ABD ile SURİYE’NİN KUZEYİ İÇİN BARIŞ KORİDORU MUTABAKATI

Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” oluşturulması için Müşterek Harekât Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalar kapsamında Türkiye’ye giden altı kişilik ABD heyetinin Şanlıurfa’ya ulaştığını açıklamıştı. Uzun bir süredir gündemi işgal eden ve görüşmeleri sürdürülen en önemli konulardan biri olan Suriye’de Güvenli Bölge oluşturulması görüşmeleri tamamlandı. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) yetkilileriyle ABD askeri yetkililerinin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge tesisine yönelik görüşmeler tamamlandığını açıkladı. MSB’den 7 Ağustos 2019 tarihinde yapılan açıklamada Güvenli Bölge görüşmelerinin tamamlandığı belirtildi. MSB açıklamasında “Endişeleri giderecek tedbirlerin alınmasında mutabık kalındı” dendi. Milli Savunma Bakanlığı sitesinden konuyla ilgili yapılan açıklamada mutabık kalınan şu hususlara yer verildi: “Suriye kuzeyinde ABD ile koordineli bir şekilde tesis edilmesi planlanan Güvenli Bölgeye yönelik olarak ABD askerî yetkilileriyle Millî Savunma Bakanlığında 05-07 Ağustos 2019 tarihlerinde yapılan görüşmeler tamamlanmıştır. Görüşmelerde; Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek ilk aşamada alınacak tedbirlerin bir an önce uygulanması, Bu çerçevede, Güvenli Bölge tesisinin ABD ile birlikte koordine ve yönetimi için Türkiye’de Müşterek Harekât Merkezinin en kısa zamanda kurulması, Müteakiben, Güvenli Bölgenin bir barış koridoru olması ve yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konularında mutabık kalınmıştır.” Amerikalılarla Ortak Hareket Edilecek Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve ABD’nin, Suriye’de barış koridoru oluşturmak için ortak hareket edeceğini belirtti.Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi resmi ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımamıştır ve tanımayacaktır. Soydaşlarımızın tarihi anavatanları Kırım’daki varlıklarının devamı, kimliklerinin ve kültürlerinin korunması, temel hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınması önceliğimiz olmayı sürdürecektir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Basın toplantısında Suriye’de barış koridoru konusuna da değindi ve “Amerikalılarla birlikte bir harekat merkezi kurulmasının kararı verildi. Üç günlük bir görüşme periyodu oldu ve bu görüşmeler olumlu bir istikamette devam etti. Burada aslolan Fırat’ın doğusunda bu adımın atılmasıydı, bu da Amerikalılarla birlikte gerçekleştiriliyor. Bu harekat merkezini kurmak suretiyle buradaki süreç başlatılacaktır” şeklinde konuşçtu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, 21 Ağustos tarihinde ABD’li mevkidaşı Mark Esper ile telefonda gerçekleştirilen görüşme ile ilgili yapılan açıklamada, Suriye’de “güvenli bölge” oluşturulmasına ilişkin planın birinci aşamasının başlatılması konusunda mutabık kalındığı belirtildi. Pentagon’dan yapılan açıklamada ise ABD ve Türkiye’nin, üzerinde anlaştıkları planı aşamalı olarak ve koordineli şekilde uygulayacakları belirtildi. Pentagon’dan yapılan açıklamada, iki bakanın telefon görüşmelerinde Suriye’nin kuzeydoğusunda güvenlik koşullarını ele aldıkları kaydedildi. İki bakanın Amerikan ve Türk askeri heyetlerini şu ana kadarki başarıları nedeniyle övdüğünün kaydedildiği açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Bakan Esper ve Bakan Akar, Suriye’nin kuzeydoğusuyla ilgili güvenlik mekanizmasının uygulamaya konmasını memnuniyetle karşılamıştır. ABD ve Türkiye, planı, aşamalı olarak ve her zaman koordineli şekilde uygulayacaktır.” Pentagon’dan yapılan açıklamada, hala üzerinde çalışılması gereken “teknik detaylar” olduğu da belirtildi. Ayrıca iki bakanın, oluşturulan Müşterek Harekât Merkezi’ni, sınır bölgesinde güvenlik ve istikrarın düzenli tesisi için uygulanabilir bir yol olarak gördükleri de vurgulandı. Daha önce Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da, Türkiye’nin Suriye’de “güvenli bölge” oluşturulmasına yönelik görüş ve beklentilerinin aktarıldığı belirtilmişti: “Suriye’de Fırat’ın doğusunda Güvenli Bölgeye ilişkin bilinen görüş ve beklentilerimiz ifade edilerek, söz konusu bölgenin takvimde belirlenen esaslar çerçevesinde zaman kaybetmeksizin oluşturulmasının gerekliliği vurgulandı. Görüşmede iki Bakan tarafından Güvenli Bölgenin oluşturulmasına ilişkin planın birinci aşamasının bu günden itibaren başlatılması ile planlamanın ileriki aşamalarını ele almak amacıyla Askeri Heyetlerin en kısa zamanda Ankara’da tekrar bir araya gelmeleri hususlarında mutabık kalındı.” Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, ABD ile “güvenli bölgenin” tesisi noktasında bir adım atıldığını söylemiş, “Bunun süreci ve kapsamıyla ilgili görüşmeler devam etmektedir” demişti. “Sayın Trump’la bir telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz” diye konuşan Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’deki “güvenli bölge” ve diğer konularla ilgili istişare edecekleri konular olduğunu belirtmişti.Siyaset Eylül 2019 5 Gündem mız faaliyetlerimiz olacaktır” sözleriyle Türkiye’nin kararlılığını ortaya koymuştu. Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” oluşturulması için Müşterek Harekât Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalar kapsamında Türkiye’ye giden altı kişilik ABD heyetinin Şanlıurfa’ya ulaştığını açıklamıştı. Bakanlık, ön hazırlık sonrası merkezin süratle faaliyete geçirilmesinin planlandığını da duyurdu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” oluşturulması konusunda ABD ile varılan mutabakat kapsamında Müşterek Harekât Merkezi’nin en kısa sürede açılacağını söyledi. Basına konuşan Akar, “Her platformda, her ortamkısa sürede açılacağını söylemişti. Basına görüşlerini ifade eden Akar, “Her platformda, her ortamda güvenliğimiz bakımından 30-40 kilometrelik bir derinlik gerektiğini söyledik” demişti. Müşterek Harekât Merkezi kurulduktan sonra adım adım ilerleme, müttefiklik ruhuna uygun şekilde Amerikalılarla beraber hareket etme arzusunda olduklarını da belirten Bakan Akar, “Diğer taraftan da bizim ister B planı ister C planı olarak ifade edin…Eğer bunlar yürümezse kendi başımıza yapacağıda güvenliğimiz bakımından 30-40 kilometrelik bir derinlik gerektiğini söyledik” dedi. “Onlar (Amerikalılar) da 10-15 kilometrelik bir derinlikten bahsettiler” diyen Akar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat bizim bahsettiğimiz bu derinlik aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump tarafından da Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı telefon görüşmesinde 20 mil olarak ifade edilen bir mesele… Burada şimdi maket uçaklar kullanılıyor. Eletme arzusunda olduklarını söyledi. Bakan Akar, “Diğer taraftan da bizim ister B planı ister C planı olarak ifade edin…Eğer bunlar yürümezse kendi başımıza yapacağımız faaliyetlerimiz olacaktır” dedi. Yoğun bir çalışma ortamında bulunan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD ile Güvenlik Bölge çalışmalarını sürdürürken milli davamız Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili temaslarına da devam ediyor. Beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler lerindeki silahların mevzileri bizim için endişe kaynağı. En önemli husus da maket uçakların üzerine el yapımı patlayıcılar koymak suretiyle oradaki hudutlarımıza, halkımıza güvenliğimizi tehdit edecek şekilde saldırılar olması. Bu nedenle 30-40 kilometreye çıkmasını talep ettik. Bununla alakalı bizim geldiğimiz nokta, devamlı başından beri söylediğimiz şey, YPG’nin çıkarılması. Kurulacak güvenlik bölgesinden ağır silahların toplanmasını, bunlara el konulmasını dile getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz.” Hulusi Akar, Müşterek Harekât Merkezi kurulduktan sonra adım adım ilerleme, müttefiklik ruhuna uygun şekilde Amerikalılarla beraber hareket Uzun bir süredir gündemi işgal eden ve görüşmeleri sürdürülen en önemli konulardan biri olan Suriye’de Güvenli Bölge oluşturulması görüşmeleri tamamlandı. ve TSK’nın komuta kademesi olmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son gelişmelerle ilgili önemli görüşmeler yaptı ve temaslarda bulundu. Bakan Hulusi Akar, Doğu Akdeniz’de giderek artan “enerji gerilimi ve bunun nasıl aşılacağı” ile ilgili bir soruya, “Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin içinde olmadığı hiçbir kararın ve çözümün yaşama şansı olmadığını söylüyoruz. Bizim hiçbir oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi herkesin bilmesi lazım” yanıtını verdi. Bakan Akar, Kıbrıs Sorununun çözümüyle ilgili olarak, önce Atina’da sonra da Ankara’da Türkiye ve Yunanistan heyetleri arasında yapılan toplantılara atıfla, “Biz bu toplantıların devamından yanayız. Dolayısıyla Ege’deki, Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki bütün konularımızı karşılıklı konuşmak ve görüşmek suretiyle sonuçlandırılmasından yanayız” diye konuştu. Rusya’dan satın alınan S-400 füze savunma sistemiyle ilgili olarak ikinci bataryanın Ağustos ya da Eylül ayında teslim edilebileceğini ve “tam harekat yeteneği” için planladıkları tarihin ise Nisan 2020 olduğunu kaydeden Bakan Akar, Patriot füzelerinin satın alınması konusunda da ABD’yle görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Milli Savunma Bakanı Akar, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana TSK’dan ihraç edilenlerin sayısının 17 bin 499 olduğunu, 6 bin 353 personelle ilgili işlemlerin de devam ettiğini söyledi. İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi, ABD ve Türkiye’nin görüşmelerini yürüttüğü ve Suriye’de kurulması planlanan “Güvenli Bölgenin”, bir “hüsnükuruntu” olabileceğini yazdı. Guardian analizinde, ABD’nin bu hamleyle “Türk istilası” korkusunu azalttığı belirtildi. Ancak Guardian’a göre Türkiye ve ABD’nin planı, Washington ile IŞİD’i yenmesine yardımcı olan Suriyeli Kürt güçler arasında gerginliğe neden olacak. Gazeteye göre hem Türkiye’yi hem de Suriyeli Kürtleri müttefik olarak gören ABD, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine yönelik açıklamalarının ardından, bu iki müttefikinin çatışmasını engellemekte zorlanıyor. ABD ile Türkiye arasında varılan mutabakatın fazla detay içermemesini ABD’nin zaman kazanma çabası olarak görenler de bulunuyor. Guardian’a konuşan eski bir ABD yetkilisi, “Bu mutabakat, görüşmelere devam etme mutabaka- ABD ile Türkiye arasında varılan mutabakatın fazla detay içermemesini ABD’nin zaman kazanma çabası olarak görenler de bulunuyor.  Bu kesinlikle iyi bir şey. Fakat Suriye’de güçlerimiz o kadar azaldı ki güvenli bir bölgeyi desteklemek için gerçekten yapabileceğimiz çok az şey var” dedi. Guardian, Kürt yetkililerin Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları güvenli bölgeye yerleştirme planını “Baas rejiminin 1960’larda yaptığı gibi bir Arap kemeri yaratarak bölgenin nüfus yapısını değiştirme planı” olarak gördüğünü de aktardı. Analizin devamında: “Ankara’nın ilk önceliği PKK ile müttefik olan Kürt gruplarının bu süreçten güçlenerek çıkmaması. Bu, 1920’lerdeki Türk-Yunan nüfus mübadelesinden bu yana en büyük demografik değişiklik. Guardian’a konuşan ABD’deki Foreign Policy Research Institute’un direktörü Aaron Stein ise sığınmacıları zorla geri göndermenin uluslararası hukukun ihlali anlamına gelebileceğini” söylemiş. Suriye Demokratik Konseyi Diplomatik İlişkiler Ofisi Eş Başkanı Jihad Omar ise Arap akınına hoşgörü göstermeyeceklerini belirtmiş ve eklemiş: “ABD ve Türkiye arasında güvenli bölge için imzalanan anlaşma pozisyonumuzu değiştirmeyecek.” Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’ya konuşan Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak, Türkiye ile ABD’nin vardığı “güvenli bölge” anlaşmasını reddettiklerini söyledi. Ajansa göre adı açıklanmayan kaynak, “Suriye Arap Cumhuriyeti, Türkiye ile ABD’nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne açık bir saldırı niteliği taşıyan ‘güvenli bölge’ kurma adı altında işgal etmeye dönük anlaşmasını kategorik ve net bir şekilde reddetmektedir” dedi. Suriyeli Kürtler de anlaşmanın yeni bir yaklaşım başlattığını ancak detaylarının henüz bilinmediğini belirtti. Suriye’de aralarında Terör Örgütü “Demokratik Birlik Partisi- PYD”nin de bulunduğu Kürt grupların oluşturduğu çatı kuruluş “Demokratik Toplum Örgütü’nün-TEVDEM” “Yönetim Komitesi” ABD ile Türkiye’nin yaptığı güvenli bölge anlaşmasının “yeni bir yaklaşım” başlattığını ancak detaylarının henüz bilinmediğini söyledi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada, “Varılan mutabakatı çok iyi bir başlangıç olarak nitelendirebiliriz. Bundan sonra atılacak adımlar ve detayları ile ilgili olarak Müşterek Harekat Merkezi’nin oluşturulması önemli. Diğer detaylar konusunda ABD ile beraber karar verilecek. Çalışmanın Münbiç Yol Haritası’na dönüşmesine müsaade etmeyeceğiz” diye konuştu. Dişişleri Bakanı Çavuşoğlu XI. Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Güvenli Bölge”nin Münbiç gibi olmayacağına kesin bir vurgu yaptı ve “Suriye’de bir taraftan terörle mücadele ediliyor. Amerika’yla oradaki terör koridorunu ortadan kaldırmak, onun yerine barış koridoru ya da güvenli bölge oluşturmak için çalışıyoruz. Ama bu çalışma süreci Münbiç gibi olmayacak, buna müsaade etmeyeceğiz. Bir oyalama sürecine kesinlikle müsaade etmeyiz. Çünkü bu bizim için hayati derecede önemlidir. Bir güvenlik meselesidir” dedi. Fırat’ın doğusunun ne pahasına olursa olsun temizleneceğini ifade eden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Fırat’ın doğusuna yönelik operasyona ilişkin olarak “Nasıl Afrin’den temizlendiyse, nasıl Cerablus’tan DEAŞ’lılar temizlendiyse Fırat’ın doğusundan da YPG/ PKK’yı temizleyeceğiz. Ne pahasına olursa olsun temizlenecektir. Burada kararlılığımızda hiçbir şekilde değişiklik yoktur. Amerika’nın da artık bizi Münbiç gibi oyalama sürecine girmesine de müsaade etmeyeceğiz, dışarıdan gelecek tehditlere karşı gerekli tedbirleri aldık” dedi. Fırat’ın doğusuyla ilgili süreçte önemli adımlar attıklarını, kararlılıklarını gösterdiklerini anlatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “Fırat’ın doğusuyla ilgili şunu söylüyoruz, ya birlikte temizleyeceğiz ya da Türkiye buraya girecek, buradan da o teröristleri temizleyecek. Nasıl Afrin’den temizlendiyse, nasıl Cerablus’tan DEAŞ’lılar temizlendiyse Fırat’ın doğusundan da YPG, PKK’yı temizleyeceğiz. Ne pahasına olursa olsun temizlenecektir. Burada kararlılığımızda hiçbir şekilde değişiklik yoktur. Amerika’nın da artık bizi Münbiç gibi oyalama sürecine girmesine de müsaade etmeyeceğiz. Bunu açık söylüyoruz, kendilerine de söyledik. ABD, Münbiç’te üzerine düşeni yapmadı. Amerika sözünü tutmamıştır, Münbiç’te oyalamaya girmiştir, doğru. Çünkü birlikte onayladığımız bir yol haritasını uygulama konusunda Amerika, üzerine düşeni yapmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti ne söz verdiyse yapar. İşte güvenilir millet ve devlet olmak, askeri güçle ya da parayla olmaz. Verdiğin sözü tutacaksın, arkasında duracaksın ve ‘yaparım’ dediğin zaman da yapacaksın. Türkiye’nin farkı budur. Bu konularda hiçbir problem yok. Ama diğer konularda da Türkiye önemli bir aktör oldu” şeklinde değerlendirmelerini sürdürdü. Ankara’da ve Samsun’da büyükelçilerin bir araya geldiğini anımsatan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, diğer bakanların da katılımıyla ne yaptıkları ve bundan sonra da neler yapacakları konularını değerlendirdiklerini bildirdi. Yapılan değerlendirmeler sonucunda dünyada çeşitli zorluklar olduğunu gördüklerini aktaran Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Bizim etrafımızda daha fazla zorluklar var, tehditler var, terör var. Ama şunu rahatlıkla gördük ki, hiçbir problem bizim kontrolümüzün dışında değildir. Problem bugün de vardır, yarın da olacaktır. Önemli olan bunları yönetebilmektir. İşte biz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm sorunları yönetiyoruz, yönetmek için gayret sarf ediyoruz. Kimsenin karamsarlığa kapılmasına gerek yoktur. Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı zorlukları biliyoruz ve bu doğrultuda da gerekli tüm tedbirleri aldık. Aldığımız tedbirlerin, yaptığımız hamleler ve uyguladıklarımız, stratejilerin hepsinin faydasını görmeye başladık. Zamanlıca aldığımız önemli tedbirler sayesinde faizler, enflasyon düşüyor. Diğer taraftan, ekonomiyle ilgili diğer göstergelere baktığımız zaman Türkiye artık cari açık vermiyor. Cari açık değil, fazlasını veriyor. Bu çok önemlidir, üretiyorsun, satıyorsun. Hem de dışarıya satıyorsun, dünyanın her yerine satıyorsun. İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor. Bunların hepsini üst üste koyduğumuz zaman Türkiye’nin iyi yolda olduğunu gösterir. Yurt dışından Türkiye ekonomisine yönelik saldırıların hepsini püskürttük. Bu tür saldırlar ve planlar, dünyanın değişik ülkelerinde çok etkili oldu. Başarılı olmadığı tek ülke ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Hazine ve Maliye Bakanımız ve diğer ekonomiyle ilgili arkadaşlarımızın gayretleri ve çalışmaları sayesinde olmuştur. Bu işin teorisini ve uygulamasını en iyi bilenler şu anda iş başındadır. Bu sayede bu kadar saldırı karşısında Türkiye emin adımlarla yoluna devam etmektedir. Bazen durgunluk olur, bazen işsizlikte küçük artışlar olabilir, piyasada daralmalar olabilir. Ancak piyasayı rahatlatmak için gerekli tedbirler alındı ve yavaş yavaş canlanma başladı” şeklinde konuştu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, dış politikada da tüm sorunların üstesinden gelen bir Türkiye’nin olduğunu, terörün her türlüsüyle de mücadeleyi içeride de dışarıda da sonuna kadar sürdürdüklerini bildirdi ve “Kuzey Irak’ta da bir tane terörist kalmayıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz, içeride nasıl temizlediysek oralardan da o teröristleri temizleyeceğiz. Başka çıkarı yoktur” dedi. Barış Koridoru ya da güvenli bölgenin Münbiç gibi olmayacağının altını tekrar çizen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, yeni yapılması düzenlenen güvenli bölgenin Münbiç’e benzemeyeceğini vurguladı ve “Kolay bir bölgede yaşamıyoruz. Terörle mücadelede ikiyüzlülüğü ve çifte standartları görüyorsunuz. Biz terörün her türlüsüyle mücadele ediyoruz. Etrafımıza baktığımız zaman Karabağ Bölgesi, Gürcistan’daki itilaflar, Rusya-Ukrayna gerilimleri, Kırım’ın durumu. Moldova’daki itilaflar var. Bunların hepsinin risk potansiyelleri var. Bunlar bölgedeki gerginliği arttırıyor. Arada bir volkanik dağlar gibi püskürme oluyor. Bunların çözümü çok kolay değil. Elimizden gelen katkıyı veriyoruz. Güneyimize gittiğiniz zaman sıcak çatışmalar var. Irak da şimdi seçimden sonra düzeliyor. En çok destek veren biziz. Suriye’de bir taraftan terörle mücadele, daha önce de söylediğimiz gibi Amerika’yla oradaki terör koridorunu ortadan kaldırmak, onun yerine barış koridoru ya da güvenli bölge oluşturmak için çalışıyoruz. Ama bu çalışma süreci Münbiç gibi olmayacak buna müsaade etmeyeceğiz. Bir oyalama sürecine kesinlikle müsaade etmeyiz. Çünkü bu bizim için hayati derecede önemlidir. Bir güvenlik meselesidir. O nedenle gereken adımlar sahada hızlıca atılmazsa, her türlü tedbirimiz zaten hazır. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla gerekeni yapacağız. Ya birlikte çalışarak temizleyeceğiz ya da biz tek başımıza bunu yapacağız. Tıpkı Afrin’de olduğu gibi tıpkı Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi. Tüm bunlar neyi gerektirir? Etrafınızdaki var olan sorunların çözümünü, insiyatif alabilmeyi. Sahada yeri geldiği zaman mücadeleyi yeri geldiği zaman da başka bir stratejiyi gerektirir. Sahada ve masada güçlü diplomasi gerekir. O yüzde bizim için XI. Büyükelçiler Konferansı’nın teması da ‘Sahada ve Masada Güçlü Bir Diplomasi’dir. Atık sahada kazandıklarımızı masada kaybetmiyoruz, kaybetmeyeceğiz. Masada kazandıklarımızı da sahada kaybetmek yok. Birbirini destekleyecek” diye konuştu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise “Sınırlarımızı emniyete alacak şekilde yapılacak güvenli bölge zaruri ve önemlidir. Sadece Türkiye’yi değil bölgeyi de koruyacaktır. ABD, müttefiklik ahlakı ile çelişmemelidir” dedi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar için yeni bir hayat hızla sağlanmalıdır. Buranın denetimi Türkiye tarafından sağlanmalıdır. ABD, Türkiye’yi anlamalı; sevmiyorsa da saygı duymalıdır. YPG’ye silah vermekten vazgeçmelidir. Suriye’nin kuzeyinde, Fırat Nehri’nin doğusunu kapsayacak şekilde bir ‘güvenli bölge’ kurulması amacıyla ABD ile Türkiye arasında yürütülen ve üç gün süren görüşmeler mutabakatla tamamlandı. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, bölgenin tesisi için Türkiye’de bir ‘Müşterek Harekat Merkezi’nin kurulacağı ve bu bölgenin bir ‘barış koridoru’na dönüştürüleceği belirtildi. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği de benzer bir açıklama yaptı.” Suriye’de çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu terör örütü “Suriye Demokratik Güçleri (SDG)”, ABD’nin “Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı sahadaki en önemli müttefiki. Türkiye ise SDG ile birlikte onun ana gövdesini oluşturan Terör Örgütü “Halk Savunma Birlikleri (YPG)” ve sözde siyasi kanadı PYD’yi “PKK’nın uzantıları ve terör örgütü” olarak görüyor. Türk kamuoyunda ABD’ye karşı çok ciddi bir güvensizlik ve tepki giderek artarken Türkiye ve ABD arasında artan bir kriz ortamı gelişiyor. Diplomasi ve siyaset uzmanları yaşanan gerçekler ve ABD’nin terör örgütleriyle Türkiye’ye karşı geliştirdiği işbirliği ve sağladığı silah, maddi, lojistik başta olmak üzere her alanda yaptığı destekler ABD ile terörizme ve terör örgütlerine karşı bir sonuç alınamayacağını gerçekler gün ışığına çıkarıyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerçekler Türkiye’nin ABD’ye karşı bir güven sorunu olduğunu, her düzeydeki yetkililerden gelen açıklamalar ve bilimsel değerlendirmeler ortaya koyuyor. Türkiye ile ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde “Güvenli Bölge” kurulması için sağlanan mutabakat ve belli bir şekilde sınırlı da olsa sürecin başlamış olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın, Dışişileri Bakanı Çavuşoğlu’nun ve Milli Savunma Bakanı Akar’ın, Fırat’ın doğusu için ortaya koydukları kararlılık ve Türkiye’nin istediği adımlar ile öngördüğü önlemler alınmazsa B ve hatta C planlarının mevcut olduğu yönündeki açıklamalar kritik gelişmeler olarak dikkat çe- Türk kamuoyunda ABD’ye karşı çok ciddi bir güvensizlik ve tepki giderek artarken Türkiye ve ABD arasında artan bir kriz ortamı gelişiyor.  ABD’nin Münbiç başta olmak üzere Türkiye’ye verdiği sözleri tutmadığının yetkililerce açıklanması, Türkiye’nin ABD’ye güvensizliğini ortaya koyan somut gerçektir. Türkiye ile ABD’nin Ağustos ayında sağladıkları mutabakat ve mutabakatın açıklanan maddeleri güvensiliğin devam ettiğini gösteriyor. Sağlanan mutabakat gereğince Suriye’de güvenli bölge kurulması amacıyla Müşterek Harekât Merkezi kurulması hazırlıkları çerçevesinde altı kişilik ABD heyetinin Şanlıurfa’ya gitmesi ve çalışmalar yapması sürecin başladığı görünümüne rağman başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet ve hükümet yetkililerininin ABD’ye yönelik açıklamaları güvensizliğin vardığı boyutu göstermektedir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, 11 Ağustos’ta “ABD’nin daha önce Münbiç’te olduğu gibi Türkiye’yi oyalamasına izin vermeyeceklerini” belirtmesi yanında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da ABD ile yürüyen güvenli bölge çalışmalarında bir aksilik çıkması durumunda “Türkiye’nin B ve C planlarını devreye sokabileceğini” açıklaması “mutabakat pilavının” daha çok su kaldırdığını, daha yapılacak çok şey olduğunu göstermesi yanında iki ülke arasındaki güvensizliğin giderk derinleştiğini gösteriyor. Bu gelişmeler yanında Türkiye ile ABD’nin müşterek devriyelerinin başladığı bir zaman diliminde ABD askerlerinin YDP’li teröristlerle birlikte devriye yaparken görüntülenmesi de Türkiye’nin ABD’ye karşı güvensizliğini daha da derinleştirmektedir. ABD’nin, Türkiye ile Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge kurulması için mutabakat sağlarken ortaya koyduğu davranışlar, YDP’ye silah desteğini sürdürmesi, Suriye’nin kuzeyinde yaklaşık 60 bine ulaştığı tahmin edilen teröristlerin örgütü YPG’ye silah, eğitim ve lojistik desteğini sürdürmesi, güvenli bölge genişliği önerisinin Türkiye’nin isteğini karşılamaması, terör örgütü YPG’ye sağladığı binlerce TIR’lik gelişmiş ağır silahların nasıl toplanacağı, hangi zaman diliminde bunun yapılacağı gibi önemli konuların belirsizliği henüz sonuç almaktan çok uzak olunduğu hatta ABD ile sonuç alınamayacağını ortaya koymaktadır. Bütün bu hususlar dikkate alındığında ABD ile Türkiye arasındaki sorunun çok büyük olduğu değerlendiriliyor. ABD’nin yıllardır Suriye konusunda Türkiye’ye verdiği sözleri günümüze kadar tutmadığı gerçeği sorunu daha da derinleştirmektedir. Derinleşen sorunların nasıl aşılabileceği, mevcut ağır güvensizliğin nasıl güvene dönüştürülebileceği, Türkiye’nin müdahale seçeneğinin giderek yakınlaştığı önümüzdeki süreçte belirginleşecektir. Bütün bu gerçekler Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik kaygılarını ABD ile gidermenin mevcut koşullarda pek mümkün olmayacağı, yaygın bir kanaat olarak değerlendiriliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Henüz detaylandırılması gereken birçok konu var” sözleri de bu gerçeği teyit eder niteliktedir.