Adam Kaçırma Ve Alıkoyma Suçu ve Cezası Türk Ceza kanunumuzda şartları ve cezası açıkça belirlenmiş bir suç türüdür.Bu suç türünü adam kaçırmanın ne olduğu konusunda tanımlama yaparak anlatalım.
Adam kaçırma diye toplumumuzca bilinen suçu Türk Ceza Kanunumuz ‘’Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’’ olarak ele almıştır. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak bir kişiyi hukuka aykırı yollarla, iradesi dışında, bir yere götürmek veya bir yerde bulundurmak suretiyle gerçekleşir. Yapılan bu eylem yapılma şekline göre, yapılan kişiye göre veya suçun işlenişindeki durumlarla nitelikli hal kazanır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yani toplumumuzda bilinen adıyla adam kaçırma ile ilgili TCK 109.maddesi şöyledir:
Zorla alıkoymak için mağdurun iradesi dışında gerçekleşen bir durum olması gerekir. Bunun illa bir şekilde kaçırma olması gerekmez. Burada kanun bir kişiyi bir yere götürmek veya bir yerde kalmak hürriyeti diye nitelendirmiştir. Hükümden anlaşıldığı üzere bir kişinin burada tutulması değil hürriyetinden yoksun bırakılması haline önem verilmiştir. Yani burada bir kimsenin iradesi dışında bir yerde tutulması veya bir yere gitmesine müsaade edilmemesi hali zorla alıkoymak durumuna girer.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu fail bakımından herkes tarafından işlenebilecek bir suçtur. Bir özgü suç değildir. Şayet bu fiili bir kamu görevlisi işlerse bu bir nitelikli unsur olacaktır ve verilecek cezada artış olarak karşımıza çıkacaktır. Mağdur burada hürriyeti gasp edilen kişidir. Burada kanunla birlikte korunan hukuki değer bireylerin kendi istek ve iradeleri ile hareket edebilme özgürlüğü ve hakkıdır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun maddi unsuru bir kimseyi, Hukuka aykırı olarak, bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden, yoksun bırakmaktır. Bu şart gerçekleşmeden bu hükme dayanılamaz. Suçun kısa veya uzun sürmesi suçu yok saymaz. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu icrai veya ihmali şekilde gerçekleşebilmektedir. Bu suç serbest hareketli bir suçtur.
Aynı zamanda engelli bir kişinin değnek veya akülü sandalyesine el koymak da hareket serbestisini ortadan kaldıracağı için bu hareket de kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu olarak değerlendirilecektir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla veya bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, failin ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, iştirak bakımından bir özellik taşımamaktadır. Suça iştirakin her şekli bu suçta mümkündür. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna teşebbüs mümkündür. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu kesintisiz suçtur ve bu suçun tamamlanma ve bitme anı birbirinden farklıdır. Suçun tamamlanma anı, mağdurun bulunduğu yeri değiştirme olanağının ortadan kaldırılması iken bitme anı mağdurun yeniden özgürlüğüne kavuştuğu anıdır.
Suçun oluşumu için hürriyetten yoksunluğun kısa veya uzun olması önemli olmamakla birlikte belli bir zaman süresince devam etmesi gereklidir. Suçun tamamlanması mağdurun iradesine uygun olarak hareket edebilme özgürlüğünün kısıtlanması ile gerçekleşeceğinden bu ana kadar yapılan hareketler teşebbüse sebebiyet verecektir. Teşebbüs halinde TCK 35/2 şöyle demektedir: ‘’ Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.’’ Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda ana itibariyle bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü için teşebbüs durumunda burada verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilmesi söz konusu olacaktır.
Hukuka uygun şekilde gerçekleştirilen göz altına alma durumunda ya da haksız bir fiilden kurtulmak için yasal ve ölçülü bir savunma yapma durumunda bulunan kişinin saldırganın hürriyetini kısıtlaması fiili hukuka aykırılığı ortadan kalkar. İlgilinin rızası olan hallerde de suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte yasal temsilci olan annenin veya babanın velayet hakkı çerçevesinde koruma ve gözetim göz önüne alınarak çocuğuna yönelik olarak uyguladığı tedbirler de hukuka uygunluk kapsamında ele alınabilecektir. Ancak her durumda olduğu gibi burada da hakkın kötüye kullanılmaması şartı aranır.
Türk Ceza Kanununun 109.maddesinde sıralanan nitelikli halleri ele alacak olursak:
a-) Suçu işlemek için veya suçun işlendiği sırada cebir, tehdit veya hile kullanılması
Cebir, failin mağdura karşı bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için üzerinde maddi zor kullanmasıdır.
Tehdit, bir kişinin canına veya malına yönelik bir zarar vereceğine dair yapılan harekettir.
Hile, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzendir. Hileyi mağdur bilmesi yani bilerek yanılması halinde gerçekleşmiş kabul edilmez.
Yukarıda sayılan hallerin gerçekleşmesi halinde TCK 109/2 … iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. demektedir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu herhangi bir silahla işlenmesi halinde bu bir ağırlaştırma sebebi olarak kabul edilir. Silah kavramı TCK madde 6/f de şöyle ele alınmıştır:
Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler
Suçun silahla işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat arttırılır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu birden fazla kişi tarafından müşterek faillikle yani fiili birlikte işlemeleri halinde gerçekleşmesiyle birlikte verilecek ceza bir kat arttırılır.
Kişinin kamu personeli olması doğrudan bu hal ile sayılacağı nitelendirileceği anlamına gelmez. Kamu görevlisinin işini ve yetkisini bu amaçla kullanması gerekir. Böyle gerçekleştirilmesiyle birlikte kamu görevi nedeniyle nitelikli hal olmuş kabul edilir. Burada da verilecek cezanın bir kat arttırılmasına hükmedilecektir. Kamu görevlilerin günlük hayatta ve tatilde yapmış oldukları suçlar bu kapsamın içine alınmayacaktır.
Failin, fiili işlerken kamu görevlisi olması ve bu nedenle sahip olduğu nüfuzu kötüye kullanması gerekir. Kamu görevlisinin kanunla belirlenen yetkileri kapsamında sağladığı nüfuz nedeniyle yapmış olması gerekir. Verilecek cezanın 1 kat arttırılması hükmolunur.
Fail kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu anne-babasına (üst soyuna), eşine veya çocuklarına (alt soyuna) karşı işlemesi halinde suç nitelikli suç kapsamına girecek ve verilecek cezada bir kat arttırım meydana gelecektir.
Çocuk kavramı 18 yaşından küçük olanlar anlamına gelmektedir. Kanun burada 15 yaşını dolduran kişilerin değil 18 yaşından küçük olan her durumdaki kişileri koruma yoluna gitmiştir. Çocuktan başka ruh ve beden olarak kendini koruyamayacak kişileri de ele almıştır. Buradan anlayabileceğimiz gibi hastalar, engelliler, küçükler bu maddeden yararlanabilecektir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu yukarıda belirtilen durumlara sahip kişilere yapılması durumunda verilecek ceza bir kat arttırılacaktır.
Yargıtay kararları ışığında çocuğun durumuna bakılacak olursa 15 yaşından küçük çocukların rızasının hiçbir türlü önem taşımadığı görülmektedir ve burada 15 yaşından küçüklerin hürriyetlerinden yoksun kalma fiillerinden dolayı maruz kaldıkları durumlarda TCK 109’a dayanıldığı görülmektedir. 15 yaşından büyük olan muhakeme yetenekleri gelişmiş çocukların ise rızalarının dikkate alındığı ve burada meydan gelen durumlarda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna yani TCK 109’a değil Çocuğun kaçırılması ve alıkoyulması (TCK 234) hükümlerine dayanılmaktadır. Bu hükümde: ‘’ Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısımının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ demektedir.
Kişi yani mağdur kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma suçuna maruz kalmış ve bu durumda ciddi şekilde kendisini etkileyen ekonomik bir kayıp yaşadıysa failin yapmış olduğu fiil burada da nitelikli unsur olarak değerlendirilecek ve ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolacaktır.
Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır. Burada cinsel amaçla işlenmesindeki kasıt failin fiili işlerken cinsel arzularını tatmin gayesiyle hareket etmesidir.
Ek olarak: Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Etkin pişmanlık yukarıdaki tanımlanan kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken hususlar mağdura bir zarar verilmemesi ve kendiliğinden hiçbir baskı olmadan mağduru güvenli bir yere bırakmak olacaktır. Güvenli yer kişinin gündelik hayatına dönmekte zorlanmayacağı yerdir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda kişiye verilen cezanın bir yıl veya bunun altında bir süre olması halinde TCK 50 gereğince adli para cezasına hükmolunabilir. Bu suç için alt sınır baz alındığı takdirde adli para cezasına hükmolunabilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda yetkili ve görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda dava zaman aşımı süresi 8 senedir..Zaman aşımını kesen nedenlerin gerçekleşmesi halinde en fazla 12 yıl olabilir. Nitelikli hal bulunması halinde ise 15 yıl, zaman aşımı kesen nedenlerde ise en fazla 22 yıl 6 ay olabilir. Suçun işlendiği sırada fail, oniki yaşını doldurmuş olup da henüz onbeş yaşını doldurmamış ise bu sürelerin yarısı, onbeş yaşını doldurmuş olup da henüz onsekiz yaşını doldurmamış ise bu sürelerin üçte ikisinin geçmesi zaman aşımının dolması için yeterli sayılacaktır.