………………………………………………………..
11-GÜNDEM ÖRNEĞİ…………………………………………………………………
12-DAVET  ÖRNEĞİ………………………………………………………………….
13-SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLERİ ÜRETİCİ MERKEZ BİRLİĞİ………………
14- MERKEZ BİRLİĞİNE ÜYE BİRLİKLER…………………………………………
ÖNSÖZ
Su Ürünleri Yetiştiriciliği (Kültür Balıkçılığı), bütün dünyada gelişen, desteklenen ve geleceğin sektörü olarak değerlendirilen bir sektördür. Ülkemiz sahip olduğu su kaynakları, modern ve ileri teknoloji varlığı, girişimci ruhu ve her türlü yatırım olanakları ile şanslı ve potansiyeli yüksek bir ülkedir. Bu potansiyelini çok iyi kullanmak zorundadır. Bu anlamda sektörü daha da ileri boyutlara taşıyacak, stratejilere, projeksiyonlara, destekleme politikalarına ve uygulamalara ihtiyaç bulunmaktadır.
Yetiştiricilik ya da kültür balıkçılığı, en basit tanımı ile doğal olarak sularda yaşayan hayvansal ve bitkisel kökenli canlıların, tesislerde, insan kontrolünde üretilmesini, büyütülmesini ve yetiştirilmesini ifade eder. Başta balıklar olmak üzere su ürünlerinin denizlerde ağ kafeslerde, karada havuz ve tanklarda yumurtadan başlayarak, yavru ve pazar boyutuna gelinceye kadar, yem ile beslenmesi ve büyütülmesi kültür balıkçılığının temel felsefesidir.
Kültür balığının ya da yetiştiricilik yolu ile elde edilen su ürünlerinin avlanan balık veya su ürünleri ile mukayesesi yanlıştır. Eğer kültür veya çiftlik balığının tercih edilmemesini bildiren bir görüş mevcutsa, bu mantıkla, şu an piyasadaki tavuk ve sığır etini de yememek gerekir. Onlarda işletmeler ve çiftliklerde besiye alınıp, aşısı, ilacı uygulanıp, kültür balığı gibi sağlıklı olarak piyasaya arz edilmektedir.
Denizlerde, açık alanlarda, genellikle 30-100 metreye ulaşan derin sularda, iç sularda ise debisi yüksek, bol oksijenli akarsular üzerine kurulan işletmelerde veya bir canlının yaşamasına uygun temiz sulara haiz göllerde yetiştirilen balık için sağlanan su ortamı zaten doğal balıkların da içinde yaşadığı ortamdır.
Kültür balıkları, doğal yemlere eşdeğer besin maddelerini içeren yemlerle beslenir ve daha kısa zamanda büyüme şansına erişir. Kullanılan yemlerin içinde büyük oranda yine doğal balıklardan elde edilen balık unu ve yağı bulunur. Bunlara ilave olarak, buğday, mısır, soya kullanılır. Sonuç olarak kültür balığı için kullanılan yemler, balık unu, balık yağı ve bitkisel ürünlerdir. Besin değeri açısından doğal balık ile kültür balığı arasında bir fark bulunmamaktadır. Yemlere katılacak vitamin ve mineraller ise, ulusal ve uluslar arası standartlara göre yapılır ve denetlenir.
Yetiştiricilikte hormon kullanılmaz. Ayrıca kültür balıkları ağır metaller ihtiva etmediği ve katkı-kalıntı maddeleri açısından sürekli denetlendiği için insan sağlığında bir risk teşkil etmez.
Ülkemizde protein kaynaklarına ulaşmak zordur, halkımızın gelişmiş ülkeler seviyesinde protein tüketebildiği söylenemez. Buna rağmen özellikle hayvansal protein kaynakları konusunda yapılan bilinçli veya bilinçsiz değerlendirmeler tüketimi adeta baltalamaktadır. Oysa hayvansal protein zekâ ve beden gelişimi için olmazsa olmazdır. Su ürünleri yetiştiricileri ve sektör paydaşları olarak bizim görevimiz, 3-5 kişiye tepki göstermek değil, halkımızı, büyük kitleleri bilgilendirmektir.
Su Ürünleri Yetiştiriciliği Çalıştayı fikri 2 Aralık 2010 tarihinde Merkez Birliğimizde merkeze üye veya üye olmayan başkanlarımızın katıldığı bir toplantıda ortaya atılmış ve kabul görmüştür. Kısa bir sürede hazırlıklar tamamlanarak 278 kişinin katılımı ile gerçekleşmiştir.
İki gün süre ile ülkemizin hemen her yerinden gelen üreticiler, işlemeciler, pazarlamacılar, kamu görevlileri, üniversite temsilcileri ve sektöre girdi sağlayan kuruluşlar birbirleri ile buluşmuşlar ve fikirlerini paylaşmışlardır. Beş grup, konuları ile ilgili çalışarak, sonuçlar ortaya çıkarmış ve bu sonuçlar genel platformda değerlendirilmiş ve tartışılmıştır.
Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği olarak Çalıştay sonuçlarının takipçisi olacağımızı belirtir, katılan ve destekleyen herkese teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
Faruk  COŞKUN
Başkan
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ
Dünya nüfusu giderek artıyor.2000 yılında 6,1 milyar olan insan nüfusunun 2015 yılında 7,2 milyara, 2030 yılında ise 8,2 milyara ulaşması beklenmektedir. Oysa gıda kaynaklarında azalmalar olduğu bir gerçektir. Çevresel faktörler, iklim değişiklikleri gıda kaynaklarına erişimi zorlaştırmaktadır. Ayrıca enerji ihtiyaçlarının tarımsal ürünlerden karşılanması eğilimi insan tüketimine sunulan gıdalar açısından bir tehdit unsuru olarak yer almaktadır. Analizler ise gıda üretiminin dünyada yılda % 1,2 oranında artmasını öngörürken talebin % 1,3 artacağını göstermektedir.
Diğer taraftan yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme öne çıkarken hayvansal proteinlere duyulan ihtiyaç toplumların gündeminden eksik olmamaktadır.
Bu nedenle gıda platformlarında hayvansal protein ihtiyacının giderilmesinde denizlerin ve iç suların önemi her geçen gün artıyor ve balıkçılık geleceğin sektörü olarak görülüyor. Projeksiyonlar, avcılığın, balık stoklarındaki azalmaya paralel olarak artmayacağı, buna karşın yetiştiriciliğin gelişeceği ve su ürünleri üretimdeki payının yıllar itibariyle yükseleceğini belirtiyor. Sebepleri veya gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir;
Bu gün dünya toplam su ürünleri üretimi 140 milyon tondur ve bunun 90 milyon tonu avcılık yolu ile 50 milyon tonu ise yetiştiricilik yolu ile elde edilmektedir. Oran olarak avcılığın payı % 64, yetiştiriciliğin payı % 36 civarındadır. Ancak su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün payı giderek artmaktadır. 1990 lı yıllarda kültür balıkçılığından sağlanan üretim miktarı ancak 20 milyon ton iken, 2020 yılında yetiştiricilik üretimin 70 milyon tona, 2030 yılında 83 milyon tona çıkması, avcılığın ise bu yıllarda 80-90 milyon ton arasında gerçekleşeceği var sayılmaktadır. Üretim trendleri, 2030 yılında avcılık ve yetiştiricilik üretiminin eşit hale geleceğini öngörmektedir.
Halen kültür su ürünlerinin % 65,6’ sı Asya’da, % 12,2’ si Latin Amerika’da, % 10,8’ i Avrupa’da, % 11,4’ ü ise diğer kıtalarda üretiliyor. Üretimin % 54’ünü tatlı su ürünleri, % 27 sini yumuşakcalar, % 3’ünü ise deniz balıkları teşkil ediyor. Dünya, kültür balıkçılığı faaliyeti ile toplam 87 milyar dolarlık bir değer yaratıyor. En fazla üretilen kültür ürünleri, sazan, salmon, karides ve istiridyedir.
Yetiştiricilik sektöründe en fazla üretim yapan ülke Çindir. Çin yalnız başına 31 milyon ton su ürünü yetiştirmekte ve bundan 40 milyar dolar değer elde etmektedir. İkinci ülke ise Hindistandır. Hindistan’ın üretimi 3 milyon ton civarındadır. Çin’de ve Hindistan’da kültür balıkçılığında üretim artışı yıllık % 6 civarındadır. Dünya ülkeleri içersinde bu sektörde en fazla gelişmeyi sağlayan ülkelerden biri, yıllık % 18 üretim artışı ile Vietnamdır. Endonezya, Tayland, Bengaldeş, Norveç, Şile, Japonya önemli üretici ülkeler arasında yer almaktadırlar.
Avrupa yetiştiricilik üretimi 2,3 milyon ton. En fazla üretimi, 830 bin tonluk miktar ile Norveç sağlıyor. İspanya 281 bin ton, Fransa 237 bin ton, İtalya 178 bin ton, İngiltere 174 bin ton, Yunanistan, 113 bin ton olan üretim miktarları ile sektörde öne çıkmaktadırlar.
Türkiye ise, toplam 623.191 tona ulaşan su ürünleri üretimi ile dünya ülkeleri arasında büyük rol oynamayı sürdürmektedir. Bu üretimin 158.729 tonu yetiştiricilik yolu ile elde ediliyor. Türkiye bu üretim rakamı ile dünya ülkeleri arasında yetiştiricilik açısından 26 ncı sıradadır. Ülkemizde yıllık yetiştiricilik yolu ile elde edilen su ürünleri üretim artışı % 16. Ağırlıklı olarak iç sularda alabalık, denizlerde ise levrek ve çipura yetiştirilmektedir. Çipura ve levrek üretimi 75 bin ton, alabalık üretimi ise yine 75 bin ton civarındadır. Kültür balıkçılığına 1980 li yıllarda başlayan ülkemiz, ancak 2000 yılından sonra, birçok Dünya ve Avrupa ülkesine göre çok büyük ilerleme kaydetmiştir. Halen alabalık üretiminde Avrupa ülkeleri içersinde 1 nci sırada, çipura ve levrek üretiminde ise Akdeniz ülkeleri arasında 3 üncü sırada yer almaktadır. Sektörün hedefi kısa vadede 200 bin ton, uzun vade de ise 300-400 bin ton üretime ulaşmaktır.
Kişi başına yıllık su ürünleri tüketimi dünyada ortalama 16 kilogramdır. Asya ülkelerinde bu miktar 26 , AB (27)’de 23, Orta Amerika’da 18.9, ABD ve Kanada’da 24  Afrika’da 8,3 ‘ dür.Ülkemizde de kişi başına yıllık balık tüketimi oldukça düşük olup, dünya ortalamasının da çok altında 8 kilogramdır. Hedef bu rakamın 20 kilograma çıkarılmasıdır.
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ
Dünya nüfusu giderek artıyor.2000 yılında 6,1 milyar olan insan nüfusunun 2015 yılında 7,2 milyara, 2030 yılında ise 8,2 milyara ulaşması beklenmektedir. Oysa gıda kaynaklarında azalmalar olduğu bir gerçektir. Çevresel faktörler, iklim değişiklikleri gıda kaynaklarına erişimi zorlaştırmaktadır. Ayrıca enerji ihtiyaçlarının tarımsal ürünlerden karşılanması eğilimi insan tüketimine sunulan gıdalar açısından bir tehdit unsuru olarak yer almaktadır. Analizler ise gıda üretiminin dünyada yılda % 1,2 oranında artmasını öngörürken talebin % 1,3 artacağını göstermektedir.
Diğer taraftan yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme öne çıkarken hayvansal proteinlere duyulan ihtiyaç toplumların gündeminden eksik olmamaktadır.
Bu nedenle gıda platformlarında hayvansal protein ihtiyacının giderilmesinde denizlerin ve iç suların önemi her geçen gün artıyor ve balıkçılık geleceğin sektörü olarak görülüyor. Projeksiyonlar, avcılığın, balık stoklarındaki azalmaya paralel olarak artmayacağı, buna karşın yetiştiriciliğin gelişeceği ve su ürünleri üretimdeki payının yıllar itibariyle yükseleceğini belirtiyor. Sebepleri veya gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir;
Bu gün dünya toplam su ürünleri üretimi 140 milyon tondur ve bunun 90 milyon tonu avcılık yolu ile 50 milyon tonu ise yetiştiricilik yolu ile elde edilmektedir. Oran olarak avcılığın payı % 64, yetiştiriciliğin payı % 36 civarındadır. Ancak su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün payı giderek artmaktadır. 1990 lı yıllarda kültür balıkçılığından sağlanan üretim miktarı ancak 20 milyon ton iken, 2020 yılında yetiştiricilik üretimin 70 milyon tona, 2030 yılında 83 milyon tona çıkması, avcılığın ise bu yıllarda 80-90 milyon ton arasında gerçekleşeceği var sayılmaktadır. Üretim trendleri, 2030 yılında avcılık ve yetiştiricilik üretiminin eşit hale geleceğini öngörmektedir.
Halen kültür su ürünlerinin % 65,6’ sı Asya’da, % 12,2’ si Latin Amerika’da, % 10,8’ i Avrupa’da, % 11,4’ ü ise diğer kıtalarda üretiliyor. Üretimin % 54’ünü tatlı su ürünleri, % 27 sini yumuşakcalar, % 3’ünü ise deniz balıkları teşkil ediyor. Dünya, kültür balıkçılığı faaliyeti ile toplam 87 milyar dolarlık bir değer yaratıyor. En fazla üretilen kültür ürünleri, sazan, salmon, karides ve istiridyedir.
Yetiştiricilik sektöründe en fazla üretim yapan ülke Çindir. Çin yalnız başına 31 milyon ton su ürünü yetiştirmekte ve bundan 40 milyar dolar değer elde etmektedir. İkinci ülke ise Hindistandır. Hindistan’ın üretimi 3 milyon ton civarındadır. Çin’de ve Hindistan’da kültür balıkçılığında üretim artışı yıllık % 6 civarındadır. Dünya ülkeleri içersinde bu sektörde en fazla gelişmeyi sağlayan ülkelerden biri, yıllık % 18 üretim artışı ile Vietnamdır. Endonezya, Tayland, Bengaldeş, Norveç, Şile, Japonya önemli üretici ülkeler arasında yer almaktadırlar.
Avrupa yetiştiricilik üretimi 2,3 milyon ton. En fazla üretimi, 830 bin tonluk miktar ile Norveç sağlıyor. İspanya 281 bin ton, Fransa 237 bin ton, İtalya 178 bin ton, İngiltere 174 bin ton, Yunanistan, 113 bin ton olan üretim miktarları ile sektörde öne çıkmaktadırlar.
Türkiye ise, toplam 623.191 tona ulaşan su ürünleri üretimi ile dünya ülkeleri arasında büyük rol oynamayı sürdürmektedir. Bu üretimin 158.729 tonu yetiştiricilik yolu ile elde ediliyor. Türkiye bu üretim rakamı ile dünya ülkeleri arasında yetiştiricilik açısından 26 ncı sıradadır. Ülkemizde yıllık yetiştiricilik yolu ile elde edilen su ürünleri üretim artışı % 16. Ağırlıklı olarak iç sularda alabalık, denizlerde ise levrek ve çipura yetiştirilmektedir. Çipura ve levrek üretimi 75 bin ton, alabalık üretimi ise yine 75 bin ton civarındadır. Kültür balıkçılığına 1980 li yıllarda başlayan ülkemiz, ancak 2000 yılından sonra, birçok Dünya ve Avrupa ülkesine göre çok büyük ilerleme kaydetmiştir. Halen alabalık üretiminde Avrupa ülkeleri içersinde 1 nci sırada, çipura ve levrek üretiminde ise Akdeniz ülkeleri arasında 3 üncü sırada yer almaktadır. Sektörün hedefi kısa vadede 200 bin ton, uzun vade de ise 300-400 bin ton üretime ulaşmaktır.
Kişi başına yıllık su ürünleri tüketimi dünyada ortalama 16 kilogramdır. Asya ülkelerinde bu miktar 26 , AB (27)’de 23, Orta Amerika’da 18.9, ABD ve Kanada’da 24  Afrika’da 8,3 ‘ dür.Ülkemizde de kişi başına yıllık balık tüketimi oldukça düşük olup, dünya ortalamasının da çok altında 8 kilogramdır. Hedef bu rakamın 20 kilograma çıkarılmasıdır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürü
Mehmet TAŞAN ‘ın açılış Konuşması
Sayın Başkan, Kıymetli Misafirler, Değerli Sektör Temsilcileri ve Mesai Arkadaşlarım,
“Su ürünleri yetiştiriciliği”, “Sağlık ve çevresel etkileşim”, “İşleme, pazarlama ve tüketim”, “Teşvikler, kredi, vergiler ve sigorta”, “Kurumsal yapılanma, eğitim ve araştırma” konularında oluşturulacak gruplarda sektörün sorunları, çözüm önerileri ve geleceği ile ilgili konuların konuşulacağı çalıştayda aranızda bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyor ve Bakanlığım ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sektörün, ülke genelinde kurulmuş olan su ürünleri birlikleri ve bunların da bir araya gelerek kurdukları su ürünleri yetiştiricileri üretici merkez birliği çatısı altında güçlü bir sivil örgütü olarak faaliyet göstermesi bizi memnum etmektedir.
Uzun bir zaman alan ve çok emek harcanarak gelinen bu noktanın sektörün sürdürülebilir gelişimine önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.
Günümüzde sivil toplum örgütlerinin önemi hepinizin malumudur. Çiftçi örgütlenmesine baktığımızda 15.800 çiftçi örgütü vardır. 5200 sayılı tarımsal üretici birliği kanununa göre ise 635 birlik kurulmuştur, bunlardan 25’i su ürünleri ile ilgilidir. Bakanlık olarak çiftçi örgütlerinin güçlü olması için her türlü desteği vermekteyiz.
Önemli bir potansiyele sahip olduğumuz su ürünleri konusunda da bu örgütlenmenin tamamlanmış olması oldukça sevindiricidir. Tabiî ki önemli olan bu yapıyı bundan sonra da daha sağlıklı ve aktif olarak devam ettirmektir.
Günümüzde dünya nüfusunun hızlı bir şekilde artması sonucunda insanların yeterli ve dengeli beslenebilmesi ülkelerin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir.
Diğer taraftan dünyada, denizlerde ve içsularda doğal balık stokları, kirlilik,  iklim değişikliği, aşırı avcılık gibi nedenlerle azalmaktadır. Bu nedenle artan nüfusun balık ihtiyacının yetiştiricilik yoluyla elde edileceği konusunda bütün dünya fikir birliği içindedirler.
Artan dünya nüfusunun hayvansal protein ihtiyacının karşılanabilmesi için gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkeler, su ürünleri yetiştiriciliğine özel bir önem verilmekte ve desteklenmektedir. bu nedenle, su ürünleri yetiştiriciliği dünyada, son 20 yılda ortalama % 10 büyüme hızı ile en hızlı büyüyen gıda üretim sektörü haline gelmiştir.
su ürünleri sektörü ülkemiz için de oldukça önemli bir sektördür ve bakanlığımızın öncelikleri arasında yer almaktadır.
Ülkemiz tarım sektörünün en önemli unsurlarından biri olan su ürünleri; insan beslenmesine katkısı, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, istihdam oluşturması, kırsal kalkınmaya katkısı ve yüksek ihracat potansiyeli nedeniyle ön plana çıkmaktadır.
Kişi başına düşen su ürünleri miktarının 8 kg olduğu dikkate alındığında, AB ortalamasını olan 25 kg tüketimi yakalamak için, potansiyelimizi harekete geçirerek üretimimizi 3 kat daha arttırmamız gerekmektedir.
Bu kadar yüksek bir üretimi ancak yetiştiricilik yoluyla elde etmek mümkündür. Zira aşırı avcılık ve kirlilik nedeniyle avcılık üretiminin artması mümkün gözükmemektedir.
Bu bağlamda Bakanlığımız su ürünleri üretimini harekete geçirmek, mevcut potansiyeli daha verimli hale getirmek, av baskısını azaltmak ve var olan protein açığını kapatmak için su ürünleri üretiminde 2003 yılından itibaren destekleme uygulaması başlatmış ve 2009 yılı sonu itibarıyla sektöre toplam 408 milyon TL destek sağlanmıştır. 2010 yılına ait ise yaklaşık 112 milyon TL hakediş bulunmaktadır.
Genel Müdürlüğümüzce 2006-2010 yıllarında uyguladığımız Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında tarımsal ürünleri işlenmesi, depolanması ve paketlenmesi projelerine hibe desteği vermekteyiz. 2010 yılı sonu itibariyle 3005 yatırım projesi tamamlandı. 200 proje devam ediyor. Bu yatırım projelerine 565 milyon TL hibe verildi. 29.191 istihdam sağlandı. Su ürünleri işleme ve paketlemeyle ilgili 26 projeye de 4.5 milyon TL hibe verildi.
Yine KKYDP çerçevesinde 2007 yılında makine ekipman desteği başlattık. 2010 yılı sonu itibariyle 78.122 makine-ekipman alımına da 349 milyon TL hibe verildi. su ürünleri ile ilgili soğuk taşıma aracı, canlı balık nakli tankına destek verildi.
KKYDP uygulamalarında çiftçi örgütü projelerinin önceliği bulunmaktadır.2011-2015 yılları uygulamaları için kararnamemiz sevk edilmiştir.
Bu desteklemeler ve yapılan planlamalar sonucu 2002 yılında  61.000 ton olan üretimimiz,  yaklaşık % 160 artarak, 2009 yılı itibariyle 160.000 tona ulaşmıştır ki bu üretim miktarı ile 27 Avrupa Birliği ülkesi arasında yetiştiricilik üretiminde 5. sırada yer almaktadır.
Uygulanan politikalar ile ülkemizde yetiştiricilik sektörü daha önce de belirttiğim gibi hızlı bir gelişme göstermiş ve FAO tarafından dünyada en hızlı büyüyen 3. ülke olduğu tespit edilmiştir.
Yine su ürünleri ihracatında da önemli bir aşama kaydedilmiştir. Bu dönemde ihracatımız yaklaşık   % 178 artarak 342 milyon ABD dolarına yükselmiştir. İhracatımızın % 80’i AB ülkelerine yapılmaktadır.
Sektörde yaşanan hızlı büyüme ve gelecekte beklenen hızlı büyüme çevresel hassasiyetleri ön plana çıkarmıştır. Gerek dünyada gerekse ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliğinin çevresel etkileri konusunda yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Gelinen noktada, su ürünleri yetiştiriciliği yani balık çiftliklerinde, çevreye zarar vermeden üretim yapılabileceği tespit edilmiştir. Bu konunun üzerinde Bakanlığımız da hassasiyetle durmaktadır.
Sizlere düşen görev üretimi kurallarına göre yapmanızdır. Her konuda sizlere destek olan Bakanlığımızın, çevresel konularda yapılacak yanlışlara asla müsamaha göstermeyeceğini bilmenizi istiyorum.
Değerli misafirler,
Burada konuşmama son verirken, çalıştayın başarılı geçmesini diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği Başkanı
Faruk COŞKUN’un açılış konuşması
Sayın Genel Müdürüm, Sevgili Meslektaşlarım, Değerli Konuklar, Basının Kıymetli Mensupları,
Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği’nin organize ettiği “Su Ürünleri Yetiştiriciliği Çalıştayı” na hoş geldiniz, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Misafirler, Kıymetli Üreticiler
Su ürünleri yetiştiricilik sektörü en son, böylesine geniş ve bütün paydaşlarının katılımı ile bir toplantıda  1997 yılındaki Su Ürünleri Şurası’nda ele alınmıştır. Bahsettiğim Şurada ise, yetiştiricilik sadece bir komisyon marifeti ile irdelenmiştir. Oysa 1997 yılında 45.500 ton olan yetiştiricilik üretimi 160.000 tonlara yükselmiş, teknoloji kullanımı zirveye çıkmış ve işletme ölçekleri çok büyümüştür. Yani, sektörümüz hızla büyürken gelişmeleri ve sorunları paylaşmak, masaya yatırmak ve tartışmak vaki olmamaıştır. Bu eksikliği fark eden Merkez Birliğimiz, değerli sponsor ve destekleyicilerimizin katkıları ile 14 yıl sonra bu gün buluşmamıza aracı olmaktadır. Birlikten kuvvet doğar düşüncesi ile çok mutlu olduğumu belirtmek isterim.
Sizlere 2009 yılında faaliyetine başlayan Merkez Birliğimiz ve misyonumuz hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
Merkez Birliğimiz 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu çerçevesinde kurulan 7 adet birliğin bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Şu an 14  üyeye ulaşmış bulunmaktayız.  Kuruluşunu tamamlamış olan 4 birliğimiz en kısa sürede merkez birliğimize katılacaktır. Ayrıca,5 birlik ise kuruluş aşamasındadır.
Gönlümüzden geçen, tüm yetiştiricilerin birlik çatısı altında yer alması ve tüm birliklerin de Merkez Birlik bünyesinde yer alarak daha güçlü, daha sağlam ve daha organize bir yapıya kavuşmasıdır. Unutmayalım ki : “Birleştiğimizde ayakta durur, ayrıldığımızda düşeriz”.
İçinde bulunduğumuz çağda bireysel diyaloglar kurarak sektör adına hak aramak, istenilen sonuçları vermemektedir. Ayrıca, gerek kamu, gerekse kamu dışı kurumlar; karşılarında tüm sektörü temsil eden muhataplar görmek istemektedirler.İşte Merkez Birliğimiz bu düşüncelerle kurulmuştur.Bu düşüncelerle bu bayrağı taşımaya gönül veren her yetiştiriciyi de aramızda görmek istiyoruz. Türkiye’deki tüm balık yetiştiricilerine sesleniyor, Tüm yetiştiricilerimizi bu çatı altında toplanmaya davet ediyorum.
Bu davet doğrultusunda, Türkiye genelinde balık yetiştiriciliği yapılan ve birlik kurulmaya uygun her ilimizde üretici birliklerinin kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede faaliyetlerimizi tabana indirebilir ve sektörümüzün tüm sorunlarını kolay bir şekilde görebiliriz. Bu sadece şahısların meselesi değil ülke meselesidir.
Ülkemizin kalkınması için tüm sektörlerin gelişmesi gerekiyor. Sektörlerin gelişmesi için ise sektörde bulunanların birlikte hareket etmesi gerekmektedir.
Değerli Konuklar,
Biz, kimsenin rakibi olmadan her kurum ve kuruluşla olumlu görüşmeler yapıyor, istişare ve diyalog zeminini güçlendirmeye çalışıyoruz. Son bir yılda geldiğimiz nokta bizi cesaretlendiriyor. Üreticilerimizin çektiği sıkıntıların çözümü ve sektörümüzün önünün açılması konularında yaptığımız çalışmalar sonuç vermekte, gerekli kurumlara iletilerek dikkat çekilmekte ve kurumlar tarafından çalışmalar başlatılmaktadır.
Mesela en önemli sorunlarımızdan olan kiralamalar konusunda Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün ilgili birimleri ile görüşmelerde bulunulmuş olup, çözüm konusunda atılması gereken adımlara daha yakınız. Kiralamalar konusu en önemli sorun alanı olmaya devam etmektedir. Değerinin oldukça üzerinde kira bedellerinin belirlenmesi yanında, değişik bölgelerde çok farklı kira bedelleri ile karşı karşıya kalmaktayız. Umarım çalıştaysa bu konu ile ilgili bizleri memnun edecek çözüm önerileri geliştirilebilir. Sorunu iletmek yerine çözüm önerileri ile gitmemiz daha etkili sonuçlar almamıza yardımcı olacaktır.
Türkiye Ziraat Odaları aidatları ile ilgili Sayın Başkan ile görüşülmüş ve sonrada muhtelif zamanlarda bir araya gelinmiştir. Önümüzdeki dönemler için daha uygun ödemeler ve uygulama farklılıklarının kaldırılması konusunda gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Bayındırlık Bakanlığı ile çiftliklerin yapı sınıfları ile ilgili görüşmelerde, taleplerimizin değerlendirileceği sözünü almış bulunmaktayız. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızla ise her konuda diyalog halindeyiz.
Bunların dışında diğer Sivil Toplum Kuruluşları ve örgütlerle sürekli ilişkide bulunarak her platformda işbirliği ve dayanışma içinde olmaya özen göstermekteyiz. Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği ile görüş alış verişlerimiz, Gıda Güvenliği Derneği’nce düzenlenen Gıda Güvenliği Zirvesi için destekleyici kurum olarak yer almamız, Avrupa Su Ürünleri Yetiştiricileri Federasyonu ile temas kurmamız ve Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü ile sıcak ilişkilerimiz buna örneklerdir. Uluslar arası ilişkiler deyince, Avrupa Birliği’ne uyum konusunda da biz üreticilere, girdi sağlayanlardan, ürünü işleyen ve pazara arz edenlere kadar önemli görevler düşmektedir. Devletimizin çabaları yanında bizimde bu yolda hazırlıklar yapmamız, standartlarımızı yükseltmemiz gerekmektedir. Merkez Birliğimiz bu çerçevede, Sivil Toplum Diyaloğu Balıkçılık ve Tarım Hibe Programı kapsamında iki adet proje hazırlayarak Merkezi Finans ve İhale Birimine sunmuştur. Projelerimiz değerlendirme aşamasındadır.
Saygıdeğer Katılımcılar,
Sürekli gelişen sektörün doğal olarak problemleri de olmaktadır. Örgütlenme sorununu hepimiz elimizden geldiğince çözmek için çaba sarf ediyoruz. Ancak, yürürlükte bulunan 5200 sayılı Üretici Birlikleri Kanunu’nun uygulamasında birçok aksaklık ortaya çıkmaktadır. Mesela, birliklerin kuruluş esasları alt sektörlere göre belirlenmemiş olup, bu durum örgütlenme önünde engel teşkil etmektedir. Açmak gerekirse; örneğin hububat üreticisi ile su ürünleri yetiştiriciliği üreticileri arasında bir ayrım yapılmaksızın en az 16 üreticinin bir araya gelmesi şartı bulunmaktadır. Oysa, her yerde 16 hububat üreticisi bulmak çok kolay iken, üretim şartları, iller veya ilçelerdeki kaynaklar, önemli yatırımlar yapma gerekliliği göz önüne alındığında su ürünleri yetiştiriciliğinde 16 üreticinin bir araya gelebilmesi bir çok yerde mümkün olamamaktadır. Diğer yandan en önemli eksiklik olarak gördüğümüz Birliklerin yaptırım gücünün olmaması, organize olma kabiliyetini kısıtlamaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızdan beklentimiz bu eksiklik ve aksaklıkları ortadan kaldıracak düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesidir.
Ancak bu konularda sadece sürekli beklenti içinde olmak yetmez, harekete geçmek gerekmektedir. Diğer meslek grupları ile ilgili bir kanun görüşülse meslekten gelen milletvekilleri bulunduğu için müdahale şansı olmakta ve kanunlar ona göre şekillenmektedir. Su ürünleri yetiştiriciliği sektörü içinden gelen milletvekilleri olmayışı bizi bu yönde eksik bırakmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde içimizden gelen kişilerin bulunması çok önemlidir.
Değerli Yetiştiriciler,
Aynayı kendimize tutmakta yarar görüyorum. Sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliği için bizlere çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Sadece kaliteli ve sağlıklı ürünleri arz ederek iç ve dış piyasalarda yer edebilir ve halk sağlığını koruyabiliriz. Günübirlik pazar ve para kazanma kaygıları ile yapılan hatalar sonradan pahalıya mal olabilir.
Gelişmek elbette tercih edilen bir durumdur. Ancak, plansız ve projeksiyonsuz gelişmek yarardan çok zarar getirir. Bunun için mevcut işletmelerin gözden geçirilmesi ve düzen verilmesi yanında, hesapsız büyümeler veya yeni işletmelerin kurulması hususları gözden geçirilmelidir. Bu çerçevede özellikle işletmelerdeki plansız gelişmeye dikkatinizi çekmek isterim. Bu konuda kamu kurumları kadar bizlere de önemli sorumluluklar düşmektedir.
Çünkü bizim işimiz doğa ile, su ile, canlı iledir bunlar tahrip olursa bizlerde işsiz kalırız. Bir kaç kötü örnek nedeni ile genellemeler yapılmakta ve sektörümüzün imajı zedelenmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle özellikle çevrenin korunması yönünde gerekli hassasiyeti göstererek, tüm sektörün imajını bozan davranışlardan kaçınmalıyız.
Sektörümüzün büyümesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından mevzuatlarla konulan kuralları uygulamak çok önemlidir. Geleceğimiz için bizi başkalarından önce biz kontrol etmeliyiz, yanlış yapanı, istismarcıları uyarmalı, tekrarına izin vermemeliyiz.
Kıymetli Misafirler ,
Daha önce belirttiğim üzere üretimimiz yaklaşık 160 bin tona ulaşmıştır. Hedef 250 bin tondan fazlasıdır. Ancak bu beraberinde ürünün uygun fiyattan pazarlanması sorununu da getirmektedir. Çözüm; ihracatımızı geliştirirken diğer yandan da iç tüketimin artırılmasıdır. Yıllık 8 kg olan kişi başı tüketimi yıllar boyunca kademeli olarak artırılmalıyız. Bu sadece bizim pazar sorunumuzun çözümü için değil, halkımızın protein tüketimini artırmak açısından da çok önemlidir. Bunun için kapsamlı bir seri faaliyette bulunmak zorundayız.
Bu faaliyetlerin başlıcası tanıtım kampanyası olup, büyük bütçeler gerektirmektedir. Ancak, ülkemizde 1800’ün üzerinde su ürünleri yetiştiricilik işletmesi olduğu göz önüne alınırsa, bunu başarmanın mümkün olacağı görülmektedir. Yetiştiriciler olarak en başta kendimiz sektörümüze sahip çıkmamız ve geleceğimiz için şimdiden küçük özverilerde bulunmamız gerekmektedir.Şimdi geleceğine yatırım yapmayanların geleceği ipotek altındadır.
Saygıdeğer Konuklar,
Çalıştay, sizlere gönderdiğimiz belgelerde yer aldığı gibi çalışma grupları şeklinde sürecektir.Çalıştayın kısaca bahsetmeye çalıştığım konularda önemli açılımlar sağlayacağına inanıyorum.Sizlerin söyleyeceği çok şey olduğunu biliyorum.
Son olarak, katkıları ile bu toplantının gerçekleşmesini sağlayan sponsor kurumlara, bizleri destekleyen herkese, hazırlık komitesine ve katılımınızla bizleri onurlandırdığınız için sizlere teşekkür ediyor, çalıştayın başarılı geçmesini diliyor,  hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ÇALIŞMA GRUPLARI
1.Grup ‘’Yetiştiricilik’’
Başkan: İhsan BOZAN
2.Grup ‘’ Sağlık ve Çevresel Etkileşim’’
Başkan: Kemal BABİLA
3.Grup ‘’İşleme,Pazarlama ve Tüketim’’
Başkan: Yasin ÖZPEK
4.Grup ‘’Teşvikler,Kredi,Vergileri ve Sigorta’’
Başkan:Osman PARLAK
5.Grup ‘’Kamusal Yapılanma,Eğitim ve Araştırma’’
Başkan: Hakan ACAR
I.GRUP “YETİŞTİRİCİLİK”
Grup Başkanı                       :   İhsan BOZAN
Başkan Yardımcısı               :  Kamuran PATRONA
Raportör :  Hayal DEMİRHAN
Ele alınan başlıca konular;
YETİŞTİRİCİLİK ALANLARI
LOJİSTİK ALANLAR VE İSKELELER
HİDROELEKTRİK SANTRALLAR
KULUÇKAHANELER
KİRALAMA SORUNLARI
GİRDİ TEMİNİ
ÜRETİM PROJEKSİYONLARI
DİĞER KONULAR
II.GRUP “SAĞLIK VE ÇEVRESEL ETKİLEŞİM
Grup Başkanı                       :   F. Kemal BABİLA
Başkan Yardımcısı               : Dr. Atilla ÖZDEMİR
Raportör : İl Bilge Aslıhan OKUMUŞ
Ele alınan başlıca konular;
HASTALIKLAR VE ZARARLILAR
SAĞLIK GİRDİLERİ
KORUYUCU VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER
Kültür balıkçılığı yetiştiriciliğinde, balıkların birbiri ile çok yakın temasta bulunmaları, suların çabuk kirlenmesi gibi nedenler ile balıklar arasında bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklar kolayca ortaya çıkmakta, yayılmakta ve gerekli koruyucu önlemler alınmazsa ve yaşam koşulları düzeltilmezse, bu hastalıkların kolayca yayılarak ölümcül boyutlara ulaşmasına neden olmaktadırlar.
Balıkları sağlıklı tutmak, verim ve kazançla yakından ilişkili olduğundan, koruyucu önlemlerin sürekli, ciddiyetle ve etkili tarzda alınmasının önemi çok fazladır. Aksi durumlarda çıkan bir hastalığın ne olduğu teşhis edilinceye ve buna karşı gerekli etkili önlemleri alıncaya kadar geçen süre içinde ölümler çok fazla artabilir ve işletmeyi ekonomik yönden büyük zararlara sokabilir.
Son yıllarda, kültür balıkçılığına verilen önemin artması, özellikle ithal edilen balıklar ve çevre kirliliğinin artması gibi nedenlerle, ülkemizde kültür balıkları arasında tehlikeli bulaşıcı hastalıklar çıkma olasılığı artmıştır.
Günümüz balıkçılık işletmelerinin en önemli problemlerinin başında bulaşıcı hastalıklar ile bunların yol açtığı sağlık sorunları ve ekonomik kayıplar yer almaktadır. Genel koruyucu önlemlerin tam, ciddi ve devamlı uygulanamadığı yerlerde hastalık problemi her zaman bulunacaktır
Bir işletmede bulaşıcı hastalık çıktıktan sonra bunun kısa sürede söndürülebilmesi ve etrafa bulaşmasının önlenebilmesi için en etkili yol, erken ve doğru teşhis ve buna yönelik kontrol önlemlerinin alınmasıdır.
Balık hastalıklarını klinik ve otopsi bulgularına göre teşhis etmek genellikle mümkün değildir. Ayrıca birçok hastalıkta da teşhise yardımcı olacak belirtiler ortaya çıkmamaktadır.
Bütün bu ve buna benzer nedenler ile enfeksiyonların kesin teşhisi, klinik ve otopsi bulgularını destekleyecek laboratuar incelemeleri sonucuna göre yapılmalıdır. Kesin teşhis, alınan bütün bulgular değerlendirilerek konulmalıdır.
Suların, toksik maddeler tarafından kirletilmesi balıklar arasında yaygın ölümlere yol açabilir. Bu nedenle kirlenmenin önlenmesi balık yetiştiriciliğinde üzerinde durulması gerekli önemli sorunlar arasındadır.
Balıkları sağlıklı tutmak, verimle, kazançla ve işletmenin geleceği ile yakından ilişkilidir. Bu da ancak koruyucu önlemlerin alınması ile sağlanabilir. Balıkları sağlıklı tutmada esas amacın, tedaviden ziyade koruyucu yönde olması gereklidir.
Bir işletmenin başarılı olması, balıkların sağlıklı olması ile çok yakından ilişkilidir. Bunu elde etmek için aşağıda belirtilen 3 önemli kural’ı her zaman hatırlamakta ve uygulamakta yarar vardır. Bunlar;
  1. 1.İşletmede, enfeksiyöz ve nonenfeksiyöz hastalıklar yönünden, şansa ve kontrolsüzlüğe asla yer verilmemelidir.
  2. 2.Koruyucu önlemler bir bütün olup, hep birlikte ve devamlı uygulandığı takdirde başarıya ulaşılabilir. Birinin göz ardı edildiği durumlarda diğerlerinden de fayda elde edilemez.
  3. 3.Koruyucu önlemler hastalığı tedaviden daha etkin, yararlı ve ucuzdurlar.
TÜRKİYE’ DE İHBARI MECBURİ BALIK HASTALIKLARI
3285 Sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu kapsamında 1 Nisan 2004 tarih  ve 2004/14 sayılı tebliğ ile resmi gazete yayınlanan  ihbari mecburi balık hastalıkları;
olarak belirlenmiştir.
Ancak, daha sonra  İnfeksiyöz  Pankreatik Nekrozis (IPN) ihbarı mecburi balık hastalıkları kapsamından çıkarılmıştır.
Balıklar dışında diğer su ürünlerinde ise aşağıda verilen hastalıklar ihbarı mecburi olarak belirlenmiştir.
Yukarı da kısaca verdiğimiz tüm bu bilgilerin ışığında ülkemiz su ürünleri yetiştiriciliğinde öne çıkan hastalık problemleri, yetiştiricilerimiz tarafından şu şekilde sıralanmaktadır.
Hastalık ile mücadelede antibiyotikler, ithal aşılar ve autovaccine olarak tanımlanan yerel olarak hazırlanan aşılar yer almaktadır.
Bu hastalık ile mücadelede de antibiyotikler, ithal aşılar ve autovaccine olarak tanımlanan yerel olarak hazırlanan aşılar yer almaktadır.
Üreticilerimiz tarafından sayılan bu problemler ile ilgili çözüm önerileri de şu şekilde sıralanmaktadır;
ÇEVRESEL ETKİLEŞİM
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİNİN ÇEVREYE ETKİSİ
Su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreye etkisi, yetiştiricilik metodunun çeşidine, üretim kapasitesine ve yetiştiricilik yapılan alanın biyolojik, kimyasal ve fiziksel karakterine bağlı olarak değişmektedir.
Akarsu, göl, gölet, baraj göllerinin ve denizlerin, su ürünleri yetiştiriciliği açısından değerlendirilmesi önemli olduğu gibi, bu eko sistemlerde, zamanla meydana gelebilecek biyolojik değişimlerin izlenmesi ve kontrol altında tutulması da sürdürülebilir yetiştiricilik bakımından son derece önem arz etmektedir.
Su ürünleri yetiştirme tesislerinin çevre ile etkileşimlerinde en büyük rolü yem ve yeme bağlı atıklar oynamaktadır.
Diğer yetiştiricilik sistemlerine göre daha hassas yapıda olan kapalı alanlarda uygulanan yetiştiricilik faaliyetlerinin çevresel etkileşimini en azda tutabilmenin yolları şöyle sıralanabilir:
Kısaca belirtmeye çalıştığımız su ürünleri yetiştiriciliği ve çevrenin karşılıklı etkileşimi bilindiği gibi yasal mevzuatla da belirli sınırlar altına alınmış ve su ürünleri tesislerine yaptırımlar getirilmiştir.
Bu konuda üreticilerimizin karşılaştığı problemler ve çözüm önerileri şu şekilde oluşmuştur.
III.GRUP “İŞLEME, PAZARLAMA VE TÜKETİM”
Grup Başkanı                       :    Yasin ÖZPEK
Başkan Yardımcısı               :    Hüseyin YILDIRIM
Raportör :    Selçuk ŞAĞBAN
Ele alınan başlıca konular;
İŞLEME TESİSLERİ
HAMMADDE İHTİYACI, GIDA GÜVENLİĞİ VE KALİTE
PAZARLAMA, DIŞ TİCARET
TÜKETİM
DİĞER KONULAR
IV. GRUP  “ TEŞVİKLER, KREDİ, VERGİLER VE SİGORTA”
Grup Başkanı               :  Osman PARLAK
Başkan Yardımcısı       :  Zeki ŞEREMET / Süleyman MUTLU
Raportör                       :  Atilla ERTÜRK
Ele alınan başlıca konular :
Destekleme ve teşvik politikaları
–  Su ürünleri yetiştiricilik kredileri
–  AB Kırsal Kalkınma (IPARD) Programları ve Fonlar
–  Sigorta uygulamaları
–  Vergiler ve yükümlülükler
–  İstihdam ve işgücü
DESTEKLEME ve TEŞVİK POLİTİKALARI
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ KREDİLERİ
düşük faizli yatırım ve işletme kredisi kullandırılmasına ilişkin karar gereği 2011 yılı
için faizler  % 50 subvanse edilerek % 5 e düşürülmüştür. Üst limit ise 1,5 milyon
TL’den, 3 milyon TL’ye yükseltilmiştir. Bu uygulamanın devam etmesi, ancak, bu
kapsamda kullandırılan destekleme kredilerinden alınan komisyonun % 2 den % 1 e
indirilmesi, bu hesaplamada kullanılan sürenin dikkate alınması uygun olacaktır.
gibi konularda gelişimi sağlayacak şekilde kredi faizinin % 0 olarak uygulanması
uygun olacaktır.
SİGORTA UYGULAMALARI
AB KIRSAL KALKINMA (IPARD) PROGRAMLARI ve FONLAR
102 nolu tedbir çerçevesinde Üretici Gruplarının Kurulmasının Desteklenmesi,
103/4 nolu tedbir çerçevesinde Su Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması
302/4 nolu tedbir çerçevesinde Kırsal Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitlendirilmesi/Kültür Balıkçılığının Geliştirilmesi adları altında destek verilmektedir.
VERGİLER VE YÜKÜMLÜLÜKLER
İSTİHDAM VE İŞGÜCÜ
V. GRUP  “ KURUSAL YAPILANMA, EĞİTİM VE ARAŞTIRMA”
Grup Başkanı           :  Hakan ACAR
Başkan Yardımcı      :  Yılmaz EMRE
Raportör                  :  Raziye YILMAZ
Ele alınan başlıca konular :
KAMU YAPILANMASI
ÜRETİCİ ORGANİZASYONLARI
PAYDAŞLARIN ROLÜ VE SORUMLULUKLAR
MEVZUATTAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
AVRUPA BİRLİĞİ’NE UYUM
ULUSAL VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLARLA İŞBİRLİĞİ
ARAŞTIRMA POLİTİKALARI VE İHTİYAÇLARI
ÜRETİCİ VE TEKNİK PERSONEL EĞİTİM STRATEJİLERİ
GENEL DEĞERLENDİRME VE TARTIŞMALAR
Oturum Başkanı:
Faruk COŞKUN (Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği Başkanı)
Faruk COŞKUN: Grup Başkanlarımızın sunumlarını izledik. Bu bölümde raporlarla ilgili görüşler, ilaveler ve genel değerlendirmelere geçilecektir. Uzun süredir bir araya gelemediğimiz için bir açlık var, bu nedenle birçok katılımcı bu tip toplantıların sürekli yapılması konusunda görüş belirtmektedir. Bizlerde süreklilik arz etmesini istiyoruz. Mali destek alabilirsek devam edeceğiz. Destek gönüllülük esasına dayanmaktadır. Biz çalıştayı düzenlerken bu konuda bayağı sıkıntılarla karşılaştık. İnşallah önümüzdeki yıllarda daha kolay olacak, herkesin katkılarını alarak yapmayı planlıyoruz. Öncelikle bu toplantıların düzenlenmesi konudaki görüşler olmak üzere sizlere söz vermek istiyorum.
Necmi ÇELİK (Kayseri Tarım İl Müdürlüğü İl Müdür Yardımcısı) : Bu Çalıştayda alınacak kararlar Bakanlığımıza sunulacaktır. Bakanlığın bunları dikkate alıp, çalışma yapabilmesi için toplantıların Haziran Temmuz aylarında yapılması uygun olacaktır.
Abdülkadir SÜMER ( Trabzon İçsu Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birlik Başkanı) : Bu çalıştayları sadece üreticilerin katılımı ile dayanışma ve tanışma amaçlı da yapalım.
İhsan BOZAN (Bodrum Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birlik Başkanı) : Her yıl yapılması hususundaki eğilimi son derece pozitif buluyorum. Aralarda bölgesel çalışmalar yapılabilir. Genel toplantı için mevsim olarak Şubat veya Mart ayları uygun olacaktır.
Doç.Dr.Salih KARAÇALTI (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) : Ben sonraki toplantılar için moderatör desteği alınmasını teklif ediyorum.
Faruk COŞKUN: Biz daha önce belirttiğim gibi Avrupa Birliği Projeleri hazırlayıp, sunduk.Bu projelerdeki faaliyetlerden biriside Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerinde toplantılar olacaktır.Böylece İhsan Beyin önerisini gerçekleştirmiş olacağız.Sonraki genel toplantılar için de tecrübe kazandık, hazırlıkları çok önceden başlatarak, azami katılımın sağlanacağı toplantılar planlayacağız.Şimdi tartışma ve genel değerlendirmelere geçiyoruz.
Tuncay KAYA (Elazığ İçsu Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birlik Başkanı) : Şimdi her şeyden önce üst birliğimize teşekkür ediyorum böylesi bir ortamı hazırladıkları için üreticileri hep bir araya getirip bu doğrultuda dertlerimizi sorunlarımızı konuşup çareler bulmak için güzel bir ortam oldu hepinize teşekkür ediyorum.  Tabii ki konuşuldu yaklaşık iki gündür, konuşmanın bir neticesi olması gerekiyor, bürokrasi ayağı var bunun, sahalarda çalışma alanları var, bu doğrultuda bütün işlerin doğru düzgün bir şekilde olabilmesi için ciddi yatırımların olması gerekiyor. Her şeyden önce ürettiğimiz bu balıkları daha kaliteli dünya piyasalarına sürebilmek için altyapılarımızın çok güçlü olması gerekiyor. Üretimin istediğimiz seviyeleri çıkabilmesi için artık teknolojiye yatırım yapmamız gerekiyor. Baktığımız zaman kafes sayıları projeler çok artmış durumda ama ne yazık ki özellikle iç sularda teknolojiye doğru düzgün yatırım yapılmamış durumda, biz bunu Elazığ bölgesi olarak yaptığımız için böyle konuşuyoruz, böyle olmasına inanıyoruz ve örnek olmak istiyoruz. Şu an itibarıyla 2010 yılında boylama makineleriyle, fısh pomplarıyla, iki tane katamaranıyla, yemleme sistemiyle, fabrikasıyla kuluçkahanesiyle tüm entegre tesislerimizi kurmuş durumdayız. Allahın izniyle resmi rakamımız 22 bin tona çıktı önümüzdeki yıl belki 30 bin tona çıkacak ama önümüzdeki yıl 15 bin tonun üzerinde alabalık yetiştiriciliği yapacağız, yaklaşık 100 milyonun üstünde de yavru suyla ülkemize hizmette bulunacağız. Bunları yaparken tabii ki sıkıntılar sektör büyüdükçe beraberinde büyüyor. Bu iki günlük çalıştay boyunca bunlara hep değinildi ben yine döne döne üstünde durmak istiyorum özellikle bu sorunların çözülebilmesi için Genel Müdürümüz burada Daire Başkanımız burada sektörün tüm temsilcileri burada üstüne basa basa burada tekrarlamak istiyorum. Üretici arkadaşlarımız özellikle 1000 ton üzeri yetiştiricilik yapan arkadaşlarımızın bir araya gelip fiyat istikrarını muhakkak oturtmamız gerekiyor. Biz Elazığ bölgesi olarak bunu yapıyoruz birliğimiz olarak bunu yapıyoruz ve bunu tüm bölgelerde özellikle istiyoruz bunun sonuçlarını biz 4-5 yıldır alıyoruz. Piyasada balık azaldığı zaman fiyatları hemen pompalamıyoruz, balık bollaştığı zaman piyasaya hemen balık sürmüyoruz ve fiyat istikrarını tutuyoruz.  Şu an itibarıyla açık net bir şekilde üreticilerimizden 4 liraya balığı tesisinden alıyoruz.  Kafesten çıkarıyoruz, buzsuz şoksuz hemen alıyoruz. Bunu yapıyoruz, bunu yapmak zorundayız, üreticimiz var oldukça hep beraber var olacağız. bu doğrultuda bunu burada özellikle teklif ediyorum. Şifahen görüşüyoruz arkadaşlarımıza 1000 ton üzerinde üretim yetiştiricilik yapan arkadaşlarımızla en kısa zamanda bütün arkadaşlarla bu konuda hem fikiriz, ama Faruk Bey vasıtasıyla bir şekilde bir araya gelip bu istikrarı oturtmak adına bu balık bir gün 4, bir gün 3,5 bir gün 5 lira olamaz. Ürünümüz çok zor şartlarda yetişiyor buna özellikle değiniyorum. Alt yapıya yine, ben 1. Grupta yetiştiricilik grubundaydım, tekrar yine sonuç raporunda da belirtildi, özellikle Türkiye’de yetiştiriciliğin bir haritasının çıkarılmasını istiyoruz bu çok önemli. Siz nasıl ki kafanız estiğinde bir tarlaya gidip, bir dağa bir bina yapamıyor iseniz, bir imar planı isteniyor ise, balıkçılıkta da bu kesinlikle olmalı, yatırım yapacak arkadaşlar direk tarım il müdürlüğüne gidip müracaat ettiklerinde kendilerinin dağa taşa düşüp su veya yer bulma konusunda vakit kaybetmeden bu doğrultuda özellikle haritaların çıkmasını istiyoruz. Çok zor bişey değil DSİ tarafından Tarım İl Müdürlüğü tarafından zaten keşfedilmiş durumda bütün sular biliniyor yeniden büyük sular için küçük sular için harita istiyoruz, yapılacak olan yerlere harita niye lazım biz devlete Türkiye olarak yılda milyonlarca para ödüyoruz su kiralarına, su kiralarına ödene bu paranın tekrar sektöre harcanmasını istiyoruz.  Özel idareler tarafından yollarımızın yapılmasını istiyoruz. Şu an itibarıyla Elazığ bölgesinde bir buçuk yıldır uğraşıyoruz Malatya Elazığ arasında tampon bir bölge var burada hala meradan izin alıp yolumuzu yapamadık örneğin basit birşey, eğer orada yetişrtiricilk yapılıyor ise imar planında bu yolların önceden yapılması gerekir veya haritada tahsis edilmesi lazım yatırımcı kendisi de yolunu yapar ama izin alarak bunu özellikle belirtmek isterim.
14 birliğimiz ve üst birliğimiz var, yeni kurulanlar var ama hiç bir yaptırım gücümüz yok sadece ismimiz var senede ayda bir 50 lira 100 lira aidat alıyoruz. Birlik temdit veya hak edişler yapacağı zaman vatandaş geliyor belgesini alacağı zaman 3-5 kuruş borcu varsa ödüyor, bununla birliklerin hiçbir şey yapma imkanı yok yani gönül isterki altı ayda bir bu toplantılar yapılsın, bu toplantıları yapmak için para lazım bu paralar için Faruk Bey bizden üç beş kuruş para isterken sıkıla sıkıla istiyor veya biz de zorlanarak veriyoruz ama birliklerimizin bu konuda gücünün artırılabilmesi için özellikle bakanlıktan birliklerin gücünü artırmasını istiyoruz. Bunuda çok önemli bir konu. Tabi bunu üzülerek söylüyorum balıkçılar hala devlet nezdinde üvey evlat konumunda buna inanıyoruz sebebine gelince kısa kısa geçeceğim konular çok uzun fazla vaktiniz almak istemiyorum özür diliyorum ama bu konulara değinmemiz gerekiyor. Ziraat Bankası sıfır faizle kredi veriyor. %5 e düşürülmüş bizim sübvanseli kredi buna düşük deniyor hayır arkadaşlar enflasyonun %7-8  olduğu bir ortamda %5 çok yüksek bir faiz bunun düşürülmesi lazım özel bankalar bile şu an % 8-9 la kredi veriyor çok çok önemli değil Ziraat Bankası ile şu an   çok iyi diyalogumuz var şirketler  olarak ama buna rağmen Genel Müdüründen tutunda Daire Başkanlarına kadar . Büyük baş hayvancılığa 7,5 milyon TL kredi veriyor 0 faizle, imkanları daha geniş. Bize sağ olsunlar 3 milyon TL yaptılar ama artık büyük şirketler 2 milyon 3 milyon TL gerçekten yüksek bir para değil. 100 tonluk bir işletmenin işletme sermaye ile beraber maliyeti zaten 3,5-4 milyon TL. Onun için bunuda özellikle her ortamda söylememiz gerekir, üvey evlat muamelesinden artık çıkmak istiyoruz. Önce üvey evlatta değildik, Allaha şükür üç beş yıldır üvey evlat pozisyonuna yükseldik ama asli evlat olmak istiyoruz.  . Biz su ürünleri olarak Elazığ bölgesi Allaha şükür en fazla yatırım yapan bölge konumuna geldik. Sebebine gelince bu demin saydığımız alt yapı çalışmalarıyla modernizasyonumuzu sağladık tamamen tamamladık entegre duruma geldik. Tüm balıkçı arkadaşlarımızı burada bölgemize davet ediyoruz. Bu davet neticesinde bu zor şartlarda doğunun zor şartlarında yazın 40 derece kışın eksi 10 derecelerde nasıl işler başardığımızı, hala teknolojinin çok fazla olmadığı ortamlarda gelip görmelerini bekliyoruz. Hepimiz beraber modernize olur isek sektörümüz birleşirse sözümüz de para eder, devlette bizi bu konuda sayar ve bürokratik sorunlarımızı çözer. İnşallah biz bir tane balıkçının sorunlarını bilen milletvekili göndereceğiz her bölge bu konuda balıkçılığı tanıyan bilen arkadaşlarımızı meclise gönderirsek 5 tane 10 tane vekilimiz olursa sorunlarımızı daha fazla dile getirmiş olacağız inşallah. Teknik eleman ve ara eleman konusunda üniversitelerimize fazla iş düşüyor, biz şu anda çok büyük sıkıntı içindeyiz, yetişmiş kalifiye eleman bulamıyoruz. ama devlet bize diyor ki 250 tona bir mühendis çalıştıracaksınız alıp çalıştırıyoruz, işçi olarak çalıştırıyoruz ama yazıktır bu mühendis arkadaşlara da haksızlık oluyor. Bir an önce bu konunun özellikle çözülmesi lazım üst birliğimizle bizde bu çalışmalara varız, icabediyorsa yurt dışına gönderelim eğitim verdirelim büyük tesislerde eğitim verelim maaşlarını ortak verelim bir sene yetiştirelim ama yetişmiş elemanlarında maaşlarını düzgün verelim bu çok önemli sıkıntı içerisindeyiz bu konuda. destekler için devlete teşekkür ederiz ama destekler 65 kuruşta devam ediyor enflasyon şu an itibarıyla % 8, KDV ödüyoruz fatura keserken, % 2 sini banka kesiyor %10 etti, % 20 kurumlar vergisi veriyoruz aldığımız 0,65 in 0,2-0,3 gidiyor yaklaşık  % 40’ ına yakını devlete geri veriyoruz. Bu rakamlar destek için çok küçük. Devlet 5,5 tarıma 5.5milyar TL destek veriyor bunun sadece 112 milyon TL si bizim arkadaşlar, bu çok küçük bir rakam açıkçası bunu Bakanlık temsilcilerimiz Nuri Beyde burada özellikle belirtiyorum. 0,65 4-5 yıldır niye aynı? bir kere vermişiz böyle gitsin hesabı değil, bunu geçen gün Bakanımız Mehdi Bey misafirimiz olmuştu onada dile getirdik. Destekler çok düşük arkadaşlar. Destekler kalkmış olsa piyasada balık 1 lira artacak, 1 liramızı birden alacağız 1- 1,5 senede değil. Özellikle bu konuya değinilmesini istiyorum. Ziraat bankasına değinirken Avrupa da dahil biz bütün yatırımı suyun üstüne yapıyoruz. Şu an itibarıyla suyun üstüne 15 milyon TL yatırım yaptık, devlete gidip kredi aldığında bu 15 milyon TL yok arkadaş, bunu teminat almam ben, arkadaş ben senden aldığım krediyi tekrar suyun üstüne yatıracağım ben bu kafesi, bu katamaranı nereye kaçıracağım, yemleme sistemini nereye kaçıracağım, bunlar pahalı sistemler, buna da değinilmesini istiyoruz. Bir besici karada yatırım yapıyor hemde onun ekspertizini yaptırıp teminat olarak gösterebiliyor, buda yok garanti fonuyla yok şunla bunla olmayacak şekilde bunun özellikle Ziraat Bankası nezdinde Bakanlığında yardımıyla yapılması gerekiyor son olarak şuna değinmek istiyorum. Savaş Abimiz dergi konusunda tek temsilci sektörün, derdimizi anlatacak haberimiz olacak tek dergiyi çıkarıyor, şu an 110 abone olduğunu yadırgadım şahsen, 110 aboneyle bu derginin yürüyemez. Arkadaşlar hepimiz 3-5 abone olursak yaklaşık 1800 üretici nin 1000 tanesi 5 er adet alsa 5000 abone ile dergi ayakta durur sorunlarımız dile getirilir. beni dinlediğiniz için teşekkür eder saygılar sunarım.
Engin ÖZTÜRK (Hatko A.Ş.) : Öncelikle bu çalıştayı hazırlayan emeği geçen herkese teşekkür ederek başlamak istiyorum. Balık sağlığı ile ilgili grup başkanı problem yok dedi. Aslında balıkçıların hastalıkla ilgili çok sorunu var. Bölgemiz Bodrum ve İzmir bölgesi, yüksek miktarda üretim yapılan yerler, laboratuvar uzak, Bodrum’ a en yakın durumda Bornova laboratuarı otomobille 3,5 saat sürüyor, numuneyi vermek zor, sonucu almak uzun sürüyor, oysa tedbir almamız için neticeyi hemen almamız gerekli. Teklifim; üretimin yoğun olduğu yerlere teşhis laboratuvarları kurarak çiftliklerin sağlık kartlarının tutulması, bu konunun ivedikle yapılmasını diliyorum. Teşekkür ederim.
Zeki ŞEREMET (Salmon Su Ürünleri Ltd.Şti.) : Sektör olarak beceremediğimiz işler var. Türkiye’nin genel büyüme hızının üzerinde büyüyen bir sektörüz. Fakat sesimizi duyurmada sıkıntılıyız. Daha önceki organizasyonlarda medyada yer alamadık. İl birlikleri yerel basında yer alabiliyor. Arzumuz özellikle Merkez Birliğin lobi faaliyetlerini daha da geliştirebilmesi için medyada yer alması, meclis ve bürokraside baskı unsuru oluşturmasını istiyoruz. Yerelleştirme adına yapılan düzenlemelerle Milli Emlak elinde olan kiralamalar İl Özel İdarelerine verildi. Başta iyi olacağı düşünüldü ama şu an altından kalkılamaz fahiş kira miktarları ile karşı karşıyayız. Bu paraları havadan kazanıyormuş gibi bir izlenim var. Biz kendimizi iyi anlatamazsak, daha kötüleri ile karşılaşacağız.
Birde memleketimizin bir hastalığı var. Vezir askerlere herhangi bir adamı yoldan çevirip getirin demiş, getirmişler. Vezir adama benden bir şey iste, yalnız isteğinin iki katını komşuna vereceğim deyince adam bir gözümü çıkar demiş. Sektör olarak bunu yapıyoruz.  Türkiye’nin tamamına yayılmışız ve TBMM’de de hiç etkinliğimiz yok. İl milletvekilleri ile problemlerimizi paylaşıyor onlara sorunlarımızı iletiyor muyuz? Rapor sunuyor muyuz? Ruhsatlandırmada da bir standart yok, farklı illerde zor ya da kolay ruhsat alınıyor. Bir örnek vereyim, Çevre Bakanlığından Daire Başkanı ve Şube Müdürü burada, aynı hat üzerinde 3 hatta 4 işletme var. Kapasiteleri 800-900 ton arası. Benim işletmem ortada, Çevre Bakanlığından müracaatıma cevap olarak oluşması muhtemel etkilerden dolayı ÇED raporu gerekli dendi, oysa sağımda ve solumda bulunan işletmelerdin ÇED’ leri yok. 2006 yılında yatırım yapınca böyle bir sene sonra değişiyor. Ruhsatlandırmayı hem hızlandırmak hem de standart hale getirmek gerekiyor.  Kiralar da aynı yıl içinde farklılık gösteriyor. 50 bin metrekare bir işletme için 7000-7500 lira kira ödeyen de var 30 bin lira kira ödeyen de var. Bu işletmeler yan yana.
Bakanlıktan bir talebimiz zorunlu su ürünleri mühendisi istihdamının kaldırılması. Biz 3 mühendis istihdam ediyoruz. Bu zorunluluk öyle bir hale geldi ki 5-6 mühendisin olduğu bir çiftlikte sırf arkadaşları başarısız olsun diye uğraşılıyor ve bu da üretimi olumsuz etkiliyor. Bakanlık zorunlu istihdamı kaldırsın, işletmeler serbest piyasa koşullarında kendi istihdamını yapsın. 1 teknik müdür, 1 yardımcı zorunlu olabilir, ama 5 olunca kendi aralarında çekişmelere neden oluyor. Çok teşekkür ederim, vaktinizi aldım.
Faruk COŞKUN: Küçük illerde basını getirmek daha kolay oluyor, bende Muğla’da getirebiliyorum. Bakın Merkez Birlik açılışımızda herkese haber verdik, tüm basın kuruluşlarına, fakat gelmediler. Ancak buradaki çalıştaya Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı ve TGRT TV geldi. Merkez birlik toplantılarımızda basına duyuru yapıyoruz ancak gelmiyorlar. Basına kızıyoruz ama diğer bir konuda yaptığımız toplantılara kendi arkadaşlarımızın katılmaması, birçoğunun işi çıkıyor, tam bir arada toplantı yapmak mümkün olmuyor. İl bazıda hem basında yer almak hem de herkesi bir araya toplamak, toplantı yapmak kolay, ancak Merkez Birliğimizin olduğu Ankara’ ya, Türkiye’nin dört bir tarafında bulunan kişileri aynı gün bir araya getirmek çok zor takdir edersiniz.
İsmail DÖNMEZER (Aydın Su Ürünleri Üretici Birliği Temsilcisi) : Benim sadece çalıştay raporuna ilave edilmesini istediğim bir husus var. 1. grupta lojistik merkezlerle ilgili organize su ürünleri bölgelerinden bahsedildi. Biz birlik olarak 8300 dekar mera alanı bulduk boş ama çok taliplisi var. Benim istediğim bu alanın vasıf değişikliği yapılarak birlik adına tahsis edilmesi. Bunun rapora geçmesini istiyorum. Umarım Tarım Bakanlığı gerekli çalışmayı yapar. Teşekkür ederim.
……………………………………: Zeki beyin su ürünleri mühendislerinin istihdamı ile ilgili görüşlerine cevap vermek istiyorum. Sektör bu şekilde gelişmişse sandallarla yapılan balıkçılıktan, off-shore işletmelere geçmişsek bu su ürünleri mühendisleri sayesindedir. Su ürünleri mühendisi zorunlu istihdamı başlangıçta yük gibi görünse de uzun vade de yararı ortadadır. Biz zorunlu istihdamın ağırlaştırılarak sürmesinden yanayız.
Zeki ŞEREMET: Arkadaşımız mesleki yeteneğine, becerisine güvenen bir arkadaşımız. Biz zorunluluk yokken bile 3 mühendis istihdam eden bir işletmeyiz. Becerinize güveniyorsanız çalışırsınız yoksa neden zorla istihdam edeyim?
Ali ŞAHİN (Alimar A.Ş.)  : Tüm çalıştay katılımcı ve düzenleyicilerine ve kendi bölgemizi çok iyi anlatan Tuncay Beye çok teşekkür ediyorum. Çalıştaya dahil edilmesini istediğim konu yer tahsisi konusu, almış olduğumuz teşvik belgesi yer tahsisi yapılmasını hükmediyor, gücümüz yetiyor. Bunu su yüzey tahsisi diye yazdıralım ve hiç para ödemeyelim. Biz de bir yatırımcı sanayiciyiz. Bizde nehirlerde organize oluyoruz yan yan organize bölge kuruyoruz, il özel idaresinin paraya ihtiyacı yok ama bizim var. Teşekkür ederim.
Faruk COŞKUN: Biz balıkçıyız, işadamı ve işveren statüsüne terfi edemedik, inşallah yakın zamanda terfi ederiz.
Osman FARUK: Su ürünleri mühendisleri istihdamı konusunda bir öneride bulunmak istiyorum.0-249 ton kapasiteye 1 mühendis, 250-499 ton kapasiteye 2 mühendis, 500 üzerine 3 mühendis olsun. Ara kadroya (iki yıllık okul) şans tanınması lazım, teşekkür ederim.
Ahmet ÖZEN ( Üzümdere  Alabalık Ür.Paz.Tic.Ltd.Şti. ) : Çok güzel konulara değinildi, yararlı olacağına inanıyorum, fakat bir konu unutuldu. BiZ birliğe üyeyiz, birliğimiz var ama bir de TZOB’ ne üye zorunluluğu var bu konunun irdelenmesini istiyorum.
Sevinç KOPUZ ( Ege İhracatçı Birlikleri Temsilcisi) : Öncelikle teşekkür ediyorum.Ben İhracatçı Birliklerinden geliyorum ama, su ürünleri ile ilgili olarak avcılıktan gelen bir geçmişim var.Teşvikler konusunda bazı eksikler olduğunu düşünüyorum.Çipura, levrek ve alabalığa yoğun destekler var.Ama bizim yeni türler yetiştirmemiz lazım.Bunun içinde yeni türleri desteklememiz lazım, vitrinleri zenginleştirmemiz gerekiyor.Kuluçkahaneler hiç destek yok, yeni türler için kuluçkahanelere destek verilmesi lazım.
Sıfır faizli kredi dendi, krediyi almak için ne vereceksiniz? Üreticinin çoğu bu krediyi kullanamıyor. Ziraat Bankası üreticinin malını teminat olarak kabul etmiyor. Malınız mülkünüz yoksa kredi alamazsınız, kuluçkahane kurmazsınız, Üniversitelerle çalışamazsınız.
Faruk COŞKUN : Ziraat Odaları ile ilgili açıklama yapmak istiyorum.Başkanla görüştük biz hem Ticaret bazılarımız Sanayi Odalarına kayıtlıyız dedik.Ama kanun gereği oraya üye olamk zorundayız, tarımsal faaliyetle iştigal ettiğimiz için.2011 yılında standart fiyat uygulanacağını umuyoruz, çalışmalar devam ediyor.Kriter belirlenecek tonaj üzerinde vesaire gibi.
Zeki ŞEREMET: Tonaj farkı üzerinden TZOB’a aidat ödenmesi sorunu çözmez.10 bin dönüm tarla arazisi olan çiftçi 16-17 TL ödüyor. Diğer çiftçiler ile eşit aidat ödeyelim.
……………………: Sektörümüz büyüdü eskiden firmalar toplantı yapardı 10-15 kişi bir araya gelebilirdik şimdi koskoca salona sığmaz hale geldik.Büyüdükçe göze batıyoruz.Denizde üretim yapanlar sıkıntılı turizmciler medyayı kullanarak karalama kampanyası yaptı.İç sularda da aynısı olmaya başlayacak.Çevreyi kirletmediğimizi, yemlerin doğal olduğunu anlatmalıyız.Yavru üretiminde sıkıntı olacağını öngörmüştük.2010 yılında bir çok üretici yavru bulamadı.İşletme sayısı arttı, talep arttı.Çevre Bakanlığından gelen Daire Başkanımıza seslenmek istiyorum.Bir balık işletmesi bir turizm işletmesi kadar asla zarar vermez.Toplantıda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Atilla ÖZDEMİR (Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü) : Bu çalıştaya nazik davetiniz için teşekkür ediyorum, katılmak bizim için onurdur. Ayrıca, bir birliği bünyesinde barındıran kurum olarak ayrı onur duyuyoruz. İnşallah kendi sahip oldukları ofisleri olur.
Ben Merkez Birliğine bir misyon yüklemek istiyorum.2023 yılına dair bir üretim projeksiyonu ortaya çıkarılsın. Bu bir yol haritası olacak, ileride alan paylaşımında söz sahibi olmanızı sağlayacaktır. Ben bunun üzerinde çok duruyorum. Geçen bir toplantıda TÜGEM temsilcisi2023 yılı için 600 bin ton yetiştiricilik üretimi telaffuz etti. Belki biraz hazırlıksız ilan edilmiş bir rakamdır. Bunun altının dolu olması konusuna sanırım herkes katılır. Bu 1 milyon tonda olabilirdi.Ama hangi metotlarla, hangi türlerle gibi alt yapısı iyi hazırlanmış bir üretim projeksiyonuna ihtiyaç bulunmaktadır.
Ümit ediyorum kısa sürede Merkez Birliği üyeleri ile birlikte kurumsallaşarak hak ettiği yeri alır. Teşekkür ederim.
Dr.Durali KOÇAK (Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı) : Öncelikle herkes bir rahatlasın, biraz gerildik gibi, oysa, çok verimli bir çalışma yaptık. Benim altın madalyalarım vardır. Bu madalyalardan taktığım insanlardan birisi de herhangi bir sivil toplum örgütünde görev alandır.
Değerli katılımcılar, eğer problem varsa çözülür, hayatın kendisi problem çözümü üzerine kurulmuştur. Bir bakın nereden nereye gelmişiz. Problemlerin çözümü için imkan, mekan ve zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Problemleri konuşuyorsak çözebiliriz de. Hata varsa hatadan da dönülür. Birinde bir şey var da bunu diğerinden esirgiyor değil. Bir problemi en ucuz, en etkili ve en kısa sürede hangi yolla çözebiliyorsak onu tartışalım.
Rapor sunumlarında et-kemik ununa izin verilmesi gibi bir konuya değinildi. Böyle bir yasak yoktur. Kastedilen AB’ye uyumla ilgili durum ise bunun biraz ötelenmesidir. Balık unu ile ilgili standartların gözden geçirilmesi belirtildi. Bundan amaç standart altında ürün gelmesi ise biz Bakanlık olarak sadece risk denetimi yapacağız. Sağlık yönünden, güvenirlilik yönünden riski varsa onunla ilgiliyiz. Kalite, yani mesela protein 50 olmuş, 70 olmuş bu alıcı ile satıcı arasındaki meseledir, biz buna karışmayacağız.
Konuşuldu fiyat istikrarı önemli, sizler zor şartlarda üretiyorsunuz. Risk alacaksınız, zahmet çekeceksiniz sonra zarar edeceksiniz. Elbette buna razı olmayacaksınız. Bunun mekanizmasını kurmamız ve birbirimizin ayağına kurşun sıkmamamız lazım. Yunanistan ve İspanya’da yetiştiricilikle ilgili toplantılara katıldım “Biz rekabet ediyoruz, ama biriz birbirimizi öldürmeyiz” diyorlar. Bizlerde malımızı değerinin altına düşürmeyelim. Fiyat istikrarı konusunda nasıl bir mekanizma kuracağımızı çalışmalıyız.
Biz sizler için varız, devlet bu teşkilatları sizin için bulunduruyor, bizleri de sizler için istihdam ediyor. Beceriksiz yöneticiyi şikayet hakkınız var. Bizlerden uzak durmayın, kızın ama küsmeyin. Haklı veya haksız olsanız da bize gelin. Ben bürokraside takipçi olma gereğini öğrendim. Eksiklerimi anlatın ki bilelim gidermeye çalışalım.
Çok fazla çözümlenemeyecek sorun yok. Sadece daha fazlasını istiyoruz, bu da doğal. Teşekkür ediyorum, sizler üretin bizler tüketelim, kazancınız bol olsun.
Faruk ÇOŞKUN: Kıymetli katılımcılar bu bölümü burada noktalıyorum. İki günlük yoğun çalışmalarımız tamamlanmıştır.
Çalıştay fikrini oluşturmaktan belli amaçlarımız vardı. Birincisi, tüm ülkede su ürünleri yetiştiriciliği ile ilgili tüm paydaşları bir araya getirmek idi. Bunun sağlandığını görmek bizleri çok memnun etmiştir.İkinci amacımız sektörün nereden nereye geldiğini ve sorunları yanında gelişmeleri paylaşmaktı. Sektörümüzün potansiyelini gözler önüne sererek dikkat çekmek veya farkındalık yaratmaktı. Sanırım bu konuda da hedefine ulaşan bir toplantı oldu.
Başarılı ve güzel bir organizasyon gerçekleştirdiğimize inanıyorum. Elbette bazı eksikliklerimiz ve kusurlarımız olmuştur, bunlar için özür diliyoruz. Kendimize de pay çıkarmaya çalışmıyoruz, Merkez Birliği olarak biliyoruz ki üye birliklerimiz ile varız, birlikte bu işi geliştirip, yürüteceğiz. Bu gün nöbet bizde yarın başkalarında olacak. Önemli olan birlik ve beraberlik içinde hareket etmemizdir. Aksi halde, yürümez, bağırıp çağırırız, ağlarız sonuç alamayız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize gösterdiğiniz ilgi ve katkılar için, hazırlık komitemize emekleri için, grup başkanlarımıza özverili çalışmaları için, sponsor kuruluşlara destekleri için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ ÇALIŞTAYI
SONUÇ BİLDİRGESİ
–  Su Ürünleri Yetiştiriciliği sektörünün hak ve menfaatlerinin her platformda korunması için birlik içinde hareket edilmesine,
– Sektörün tüm paydaşlarını bir araya getiren bu tür toplantıların gelenek haline getirilmesine, bölgeler bazında da düzenlenmesine,
Çalışma gruplarında ortaya çıkan konuların ve sonuçların ortak görüşler olduğuna ve onaylanmasına,
–  Genel tartışma ve değerlendirmelerde ileri sürülen fikirlerden çalışma gruplarında yer almayanların Çalıştay kararı olarak benimsenmesine,
–  Merkez Birliği’nce Çalıştay kitabı hazırlanması ve bastırılmasına,
–  Çalıştay sonucu ortaya çıkan çözüm önerilerinin gerçekleşip, gerçekleşmediği hususlarının takip edilmesine, bu amaçla izleme komitesi oluşturulmasına,
–  Öneriler ve alınan kararlar ile ilgili gelişmelerin katılımcılara aktarılmasına,
SPONSORLARIMIZ
  • Øİstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği
  • ØEge Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği
  • ØAkuamaks Su Ürünleri Denizcilik Tarım Teknik Hizmetler
  • ØGümüşdoğa Su Ürünleri Anonim Şirketi
  • ØÇağatay Yem Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi
  • ØAbalıoğlu Yem Boya ve Tekstil Sanayi Anonim Şirketi
  • ØKılıç Holding
  • ØSelina Su Ürünleri Ticaret Limited Şirketi
  • ØMer-Su Ürünleri Anonim Şirketi
  • ØKuzey Su Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
  • ØMarsis Su Ürünleri Limited Şirketi
  • Øİzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği
  • ØLiman Entegre Limited Şirketi
  • ØÖnder Alabalık Anonim Şirketi
  • ØMilas Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği
  • ØAntalya Balık Turizm Gıda Anonim Şirketi
  • ØÇakır Balıkçılık Limited Şirketi
  • ØKeban Alabalık Anonim Şirketi
  • ØBodrum Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği
  • ØYavuzlar Oto Balıkçılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
  • ØÖzpekler Su Ürünleri