AYDIN SORUMLULUĞU VE BOĞAZİÇİ

Orhan Veli sevda acısı ile

İstanbul’da Boğaziçi’nde

Urumeli Hisarı’na oturup bir türkü tutturmuş iken ve tarifsiz kederler içindeyken, zaman ise Anadolu Hisarı Kalesi ve Rumeli Hisarı Kalesi gibi sessiz ve sakin tanıklığını sürdürmekteydi.

Düşmanları gözetleyip kollamak için konumlandırılmış olan Boğaziçi’nin kaleleri, bugün çalkantılı ve gerilimli bir akışa tanıklık etmekteler.

Boğazla özdeşleşen üniversitede neler oldu? Oluyor?

Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin, evrensel boyutta bilim üreten kurumlar olunabilmesi için bilimsel ve idari özerklikten yana taleplerini Cumhurbaşkanı’nın Boğaziçi’ne atadığı rektör üzerinden başlattığı protesto gösterileri ile devam eden gerilimli günler. Üniversite camiasının taleplerini duyurma yollarından biri olan protesto eylemi vandallık oluşturmadıkları ve provokatörleri içinde barındırmadıkları sürece doğaldır.

Ne var ki zamana tanıklık eden benim gibilerin hafızasına takılan bazı olaylar, karşı çıkışların ya da razı oluşların değişkenliğinin nedenini de düşündürtüyor.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Boğaziçi’ne (bugün olduğu gibi) rektör atamasını yapıyor. Bu atama ile 2012-2016 yılları arasında rektör olarak görevde bulunan Prof. Gülay Barbarosoğlu, rektör yardımcısı ve bir danışmanları ile birlikte Tarabya Köşk’ünde Gül’ü ziyarete gidiyorlar. Sorun ve protesto yok.

Rektörün döneminde üniversitenin ev sahipliği yaptığı etkinliklerden bazıları ister istemez hafızada tazeleniyor.

Neydi bunlar?

Ocak 2013’de Türkiye ve Oluşan Dünya Düzeni konulu konferans. Konuşmacı Noam Chomsky diye bir düşünürmüş. İyi mi kötü mü düşündüğüne konferans değil, bir cümle de yetiyor aslında. PKK ile görüşme sürecinin bazı olumsuzluklara rağmen devam etmesinin memnuniyet verici olduğunu belirten bu zat, Osmanlı modelinin Ortadoğu’da çözüm için bir örnek olduğunu savunmuş.

Bir başka etkinlik: Nisan 2015’de UCLA ve Tarih Vakfı tarafından Türk ve yabancı konuşmacılarla gerçekleştirilen, ‘soykırımın 100.yılında psikoloji, yüzleşme ve toplumsal adalet’ ismiyle duyurulan konferansın adı, güvenlik endişesi ile soykırım yerine ‘konuşulamayanın’ şeklinde değiştirilmiş.

Lütfetmişler!!! Tek taraflı suçlayıcı bir kurul gibi davranmak akademik çalışma tanımına uyuyor mu? Aydın olmanın sorumluluğu burada bitiyor mu?

Bir başka etkinlik: BÜ, Bilgi ve Sabancı Üniversiteleri işbirliği ile Kasım 2015’de düzenlenen konferansta, ‘yok edilen medeniyet, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminde gayrimüslim varlığı’ konuşuluyor.

Benzer çalışmalar daha sayılabilir. . Kısa keselim Aydın olsun. Ama ‘aydın’ olsun… Aydın’ın sorumluluğu önce ülkesinden yana olsun. Sırtını dönme eylemini – olur a bir daha olursa- yukarıdaki etkinliklere karşı da yapsın. Sırtını,  uluslararası alanda etki yaratmak üzere üniversitelerin, hele ki böylesi tanınmış üniversitelerin adını kullanmak için hesap kitap peşinde koşan birkaç konuşmacının reddi için de dönsün.

(*) 2005’de yapılması planlanıp duyurulan fakat gelen eleştiri ve tepkilerden dolayı Boğaziçi’nde iptal edilerek Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen konferans için TBMM’ de yapılan uzun bir eleştirinin bir kısmına bakalım:

“Konferansa Türkiye’nin görüşlerini savunacak ve açıklayacak hiçbir tarihçi ve uzman davet edilmemiştir. Bu durum, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen bu konferansın, tamamen Ermeni iddialarının propagandasını yapanların amaçlarına hizmet etmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ben buradan, Türkiye’deki üniversite rektörlerine de sesleniyorum. Boğaziçi Üniversitesinin bilimsellik kisvesi altında sadece bir tarafın görüşlerini yansıtacak bir konferans tertipleyerek, Türkiye’yi soykırımla suçlama amacını güden bir etkinlikte bulunmasını onaylıyor musunuz sayın rektörler? ”

Bu sözlerin sahibi Şükrü Elekdağ. Sorumluluğunu yerine getirmiş değil mi?

Eğitim öğretim kurumlarımızın bilimin ve gerçeğin ışığında, Atatürkçü ilkeler üzerinde ülkesinin gelişmesi için çalıştığı, siyasi çıkarlardan uzak, özgür demokratik ortamda yollarına devam etmesi dileği ile.

(*) TBMM Genel Kurul Tutanağı 22.Dönem 3. Yasama Yılı 101.Birleşim/24 Mayıs 2005