AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTERLER MECLİSİ’NİN TÜRKİYE KARARI

Kuruluş amacı hukukun üstünlüğünü savunmak, insan hakları, demokrasiyi desteklemek olarak tanımlanabilecek 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) günümüzde 47 üyesi vardır. Türkiye kurucu üyeler arasındadır. Her bir üye ülkenin, nüfusu oranında temsil edildiği AKPM’nin toplam 324 Milletvekili bulunmaktadır. AKPM’ye üye diğer ülke temsilcilerinin yanında Türkiye temsilcileri partilerinin çoğunluk sayılarına göre şöyledir: Bu milletvekilleri içerisinde AKP’den 10, CHP’den 5, HDP’ten 2 ve MHP’den 1 vekil bulunmaktadır. AKPM’deki milletvekilleri kısaca AKPM kuruluş amaçları doğrultusunda üye ülkelerdeki demokratik süreçleri, insan haklarının zedelenip zedelenmediği, yargının herhangi bir baskı, yönlendirme ve etkileme, algı oluşturma gibi etmenlerden bağımsız çalıştığı, insanların düşünce ve görüşlerini ifade etmede, sözel, görsel ya da basılı medyada yayma ve yayınlamada özgür olup olmadıkları gibi konulardaki uygulamaları denetler. Yine bu çerçevede olmak üzere üye ülkelerde yapılan seçimlerin baskısız, korkusuz, çekincesiz özde özgür koşullarda ve ortamda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği konularını bünyesindeki milletvekillerini gözlemci ve denetçiler olarak yapılacak seçimlerde görevlendirir. AKPM amaçları bağlamında görülebilecek bir aksaklık durumunda ilgili üye ülke uyarılabildiği gibi doğrudan bir denetlemeye de tabi tutulabilir. AKPM görev ve sorumluluğu bağlamında Türkiye hükümeti ve özünde de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) uygulamalarının denetime alındığı belirtilmektedir. Neden ve niçinlerine fazlaca dikkat etmeden Avrupa’dan bakıldığında Türkiye manzarası yakın geçmişimiz dâhil pek de güzel görünmemektedir. Buna neden olarak ülkede tutuklu çok sayıda gazeteci ve milletvekili bulunması gösterilmektedir. Avrupalılar buradan kestirme olarak “basın özgürlüğünün kısıtlanmış olması ve hukukun üstünlüğünün çiğnenmesi ve yargının hükümetin kontrolünde olması” şeklinde iki sonuç çıkarmaktadır. Buna ek olarak; birkaç kez uzatılan olağanüstü hal (OHAL) bağlamında ise “demokratik kurumların işleyişinin büyük ölçüde bozulduğu” da ileri sürülerek Türkiye siyasi denetime alınmıştır. AKPM kararı bağlamında Avrupa’da daha doğrusu Avrupa kamuoyundaki konumumuzu belirlemek için Türkiye ile birlikte siyasi denetim sürecinde olan Moldovya, Rusya Federasyonu, Sırbistan ve Ukrayna gibi ülkelerin belirtilmesi önem arz etmektedir. Haksız bir şekilde ve gerçeklerle bağdaşmayan bu durum ne yazık ki söz konusu ülkelerden demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları bakımından çok daha ileri ve iyi durumda olan Türkiye Avrupa normlarına ulaşamamış ülkeler içerisinde bulunduğu görüntüsü verilmeye çalışılmaktadır. Konuya ilişkin yapılan yorumlarda bu açıkça görülmektedir. Örneğin Hürriyet Gazetesinin Brüksel temsilcisi Güven Özalp, CNN Türk televizyonunun canlı yayınında şunları söylemiştir: “Hazırlanan raporlar, daha önce yapılan açıklamalar buna işaret ediyordu” yorumunun ardından “Brüksel’de Türk demokrasisinin küme düştüğü yorumları yapılıyor” demiştir. Türkiye’nin Avrupa’da böyle görülmesi ve değerlendirilmesi insanı gerçekten acıtıyor. AKPM’nin kurucu üyelerden biri olan ülkemizin bu durumdan hızla çıkartılması için hep birlikte uğraş vermemiz gerekmektedir. Bizleri manen acıtan bu karar aslında madden de acıtacak duruma işaret etmektedir. TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü ve AB Temsilcisi Bahadır Kelağası yine aynı yayın organına yaptığı açıklamada “Bu kararı bekliyorduk. Ön tartışmalar, ön değerlendirmeler bu yöndeydi”… sözlerinden sonra “Ekonomi, demokrasi ve kalkınma açısından bunun yararlarını görmüştük. Bu statüden mahrum kalmak, saygın bir Avrupa ülkesi konumundan mahrum kalmak ekonomik olarak zarar verecektir” şeklinde değerlendirme yapmış ve Türkiye’de OHAL’in uzatılmasının eleştiri konusu olduğunu belirtmiştir. AKPM karının ardından Türkiye’den tepkiler dile getirilmeye başlandı. İlk tepkiyi AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı gösterdi ve “Bu karar kesinlikle yanlış, haksız, hasmane bir karardır. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne ilişkin hususlar gerekçe gösteriliyor. Türkiye son derece ilerleme sağlamış bir ülkedir. Hukuk devleti olma konusunda eksiklikler olabilir, ama bu hasmane bir tavır. Türkiye’yi tanımamaktan kaynaklanan bir süreç. Bu ülkede darbe girişimi yaşandığında, o gün bu ülkeler Türkiye’nin yanında olmadılar. Bekleyelim bakalım ne olacak dediler. Terör örgütlerine karşı devlet harekete geçmiş, bu her devletin yapması gereken bir şey. Darbe girişiminin ardından OHAL’e girilmiş. KHK’larla bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu doğrultuda yargılamalar yapılıyor. Şimdi bunları gerekçe göstererek böyle bir karar alınması kesinlikle nesnel olmayan, kesinlikle hasmane anlayışın kararıdır” değerlendirmesinde bulundu. Bir diğer açıklama Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Bülent Gedikli’den geldi. O da, “Bu bir siyasi operasyondur. Asıl denetime ihtiyacı olan AB ülkeleri” şeklinde görüşünü belirtti. Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı kapsamlı açıklamasında AKPM kararına sert tepki gösterdi ve kararı “Bütün Avrupa sistemine ve değerlerine tehlike oluşturan terör örgütlerine hizmet” edeceğinin altını çizen kararı, “Stratejik vizyondan yoksun basiretsiz bir tutum” olarak değerlendirip şiddetle kınadıklarına vurgu yaptı. Terörle mücadele içerisinde olan bir ülkeye karşı AKPM milletvekillerinin Avrupa’nın istikrar ve güvenliğine Türkiye’nin yaptığı katkıları hiçe sayarak vizyonsuz ve basiretsiz bir yol izlediklerini belirtti. Türkiye’nin siyasi denetime alınmasının AKPM’ye yakışmadığı belirtilen açıklamada ayrıca art niyetli grupların bir oyunu olduğu, popülist yaklaşıldığı, sığ bir siyasi operasyon olduğu belirtildi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, bu gelişme nedeniyle Türkiye’nin AKPM ile ilişkilerini gözden geçirme zorunda kalabileceği ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine bağlılığından ödün vermeden vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini geliştirmeye devam edeceğinin altı çizilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise yaptığı açıklamada “Bu siyasi bir operasyondur. Bunun gerekçelendirilebilir bir nedeni yoktur. Bu belirli çevrelerin yaptığı bir operasyondur” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKPM’nin denetleme kararı için “İstedikleri kadar böyle bir kararı almış olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır ve geçmiştir” dedi. Başbakan Binali Yıldırım konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu karar şunu gösteriyor: Son zamanlarda Avrupa’da İslamafobi, ırkçılık, Türkiye karşıtlığı gibi politikaların Avrupa Konseyi Parlamentosu’na yansımasıdır. Uluslararası kuruluşlar maalesef Avrupa’da yükselen bu ırkçılığın etkisinde kalarak böyle kararlar alıyorlar. Bunlar bölgesel ve küresel barış için faydalı kararlar değil. Açıkçası Türkiye olarak biz bu kararı tamamen siyasi olarak görüyoruz. Türkiye’nin gerçekleri ile örtüşmüyor, hiç kimse Türkiye gibi 15 Temmuz travmasını yaşamadı. Yaşamadıkları için Türkiye’de neler oldu? Türk halkı hangi badirelerden geçti ve buna karşı Türkiye’nin alması gereken tedbirler nelerdi? Bunları maalesef zahmet edip derinliğine inceleme fırsatı bulmadılar veya bu ihtiyacı duymadılar. Türkiye, alınan karar ne olursa olsun demokrasisini güçlendirmeye, ülkesinin ve milletinin refahını yükseltmeye ve güvenliğini korumaya devam edecek. Suriye’de, Irak’ta bulunan yurtlarından edilmiş çaresiz insanların derdine derman olmaya devam edecek. Türkiye bölgedeki barışın, güvenliğin teminatı olmaya devam edecek. Bir gün gelecek ki onlar da bu aldıkları kararın ne kadar yanlış olduğuna kanaat getirecekler ve tekrar gözden geçirecekler. Bunun doğuracağı sonuçlar var, o sonuçları da hükümet olarak değerlendirmemizi yapacağız. Atmamız gereken adımlara da karar vereceğiz. Avrupa Birliği genellikle Avrupa Konseyi Parlamentosu ile yakın çalışıyor, verdiği kararları da referans kabul ediyor. Önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği’ne bu kararın yansıması da görülecektir. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz son zamanlarda olabilecek en olumsuz düzeye erişmiş gözüküyor. Bunun gelmesiyle de çok fazla bir değişiklik olmaz. Avrupa Birliği’nden istediğimiz ve beklediğimiz şey çok açıktır: Türkiye konusunda kafa karışıklığını gidermeleri ve Avrupa’nın kendi gelecek vizyonunu gözden geçirmesi lazım. Avrupa bir Hristiyan birliği olarak yoluna devam mı edecek? Yoksa açılım yapıp Türkiye’yi de arasına alacak mı almayacak mı? Bu kararı önce kendi bünyelerinde vermeleri lazımdır. Net olarak bunu açıklamalarını bekliyoruz. Bazı ülkeler diyor, Türkiye Birliğe zinhar üye olamaz, bazısı işte bütün kriterler yerine gelirse bile biz bunu referanduma götürürüz ve kabul etmeyiz gibi açıklama yapan ülkeler var. O zaman biz de halkımıza, milletimize soracağız. Bu iş tek taraflı beyanlarla olmaz. Girecek olanın da kararı önemlidir. Bunların Türkiye konusundaki yaklaşımı tam üyelik konusundaki geldiğimiz konumu tam olarak ortaya çıkmadan şu anda konunun muhatabı biz değiliz. Konunun muhatabı Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği bu konuda duruşunu net olarak ortaya koyacak ondan sonra biz ne yapacağımıza karar vereceğiz” değerlendirmelerinde bulundu. Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik tarafından AKPM kararı bağlamında “Bu kararı karşılıklı iş birliği yürümez şeklinde değerlendiriyoruz. Beklentimiz şudur: Sayın Jagland’ın (Avrupa Konseyi Genel Sekreteri) yaklaşımına uygun bir şekilde doğru işbirliği mekanizmaları üretmeleridir. Yani Türkiye gibi güçlü bir demokrasi bu kadar terör örgütüyle mücadele ederken, bu kadar güçlü bir şekilde insan haklarına, bu kadar mülteci barındırarak sahip çıkarken, bu kurumlar demokrasiye, insan haklarına sahip çıkması gereken kurumlar ve bunlar politik kurumlar. Dolayısıyla bunların politik işbirliği üretmesi gerekir. Bunun yerine sadece bir think tank (düşünce  kurumu gibi dışlayıcı, ötekileştirici birtakım politikalar üretmeleri hiç kimsenin yararına olmaz. Şimdiye kadar yapılan nedir? Türkiye bu kadar zor koşullardan geçerken ve insani mükellefiyetler konusunda da üzerine düşeni bütün dünya seyrederken yerine getiren bir ülke iken Türkiye ile hiçbir dayanışma mekanizması üretilmemiştir. Bu kadar zor şartlarda özgürlük güvenlik dengesini bu kadar güçlü bir şekilde koyan bir ülkeye terörle mücadele konusunda güçlü bir dayanışma üretilmesi gerekirdi. En önemlisi de insan hakları konusunda bu kadar mülteci barındırarak bütün dünyanın yapamadığını yapan bir ülkeye çok daha yüksek bir sesle teşekkür edilmesi gerekirdi. Dolayısıyla şimdi yapılan şeyler bu zor koşullardan geçen ülkemize karşı sorumluluklarını yerine getirmek yerine dışlayıcı bir tutum sergilediklerini gösteriyor. Bu, Avrupa Konseyi için de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi için de tarihi bir hatadır” dedi. AKPM’nin kararı için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Haksızdır, temelsizdir, yok hükmündedir. Türkiye düşmanlığı iç politikada hayâsızca kullanılıyor” dedi ve OHAL nedeniyle Türkiye’nin eleştirilmesini densizlik olarak nitelendirdi. Bu karar için “Hiçbir şart altında kabul edilemez. Kararı şiddetle kınıyor ve reddediyoruz. Türkiye’yi dışlamanın Avrupa’ya ağır faturası olacak. Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi” konulu oturum sonrası alınan Türkiye’nin siyasi denetim sürecine dâhil edilmesine ilişkin karar; Avrupa’nın Türkiye’ye karşı iflah olmaz önyargılarının ve hastalıklı bakış açısının son bir tezahürü olmuştur. Siyasi düşünce ve hesaplarla alınan bu karar haksızdır, temelsizdir ve yok hükmündedir. Hiçbir şart altında kabul edilemez olan bu kararı şiddetle kınıyor ve reddediyoruz. Son dönemde yaşanan gelişmeler sonrası bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki Haçlı ruhu asırlar sonra hortlamış, Avrupa medeniyetinin bir hastalığı olan ırkçılık yeniden ayağa kalkmış, Türkiye düşmanlığı, Avrupa’nın temsil ettiği değerler sistemini için için kemiren habis bir kanser uru haline gelmiştir” saptamasında bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ise konuyla ilgili olarak, “Denetim süreci, Türkiye’nin demokratik karakterini kaybettiği yönünde bir algının sonucu olarak geliyor. Demokrasinin ve demokratik kurumların sağlıklı bir şekilde işleyişinin maalesef zedelendiği düşüncesinden dolayı böyle bir karar gündeme geldi. Umuyoruz Türkiye bu süreci en kısa sürede atlatır. OHAL bir an önce kaldırılır, Türkiye’de tekrar demokrasiye dönüş başlar. Biz Avrupa kurumlarını, bizim kurucusu olduğumuz uluslararası örgütlerin almış olduğu kararları ve eğilimleri tanımamak, onlara meydan okumak esasen bir yol değil. Türkiye uluslararası alanda iyice manevra alanını daraltmış durumda. Bizim ciddi uyarılarımız vardı, bunların dikkate alınmadığını görüyoruz” şeklinde görüş bildirdi. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de AKPM kararına ilişkin açıklamalarda bulunarak karar nedeniyle üzüntü duyduğunu, kararı soğukkanlılıkla değerlendirmek gerektiğini ve kapsamlı reform sürecine geçilmeli yönünde beyanda bulundu. Azerbaycanlı vekil Paşayeva Azerbaycan Meclisi’ndeki konuşmasında “Azerbaycan olarak kardeş Türkiye’ye karşı alınan bu kararı kınıyoruz. Azerbaycan çifte standartları ile sık sık boğuşan bir ülke, ne yazık ki, Avrupa terörle mücadelede, işgalcilere karşı mücadelede hiçbir zaman Azerbaycan’a destek vermedi ve bugün de terörle mücadele eden Türkiye’ye destek vermiyor, tam aksine terörle mücadele eden Türkiye’ye karşı haksız kararlar alıyor” ifadelerini kullandı. Türkiye sözel tepkilerin yanında yaptırım bağlamında olan adımları da atma yönünü seçti. Bu çerçevede Almanya Hıristiyan Sosyal Birliği milletvekili Bernd Fabritius’un Türkiye’ye yapacağı ziyareti Türkiye hükümetince iptal edildi. Türkiye’den ister ılımlı ister sert tepkiler verilsin AKPM’nin aldığı bu kararı değiştirmeyeceği ortadadır. Kararın tanınıp tanınmaması konusunun ne denli etkili olacağı şüphelidir. Asıl olan denetim sürecindeki Türkiye’nin yıllarca süren sırtındaki kamburlardan artık uzaklaşma ve kurtulma yoluna girmesidir. Bunu salt AB ve diğer ülkeler ve AKPM istiyor diye değil kendi halkının refah ve huzurunu sağlamak için uluslararası işbirliği, demokrasi, insan hakları ve benzeri konularda gerekli adımları atmasıdır. Bu çerçevede, son yıllarda komşu ülkelerle bozulmuş olan ilişkilerini de gözden geçirerek gerginlik odağı oluşturacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. Son olarak, AKPM’nin Türkiye’yi 13 yıl sonra yeniden 45’e karşı 113 oyla siyasi denetime aldığı kararı uzantısında AB’ye üyelik görüşmelerinin askıya alınabilme olasılığını dikkate alan Batı Almanya Radyosu İnternet Haberlerinde “Türkiye tehlikeli bir dönemeçte durmaktadır” demiştir. Bu algının giderilmesi Türkiye için kısa ve uzun vadede zarardan çok yararlı olacaktır