15 Temmuz Darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonu’nun taslak raporu AKP Burdur Milletvekili ve Darbe Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek tarafından açıklandı. Zamanında Ak Parti’nin araştırma komisyonuna vereceği üyeleri geç bildirmesi sonucu Darbe Araştırma Komisyonu çalışmalarına ancak darbeden 2,5 ay sonra, yani 4 Ekim 2016’da başlayabilmiştir. Komisyonun çalışmalarını da yine gecikmeli olarak ancak Ocak 2017’de sonlandırmış ve taslak rapor Mayıs 2017’nin son günlerinde bir basın açıklamasıyla kamuoyu ile paylaşılabilmiştir. Kamuoyunun da merakla beklediği bu taslak rapor üç bölüm ve yaklaşık 950 sayfa olup içeriğinde bölümler itibarıyla başlıklar olarak şu noktalar yer almaktadır:
İçindekiler ve sair listeler sonrası sunuş ve komisyonun kuruluş ve toplantılarına ilişkin bilgiler, tutanaklar, komisyon görevlileri, önergeler, belgeler vs yer almaktadır. Birinci Bölüm’de “FETULLAHÇI terör örgütünün (FETÖ/PDY) ortaya çıkışı, gelişimi ve yapısı” ana başlığı altında;
i) “FETÖ/PDY’nin genel tarihçesi”;
ii) “FETÖ/PDY’nin güçlenmesini ve gelişimini etkileyen unsurlar”;
iii) “FETÖ/PDY’nin yapılanması, amacı, stratejisi”;
iv) “FETÖ/PDY’nin legal görünümlü faaliyet alanları”;
v) “FETÖ/PDY’nin kamu ve özel kurumlar, stk’lar, diğer kurumsal alanlar ve özel hayata sızarak örgütlenmeleri”;
vi) “FETÖ/PDY ile iltisaklı veya irtibatlı olarak gerçekleştirilen veya manipüle edilen olaylar”;
vii) “FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütü olduğuna ilişkin değerlendirme” kısımları bulunmaktadır.
İkinci Bölüm’de Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ/PDY) 15 temmuz 2016 tarihli darbe girişimi (kronolojik seyri, bastırılması ve etkileri) ana başlığı altında;
i) “FETÖ PDY’nin 15 Temmuz Öncesi Siyasete Müdahale Teşebbüsleri”;
ii) “Fetulullahçı terör örgütünün (FETÖ/PDY) 15 temmuz 2016 tarihli darbe girişimi”;
iii) “Darbe girişiminin bastırılması”;
iv) “Darbe girişimi sonrası ulusal ve uluslararası tepkiler”;
v) “Darbe girişimi sonrası alınan acil tedbirler”;
vi) “Darbe girişiminin etkileri”;
vii) “FETÖ PDY’nin darbe girişimine karşı alınan tedbirlere karşı yurtiçi ve yurtdışında gösterdiği direnç” konulara yer verilmektedir. Üçüncü ve son bölüm’ün ana başlığı “FETÖ/PDY gibi örgütlenmeler ile demokrasiye karşı müdahalelerin önlenmesine yönelik sorunların tespiti ve alınması gereken tedbirler ile yeniden yapılanma önerileri” olup alt başlıklarında;
i) 15 temmuz darbe girişiminin açığa çıkardığı sorun ve zafiyet alanları
ii) “Alınması gereken tedbirler, çözüm önerileri ve yeniden yapılanma” değerlendirmeleri yapılmaktadır.
26.Yasama Dönemi’nde, “Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilen önergeler bağlamında oluşturulan “15 Temmuz Darbe Girişimini Meclis Araştırma Komisyonu”nun da görev alan vekiller şunlardır: 15 Temmuz Darbe Girişimini Meclis Araştırma Komisyonu’nun taraflı (Fetullah Gülen’e yakın) üyelerden oluşturulduğundan komisyon başkanlık divanının yine taraflı (yalnız Ak Partili üyelerden) oluşturulmasına ve “TBMM İç Tüzüğüne göre Komisyonda olması gereken yetkiler ‘İç Tüzüğe’ aykırı bir önerge ve AKP’li üyelerin oylarıyla Komisyon Başkanı Reşat Petek’e devredilmiştir” vb. adımlar raporun tarafsızlığını zedeler nitelikte görülmüş ve hatta darbenin doğrudan tanığı ve etkisinde olup önemli bilgilere sahip olduğu düşünülen bazı devlet görevlileri ile emekli ve muvazzaf komutanların ısrarlı taleplere rağmen komisyona gelmemiş ve bilgi vermemiş olmaları taslak raporun objektifliğini gölgelediği gibi bazı bilgilerin karartıldığı ve kamuoyu gözünden kaçırıldığı imajının doğmasına yol açtığı ileri sürülmüştür. Darbe Komisyonu raporunda dikkat çeken ve değişiklik yapılması önerilen çarpıcı konulardan biri de darbeyi haber alamayan MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) olmuş ve raporda “ Ülkemiz demokrasi tarihinde sık sık karşılaştığımız hiçbir darbeyi önceden haber alıp bağlı olduğu makam ve mercilere haber veremeyen Milli İstihbarat Teşkilatının bu husustaki yetersizliğinin sebepleri dikkatle araştırılarak yeniden yapılandırılmalıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde 11 Eylül olaylarında FBI’ın yetersiz olduğu görülerek yeniden yapılandırılmaya gidilmiş olması örnek alınmalıdır. ” denilmiştir. İkinci ilgi çeken konu yakın geçmişte yaşanan davalar olmuştur. Raporda FETÖ ile bağlantılı görülerek ele alınan her bir dava konusu (Balyoz; Ergenekon; Poyrazköy davaları; Kozmik oda; Hüseyin Kurtoğlu ve Malatya Zirve Yayınevi hadiseleri; Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü; Hrant Dink ’in katli; Gazeteci Haydar Meriç cinayeti; İstanbul ve İzmir Askeri Casusluk Kumpası; 2010 KPSS Sorularının çalınması; MİT tırları, Tevhid Kudüs Ordusu Dosyası; Dinlemeler; Futbolda Şike veRus uçağının düşürülmesi) tek tek ve ayrıntılı incelenmiştir. İlginç görünen bir diğer konu FETÖ örgütünün gelişme sürecinin ortaya konulmasıdır. Raporda örgütün temelinin 1970’li yıllarda atıldığı, 1980’li yıllarda siyasete sızdığı ve bürokraside telefon dinleme ve yasa dışı istihbarat faaliyetlerinde bulunmaya başladığı kaydedilmektedir. 1990’lı yıllarda örgütün yurt dışı örgütlenmesini desteklemek için şirketleşmeye gittiği ve 2000’li yıllarla birlikte örgütün devlet içinde “paralel devlet” yapılanmasını başlattığı ve 2010 yılından sonra ise örgüt amaçlarının ortaya çıkmaya başladığı kaydedilmektedir.
Diğer konular gibi raporda dikkat çeken noktalardan daha doğrusu önerilerden bir diğeri hatta parmak basılan en önemli nokta “ Milli eğitim başka dini, siyasi, ticari grupların eline bırakılmamalı, özellikle orta öğretimde kaliteli eğitim hizmeti almak isteyenlere bu hizmeti verebilecek devlet okulları kurulmalıdır. Bu seviyede çocuklara Devlet eliyle kariyer eğitimi, barınma ve dini bilgi öğrenme imkânı sağlanmalıdır ” denilmiş olmasıdır. İlginçtir rapor Fetullah ya da Fethullah adlarının anlamlarını dini istismar amacı olarak nasıl kullanıldığından Gülen’in doğum tarihi ve yakınlarına hatta FETÖ’cü terminolojiye kadar birçok değişik, ayrıntılı açıklama, yabancı örgütlerle bağlantı ve desteklenme konuları değerlendirilmektedir. Burada anılanlar içerisinden örneğin Fetullah ya da Fethullah isminin kullanımı raporda şöyle değerlendirilmektedir. “ Örgüt hakkında dikkat çeken hususlar en başta, Gülen’in isminden başlamaktadır: Gülen’in nüfus kayıtlarındaki ismi “Fethullah” değil “Fetullah” olarak geçmektedir. İki kelime arasındaki “h” farkı, ince ve önemli bir nüans oluşturmaktadır: “Fet h ullah tercihi sayesinde Gülen, her mecrada ismi “Feth” yani “Fetih” içeren bir dini lider olarak anılmakta ve telaffuz edilmektedir; “Fethullah”, “Allah’ın fethi” demektir. Bu kullanımla daha en başından, örgüt liderinin isminden başlayarak, daha sonra büyüyecek ve önce Türkiye’ye ardından da tüm dünyaya yayılacak bir “Fetih” hareketi için bu isim üzerinden bir manevi ve kutsal işaret, sırlı bir keramet ve kutsiyet algısı yaratılarak “dinî fenomenleşmenin” hedeflendiği anlaşılmaktadır ”. Kutsiyet atfetme konusunda iki örneğe daha yer vermek gerekir: İlki; “ Örgüt içerisindeki yaygın kabule göre Gülen’in doğum tarihi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kasım 1938 tarihidir ve bu durum “karanlık bir devrin kapanıp müjdelenen yeni ve aydınlık bir devrin başlaması” olarak yorulmaktadır. Gülen’in kendini Mehdi olarak gördüğü ve Mustafa Kemal Atatürk’ü Deccal olarak kabul ettiği, tam da bu nedenle onun ölüm tarihini kendisine doğum tarihi olarak seçtiği örgüt içinde bilinmektedir .” İkincisi; “ Fetullah Gülen’in 1945 yılında Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenmeye başladığı ve kısa zamanda Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği rivayet edilmektedir “Kısa zamanda Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek, küçük yaşta hafızlık yapmak vb.” gibi dinî olağanüstülük, “mistik harikuladelik” çağrıştıran bu gibi rivayetlerin, örgütte yüceltme ve efsaneleştirme yoluyla “Seçilmiş Kişi, Mehdi” ve “lider kültü” algısını inşa sürecinin temelinde yer aldığı gözden kaçmamalıdır ” değerlendirmesidir. Burada FETÖ’nün ne denli ve yaygın geliştiği ve kendi iç terminolojisinin bile bulunduğu çarpıcı gerçeklerden olup rapor bağlamında burada belirtilmesi de önemli görülmektedir. FETÖ’nün iç terminolojisinde örgütün görüş ve düşünce sistemini ve yapılanmasında kullanılan orijinalinden anlamından az farklı ya da dolaylı yeni anlamın yüklendiği kelimelerden oluşmaktadır. Örgütsel anlamlarına değinmeden bu kelimelere birkaç örnek verilecek olursa; Abi, Abla, Adanmış Ruh, Başyüceler Divanı, Bizden Olanlar – Bizden Olmayanlar, Dergi, Ders Çalıştırma, Dershane, Fetih Okutma, Gazete, Himmet, Hizmet Erleri, Hocaefendi, Hususi Evler, Işık Evleri, İmam, İstişare, Kutsal Hoca Payı, Kutsiler Ordusu, Mahrem Yerler, Mübarek Zat, Mütevelli Ağabey, Serrehber, Şakird, Şer Odakları, Tard vs. kullanılan terimler içerisinde üzerinde durulması gereken 2 tanım vardır. İlki; “Mahrem Yerler” tanımlamasıdır. Bundan kasıt Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Askeri Okullar, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA), Polis Kolejleri, Adalet ve Yargı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ( TÜBİTAK) gibi özellikli yerlerdir. Bunlar arasında “özel mahrem yer” olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve MİT yer almaktadır . İkinci terim “imam” terimidir. FETÖ terör örgütünün kapsam ve ehemmiyeti bağlamında üzerinde durulması gereken terimlerden olan imamlık “kainatı” kapsamaktadır ve ilginçtir ki basit bir vaaz olan (yabancı gizli servislerin servis ettiği) vatan haini Fetullah Gülen’e “kainat imamlığı” yakıştırılmıştır. Bu gerçek bağlamında FETÖ’de imam örgüt faaliyetindeki sorumlu kişidir. İmamlık piramit misali tepeye doğru azalan hiyerarşik yapılanma şeklidir. Yurt içi yapılanmasında Türkiye İmamı, Bölge İmamları, İl İmamları, Küçük İl Bölge İmamları (Sadece Büyük Şehirlerde), İlçe İmamları, Semt İmamları, Mahalle İmamları, Ev İmamları (Abileri), Talebe İmamları, Serrehberler, Belletmenler şeklindedir. Genel yapılanma olarak; Kâinat İmamı Fetullah Gülen, kıta imamı, ülke imamı, il imamı, ilçe imamı, semt imamı, ev imamı vs şeklinde de sıralanabilir. Ancak tüm bunlar yeterli değildir. Bunların yanında bir de özel hizmet birimi imamları bulunmaktadır ki bunlar da “yargı, emniyet, mülkiye, TSK, MİT ve Milli Eğitim ile Akademik Kadro İmamları’dır. 15 Temmuz darbe kalkışmasının an be an verildiği komisyon raporu görülebildiği kadarıyla daha çok eleştiri ve tartışma götürecektir. Bu zaten yukarıda da değinildiği gibi CHP’nin Darbe Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu ve diğer üyeler olan Aytun Çıray, Zeynel Emre ve Sezgin Tanrıkulu’nun düzenledikleri basın toplantısında özet olarak “Bu Darbe Komisyonu değil, (Komisyon Başkanı) Reşat Petek raporudur” diyerek tepki göstermelerinden anlaşılmaktadır. TBMM komisyonunun
kuşku bırakmayacak derecede tarafsız ve objektif olması gerekirken gerçekten yarım yüzyıl gerideki çakma bir makbuzun bulunmuş olmasının FETÖ’cü siyasi ayak açıklamasında kullanılması bir talihsizlik değil önemli bir taraflılık ve karartmanın göstergesi olarak algılanabilmektedir.