Aç insanlar ülkesi!

Sizce, bu ülkeyi yönetenler ne kadar yetenekli, daha da önemlisi ne kadar vicdanlı, hiç düşündünüz mü?

Seçimlere kadar hangi konu önlerine gelse bol keseden konuşan, emeklisinden işçisine, memuruna vaatler yağdıran, realiteye gelince ise neredeyse “ çay kaşığı ” ile ulufe dağıtan “ Tek adam ” hükümeti, küçücük farkla kazandığı seçim sonrası yoksul kesimlerin tepesine öyle bir balyoz indirdi ki, on milyonlarca insan neye uğradığını şaşırdı!

İki yıl önce “ sana, bana ne oluyor Nass ortada ” diye kükreyip, “ ben ekonomistim ” deyip, “ faiz sebep, enflasyon neticedir ” özdeyişini yaratıp, hazineyi tamtakır eden iktidar, seçim sonrasında tüm bu söylediklerini, Nass’ı bir tarafa atıp yolsuzlukla suçladığı eski bakan Mehmet Şimşek ’i Hazine ve Maliye Bakanı koltuğuna oturtup, ABD’den ithal Hafize Gaye Erkan ’a da Merkez Başkanlığı’nı bahşedip 180 derecelik bir dönüşle, daha kısa süre öncesine kadar yerin dibine soktuğu “ Ortodoks ” ekonomi politikasına acil bir dönüş yapıverdi!

Ancak bu ani dönüşü yemeyen, politika faizi artışlarına burun kıvıran batı finans baronları kesenin ağzını açmaya yanaşmadı!

Sıkı dostlarımız Birleşik Arap Emirliği, Katar, Suudi Arabistan bol bol övgülerde bulunup, sıra paraya gelince yan çiziverdiler! BEA’nın vereceği iddia edilen 50 milyar dolar krediden de ses çıkmayınca Şimşek-Erkan ikilisine ABD yolu göründü…

Değerli ağabeyim Necati Doğru dün Sözcü gazetesindeki köşesinde bu ikilinin “ Road Show’ a” hazırlandığını yazdı. Ne demekti peki Road Show? Yüksek faiz garantisi vererek yeni dış borç bulmayı garantileme gezisi demekti! Ne demişti AKP’li Cumhurbaşkanı anımsıyor musunuz? Anımsayamıyorsanız ben söyleyeyim; aynen şöyle demişti:

– Bu görevde olduğum sürece, kusura bakmayın faizle, enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim…

Bu sözlerin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçti ve 22 Haziran 2023’te ekonomi yönetimi “ sil baştan ” deyip Şimşek’in deyişiyle “ rasyonel politikalara ” dönüş yaptı.

– Nass, ne oldu bu durumda peki? Unutuldu, bitti gitti!

Yoksulluğun, açlığın dibine vurmak!

Gelelim, bu politikaların uygulamaya sokulmasıyla halkımızın yaklaşık 2.5 ayda içinde düştüğü içler acısı duruma…

Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) önceki gün açıkladığı veriler, işçinin, memurun, emeklinin açlık ve yoksulluk içinde adeta debelendiğini gösteriyor… Tane tane anlatayım:

– Dört kişilik bir ailenin evine 40 bin TL maaş girmiyorsa yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürmeye çalışıyor!

– 11 bin 402 lira olan asgari ücretlerle çalışan bu rakamı da daha bu ay başında alan milyonlarca insan ise açlık sınırına dahi ulaşamıyor! Açlık sınırı Ağustos ayı itibarıyla artık 11 bin 525 TL!

Önce 2022’nin Temmuz ayı rakamlarını paylaşayım:

– Açlık sınırı 6 bin 856 lira, yoksulluk sınırı ise 23 bin 615 liraydı!

Aradaki devasa fark için yalnızca bir yıl geçmesi yetti! Geçmişte de sormuştum, sizce bu ülkede kaç kişinin evine 40 bin TL geçiyordur? Lütfen etrafınıza bakıp, bir tahminde bulunun!

– Dört kişilik bir ailenin insani şartlarda beslenebilmesi yani yalnızca yiyecek için günlük harcama tutarı 385 TL!

En büyük Türk büyüklerinin “rasyonel” yani akılcı politikalar masalı gerçekte şöyle işlemektedir:

– Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüştür!

Büyük Devrimci “ Gençliğe Hitabesi’nde ” aynen böyle söylüyordu; neredeyse yüz yıl sonra söyledikleri bir bir çıktı:

– Kifayetsiz muhterislerin elinde millet hayal bile edemeyeceği bir Gayya kuyusunda çırpınmaya devam ediyor…

Muhalif akademisyenlere YÖK taarruzu!

İddia kanımı dondurdu…

ABC sitesinin haberine göre, özel ve vakıf üniversitelerinde eğitim verip çeşitli medya organlarında televizyon programlarına katılan bazı akademisyenlerle sözleşme yenilenmemesi için Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) devreye girdiği ileri sürüldü..

Yapılan son derece normalmiş gibi, Diken gazetesine konuşan bir YÖK yetkilisi bakın bu duruma nasıl açıklık getirdi:

– Baskı yok, bazı akademisyenlerin karar vermesi gerekiyor!

Ben Türkçeye çevireyim; yetkili zat demek istiyor ki, “akademisyenler istediğimiz kararı verip muhalif medyadan elini eteğini çekerse mesele yok, çekmezlerse kendileri bilir!”

Akademisyenler değil ama üniversiteler hizaya girmeye başlamış bile!

İstanbul’da en az üç, Ankara’daysa iki üniversiteye bu kapsamda ‘resmi olmayan’ uyarı yapılmış. İstanbul’daki üniversitelerden biri bu uyarıya göre hareket etmeye karar vererek, bünyesindeki bir profesörle sözleşme yenilememe kararı almış bile.

– 12 Eylül döneminde “1402’lik” sıfatı takılan, üniversitelerden atılan akademisyenler vardı… Şimdiki akademisyenlere sıfat bulundu mu acaba? Yazık, çok yazık!