AKSAKAL: “AMERİKALILARIN OYUNLARIYLA OYALANMAYIN”

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Barış Pınarı Harekatı’na ara verilmesi ve ABD makamlarıyla yapılan görüşmeleri değerlendirdi.

Kocaeli’nde partisinin il kongresinde partililere hitap eden AKSAKAL, iktidara eleştiri, uyarı ve çağrılarını sıraladı.

Türkiye’nin bütünlüğü, birlik ve beraberliği için geniş tabanlı bir hükümetin kurulması gerektiğini belirten DSP lideri, “Türkiye bugün bir ve beraber olmak zorunda , milli bir yönetimi hayata geçirmek mecburiyetindedir.” ifadelerini kullandı.

DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL’ın gündeminde “120 saatlik ara verilen” Barış Pınarı Harekatı vardı.

Yaşananların magazinsel boyutlarıyla değerlendirildiğini, gerçeklerin saptırıldığını vurgulayan AKSAKAL,

“Masanın başında bizim Cumhurbaşkanımız ve aynı konumda başka bir devletin Cumhurbaşkanı değil, yardımcısı var! Olacak şey değil” dedi.

Demoratik solcuların, devlet yönetme adabını Atatürk’ten, İnönü’den, Ecevit’ten öğrendiğini dile getiren DSP lideri,

“Türkiye devletinin başındakiler hiçbir zaman ne Amerikalıların ne de başka ülkelerin karşısında şüphe uyandıracak bir duruş sergilemediler.” ifadelerini kullandı.

“Amerikalıların oyunlarıyla oyalanmayın” diyen AKSAKAL, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Ecevit’in yaklaşımından örnek vererek kararlılık vurgusu yaptı.

DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL’ın hedefinde, yıllarca DSP’de görev yaptıktan sonra DSP’yi farklı mecralarda kötülemeyi tercih edenler de vardı.

“Geçmişte bu partinin, hiçbir şekilde hak etmedikleri halde her türlü nimetinden faydalananlar, parti iktidardan uzaklaşınca başka kapıların merdivenlerinde ikbal aradılar” diyen AKSAKAL, arzu ettikleri ikbali bulamayanların bu sefer DSP’de kendilerini örselemeye çalıştıklarını söyledi.

Aksakal’ın konuşmasının tam metni şu şekilde:

Sayın Divan Başkanı, değerli Divan kurulu üyeleri,

Genel Merkezimizin değerli yöneticileri,

Demokratik Sol felsefeyi kendilerine bir yaşam biçimi haline getirmiş ve bu ilkelerle partimize emek veren değerli Demokratik Solcu arkadaşlarım, hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizin içinde bulunduğu çok zor bir dönemde bir taraftan gündemi yakından takip ederek Demokratik Sol Parti olarak düşünce ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz, diğer taraftan da partimizin 11. Olağan Kurultay çalışmalarını yürütüyoruz.

Türkiye’nin ulusal birliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik terör yapılanmasının sonlandırılması amacıyla girişilen Barış Pınarı Harekâtına 17 Ekim 2019 tarihinde saat 17:20 itibariyle 120 saatlik bir “ara verildi”.

Bugün 20 Ekim olduğuna göre yapılan anlaşma gereğince bölgedeki terör örgütü unsurlarının sınırımızın 32 kilometre uzağına (kendilerine Amerika tarafından verilen tüm silah ve mühimmatları bırakıp, kurdukları tuzakları da imha ederek) çekilmeleri için  şu an itibariyle bu sürenin 70 saati geçti.. kaldı 50 saat. Yani yaklaşık 2 gün.

Peki, olumlu bir gelişme gözleniyor mu? Tabii ki hayır!

Öncelikle bu süreçte vatanı için canını feda eden şehit askerlerimize ve terör saldırılarında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve metanet, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Bu saldırılarda yaralanan askerlerimize, gazetecilerimize ve yurttaşlarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.

Yüreğimiz, şanlı ordumuzla birlikte çarpıyor. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım,

Geçen 70 saatte olay tüm taraflarca (gerek Amerikalı muhataplarımız, gerek bizim yöneticilerimiz, gerek yazılı ve görsel medya) magazinsel boyutuyla değerlendirilerek mümkün olduğunca hafifletilmeye çalışılıyor.

Düne kadar ECEVİT’e hakaret eden, küfreden ne kadar siyasetçi, gazeteci, yazar varsa hepsi Kıbrıs Barış Harekâtı döneminin hikâyelerini yazıyor, ECEVİT’in devlet adamlığına övgü yarışında birbirlerini eziyorlar.

Amerikalıların, Türkiye Cumhurbaşkanı ile görüşmeye geldiklerindeki fotoğrafları görünce doğrusunu isterseniz irkildim!

Masanın başında bizim Cumhurbaşkanımız ve aynı konumda başka bir devletin Cumhurbaşkanı değil, yardımcısı var! Olacak şey değil aslında.

Biz ATATÜRK’ün, İNÖNÜ’nün bu durumlardaki duruşlarını yakın tarihimizi okurken öğrendik, ECEVİT’den de yaşayarak gördük.

Türkiye devletinin başındakiler hiçbir zaman ne Amerikalıların ne de başka ülkelerin karşısında şüphe uyandıracak bir duruş sergilemediler.

Kıbrıs Barış Harekâtından dem vuruyorlar ya bu sıralar..

Harekâtın başlayacağı gece ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’ın temsilcisi Joseph Sisco Ankara’ya geldiğinde yaşananları ECEVİT şöyle anlatıyor:

“Sisco da Ankara’ya gelmek istediğini söyledi. Ben de kendisine, “Ziyaretiniz cumadan önce gerçekleşsin. Ankara’da bulunmanız kuşku yaratır” dedim. Ben Londra’dan Ankara’ya döndüm. Sisco da gece yarısı geldi. Atina’dan gelmiş ve bizi iknaya çalışıyordu. Sabahın beşine kadar konuştuk. “Bu görüşmeyi daha fazla uzatmayalım. Siz bundan 10 yıl önce bize baskı yaptınız ve biz buna uymak zorunda kaldık. Bundan sonra sizi dinlemiyoruz” dedim.

Şaşırdı, “Yani ne yapacaksınız? Müdahale mi edeceksiniz?” diye sordu.

“Elbette” dedim.

“Askeri harekât ne zaman?” diye sordu.

Saatime baktım ve “Şu saatte başlamış olması lazım” dedim.

“Şimdi ben ne diyeceğim gazetecilere?” diye sordu.

“Siz şimdi uçakları da kaldırmazsınız” dedi.

“Gitseniz daha iyi olur” dedim.

Bugün olmuş hâlâ daha Ecevit – Clinton görüşmesi sırasındaki bir enstantaneyi “el pençe” durmak diye algı yaratmaya çalışanlara hatırlatmak isterim ki; ECEVİT Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başta Amerika olmak üzere, emperyal sistemin önde gelen devletleri karşısında asla ve asla boyun eğmemiştir, hele hele “el pençe” diye adlandırılan davranışta asla ve asla bulunmamıştır!

Haşhaş ekim yasağını kaldırdığında “Sultanahmet camiini bombalarız” diyen Amerikalılara:

“Sultanahmet camii de orada, haşhaş tarlaları da..” diyebilmiş bir devlet adamıdır.

Ecevit, iktidarı ve hatta yaşamı pahasına Amerika’nın Irak’ı işgaline karşı durarak kendisine vaadedilenleri elinin tersiyle gözünü kırpmadan itmiş bir devlet adamıdır.

Meselâ Ecevit’i elinde beyzbol sopasıyla ararken fotoğrafı olan birini gösteremezsiniz.

Bu algıyı yaratmaya çalışanlara tavsiyem şudur ki; bu muhabbet sizi batağa götürür!

Ecevit’in iktidardan uzaklaştırılması sonrasında kendilerini Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olarak tanımlayanları, Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikalı general tarafından boynuna Amerikan Liyakat Madalyası takılanları konuşmaya başlarsak evin yolunu bulamazsınız!

Türkiye bugün bir ve beraber olmak zorunda , milli bir yönetimi hayata geçirmek mecburiyetindedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, tüm kesimlerin elini taşın altına koyabileceği geniş tabanlı bir hükümeti zaman geçirmeden planlamalıdır.

Amerikalıların oyunlarıyla oyalanmamalıdır!

Açıklanan 13 maddelik “uzlaşma metni” yeterli değildir.

Terörist olarak tanımladığımız unsurların kökten bitirilmesi gerekirken 32 kilometre uzağa gitmelerine göz yummak siyaseten bir basiretsizliktir!

30 bin TIR dolusu silah ve mühimmatın Amerika tarafından bölgedeki terör örgütlerine verildiğini söyleyen yetkililere şunu sorma hakkımız vardır:

30 bin TIR dolusu silah ve mühimmatın 120 saatte geri alınabileceğine sizi kim, nasıl inandırdı?

Siz defalarca olduğu gibi yine, yeniden kandırılabilirsiniz ama biz bu numaraları yutmayız.

Yeni bir Amerikan oyunuyla karşı karşıyayız.

Başladığımız işi, kaldığımız yerden ve daha etkili bir şekilde sonlandırmak durumundayız.

Korkmak yok, sinmek yok!

Asker selamı vermek başka bir şeye benzemez!

Harekât öncesi ve sonrasına dair siyasal planlama ve çalışmaların yeterli olmadığı, bu yüzden de dünya kamuoyunda ülkemiz aleyhinde ağır bir ortamın yaratılmasına fırsat verilmiş olmasını üzülerek gözlemlediğimizi geçen hafta söylemiştik.

Ve bugün görüyoruz ki dediklerimizde yine haklı çıktık.

Değerli arkadaşlarım,

Siyasetin zorlu geçitlerinde, her türlü imkânsızlığa rağmen var olan inancımızın gücüyle mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdürmeye de devam edeceğiz.

Bu kararlılığımızdan rahatsız olabilirler. Bence bir mahsuru yok!

Partinin her konuda dibe vurduğu, gerek ekonomik, gerekse toplumsal destek itibariyle kamuoyunda deyimi yerindeyse “sıfır noktasında” olarak tanımlandığı bir dönemde elimizi taşın altına koyduk ve sorumluluk üstlendik.

Ama bir husus var ki; partimizin kurulduğu günden bu yana sürekli DSP üzerinden hesap yapan sözde Atatürkçü, sözde solcu, jakoben – oligarşik bir zümrenin mahalle baskısı altında siyaset yapıyoruz.

Bu baskılardan etkilenen arkadaşlarımız yok mu? Elbette var.

Ama her şeyin bir sonu var arkadaşlar. Bunlardan bir arınalım artık.

İçimize sızanları ayıklayalım ve yeniden iktidara yürüyelim. Ecevit’in dediği gibi;

“Biz sana mecburuz DSP, Türkiye sana mecbur DSP!”

27 senedir görüldü ki, bugün ana muhalefette yer alan CHP’nin devleti yönetme gibi bir kaygısı yok, böyle bir amacı da yok.

Memleket neredeyse elden gidiyor, onlar Hamidiye suyunu pazarlamakla, Haydarpaşa ihalesini kovalamakla meşguller!

Görev yine DSP’lilere düşüyor.

Bu devleti 18 sene önce bizden devraldılar, yine biz düzlüğe çıkaracağız. Öyle görünüyor.

O zaman, içimizdeki irlandalılardan arınmalıyız.

Nasıl bir ruh halidir, nasıl bir kişilik denklemidir, nasıl bir tıyniyettir, anlayabilmek mümkün değil değerli arkadaşlar.

Nedir istenen? Bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Göreve geldiğimizden bu yana herkese kucak açtık.

Geçmişte bu partinin, hiçbir şekilde hak etmedikleri halde her türlü nimetinden faydalananlar, parti iktidardan uzaklaşınca başka kapıların merdivenlerinde ikbal aramışlar, bulamayınca da DSP’de köşeleri ele geçirip o güçle birlikte yeni ikbal kapılarını aralayabilmek amacıyla bizlere yönelik örseleme taktiklerini hayata geçirmeye kalkışıyorlar.

Ama ne hazindir ki, gittikleri her kapıda ikinci sınıf muamelesine bile lâyık görülmeyenler, geçmişte hasbelkader elde ettikleri DSP’li kimliklerinin önüne “eski” ibaresi ekleyerek toplum içerisinde bu çırpınışlarını sürdürmeye devam etmektedirler.

Eski milletvekili, eski il başkanı, eski parti meclisi üyesi, eski il delegesi vs. vs.

Onlar çırpınmaya devam edebilirler.

Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı!

18 yıl önce, her türlü badireden düzlüğe çıkararak teslim ettiğimiz devletimizi, bu gün bu noktaya getirenlerin elinden alacağız ve yeniden, tüm komşularıyla barışık, mutlu, huzurlu, üretken, sevgi dolu kentlerin kurulduğu Türkiye’yi yaratacağız! 11.Olağan Kurultayımızla birlikte Türkiye’ye ve Türk milletine yeni yol haritamızı ortaya koyacağız.

Örselenmiş ve yok edilmeye çalışılan demokratik, lâik Cumhuriyetin temel taşlarını yeniden yerli yerine oturtacağız, Atatürk’ün bize emaneti olan Türkiye Cumhuriyetini mutlu, müreffeh bir toplum yapısıyla birlikte sonsuza kadar yaşatmak üzere verdiğimiz sözü tutacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, Kocaeli İl Kongremizin partimize ve ülkemize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum..

Bugüne kadar görev yapan tüm arkadaşlarımıza emeklerinden ve özverilerinden dolayı teşekkür ediyorum, yeni seçilecek arkadaşlarımıza da çalışmalarında üstün başarılar temenni ediyor, hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.