Anksiyete Fazla Çalışmanıza mı Neden Oluyor?

Pek çok başarılı insan kaygı yaşamaktadır ve karmaşık travmalardan kurtulmuşlardır.

Kaygılı pek çok hasta çok dikkatli ve mükemmeliyetçidir. Bu özellikleri kendi kişiliklerinin bir parçası olarak gördüklerinden uzun bir süre boyunca tedavi arayışında olmayabilirler. Bunun nedeni kısmen gösterdikleri çabanın, aşırı çalışmaya değer veren bir kültürde bağımlılıktan çok kendini işe adama olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır.

Yüksek başarıya sahip kişiler, rahatlamanın nasıl bir his olduğunu unutur ve sakinlik hissinin pasif olmaya denk olmasından korkar. Bu kişilerin kaygıları bir amaca hizmet eder ve onları çok çalışmaya ya da son teslim tarihi için acele etmeye zorlar. Başarılarını bu olmadan sürdüremeyeceklerinden endişe ederler.

Kaygılı olan sinir sistemi reaktiftir; bu “aşırı alarm” durumu bir noktada koruyucu görev görür. Yüksek başarıya sahip pek çok kişi travma atlatmış kişilerdir. Başkalarına yardım etmekle ilgili mesleklerde çalışmaya yönelirler ve sürekli, dolaylı yoldan yeni travmalara maruz kalırlar, bu da tükenmişliğe zemin hazırlar.

Travma, büyük bir olay ya da birtakım küçük olaylar olabilir

Travma, savaş ya da doğal afet gibi büyük bir olay olabileceği gibi küçük, ancak yıkıcı birtakım olaylar olabilir. Bu küçük olaylar birikir ve başa çıkma kapasitemizi aşar. Travma bilgili terapistler, bir olayın şiddetli ya da kalıcı bir etkiye sahip olması için yaşamı veya vücut bütünlüğünü tehdit etmesinin gerekli olmadığını kabul etmektedir.

Klinik tedavi uzmanları, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı kitabı DSM-5’e göre, Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanısı gerektiren olayları belirtmek için “büyük T” terimini kullanmaktadır. “Küçük t” ise aile içi çatışma, yasal sorunlar, ekonomik zorluklar ya da boşanma gibi diğer olayları temsil etmektedir.

Bunlar kişisel deneyimler, birbirinden farklı koşullar ve kişinin sinir sistemi tepkisini şekillendiren kişilik özellikleri olduğundan dolayı, büyük T’nin ya da küçük t’nin neler olduklarını tartışmaya gerek yoktur.

Anksiyete, karmaşık travması olan hastalarda belli bir amaca hizmet eder

Anksiyete, karmaşık travması olan hastalarda belli bir amaca hizmet eder
Anksiyete, karmaşık travması olan hastalarda belli bir amaca hizmet eder

“Savaş ya da kaç” modu; (kontolü ele geçirmek için aşırı mükemmeliyetçi bir hal içine girmekten tutun, bedenden tamamen kopup uzaklaşmaya varan geniş bir aralıkta yer alır.). Karmaşık travması olan hastalar, travma sırasında ve sonrasında durumla başa çıkmalarına yardımcı olacak kaçınma davranışları ve güvenlik kontrolleriyle uğraşmaktadır.

Beden güvenli bir yere geldikten sonra sinir sistemi aşırı alarm durumunda kalır. Bu uyarılmış durumu kontrol etmenin ve kontrolü sağlamanın yolu, iş yapmak haline gelir. Başarı sarhoş edicidir. Çocuklukta karşılanmamış ihtiyaçlardan geriye kalmış olabilecek kırılgan öz saygı için bir destek görevi görür.

Beynin korku merkezi amigdaladır

Beynin haritasını basit bir şekilde çizecek olsaydık, buna iki yol çizmekle başlardık; yukarıdan geçen bir yol ve aşağıdan geçen bir yol. Yukarıdan geçen yol, dünyayı anlamlandırmak ya da planlamak içindir ve ön lob ile olan bağlantılardan oluşur. Aşağıdan geçen yol ise otomatik ve duygusal düşünceler için vardır ve beynin korku merkezi olan amigdala denilen yapıyı içermektedir.

Amigdala, duygusal beyni oluşturan bir grup beyin yapısı olan limbik sistemin bir parçasıdır ve beynin derinliklerinde yer alır. Amigdalayı, tıpkı bir yangındaki duman dedektörü gibi düşünebilirsiniz. Bizim kötü bir duygusal duruma girdiğimizi algılayıp, bizi bundan kurtarmak için beyindeki bazı kimyasal alarmları devreye sokar.

“Savaş ya da kaç” tepkisi, amigdalanın hipotalamusta bulunan hücrelerle iletişime geçmesi  ve endokrin sistemini hormon salınımı için uyarmasıyla ortaya çıkar.. Hipotalamus, sinir sistemimizden endokrin sistemimize olan bağlantıdır ve termostatımızı, strese tepki olarak etkin bir şekilde çalıştırmaktadır. Ön loblarımız duygusal beynimizi frenleyebilir, ancak bunu sadece neler gerçekleştiğini fark etmeleri durumunda yapabilirler.

İfade edici dil için ön loblara ihtiyacımız vardır. Bu nedenle beynin stres merkezleri kontrolü ele geçirdiği zaman yukarıdaki yol devre dışı kalır. Bu yüzden aşırı stres ya da duygu durumlarında düşüncelerimizi kelimelere dökmekte zorlanırız. Sinirlerimizin gerildiğinin ve çok fazla çalıştığımızın farkında oluruz, ancak bunun neden gerçekleştiğini açıklamakta zorlanırız ve bu durumu durduramayız.

Farkındalık teknikleri, stres tepkisini sıfırlamaktadır

stres tepkisi
stres tepkisi

Farkındalık teknikleri, zihin-beden farkındalığını geliştirse de beynimizde bulunan yukarıdaki yol, dünyayı anlamlandırmamıza yardımcı olacak davranışlara tutunur. Zihnimiz, bizi güvende tutan stres tepkisini sıfırlamaya yardımcı olan stratejilere direnebilir.

Nefes alma, meditasyon ve yogadaki bilinçli hareketler amigdalaya güvende olduğunuza dair güvence verir ve beyni, şu anda yaşaması için eğitir. Yeniden programlanmış amigdala stres işaretlerini hala kaydetmeye devam etse de, hipotalamusun stres hormonlarını salmasını tetiklemek için bekleyebilir.

Farkındalık uygulamaları, beynin sürekli olarak yangın alarmını çalmadan çalışması için yol geliştirmesine yardımcı olur. Prefrontal korteks (PFK), frontal lobların karar verme kısmıdır ve karmaşık davranışları planlamaktan sorumludur. PFK’nin şeritlerinden bir tanesi (medial PFK), üçüncü ya da ortadan geçen yolu oluşturmak için insula adı verilen yapı ile birlikte çalışır.

Bu orta yol bir gözetleme kulesidir ve farkındalık uygulamaları yoluyla PFK ve insula yolunu geliştirmek, aynı anda fiziksel ve duygusal durumlarımızın farkındalığını arttırır. Farkındalık uygulamasıyla, stres yaşayan bir kişi acı ve duygularıyla  tepki vermeden kalabilir- stres hormonu dalgalanması olmaz ve aşırı analize veya fazla çalışmaya gerek yoktur.

Son Olarak

İstememenize rağmen çok fazla çalıştığınızı düşünüyorsanız, bedeninizle yeniden bağlantı kurmanızın ve amigdalanızı sakinleştirmenizin zamanı gelmiş demektir. Bu yeniden programlamayı pek çok şekilde yapabilirsiniz. Yazma alıştırmaları, sanat, müzik ve dansın korku ve travmaya eşlik eden “sessizliğin üstesinden gelme” durumuna büyük fayda sağladığı bilinmektedir.

Yürüyüş yapmak için işinize biraz ara vermek ya da müzik dinleyerek hareket etmek, kaygınızla başa çıkmanıza ve üretkenliğinizi arttırmanıza yardımcı olur. Bedeninizde ve işyerinizde anda kalmayı başardığınızda, yangını söndürmek için koşuşturmak yerine odaklanmayı başarabilirsiniz.