Merhabalar,
Bu yazıda sizlere, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gözlemlediğim, deneyimlediğim bir durumdan ve olası çözümlerinden söz etmek istiyorum. Agile olmak isteyen, bu amaçla yola çıkan pek çok firmanın yaşadığı bir durum bu: Tabir-i-caizse, ektiğiniz (Agile) fidanın tutmaması.
Agile Fidanı
Uygulayanlar bilirler, Agile yaklaşım, sadece geliştirme takımları kurup onlardan çıktı beklemekle olmaz. Bir süre sonra takımlar, bu yaklaşımı benimseyip doğru işletirlerse, kendi önlerindeki engelleri çöze çöze giderek, zamanla başka engellere takılmaya başlar. İç yapıdan doğan, süreçlerden, rollerden ve daha pek çok şeyden doğan bu görünmez cam duvarlar birdenbire görünür olur. Şimdi sıra, şirketin önündeki engellere; ‘business agility’nin, yani şirketin uçtan uca çevikliğinin önündeki engellere gelmiştir. Organizasyonel engelleri kaldırmadıkça da şirket hiçbir zaman tam anlamıyla agile olamaz, ancak belirli bir yere kadar gelip orada takılır, kalır. Bu noktada yönetim kadrolarının, liderlerin, üzerlerine düşen çok önemli görevler olduğunu bilmeleri gerek.
Lider Yönetim
Liderlik edecek yönetim kadrolarının desteği ve inancı olmadan, tam olarak anlamadan, inanmadan yapıldığında Agile, ancak yarım yamalak sonuç verir. Bu durumda, biz “change agent” ya da Agile koçlar çekildikten sonra ne olur dersiniz? O ellerinizle tohumlarını ektiğiniz, özene bezene sulayıp filizlendirdiğiniz, yeni yeşerttiğiniz agile fidanı sahiplenilmezse, bakılmazsa, tam da yeni yeni tutunmaya, kök salmaya başlamışken, ilgisizlikten, bakımsızlık ve susuzluktan kurur, ya da ilk rüzgarda kırılır. Belki de birinin “Şu daha hızlı büyüse ya!” diye aşırı gübrelemesiyle, yapraklarından çekiştirmesiyle can verir, ya da (belki de en acı olan), sonradan gelen birinin “Bu ne böyle? Yabani otlar bürümüş burayı, yolun şunları, buralar bize lazım.” yaklaşımına kurban giderek, sökülüp atılır. Böylece bu işe harcanan onca bütçe, çaba, zaman ve emek de çöpe gitti..
Bunun hemen görülmeyen, ama bir o kadar da ciddi yan etkisi ise şu: Agile olmayı (Scrum çalışmayı, Kanban yapmayı..) bir kere ‘denemiş’ olan ekipler ve şirketlerde, toprakta anız yakmaya benzer izler kalır; yeniden denemeye karşı direnç oluşabilir. Bir gün gerçekten Agile olmayı istediklerinde, aşmaları gereken (içsel ve dışsal) eşik her turda yükseldiği için, başarma şansları giderek azalır. “Biz geçen sene denedik, olmadı”, “Agile/Scrum/XP/.. bize göre değilmiş”, “Bizim şirkete uymadı” – tanıdık geliyor mu?
Bir Kanban Tahtası Örneği
Öyleyse Agile fidanının yaşaması, yeşermesi, boy atıp meyve vermesi için ne yapmalı? Aslında, bunun için yapılabilecek pek çok şey var. İçlerinden en önemli birkaçı:
Değişim Rüzgarları
Dönüşümün Kültürel Boyutu
6 Haftada 27 Metre Büyüyen Ağaç – Bambu
Domain’lere Göre İş Yaklaşımları – Cynefin Çerçevesi
Agile yolculuğunu kolaylaştırmak ve değişimleri kalıcı kılmak için yapabileceklerinizden bazılarına yukarıda değindik. Hepimiz biliyoruz ki, değişmeden, değişim olmuyor. Şöyle düşünelim: bu süreçte ‘büyüme sancıları’ yaşamak, aslında bir şeylerin gerçekten değişmeye başladığını gösteriyor. Engellerden korkmadan, inanarak, isteyerek yola çıktığınızda zaten önünüze çıkan şeyler sizi yıldırmayacak, yoldan döndüremeyecek, size ‘engel’ olamayacak.
Bu tarz bir dönüşüme (Agile dönüşümle ilgili, Regina Martins’in şu yazısı na da bakabilirsiniz), tıpkı bir fidanı ekip büyütürken olduğu gibi, hissiyatla yaklaşmak gerek. Neye ihtiyaç var? Sıradaki adım nedir? Karşımıza çıktıkça, çöze çöze, adım adım ilerliyor olmalıyız. Biliyorsunuz Agile’da kullanıma hazır, kalıp çözümler yoktur. Sihirli bir formül olmamakla beraber, şu üç temel malzeme, “Agile fidanı” için hayati önem taşır: şeffaflık, güven, ve sabır.
Unutmayın – yolun yarısında inancınızı kaybedip geri dönerseniz, neler kaybettiğinizi asla bilemezsiniz..