ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel Ankara’da Destek Aradı

IŞİD’in elinde bulundurduğu ve
adeta “Başkenti” olarak adlandırılan
Suriye’nin Rakka bölgesinden çıkarılması
için hazırlıkları sürdürülen operasyonun
planlayıcısı olarak bilinen
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General
Joseph Votel, Ankara’da çeşitli temaslarda
bulundu. Votel’in, Genelkurmay
İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler
ve Dışişleri’ndeki temaslarında Rakka
Hârekatı konusunda bilgi verdiği kaydedildi.
General Votel’in, Ankara’ya gelmeden
önce Suriye’nin kuzeyine gittiği
ve Rakka’ya yönelik harekâta ilişkin temaslarda
bulunduğu ve planlamalar yaptığı
hatırlatıldı. ABD, Rakka bölgesine
yönelik operasyonlar için Türkiye’de İncirlik
ve Diyarbakır’daki havaalanlarında
bulunan unsurları gerektiğinde kullanmak
istiyor. Rakka’ya yönelik operasyonu,
içerisinde YPG’nin ağırlıkta
olduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin
(DSG) yürütmesi planlanıyor. Ancak
IŞİD’e yönelik karadan harekete geçecek
unsurlara hava ve yakın hava desteği
verilmeden başarılı olunamayacağının
daha önce Azez bölgesinde ortaya
çıktığına dikkat çekiliyor. IŞİD’e karşı
harekât yürütecek gruplara hava desteği
ise İncirlik’teki koalisyon uçaklarınca
verilebiliyor. Ayrıca, olası kritik
durumlarda muharebe sahasına müdahale
edecek ve dost unsurların tahliyesini
gerçekleştirecek ABD birimleri de
Diyarbakır’da konuşlanmış durumda.
General Votel’in temaslarında Rakka’ya
yönelik harekâtın ayrıntılarının bu kapsamda
da ele alındığı değerlendiriliyor.
IŞİD’in Türkiye sınırındaki Suriye
topraklarından çıkarılması amacıyla
Türkiye ile ABD arasında uzun süre
devam eden görüşmelerden etkin bir sonuç
alınamadı. Görüşmelerde Türkiye,
özellikle IŞİD’in Paris saldırılarını
da planladığı Münbiç bölgesinin, YPG
veya YPG’nin etkin olduğu bir grup tarafındankontrol edilmesine karşı çıkıyor.
ABD ise Münbiç bölgesinin hangi gruplar
tarafından kontrol altına alınması konusunda
net bir görüş belirlemiş değil.
Pentagon’un alışılageldik şekilde YPG
öncelikli tutum takındığı savunulurken
ABD Dışişlerinin Türkiye’nin kaygılarının
dikkate alınması gerektiği yönünde
görüş belirttiği dile getiriliyor. Türkiye
ile ABD arasında varıldığı söylenen uzlaşmanın
hayata geçirilmemesi nedeniyle
Azez bölgesindeki IŞİD karşıtı grupların
doğuya ilerlemesi ve Türk sınırının kontrol
altına alınması hedefi henüz gerçekleştirilebilmiş
değil.
Amerikalı yetkililer ise Carablus konusunda
Türkiye ile hemfikir olduğunu;
muhalifler ile SDG’nin bu bölgede daha
fazla çatışmaya girmesini istemediğini;
Münbiç’te da operasyon sonrasında
kontrolü SDG’nin değil, bölgedeki aşiret
liderlerinden oluşan bir konseyin sağlayacağı
güvencesini verdi. Münbiç Askeri
Konseyi’ne Türkiye’nin de vereceği
isimlerin getirilmesi önerisinde bulundu.
Konseyin Arap üyeleri Nisan ayında
Ankara’ya gelerek planlarla ilgili Türk
yetkililere bilgi vermişti. ABD Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner da 26
Mayıs’ta yaptığı açıklamada Suriye Demokratik
Güçleri’ni çeşitlendirmek niyetinde
olduklarını bir kez daha ifade
etti. Şedadi’yi IŞİD’den alan bu gücün
yüzde 60’ının Kürtler, yüzde 40’ının
ise Araplardan oluştuğunu aktardı. Toner,
“çeşitlendirmeyi” isteme nedenlerinin
ise IŞİD’den alınacak yerlerdeki nüfusun
önemli bölümünün Sünni Araplardan
oluşmasından kaynaklı hassasiyetler
şeklinde açıkladı. Ancak son iki yılda yaşanan
gelişmelerden dolayı Washington’a
güvenini kaybeden Türk askeri ve istihbarat
yetkilileri, PYD öncülüğünde gerçekleşecek
Münbiç operasyonuna olumlu
yanıt vermedi.
Bir Türk yetkili yurt dışı basına yaptığı
değerlendirmede “ABD, PYD’yi desteklemeye
devam ediyor. Artık Suriye’de
bunun tersi bir adım görmeden ABD’nin
verdiği sözlere güvenemiyoruz. Türkiye
topraklarında PKK ile savaşırken,
Münbiç’de SDG’nin başı çektiği bir operasyonu
kabullenmemiz de mümkün değildi.
Üstelik PYD ile görüştüğümüz zamanlarda
bize verdiği sözleri tutmadı, etnik
temizlik yaptı. Dolayısıyla PYD ile
herhangi bir dolaylı işbirliği ya da temas
söz konusu olamaz. Amerikalı yetkililere
bunu anlattık” dedi.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı
(CENTCOM) General Joseph Votel,
Ankara ziyareti öncesinde ise Kobani’yi
ziyaret ederek PYD’nin silahlı kanadı
YPG’nin de içinde yer aldığı Demokratik
Suriye Güçleri (DSG) yetkilileri ile bir
araya geldi. Görüşmede, IŞİD’in merkezi
durumundaki Rakka’ya düzenlenecek
operasyonun ele alındığı ifade edilirken
DSG komutanlarından Dijwar Xebat, General
Votel’in Rakka operasyonuna başlamaları
durumunda kendilerine gerekli
desteği vereceklerini söylediği belirtildi.
Amerika’dan bugüne kadar Suriye’nin
Rojava bölgesine gerçekleştirilmiş en üst
ziyaret olarak değerlendirilen ABD Merkez
Kuvvetler Komutanı General Joseph
Votel’in ziyareti ile ilgili detaylar ve fotoğraflar
ortaya çıktı.
Suriye’ deki Kürt sitelerinde yer alan
haberlere göre, General Joseph Votel 10
ABD’li gazeteci ile birlikte, 2 helikopter
ile önce Kobani ve ardından da Cizre
kantonuna geçti. Ziyarette, General
Votel’in YPG’nin de içinde yer aldığı Demokratik
Suriye Güçleri (DSG) yetkilileri
ile görüştüğü belirtilirken, görüşmelerde
özellikle IŞİD’in merkezi Rakka’ya
düzenlenecek operasyonun ana gündem
maddesi olduğu ifade edildi. ABD’li General
Joseph Votel ile görüşmede yer alan
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) komutanlarından
Dijwar Xebat, ziyarette
Rakka’ya gerçekleştirilmesi planlanan
Rakka operasyonunun da konuşulduğunu
söyledi. Xebat, şunları ifade etti: “Görüşmede
birçok konu görüşüldü. General Joseph
de gerekli olan neyse yapacaklarını
ve Rojava’ya da gerekli yardımları sunacaklarını
belirtti. Her iki tarafta gerçekleşen
görüşmede askeri ilişkilerini daha
da güçlendireceği kararına vardı. General
Votel, Rakka operasyonuna başlanması
durumunda ellerinden gelen desteği
kendilerine sunacağını da söyledi.”
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu,
Türkiye’nin ABD’ye Mümbiç’te bir güvenli
cep oluşturulması için “ılımlı muhalifleri
desteklemeyi” öngören, sınır ötesi
kara ve hava operasyon önerisi yaptığını
açıkladı. Çavuşoğlu, Washington’un,
PYD’ye verdiği destek nedeniyle gündeme
gelen İncirlik Üssü’ nün ABD Güçlerine
kapatılması tartışmasına da değindi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu

basına gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde
bulundu. Türkiye’nin ABD’ye
Mümbiç için operasyon önerdiğini belirten
Çavuşoğlu, ABD’nin varılan anlaşmalarda
sözünü tutmadığını ifade etti. Çavuşoğlu,
Washington’un, PKK’nın Suriye kolu
PYD’ye verdiği destek nedeniyle gündeme
gelen, “İncirlik Üssü’nün ABD Güçlerine
kapatılması” tartışmasını ise, “Biz işin
bu noktaya gelmesini (İncirlik Üssü’nün
kapatılması) arzu etmeyiz doğrusu. Ama
ABD’nin de bunun gereğini yapması lazım
ve terör örgütüne destek vermemesi lazım.
ABD şu anda PYD, ‘Ilımlı muhalefete saldırmayacak’
diye söylüyor. İşine geldiği yerde
de zaten PYD, ABD’yi dinlemiyor. Çünkü
esasında Rusya’nın kontrolünde. Ama ikisinden
de destek alıyor” dedi. Çavuşoğlu,
Suriye Demokratik Güçleri ile PYD’nin ayrıştırılmasının
ardından, Arap Güçleri’nden
oluşan muhalefetin Cerablus’a girebileceğini
vurgularken, “Türkiye’nin, ABD’nin hatta
Fransa, İngiltere, Almanya gibi müttefiklerin
de özel güçleri bunlara destek versin”
şeklinde konuştu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun basına
yansıyan açıklamaları şöyle: “ABD’nin HIMARS
füze sistemleri Mayıs ‘ta Türkiye’ye
gelecekti. Şimdi Ağustos demeye başladılar.
ABD, vardığımız anlaşmada ne yazık ki sözünü
tutmuyor. Bu anlaşmaları uygulamak
yerine Amerikalı askerler gidip YPG arması
takıyorlar. Yaptıkları gerçekten müttefikliğe
de sığmaz. Dürüstlüğe de sığmaz. Tam
bir çifte standart ve ikiyüzlülük. Amerikalılar,
‘Rakka’yı rejim ele geçirecek acele edelim’
söylemleri ile Suriye’nin geleceği bakımından
çok tehlikeli bir sürece PYD ile giriyorlar.
Biz kendilerine uyarılarımızı yaptık.
Şu anda, muhaliflerin 98 kilometrelik
alanda Afrin yönünde, önemli bir ilerlemesi
var. ABD ile bizim özel güçlerimiz de birleşirse,
Cerablus tarafından güçlü bir cephe
açılabilir ve muhaliflerle birlikte Mümbiç
Cebi temizlenerek kapatılır. Böylece
Rakka’ya doğru ilerlenebilir. Maalesef hem
Rusya, hem de ABD bir terör örgütünü ortak
olarak görüyorlar ve destek veriyorlar.
Tepkimiz buna yönelik. Bizim ABD ile görüştüğümüz
konu şu: Mümbiç Cebin’in bir
an önce temizlenip, kapatılması. Bu anlamda
operasyona hız vermek ikinci bir cephenin
açılması. Biz de, ‘tamam’ diyoruz ikinci
bir cephe açılsın, ama PYD ile açılmasın.
Bir terör örgütü Türkiye’ye saldırıyor.
ABD de bununla işbirliği yapıyor. Başkan
Obama’nın tabiriyle model ortağımız. Model
ortağımız Türkiye’ye terörist, silah gönderen
bir örgüte sahip çıkmamalı. Bu konuda
tabii ki ABD’ye tepkimizi koyacağız.
ABD terör örgütüne desteğini kesip işbirliğini
bırakması lazım.”
Geçtiğimiz yılın Kasım ayında
Antalya’da düzenlenen G20 Zirvesi’nde
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Obama bir
araya gelmişti. Bu görüşmede Cumhurbaşkanı
Erdoğan, ABD Başkanı’na artık
ülkelerine güvenleri kalmadığını, fikren
koalisyona bağlı olmakla birlikte artık
Türkiye’nin de sınırını korumak için
hava operasyonlarına başlayacağını söyledi.
Ancak bu konuşmadan yaklaşık on
gün sonra Türk hava sahasını birçok kez
ihlal eden Rus savaş uçaklarından birisi
düşürülünce, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik
olası hava operasyonları da maalesef
başlayamadı. Hatta jetlerimiz Suriye
sınırına doğru dikine uçuş yapamaz
hale geldiler. Bu tarihten sonra yapılan
planlar konusunda Türkiye, NATO müttefiki
de olan Amerika’ya temkinli yaklaştı.
Yurt dışı basına gelinen noktada
son birkaç aylık süreci “Üzerinde
çok daha fazla çalışılmış olan planlar
bile hayata geçmemişken, üstelik
ABD PYD ile işbirliğini artırmışken
neden güvenelim?” diyerek özetleyen
bir Türk dışişleri yetkilisine göre, bu
süreçte kara operasyonu hiçbir zaman
gündeme gelmedi. Türkiye topraklarında
PKK ile mücadelesini sürdüren
orduyu IŞİD ile sıcak savaşa sokmamaya
kararlı olduklarını anlatan yetkili,
Süleyman Şah türbesinin taşınması
için bile haftalarca çalışma yapıldığını
ve daha büyük riskler almanın
şu an için söz konusu olmadığını
söylüyor. 17 Mayıs’ta Viyana’daki
görüşme sonrası ABD’ye Nusra
Cephesi’ne ortak operasyon düzenleme
önerisinde bulunan Rus Savunma
Bakanlığı, ABD’nin bu öneriye
olumsuz yanıt vermesinin ardından
tam ters yönde bir açıklama yaptı;
Nusra Cephesi’ne yönelik operasyonlara
ara vereceğini duyurdu. Aranın
ne kadar süreceğiyle ilgili ise detay
vermedi. Sadece, bu sırada Nusra
ile aynı cephede savaşan muhaliflerin
ayrılmasını bekleyeceği bilgisini
verdi.
Rusya, 27 Şubat’ta başlayan çatışmaların
durdurulması kararına rağmen
Nusra ve IŞİD’le mücadele ettiğini
ileri sürerek hava operasyonlarına
devam etmiş; rejimle birlikte şehir
merkezlerini, hastane ve okulları
vurmuş ve onlarca sivil hayatını kaybetmişti.
Rusya’nın Türkmendağı ve
Bayırbucak bölgesinde 2015 sonunda
düzenlediği ağır bombardıman sonrası

etkisini askerî olmasa da siyasi alanda sürdürüyor.
Suriye Türkmen Meclisi Bayırbucak sorumlusu
Usame Solak artık eskisi gibi bombaların
düşmediğini, ancak Rusya’nın ele geçirdiği
bölgelerde görevli yetkililer üzerinden kontrolü
sağlayarak fiili bir durum yarattığı bilgisini verdi.
Düşen petrol fiyatlarından ekonomisi olumsuz
etkilenen Rusya hava operasyonlarında geri
adım atıyor. Ancak ABD ile sıklaşan görüşmeler
ve PYD’ye verdiği destekle siyasi etkisini aktif
olarak sürdürüyor. Körfez ülkelerinin dışişleri
bakanları da geçtiğimiz aylarda Moskova’daydı.
Lavrov ile Suriye’de savaş başladığından bu yana
dördüncü kez bir araya gelen Körfez İşbirliği Teşkilatı
dışişleri bakanları, siyasi geçiş için atılabilecek
adımları ele aldı. Basına Suriye üzerinde
varılan Rus-Amerikan mutabakatını yorumlayan
bir Türk yetkili, Esed’in en güçlü destekçilerinden
İran’ın Rusya’nın ABD’ye yaklaşan tutumu
sebebiyle hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Devrim Muhafızları ve Hizbullah’ın bu gerekçeyle
sahadaki görünümünü artırdığını belirtti.
Rusya’nın da aslında uçağın düşürülmesinden
sonra defalarca Türkiye’nin hava sahasını ihlâl etmiş
olduğunu kanıtlandığı için, manevra alanının
daraldığı bilgisini verdi. Bu sebeple askeri alanda
geri adım atan Rusya, siyasi alandaki etkinliğini
rejim bölgeleri ve PYD üzerinden artırmaya
devam ediyor