Akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle işlenmiş olan bir suçun soruşturma ve kovuşturma evresi çok önemlidir. Yakın bir zamanda üstlendiğim bir dosyada kişi akıl sağlığının yerinde olmadığı sebebiyle birçok yaralama ve mala zarar verme suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma yürütülmüştü. Mağdur ve müştekilerin iddiasına göre kendisine sebepsiz yere darp ve cebir uygulandığı ve bunun üzerine savcılık tarafından darp eylemine istinaden adli tıptan rapor istenildiği yönündeydi. Ancak dosyayı incelediğimde suçların işleniş biçimi ve dosyada yer alan diğer deliller ile iddia edilen suçun normal bir kişi tarafından işlenemeyeceği çok açık şekilde belli olduğu ancak bu süreç içerisinde şüpheli hastaneye sevki yapılmadığı gibi tutuklu yargılaması yapılmaktaydı. Hastaneye sevkinin yapılmamış olması ancak mağdurların yapılmasına bir anlam da veremedim açıkçası. Hemen bir dilekçe ile müvekkilin hastaneye sevki ve akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti talebinde bulundum. Talepte bulunduğum dosya savcısıyla görüştüğümde bende zaten bugün dosyayı bitirecektim dediği anda şaşırdım ve doğal olarak takipsizlik mi verecekdiniz şeklinde sorduğumda hayır davasını açıyordum diyerek yanıt vermesi daha çok şaşırmama sebep oldu. Yani dosyayı bitirmek asıl hedef.  Bir avukat olarak ise savcı beyin bana karşı yaklaşım tarzına hiç değinmek bile istemiyorum.  İşte tüm bu süreçten sonra dava açıldı. Ancak bu anımı paylaşmamdaki sebep bu süreçten bir ders çıkarılması gerektiği ve meslektaşlarımın başına böyle bir durum geldiğinde ilk aşamada hemen bu tespitin yapılmasını talep etmesidir. Savcılık makamı, avukatlar, hakimler yaşadıkları hukuki tecrübeler ile bir dosyada gerçekten normal olmayan bir yaklaşım gördüklerinde bunu re’sen incelemeye alıp akıl sağlığı veya zayıflığı için tespitin yapılmasını istemelidir.

Yazı İçeriği

Akıl sağlığının tespiti demek kişinin gözlem altına alınması anlamına gelmemektedir.  Gözlem altına alma işlemi kişinin hürriyetini kısıtlayıcı bir tedbirdir. Ancak kişi tutuksuz yargılanmak üzere de akıl sağlığı veya zayıflığı yönünde hastaneye sevki sağlanabilir. Akıl sağlığı ve gözlem altına alma ilgili detaylı bir yönetmelik bulunmadığı için hukuk uygulayıcıları adalet ve hukuk döngüsü içerisinde kanunları uygulamak ile yükümlüdür. Eğer ki kişinin akıl sağlığı zayıflığı mevcut ise bu kişiyi gözlem altına alarak veya tutuklu yargılaması yapılarak ne fayda sağlanabilir.  Gözlem altına kararı için kişi hakkında çelişki raporların mevcudiyeti söz konusuysa bu çelişkinin giderilmesi için son çare olması durumunda karar verilebilir. Son çareden kasıt raporların adli tıp kurumunun ilgili ihtisas dairesine gönderilmesi ve sonucundaki rapora göre hareket edilmesi bu rapordan net bir sonuç çıkmaması üzerine işlem tesis edilmelidir.

Ceza Avukatı Olarak Yapılması Gereken

Ceza avukatı olarak akıl hastalığı ve zayıflığı hususunda işlenmiş bir dosyada yukarıda bahsettiğimiz gibi soruşturma makamı veya kovuşturmada ise mahkemeden talepte bulunmak üzere elimizdeki diğer delilleri mahkeme sunarak rapor aldırma talebinde bulunabiliriz. Yukarıda bahsettiğim gibi bu rapor gözlem altına alınma talebi değildir.  Bir diğer hususta müvekkilin 2 ayrı suçtan ötürü ceza dosyası var ise bir diğer dosya için alınmış adli raporun diğer dosyadaki suç için geçerli olmama ihtimali mevcuttur. Bu sebeple her iki dosyadan da talepte bulunulması doğru olacaktır.

Yargıtay Kararları

4. Ceza Dairesi         2016/5487 E.  ,  2020/5348 K.
Sanığın temyiz dilekçesine ekli……Devlet Hastanesi’nden alınan 24.06.2008 tarihli raporunda, ”hezeyanlı kronik psikoz” tanısı konduğunun ve hastalığının süreklilik arzettiğinin belirtilmesi karşısında ,suç tarihi itibariyle TCK’nın 32. maddesi uyarınca “ akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle, işlediği fiillerin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış veya önemli derecede azalmış olup olmadığı” konusunda usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi zorunluluğu,

4. Ceza Dairesi         2020/1098 E.  ,  2020/5194 K.
Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığın, CMK’nın 191 ve 147. maddeleri uyarınca yöntemine uygun olarak savunması tespit edilip, yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK’nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması ve suçu işlediğinin ispatlanamaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,

1. Ceza Dairesi         2020/503 E.  ,  2020/1006 K.
maktul …’a yönelik kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, istinaf başvurusunun esastan reddine dair verdiği 04.01.2019 gün, 2018/4470 E. ve 2019/59 K. sayılı kararına ilişkin; bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının ve sanık … müdafinin yasal süresi içerisinde yapmış oldukları temyiz talepleri üzerine yapılan incelemede,
Sanığın akıl hastası olup olmadığı hususu ile ilgili olarak, sanık müdafinin dosyaya sunduğu Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen 02/12/2014 tarih ve 7812 sayılı raporda, sanıkta şizoaffektif bozukluk olduğuna dair tespitte bulunulduğu, sanığın soruşturma aşamasında sevk edildiği Adana Dr. … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından 27/02/2018 tarihinde tanzim edilen raporda ise sanığın işlediği suça dair cezai ehliyetinin tam olduğunun belirtildiği, bu bağlamda sanığın CMK’nin 74. maddesine göre gözlem altında tutulup usulünce Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulundan rapor aldırılması, Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulu tarafından tanzim edilecek rapor ile Adana Dr. … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen rapor arasında çelişki bulunması halinde, raporlar arasındaki çelişkinin giderilebilmesi amacıyla, sanığın dava dosyası ve tüm tedavi evrakı ile birlikte Adli Tıp Üst Kuruluna sevk edilerek, suçu işlediği sırada TCK’nin 32/1-2. maddesi kapsamında cezai ehliyetinin tespit edilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,

İlgili Diğer Yazılar :

Ağır Ceza Avukatı

İddianamenin İadesi ve Soruşturma Ek İfade