109 sayılı Doğal Sit Alanların Kullanma ve Koruma Koşulları İlke Kararı İptal Edilmeli
7Aralık 2019 gün ve 30971 sayılı
,
109 sayılı Doğal Sit Alanların Kullanma ve Koruma Koşulları İlke Kararı, iptali talebiyle dava açılan ve yürürlükten kaldırılan 99 sayılı Doğal Sit Alanların Kullanma ve Koruma Koşulları İlke Kararının pek çok açıdan tekrarı niteliğindedir.Nitelikli doğal koruma alanlarında günübirlik alanlar,Atipi mesire yeri hariç,kıyı mevzuatına uygun olarak park ve rekreaktif alanlar yapılabilir.( Halkın eğlence ve dinlenme gereksinimlerini karşılamaya dönük, açık olarak düzenlenen oturma ve yemek yerleri, yemek pişirme yerleri, çeşmeler, oyun ve açık spor alanları, açık gösteri alanları ve yeşil bitki örtüsü bulunan alanlardır)
Ancak 99 sayılı ilke kararına göre 109 sayılı ilke kararı, daha
fazla yapılaşma içermekte olup Korunan AIanların Tespit, Tescil ve
Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte belirlenen düşük
yoğunluklu faaliyetlerin ve yapılaşma yasağının aksine, yüksek
yoğunluklu faaliyetleri ve yapılaşmayı düzenlemektedir. Bu kapsamda
doğal sit alanlarında yürütülecek faaliyetler, Yönetmelik ve Kanuna
aykırı bir şekilde artırılmış ve çeşitlendirilmiştir.
99 sayılı ilke kararının iptali kapsamında açılan davada, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunun Yd İtiraz No:2017/1219 sayılı kararı ile
hukuki belirsizlik içeren ve Yönetmelikte düzenlenmeyen,
kanalizasyon, doğalgaz hattı, enerji nakil hattı
,
balıkçı barınağı, bekçi kulübesi ve ahşap iskele,
katı
atık düzenli depolama tesisi, atık su arıtma tesisi, yat çekek yeri,
akaryakıt istasyonu gibi yapıların ve jeotermal kaynak suyunun sondajı,
maden, arıcılık faaliyetlerinin hukuki belirsizlik içerdiği ve üst
norma aykırılık teşkil ettiği için yürütülmesi durdurulmuştu. (İlgili
karar için
tıklayınız
.)
Ancak 109 sayılı ilke kararında, 99 sayılı ilke kararında yer alan
ve Danıştay kararınca yürütmesi durdurulan faaliyetler düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler dışında, 109 sayılı ilke kararı, doğal sit alanlarında
şehitlik veya mezarlıkların, kuş gözlem kulelerinin, mesire ve rekratif
alanların, yat limanın, depolama tesislerinin yapılabileceğini; planlama
hukukuna aykırı olarak geniş alanlarda kampçılık faaliyetlerinin, doğal
kaynak suyu çıkarma, sanayi tesislerinin inşası ve bitkisel üretim gibi
faaliyetlerin yapılabileceğini de düzenlenmektir.
Düzenli depolama tesisleri tehlikeIi ve tehlikesiz atıkların
depolandığı tesistir, keza turizm tesisleri, yat limanı, turizm
tesisleri, tekne imal yeri de yüksek yoğunluklu faaliyetlerdendir, pek
çok yapılaşmayı içerir. Jeotermal suyun ve doğal kaynak suyunun
çıkarılması ise başlı başına faaliyetler olup, sondaj, atık su, işletme,
arama gibi pek çok kavramı ve süreci de beraberinde
getirmektedir. Zira bu hükümler, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğini
ve Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğine aykırılıklar içermektedir.
Aynı şekilde mesire alanlarının inşası, geleneksel kullanım
alanlarına özgülenmiş alanın özelliklerinin devamlılığı amacının aksine
kişilerin bu alanlara erişimini açan ve erişim seviyesini arttıran
faaliyetlerdir. Şehitlik/mezarlık alanlarında gömü ve kazı faaliyetleri
ile ekolojik dengenin bozulacağı kesindir. Aynı zamanda mezarlıklar ile
birlikte inşa edilecek mermer, beton, emniyet duvarları ve
şehitliklerde inşa edilen ve Şehitlik Yönetmeliğinde ayrıntılı ifade
edildiği üzere tip anıtlıklar Yönetmelik ve koruma ilkelerine oldukça
uzaktır.
İlke kararı doğrultusunda, bir sit alanının çevresinde yürütülecek
sanayi faaliyetinin, santral faaliyetinin, cüruf depolama sahasının sit
alanına etkisi kaçınılmazdır. Bu durumda yürütülen faaliyet ise koruma
ilkesi ile çelişecektir. Çünkü sit alanının koruma alanı kendi
sınırlarıyla da sınırlı tutulamayacak özelliktedir.
Oysa ki doğal sit alanlarından Kesin Korunacak Alanlar,
yapı yasağı getirilen
mutlak korunması gereken alanlar;
Nitelikli Doğal Koruma Alanları,
insan faaliyetlerinden etkilenmemiş,
yörede yaşayan kişiler tarafından
alanın mevcut kaynaklarını
geleneksel yaşam şekillerinde
kullanıldığı alanlar
; Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları ise
korumaya katkı sağlayacak düşük yoğunlukta, doğal ve kültürel bakımdan uyumlu faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği alanlar
olarak tanımlanmıştır.
Bunlar kapsamında ilke kararı Anayasayı, KüItür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununu, Korunan AIanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliği, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğini ve Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğini aşar nitelikte olup 99 sayılı ilke kararında olduğu gibi, normlar hiyerarşisine, planlama ve koruma hukukuna aykırılık teşkil etmektedir.
KAYNAK : https://ekolojikolektifi.org/portfolio/109-sayili-dogal-sit-alanlarin-kullanma-ve-koruma-kosullari-ilke-kararinin-iptali-icin-davaciyiz/?fbclid=IwAR2YOVvkY6Thm03X35j7x6tRz6K6QX1JOKEgGlXFtR4SAZG84QUZHYTSW34