406 S. TELGRAF VE TELEFON KANUNU(MÜLGA) [ Ek Madde 29 ] 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 19 ] 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 27 ] 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 15 ] 4046 S. ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI HAKKINDA KANUN [ Madde 22 ]

Hukuk Bölümü 2008/142 E., 2009/19 K.

“İçtihat Metni”

Davacı, Karaman İl Telekom Müdürlüğü, Muhasebe Müdürlüğünde Memur (Tahakkuk) ünvanıyla, “kapsam dışı” statüde görev yaparken, 10.04.2002 günlü dilekçesi üzerine Pazarlama Müdürlüğünde, Memur(Müşteri Hizmetleri) ünvanıyla, “kapsam içi” statüye pozisyonu ile birlikte nakledilmiş ve kendisiyle 1475 sayılı İş Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi gereğince 15.04.2002 gününde Hizmet Akdi imzalanmış; sosyal güvenlik yönünden ise Emekli Sandığı ile ilgisi devam etmiştir.

Davacının, Türk Telekom Karaman İl Müdürlüğü’ne, 4046 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçmek istemiyle yaptığı 16.1.2006 tarihli başvurusu; anılan Müdürlükçe, kapsam içi statüde çalıştığı, 4046 sayılı Kanun çerçevesinde nakil hakkı olan personel içinde kapsam içi statüde çalışan personelin bulunmadığı gerekçesiyle 17.01.2006 günlü ve 149810 sayılı işlemle reddedilmiştir.

Davacı vekili; davalı kuruluşun, müvekkilinin 4046 sayılı Kanunun 22. maddesine göre Kamu Kurum ve Kuruluşlarına naklen geçme isteğinin reddine dair işleminin iptali istemiyle 16.3.2006 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 10.İDARE MAHKEMESİ; 17.5.2006 gün ve E: 2006/764, K:2006/1445 sayı ile; davanın, Karaman İl Telekom Müdürlüğü, Pazarlama Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapan davacının Türk Telekom’un özelleştirme kapsamı içine alınması, devri ve personelin kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılmaya başlanması ile birlikte Türk Telekom Karaman İl Müdürlüğü’ne, 4046 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçmek istemiyle yaptığı başvurusunun, kapsam içi statüde çalıştığı, 4046 sayılı Kanun çerçevesinde nakil hakkı olan personel içinde kapsam içi statüde çalışan personelin bulunmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin 17.01.2006 günlü ve 149810 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı; 406 sayılı Yasanın değişik 1. maddesinin 7. fıkrasında “Türk Telekom, bu kanun ve özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu, iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz” hükmüne yer verilerek Türk Telekom’a özgü farklı bir statü oluşturulduğu; aynı Yasanın 4673 sayılı Yasayla değişik Ek 22. maddesinde de telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli hizmetlerin genel müdür, yönetim kurulu, Bakanlar kurulu kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilecek personel eliyle yürütüleceği 399 sayılı KHK’ye tabi anılan personel dışında kalan personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği, iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların yönetim kurulunca belirleneceğinin hükme bağlandığı; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasasının 1. maddesinde, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulacağı, bu mahkemelerin; a) 5018 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin (E) fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhlerine açılacak hukuk davalarına; b) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacağının hükme bağlandığı; Türk Telekom Yönetim Kurulunun, anılan Yasa hükmü doğrultusunda yaptığı düzenlemeyle iş mevzuatına göre istihdam edilenleri kapsam içi ve kapsam dışı olarak sınıflandırdığı, bu sınıflandırma sonucu kapsam içi sayılan personelin bütünüyle iş mevzuatına tabi olarak istihdam edilmekte olduğu, yasal düzenleme doğrultusunda asli ve sürekli hizmetleri yapmak üzere oluşturulan kadrolar dışında kalan kapsam içi personelin, Türk Telekom’un statüsü itibariyle kamu personeli sayılmalarına olanak görülmediği; bu nedenle, yukarıda yer alan Yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Türk Telekom ile iş mevzuatına tabi hizmet akdi imzalayan, asli ve sürekli hizmetlere ilişkin bir kadroda çalışmayan davacının başka bir göreve atanması isteminin reddinden doğan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargıya ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, Danıştay 5.Dairesinin 13.3.2007 gün ve E:2006/5875, K:2007/1156 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı, aynı istekle bu kez, 30.5.2007 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ; 6.11.2007 gün ve E:2007/402, K:2007/613 D.İş. sayı ile; Davacının, Karaman İl Telekom Müdürlüğünde kapsam içi statüde görev yapmakta iken, kurumun özelleştirilmesi sonucu 4046 sayılı yasanın 22.maddesi uyarına başka kamu kurum ve kuruluşlarına geçmek istemiyle yaptığı başvurusunun Ankara 10.İdare Mahkemesince verilen 17.05.2006 sayılı karar ile, davanın 2577 sayılı Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar verildiği, verilen kararın temyiz edildiği, Danıştay 5. Dairesinin E.2006/5875,Karar: 2007/1156 sayılı karar ile, verilen kararı onadığının anlaşıldığı; özelleştirme veya özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel statüsünde çalışanların kurumları ile ilgili olan ilişkileri sebebiyle meydana gelen anlaşmazlıkların idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini belirten bir çok kararın bulunduğu; konu ile ilgili olarak Anayasanın 124.maddesi,128 maddesi ve 165 maddesi, İş Kanunu, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasası, 3291 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkındaki Yasa, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa, 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve 527 sayılı Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlileri ile ilgili Bazı Kanun ve Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmündeki kararname ve ilgili yönetmeliklerin incelendiği; özelleştirilen veya özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerin de sözleşmeli veya kapsam içi personel statüsünde çalışanların kurumları ile olan ilişkileri nedeni ile ortaya çıkan anlaşmazlıkların adli yargı yerinden mi yoksa idari yargı yerinden mi çözümleneceği meselesinin kurum personelinin statüsünün değişen ve gelişen mevzuat yönünden incelenmesinin gerektiği; Telekom’un kamu hizmeti gören kamu kurumu olduğu, Telekom A.Ş.nin Türk Ticaret Yasası çerçevesinde anonim şirkete dönüştürülmüş olmasının, kurum bünyesine özel kişi ve kuruluşların alınması ve alınmaya devam edilmesi, kamu payının zaman içinde satılarak tamamen tasfiyeye yönelmesi, öte yandan kurumun sermayesindeki kamu payı % 50’nin altına düşünceye denetiminin KİT denetimi yönetimine göre yapılması ve sermayedeki kâr payı % 50’nin altına düşünceye kadar kurum ve kuruluşların faaliyetleri, organları, yönetimi gibi hususlarda Yüksek Planlama kurulunun yetkili olması, özelleştirme kapsamına alınan kurumun geçiş döneminde özel bir statü kazanmış olduğunu gösterdiği; Kamu kurumu niteliğinden özel hukuk tüzel kişiliğini geçiş sırasında çalışanları hakkında yapılan düzenlemeler de göz önüne alındığında, bu kuruluşların kamu kurumu olma niteliğini kaybetmemiş oldukları sonucuna varılmakla, bu nedenle yaptıkları işlemlerin idari nitelik taşıdığının kabulünün zorunlu olduğu; özelleştirme kapsamına alınan kamu kurumlarında çalışan personelin statüleri hakkında çıkarılan KHK.’ler ile ek düzenlemeler yapılmış ise de, kimi KHK.’lerin Anayasa Mahkemesince iptali sonucu bu konu 4046 sayılı Yasa ile belirginleştirildiği, bu kanunun geçici madde 9’da da yine gerek sözleşmeli yani kapsam içi gerekse kapsam dışı personelin kamu personeli olarak kabul edilmiş bulunduğu, 4046 sayılı Yasa’nın açıklanan hükümleri karşısında özelleştirme kapsamına alınan kurumlarda sözleşmeli statüde bulunanlar ile kapsam dışı personelin kamu personeli olarak kabul edildiklerinin anlaşıldığı; Anayasanın 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceklerinin açıklandığı, bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere; yönetmeliklerin kendilerine kaynaklık eden yasaların hükümlerinin uygulama yöntemlerini belirleyen ve idare tarafından yürürlüğe konulan genel düzenleyici tasarruflar olduğu; bunlara dayanılarak tesis edilen işlemlerin de bu nedenle idari nitelikte olduğunun kabulünün gerektiği, diğer taraftan davalı ile davacı arasındaki hizmet sözleşmesinin idarece tek yönlü olarak düzenlenmiş olması ve üstün yetkilerin idarede olması bakımından sözü edilen işlemlerin idari nitelikte olduğunun kabul edilmesinin gerektiği; kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin gerek 18.01.1988 gün ve 308 sayılı KİT hakkında 233 sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu Kanun Hükmünde kararnameye bir madde eklenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin ve gerekse 22.01.1990 gün ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri personel rejiminin düzenlenmesi ve 233 sayılı kanun hükmünde kararnamenin bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin iptali istemlerinin incelenmesi sonucu verilen 22.12.1998 gün ve 5-55 sayılı ve 04.04.1991 gün ve E.90/12, K.1991/7 sayılı kararlarında, KİT’lerde kamu hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili kararların idari nitelik taşıdığı ve asli ve sürekli kamu görevini yerine getiren çalışanlar hakkındaki işlemlerin de aynı nitelikte olduğu, bu bağlamda yönetimle görevliler arasındaki ilişkinin idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuk ilişkisi olduğu ve bunların yönetimle olan ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların idari yargıda çözümlenmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 02.02.2009 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör – Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının; Türk Telekom Karaman İl Müdürlüğünde kapsam içi statüde görev yapmakta iken, Kurumun özelleştirilmesi sonucu, 4046 sayılı Kanunun 22. maddesine göre başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçme isteğinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

1953 tarih ve 6145 sayılı Yasa ile, Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Yasa’yla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Şirket)” tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

27.1.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa’nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır” denilmiş; anılan fıkra hükmü 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır” ; Ek 29. maddesinin 3.7.2005 gün ve 5398 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır…

…” denilmiştir.

Öte yandan; 406 sayılı Yasa’nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde “Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür” denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendinde 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede “Ancak, Türk Telekom’daki kamu payı %50’nin altına düştüğünde, Türk Telekom’un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur” denilmiş; 4502 sayılı Yasa’nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK. ‘nin ekindeki “B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom’un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, Bakanlar Kurulu’nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)’nin % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar”ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’ne satılmıştır.

Bu sürece paralel olarak Türk Telekom personelinin durumu incelendiğinde:

Türk Telekom A.Ş., 4502 sayılı Yasa’nın 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 29.1.2000 tarihi itibariyle 233 sayılı KHK kapsamı dışında kalmış ve anılan KHK eki cetvellerden çıkarılmış olması nedeniyle, Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunan kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu yolundaki İlke Kararı kapsamı dışında değerlendirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki, anılan İlke Kararı, “kapsam içi personel” statüsünde çalışmış olan davacı ile davalı arasındaki anlaşmazlığı kapsamamaktadır.

Anılan 4502 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile 406 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 22. maddenin (a) bendinde, “a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında sekiz yıl tecrübeye sahip ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüzseksen gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmüne yer verilmiş; bu bent hükmü, 4673 ve 5189 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sonucunda; “a) Personelin statüsü:(Ek ibare: 12.5.2001-4673/6. md.) Türk Telekomdaki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır.(Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16.6.2004-5189/12 md.) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmünü almış; aynı maddenin (b) bendinin ikinci paragrafında da iş mevzuatına tabi olan Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretlerinin kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.

406 sayılı Yasa’nın anılan Ek 22. maddesi uyarınca, Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne ait asli ve sürekli kadrolar belirlenerek 4.4.2000 tarih ve 24010(Mükerrer) sayılı R.G. de yayımlanan 31.3.2000 tarih ve 2000/331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan listede: merkez teşkilatı için 100 ve taşra teşkilatı için 100 (6 Bölge Müdürü, 12 Bölge Müdür Yardımcısı ve 82 İl Telekom Müdürü) kadro ihdas edilmiş; öte yandan, aynı Yasa maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan “Türk Telekomünikasyon A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği” adı altındaki düzenleme, Yönetim Kurulunun 31.8.2000 tarih ve 407 sayılı kararıyla kabul edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur.

Kanunla, Kurumda görev yapan personelden asli ve sürekli görev yapacak olanları kadro unvanı itibariyle belirlemek konusunda Bakanlar Kurulu’na yetki verildiği açıktır. Bu yetki 4502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 29.1.2000 tarihi ile 5189 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2.7.2004 tarihleri arasında geçerli olmuştur.

Anayasa’nın 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” denilmiştir.

406 sayılı Yasa’nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun’la değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır…

…” denilerek, yasakoyucu tarafından Türk Telekom’da çalışan kapsam dışı personel, kamu personeli sayılmış; buna karşılık Davacı ise, davalı Türk Telekom’da 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi hizmet akdine dayalı olarak ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanarak çalışmış olması nedeniyle “işçi” ya da bir başka adlandırmaya göre ( toplu iş sözleşmesinin kapsamına girmesi nedeniyle) ” kapsam içi personel” statüsünü taşımış bir kişidir

Bu duruma göre, davalı Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştiği tarihten sonra davacıyla, Kurum arasındaki hukuki ilişki, İş Kanunu’na tabi hizmet sözleşmesine dayalı olarak kurulmuş bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığından, dava konusu işlemin, Kurumun yetkili organı tarafından tesis edilmiş bir özel hukuk işlemi olduğu açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5md) idari işlemler hakkında yetki, şekil,sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik:18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” İdari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, idare aleyhine dava açılmayıp, işlemin tesis edildiği tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin bulunması karşısında, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Belirtilen tüm bu hususlara göre, kapsam içi personel statüsünde görev yapan davacının, dava konusu isteminin; özelleştirilen kuruluş tarafından reddedilmesine ilişkin davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İş Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 5. İş Mahkemesi’nce verilen 06.11.2007 gün ve E:2007/402, K:2007/613 D.İş. sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.02.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.