28.11.2006 tarih ve 5558 Sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılıncaya kadar avukatlık mesleğine kabul edilmek için avukatlık sınavını başarmış olmak gerekiyordu. Ancak mesleğinin geleceğini önemseyen bütün avukatların hala içine sindiremediği 5558 sayılı kanun sayesinde geçen 3 yıllık süreçte mesleğine yaklaşık 12.000 avukat daha katıldı. 25.000 hukuk fakültesi öğrencisi de aramıza katılmak üzere. Sınav yasal değişiklikle iptal edilmeden önce Türkiye Barolar Birliği ve ÖSYM yapılacak sınava dair bütün hazırlıkları tamamlamıştı.
Sınavla staj bitim belgesi sahibi avukat adaylarının, meslek kuralları bilgisi ile hukuk öğrenimi ve avukatlık stajı süresince öğrendikleri hukuk ilkelerini ve yürürlükteki hukuk kurallarını somut olaylara uygulayabilme yeterliliğini değerlendirmek amaçlanıyordu. Ancak geçen süreye sağmen yeni düzenleme yapılmaması nedeniyle anlamını yitiren Avukatlık Sınav Yönetmeliği’nin 09.06.2009 tarihinde yürürlükten kaldırılması gerekmişti.
Anayasa Mahkemesi tarihi bir karara imza atarak 15.10.2009 tarihli kararıyla 5558 sayılı yasayı iptal etti. İptal edilen yasanın 1. maddesi, 19.3.1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Avukatlık sınavını başarmış olanlar veya” ibaresi, 28 inci, 29 uncu, 30 uncu, 31 inci maddeleri, 121 inci maddesinin birinci fıkrasının (20) numaralı bendi, geçici 17 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve sınav” ibaresi ve geçici 20 nci maddesinin ikinci fıkrası ile 2/5/2001 tarihli ve 4667 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır biçimindeydi. 3 maddelik kanunun 2. maddesi yürürlük, 3. maddesi ise yürütme ile ilgiliydi. Anayasa Mahkemesinin kısa kararı şöyledir:
5 | 2007/16 İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, Samsun Milletvekili Haluk KOÇ ile birlikte 122 milletvekili |
28.11.2006 günlü, 5558 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemi. |
Esas |
– 5558 sayılı Yasa’nın;
1- 1. maddesinin İPTALİNE, 2 – 2. ve 3. maddelerinin de 2949 sayılı Yasa’nın 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE, – Yürürlüğü durdurma isteminin REDDİNE. |
Anayasa Mahkemesi’nin kararı İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, Samsun Milletvekili Haluk KOÇ ile birlikte 122 milletvekilinin yaptığı iptal başvuru üzerine verdiği karar, gerekçeli kararın yazılması ve Resmi Gazete’de yayınlanması ile birlikte yürürlüğe girecek. Bir yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi durumunda, bu yasanın yürürlükten kaldırdığı veya değiştirdiği yasanın kendiliğinden yürürlüğe girip girmeyeceği hususunda mevzuatımızda bir hüküm bulunmamaktadır. Uygulamada kanun koyucu tarafından, iptal kararının gerekçelerine uygun olarak yeniden yasal düzenleme yapılması söz konusudur. Doktrinde böyle bir düzenleme yapılmazsa daha önce usulüne uygun olarak yürürlükte olan düzenlemenin tekrar yürürlüğe girmeyeceğine dair görüşler mevcuttur. Konu hakkındaki yüksek yargı kararlarına gelindiğinde; iptal edilen bir yasanın yürürlükten kaldırdığı veya değiştirdiği hükümlerin iptal kararı üzerine tekrar yürürlüğe girmeyeceği yönünde Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve AYİM kararları bulunmaktadır (konu hakkındaki ayrıntılı makaleye buradan ulaşabilirsiniz). Bu nedenle yasanın ilgili hükümlerinin iptal edilmesi tek başına avukatlık sınavının önünü açmamaktadır.
İptal kararının duyulması ile birlikte hukuk fakültesi öğrencileri ve stajyer avukatlar arasında sınavın yapılmasından önceki dönemde yaşanan tartışmalara geri dönüldü. Yakınmalar, kızgınlıklar gözlenmekte. Ancak sınav aleyhine ileri sürülen düşüncelerin tamamının mevcut statüko gereği rahatça mesleğe dahil olma kolaylığından mahrum olmanın bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Geçen zamanda avukatlık mesleğine kontrolsüz girişlerin yarattığı sorunlar avukatlar tarafından daha sert bir şekilde hissedilmeye başlamış, avukatların yaşamları ve çalışma şartları her geçen gün zorlaşmıştır. Sınavın yürürlükten kaldırıldığı döneme göre avukatlar daha büyük oranda sınav yapılmasının taraftarı olmuşlardır. Avukatlık sınavının gerekliliğinini kabul ederek, mesleğe sınavsız kabulün yapıldığı iki dünya ülkesinden (Arjantin, Türkiye) birisi olmaktan kurtulmamız gerekiyor. Ayrıca avukatlık sınavının meslekte piyasalaşmaya neden olacağı şeklindeki söylemin akılcı temelleri yoktur. Çünkü avukatlık muğlak kamu hizmeti tanımı altında icra edilen bir serbest meslektir…
Yukarıdakilere ek olarak yakın gelecekte, baroların Japonya ve ABD’ de olduğu gibi her yıl kabul edecekleri üye sayısını belirleme yetkisine kavuşması, yaş ve tecrübeye bakılmaksızın mesleki düzenli eğitimin zorunlu kılınması ve Almanya’da olduğu gibi uzman avukatlık kurumunun mevzuatımıza kazandırılması sağlanmalıdır. Böylece Türk avukatların mesleki kalitesi istenen standartlara yükseltilebilecektir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesi şu şekildedir:
Dava dilekçesinde, sınavla baroların bağımsızlığı ve avukatlık mesleğinin hak ettiği saygınlığa kavuşturulmasının amaçlandığı, avukatlık mesleğinin de hâkimlik ve savcılık mesleği gibi kamu hizmeti niteliğinde özel bir meslek olduğu ve gerekli donanım, bilgi ve kaliteye ulaşmış kişilerden olması gerektiği, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmanın hukukun uygulanması ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasında yaşamsal bir önem ve değere sahip bulunduğu, sınavın Türkiye Barolar Birliği ve baroların muhalefetine rağmen kaldırıldığı, kamusal yanı ağır basan avukatlıkta sınavın kaldırılmasında kamu yararının gözetilmediği, sav, savunma ve yargılamayı yapanların adaletin gerçekleşmesi yönünden aynı hukuksal durumda olduklarından mesleğe kabullerinde de eşit işleme tabi tutulmaları gerektiği, bu nedenlerle avukatlık sınavının kaldırılmasının Anayasa’nın 2., 10. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Yasa’nın 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa’ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Taleple bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, kuralın Anayasa’nın 36. maddesi yönünden de incelemesi uygun görülmüştür.
Avukatlık mesleğinin nitelikleri ve önemi, bir kamu hizmeti olduğu, avukatın yargılama süreci içinde adaletin bulunup ortaya çıkarılmasında görev aldığı, kamu yararını koruduğu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun genel gerekçesinde belirtilmiştir. Yasa’nın 1. ve 2. maddelerinde avukatlığın kamusal yönü ağır basan bir meslek olduğu vurgulanmıştır. Bilgi ve deneyimlerini öncelikle adalet hizmetine vererek, adalete ve hakkaniyete uygun çözümler için hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargı organlarıyla yetkili kurul ve kurumlara yardımı görev bilen avukatın, hukuk devletinin yargı düzeni içindeki yeri özellik taşımaktadır.
Anayasa’nın 135. maddesi ile birlikte Avukatlık Kanunu’nun Barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne yüklediği görevler, tanıdığı hak ve yetkilerle bu kuruluşların toplum ve devlet yaşamı için gözardı edilmeyecek önemleri de düşünülürse, avukatların genel niteliklerine verilen değer kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Her serbest mesleğin kendine özgü yanları, birbirinden ayrılıkları bulunduğu gibi uzmanlık alanlarının farklılığı, farklı uygulamaları doğal, hattâ zorunlu kılar. Avukatların, savunma görevini üstlenmeleri ve adaletin gerçekleşmesine katkıları, mesleğin özelliği sayılmakta ve kimi kısıtlamalara bağlı tutulmalarının haklı nedenlerini oluşturmaktadır. Avukatlık mesleğini seçenlerin, avukatlık adına uygun biçimde görevlerinin gereklerini özenle yerine getirmeleri, avukatlık unvanından ayrı düşünülemeyecek saygı ve güveni koruyup güçlendirmenin başta gelen koşullarından biridir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yasaların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir. Önceki kuralların, yeni yasayla değiştirilmesi ya da tümüyle yürürlükten kaldırılması hukukun doğal karşıladığı, genel ilkelere uygun bulduğu bir düzenleme biçimidir. Yeni kural, eski kuralı yürürlükten kaldırabilir. Bu tür düzenlemeler, yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olan bir yasama işlemidir. Tıpkı, yürürlüğe giren yasalar gibi, yürürlükten kaldırılan kurallar da yasama tasarrufudur ve yasa koyucu bu yetkisini kullanırken Anayasa’ya bağlı kalmak durumundadır.
Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan “bağımsız yargı”, yargının olmazsa olmaz koşulu olan “savunma” ile birlikte anlam kazanır. Savunma, “sav-savunma-karar” üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir. Avukatlığın önemi ve özelliği nedeniyle bu mesleğe girişin kimi koşul ve kayıtlamalara bağlı kılınması, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir.
Avukatın seçkinliği ve üstün nitelikler taşıması, hem kamunun hem de yargının beklediği bir husus olup, bunun sağlanmasında mesleğin gelişmesine katkı kadar mesleğe seçilme de önem kazanır. Sadece temel hukuki konularda eğitilmiş olmak, bir mesleği yürütmek için yeterli olamaz. Mesleki açıdan yetkinlik, stajyerlik gibi özel eğitimlerin yanı sıra mesleğe girişte seçme ya da elemeyi de içerir.
Yasa koyucu tarafından sınavın getirilmesindeki, savunma hakkı ve adil yargılamaya, adaletin gerçekleşmesine ve avukatlık mesleğinin niteliğine dayalı kamu yararının, sınavın kaldırıldığı tarihte de geçerliliğini koruyup korumadığının saptanması, sınavın getirildiği zamandaki koşullar, kaldırılma zamanında değişmemiş ya da ortadan kalkmamış, hatta avukatlık mesleğinin niteliği yönünden çok daha önemli hale gelmişse bunun da değerlendirilmesi gerekir.
Öte yandan, Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Yargının kurucu unsurlarından olan, bağımsız, serbestçe temsil eden, hukuksal ilişkilerin düzenlenmesinde, her türlü hukuksal sorun ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinde ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında temel görev üstlenen avukat, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının da önemli bir unsurudur. Güçlü ve bağımsız savunma mesleği; hukukun üstünlüğünün, hukuksal uzlaşmanın, adil yargılanma duygusunun ve toplumsal barışın güvencesi olup bu değerler, mesleğinde yetkin bağımsız savunucularla teminat altına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden yasalaştığı anlaşılan dava konusu kural Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
2007 . 16 Esas 2009 . 147 Karar ve 15.10.2009 Tarihli Anayasa Mahkemesi İptal Kararı Metni
Avukatlık Sınavı uygulamasıyla ilgili olarak Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılan açıklama: