21. Yüzyıl Yetkinlikleri için “Oyun Oynamak”

Okula ayrılan zamanın sonuna gelindi…

Çocuklar okul dönüşünde bir araya toplandılar ve görünen o ki “Yakan Top” oynama kararı aldılar. Ne kadar eğlenceli! Günün yorgunluğunu atmanın, derslere harcanan enerjiyi yenilemenin tam zamanı. −Bu oyunda kazanmanın ilk adımı sağlam bir takım kurmak!− Taş kâğıt makas oyunu ile takımlarını kurdular; iki takım da iddialı. Takımlar aralarında taktikleri bile konuştular.  Oyun başladı! Top bir sağa bir sola savruldu. Öyle hızlı fırlatıldı ki takip etmek çok güç.

Herkes çok heyecanlı. Yüzler kıpkırmızı, ter içindeler. Kimisi bağırıyor, kimisi kahkaha atıyor, kimisi barut gibi. Skor kritik…

Aaa bir anda hava karardı. Nasıl oldu bu? Ne ara iki saat geçti ki! Eve gitme saati geldi. Zaman nasıl da hızlı geçti!

Oyunun ne kadar keyif verdiğini hangi yaşa gelirsek gelelim hissediyor ve yaşıyoruz.

Çocukluk, ergenlik ya da yetişkinlik; insan hangi evrede olursa olsun oyun oynamayı çok sever. Çünkü oyun her yaşta hayatımızın en güzel, en eğlenceli, en unutulmaz anlarını yaşatır bize. Peki sizce oyun sadece eğlendiren bir aktivite mi? Yakan Top oynayan çocuklar sadece eğlendi mi?

Oyun oynarken başka neler oluyor?

Çocuklar  “Yakan Top” oynarken iletişim becerilerini kullanarak takımlarını seçebilme becerilerini de devreye soktular. Taktikler geliştirerek pratik çözümler üretirken, bir yandan karşı tarafı nasıl alt edebileceklerini kurguladılar. Bedenlerini ve motor becerilerini en iyi şekilde kullanarak hızlı ve doğru hamle yapmaya çalıştılar. Bu süreç onların hafızalarını geliştirdi ve daha yaratıcı düşünmeye yönlendirdi.

Biraz da duygulara bakalım! Heyecan, kaybetme korkusu, kazanmanın mutluluğu, doğru anda doğru hamle için geç kalınmışlığın kızgınlığı! Yaşam becerilerinin yanında ruhsal gelişimleri de desteklendi. Dahası serebral korteksleri kalınlaştı!

Marion Diamond ve meslektaşlarının,  yavru fareler ile “beyin büyümesi” hakkında yaptıkları etkileyici çalışma 1972 yılında yayınlandı. Araştırmacılar farelerden bazılarını sıkıcı bir hücre hapsinde, diğerlerini ise oyuncak dolu kolonilerde büyüttüler. Daha sonra farelerin beyinlerini incelediklerinde oyuncaklarla zenginleştirilmiş ortamdaki farelerin diğer farelere göre daha kalın serebral kortekse sahip olduğu sonucuna ulaştılar.

Devamında gelen araştırmalar, zenginleştirilmiş uyaran ortamındaki farelerin beyinlerinin daha büyük olduğunu doğruladı. Oyunun bu tür faydalarını insanlar açısından ele alırsak,  insan beyninin oyuna ve keşfetmeye karşı daha gelişmiş tepkiler vereceğini varsayabilir ve her alanda bu durumun uygulanabileceğini gözlemleyebiliriz.

Beynimizde neler gizli…

Serebral Korteks: Davranışlar, dikkat, odaklanma, algılama, bilinç, öğrenme, hatırlama, düşünme, karar verme, dil ve konuşma gibi işlevleri kontrol eder. Gri madde olarak da bilinen serebral korteks, beynin nöronal hücre gövdelerinin büyük çoğunluğunu içerir. Beyinde bilgilerin depolanması, kas becerileri, görme, duyma, hafıza ve duygu mekanizmalarından sorumludur.

Gerçek şu ki, insanı diğer hayvan türlerinden ayıran tüm özellikler serebral korteks ile ilgilidir. Serebral korteks bölgesini yeterince geliştiremezseniz amigdala devreye girer.  Amigdala duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşumundan sorumlu bölgedir ve limbik sistemin bir parçasıdır. Tehlike, endişe, stres ortamında hızlı bir şekilde devreye girer ve ‘’buradan uzaklaş, bunu yok et’’ komutu verir.

Hayvanların tehlike anında içgüdüsel olarak hareket etmesini sağlayan ve limbik sistemin bir parçası olan amigdalaya teslim olmamak adına serebral korteksinizi devrede tutacak çalışmalar yapmalı ve bu bölgeyi beslemelisiniz.

Haydi Oyuna!

Oyun kendimizi bulduğumuz, ruhumuzu beslediğimiz çok eğlenceli ve keyifli bir aktivitedir.  Daha hızlı öğrenmeye, yaratıcılığın artmasına ve problem çözme becerilerini geliştirmeye yardımcı olur.

Peki oyunun bu kadar sevilmesinin ve insanda yarattığı gücün sebebini hiç düşündünüz mü?

Son zamanlarda beyin üzerinde yapılan birçok araştırma, oyunun daha iyi hissettirmesinin kimyasal ve biyolojik nedenlerini ortaya koydu. Sadece 20 dakikalık bir oyun bile kendimizi rahat, güçlü ve enerjik hissetmemize sebep olan hormonların ortaya çıkmasını sağlayabiliyor ve beynimizin, aldığı sinyallere vereceği tepkinin şeklini değiştirebiliyor. Bunlara pozitif hormon kokteylleri de diyebiliriz. Pozitif hormonlar zihin sağlığımızın anahtarlarıdır. Öyle muazzam şeyler yaparlar ki! Onlarla hayat çok daha anlamlı… Bu hormonlar ve oyunun ilişkisini biraz incelemeye ne dersiniz?

Endorfin: Oyun oynadığınızda, vücudunuz beyninizdeki zevk ve ağrı reseptörleri ile etkileşime girer. Enerjik ve aktif bir oyun, sizi daha pozitif hissettirir ve günlük yaşamınızdaki ağrı kaynaklarının engellenmesine yardımcı olur. Yaratıcı zekâyı teşvik ederken bir yandan da sakin ve mutlu hissettirir. Satranç, Tangramino, Lego ve blok oyunları da endorfin seviyesini arttırmada oldukça etkilidir. Bunların yanında ip atlama, survivor parkurları, sek sek  gibi oyunları da es geçmemek gerek…

Oksitosin: Güven ve bağlanma hormonu olarak da bilinen oksitosin, başkalarıyla daha güçlü ilişkiler kurmaya yardımcı olur. Stanford Üniversitesi araştırmacıları, sarılma veya birlikte oynama gibi insanların birbirlerine bağlanmasına neden olan herhangi bir aktivitenin oksitosin salgılattığını keşfettiler. Paintball, korku evi odaları, elim sende, kör ebe gibi diğer insanlarla temas içeren oyunlar ilişkilerde daha fazla güven ve istikrar yaratır. Evcilik oynayan çocuklarda da −kendilerine güven ortamı yaratıp empati yeteneklerini geliştirebilmelerini sağladığı için− oksitosin hormonu devrededir.

Dopamin: Genellikle beynin ödül merkezini tetikleyen hormon olarak bilinen dopamin: Zevk ve tatmini artıran iyi hissetmeyi sağlayan mutluluk hormonudur.  Müzik dinlerken, çikolata yerken, sevdiğimiz birinden çiçek alırken içimizde oluşan mutluluğun kaynağıdır.

Dopamin kumar, uyuşturucu, aşırı video oyunu oynama gibi bağımlılık yapıcı davranışlarla da bağlantılıdır ve bu akla dopaminin kötü bir hormon olduğunu getirebilir.  Ancak uyaranın ne olduğu ve dozu çok önemli bir etkendir. Bağımlığın mekanizmasını anlamak için, bazı uyaranların dopaminin daha çok salgılanmasına, serotonin düzeyinin ise düşmesine sebep olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Her oyun türünün beynin ödül mekanizmasını güçlü bir şekilde tetiklediği de unutulmamalıdır. Ne kadar çok oynarsanız, o kadar çok oynamak istersiniz. Önemli detaysa olumlu geribildirim mekanizması yaratmaktır. Ezgisel oyunlar, sandalye kapmaca, freeze-dance, ritmik bardak oyunları, bezirgan başı gibi oyunlar neden çok seviliyor şimdi daha iyi anlayabiliriz.

Bunların yanında dopamin kaslarınızın oyuna tepki vermesine yardımcı olur, özellikle çocukların hayal gücünü uyarır ve fantastik hikâyeler, kişiler yaratmasını sağlar. Drama teknikleriyle kurgulanan oyunlar ve yaratılan karakterler, avatarlar da dopaminin etkisi ile gerçekleşmektedir.

Serotonin: Depresyonu önlemesiyle bilinir. Ruh halinizi, hafızanızı ve öğrenmenizi etkileyen bir nörotransmitterdir. Fiziksel aktivitelerin de serotonin seviyesini arttırdığı bilinmektedir. Oyun oynayarak vücudunuzun serotonin seviyesini doğal bir şekilde dengede tutabilirsiniz; bu da sizi çevrenizdeki stres ve olumsuz uyaranların etkisinden korumaya yardımcı olur.  Saklambaç, körebe, yakan top, tazı tavşan, hırsız polis gibi fiziksel aktiviteler içeren oyunlar serotonin seviyelerini bir hayli artıran oyunlardır.

Asetilkolin: Öğrenme ve bellek üzerinde çok önemli bir rol oynar; odaklanma ve düşünce sürecinden sorumludur. Oyun oynadığınızda konsantrasyonunuz artar ve bu durum hafızanızı geliştirir. Hafıza kartları, eşleştirme, ilişkilendirme, isim şehir, akıl ve zeka oyunları ve mental up gibi uygulamalardaki başarılarımızı asetilkoline borçluyuz.

Hangi oyunu oynarsak oynayalım birçok hormonumuz devreye girecek ve oyunun içeriğine göre değişen birçok becerimiz desteklenecektir. Genel anlamda şunu söyleyebiliriz ki oyun, kişilik gelişimi, ruh sağlığı ve bilişsel gelişim üzerinde pek çok olumlu etki yaratır. Her an her yerde oyun oynayın, oynatın. Oynamaktan vazgeçmeyin.

Bu yazı GamFed Türkiye ve AçıkBeyin birlikteliğinin çalışmasıdır.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Yetkinlik Ve Zekâ İkilisini Oyunlaştırarak Ortaya Çıkar!

Kaynakça