6222 Sayılı Kanunda Yapılan Değişiklik üzerine Düşünceler

6222 Sayılı Kanunda Yapılan Değişiklik üzerine Düşünceler

6222 Sayılı Kanunda Yapılan Değişiklik üzerine Düşünceler6222 SAYILI SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER   Maç sonucunu etkilemeye yönelik şike ve teşvik primi eylemlerine 5-12 yıl arasında hapis cezası öngören 6222 Sayılı Kanununun 11. maddesinin değiştirilerek , hapis cezalarını 1 -3 yıla düşüren ve suçun farklı zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde faile ¼ ten ¾ e kadar artırılmış tek bir ceza verilmesini öngören yasa değişikliği daha önce sayın Cumhurbaşkanı’nca veto edilmişti.   Dün TBMM Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, Cumhurbaşkanınca veto edilen kanunun aynen kabulüne karar verildi. Bu durumda artık Cumhurbaşkanının veto yetkisi bulunmuyor. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı yasayı onaylayarak Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açabilir. Ancak Cumhurbaşkanının veto gerekçelerinin Anayasa’ya aykırılığa değil ceza hukuku genel prensiplerine dayanması ve hukuki yönden konunun yasa koyucunun takdir yetkisi kapsamına girmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullansa bile Anayasa Mahkemesinin Kanunu iptal etmesi oldukça zor görünüyor. Kaldı ki düzenleme ceza hukukuna ilişkin olduğundan, bir gün bile yürürlükte kalsa, “sanık lehine olan kanunun uygulanması” ilkesi gereğince sanıklar mevcut davada leyhlerine olan bu değişiklikten yararlanacaklardır.   Aslıında değişikliğin TBBMM’ de özellikle de iktidar partisi grubunda gönüllü destekçisinin yok denecek kadar az olduğu biliniyor. Buna rağmen yasanın bu haliyle geçmesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı insiyatife bağlanıyor.   Gerçektend e başbakanın kamuoyunun hassasiyetini gözetmeyerek siyasi açıdan gereksiz bir risk aldığını söylemek mümkündür. Başbakanın bu kararının AKP içinde bir çatlak oluşturacağı, adı geçen partinin geniş halk kesimleri nezdindeki desteğini aşındıracağı ve giderek sonun başlangıcını hazırlayacağı yönündeki görüşlere pek katılmasam da başbakanın topluma daha önce pek yapmadığı şekilde bazı ilkler yaşattığı ve bu kararının, önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak bazı gelişmeler bağlı olarak başını ağırtabilecek sonuçlara yol açabileceğini söyleyebilirim. Cumhurbaşkanın şike gerekçeleri ve maç sonucunu etkilemeye yönelik eylemlere verilecek cezalar Aslında sayın Cumhurbaşkanı’nın veto gerekçeleri hukuki açıdan oldukça yerindeydi. Şike suçlarına verilecek cezaların kanunun ilk halinde bir parça yüksen belirlendiği söylenebilirse de yapılan değişiklikte öngörülen cezalarda fazlasıyla düşüktür. Öyle ki suç ve ceza arasındaki denge son değişiklikte ilkinden daha bozuktur. Öte yandan ortada yabana atılmaması gereken delillere ulaşılmış kapsamlı bir soruşturma ve -şimdi- iyi hazırlanmış bir iddianame varken cezaların indirilmesi “kişiye özgü düzenleme” yapıldığı algısını yaratmıştır.  Maç sonucunu etkilemeye yönelik suçlarda mağdur sadece spor kulüpleri değil, rakip takımların taraftarlarını oluşturan çok geniş halk kesimleri, başka bir deyişle milyonlarca kişidir. Suçtan zarar görenlerin fazlalığı ve İddianamede de vurgulandığı üzere hızla büyüyen futbol ekonomisinin mafyanın da futbol kurumlarına sızarak dünyanın bu en sevilen sporunu kirlettiği düşünülürse 1 ila 3 yıl arasındaki hapis cezasının oldukça düşük kaldığı açıkça ortadadır. Bilindiği üzere 6222 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce maç sonucunu etkilemeye yönelik şike ve teşvik primi eylemleri Türk Ceza Kanunun nitelikli dolandırıcılık hükümlerine göre kovuşturuluyordu. Nitekim Aziz Yıldırım’a isnad edilen şike ve teşvik primi eylemlerinden, 6222 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce tamamlanmış altı tanesi nedeniyle İddianamede nitelik nitelikli dolandırıcılık hükmüne göre ceza talep edilmiştir. Nitelikli dolandırıcılık suçu için TCK. Nun 158. maddesinde öngörülen temel yaptırım ise iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır. Demek ki şike ve teşvik primi için öngörülen ceza yaptırımı en az bu kadar olmalıydı. Bize göre ise futbol rekabetinin sportmence, fair play kuralları içinde yürütülmesi gereken bir rekabet olduğu konusundaki uluslararası kabuller ve  futbol rekabetinin istismarının büyük kitleleri mağdur haline getirdiği göz önünde bulundurularak öngörülen yaptırım bundan biraz daha fazla örneğin 3 ila 7 yıl arasında hapis ve bununla müteneasip bir adli para cezası olarak belirlenmelidir.   Buna göre 1-3 yıl hapis caydırıcılığı sağlamaktan çok uzaktır. Unutulmamalıdır ki 13 maçta şike ve teşvik primi eylemlerinde bulunmak sık rastlanan bir durum değildir. Hatta denilebilir ki Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının suçlandığı şey , şüphesiz iddialar kanıtlanırsa, dünya spor tarihinde ortaya çıkarılmış en şümullü, en sistematik şike eylemini oluşturabilir. Ancak çoğu zaman tek bir maçta şike yapılarak da hedeflenen amaca ulaşılabilir ve bu durumda failler –mahkemelerin genellikle öngörülen yaptırımın alt haddinden uzaklaşmadıkları düşünülürse- bir yıl hapis cezası – yönetici iseler bir buçuk yıl hapis cezası ile kurtulabilir. Futbolda başarıdan elde edilen menfaatlerin çok büyük meblağlara ulaştığı, iddianamede vurgulandığı üzere mafyanın futbol kurumlarına sızdığı düşünülürse bu kadar  cezayı göze alacak bir çok kişi de çıkabilir. Değişiklikten sonra ne olacak. Öncelikle belirtelim ki, şike eylemlerinin, ceza kanununda suç olarak tanımlanıp tanımlanmamasının veya şike suçları için öngörülen cezaların indirilmesinin hatta bütünüyle kaldırılmasının futbol kurumlarının yapacağı kendi disiplin yargılaması ile bir ilgisi yoktur. Şike ve teşvik primi eylemleri gerek TFF nin gerekse TFF nin bağlı olduğu UEFA,FIFA gibi uluslararası futbol kuruluşlarının talimatlarında disiplin yaptırımına bağlanmıştır. TFF ceza yargılamasını beklemek zorunda olmadığı gibi ceza yargılamasının sonucu ile de bağlı değildir.  Ancak TFF, birazda gizliliği gerekçe göstererek bugüne kadar kendi talimatlarını uygulamayı ertelemiştir. Nitekim Federasyon başkanı iddianamenin kabulü kararından sonra şahıslar hakkındaki kararların hemen, kulüpler hakkındaki kararın ise sezon sonunda verileceğini açıklamıştır. Federasyon bu konuda eninde – sonunda kendi disiplin talimatları yönünden bir karar verecektir. Yasa ile yapılan ceza indiriminin federasyonun vereceği bu karara olumlu veya olumsuz bir etkisi yoktur.   Kabul edilen iddianame gereğince İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek olan ceza davasında ise değişikliğin ilk etkisi sanıkların tahliye edilmesi konusunda olacaktır. Gerçekten de özellikle tutuklamanın bir tedbir olduğu, delillerinde toplanmış ve dosyada mevcut bulunduğu düşünülürse bu kadar az ceza öngörülen bir suç için birkaç aydır da tutuklu bulunan sanıkların tahliye edilmelerinin gerekeceği açıktır. Nitekim sanık avukatları Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği ilk değişiklik çıkar çıkmaz tahliye talebinde bulunmuşlardı.  Ancak bizim mahkemelerimizin tutuklamanın bir tedbir olduğu hususunu sık sık göz ardı ettikleri düşünülürse, özellikle yönetici sıfatını taşıyan ve hakkında TCK 220. maddeye dayalı – suç işlemek için örgüt kurma- isnatlar bulunan sanıkların tahliye taleplerinin bir süre daha reddedilmesi beklenebilir. Bununla birlikte ben özellikle futbolcular ile yönetici olmayan diğer sanıkların önümüzdeki günlerde tahliye dileceklerini düşünüyorum.

Avukat Hüseyin Demirbaş