Belirsiz Alacak Davaları, İstinaf Parasal Başvuru Sınırına Tabi Değildir.

Belirsiz alacak davası,7251 sayılı hukuk muhakemeleri Kanunu’nun 107. Maddesi ile düzenlenmiş olup, davanın ikame edildiği anda alacağın veya dava değerinin belirlenmesinin objektif olarak imkânsız olduğu hallerde davacıya, hukuki ilişkiyi belirterek asgari bir bedel üzerinden belirsiz alacak davası açma imkânı tanınmıştır. Belirsiz alacak davasının açılması ile birlikte, daha sonra belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zamanaşımının kesilmesi ve asgari bir bedel üzerinden davanın ikame edilerek hak arama hürriyetinin sağlanması amaçlanmıştır.

UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR BAKIMINDAN

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107 maddesi, Hak arama hürriyetinin temini amacıyla öngörülmüş olmasına karşın kimi durumlarda ilk derece mahkemesince kurulan hüküm, istinaf başvurusu için belirlenmiş olan parasal sınırın altında kaldığından, davacının istinaf başvuru talebi reddedilmekte ve hak arama hürriyeti gözardı edilmektedir. Oysa ilk derece mahkemesince yapılan hesaplama ve değerlendirmelerin isabetsiz olduğu hallerde dava değeri belirlenmiş kabul edilemeyeceğinden, istinaf başvurusu için öngörülen parasal sınırın uygulanması mümkün değildir. Zira dava değerinin veya alacağın tam ve kesin olarak hesaplanması halinde ulaşılacak bedel belirsizliğini korumaktadır.

YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARI BAKIMINDAN

Nitekim, hak arama hürriyetini sınırlayıcı nitelikte olan bu yöndeki kararların hukuka ve kanunun amacına aykırı olduğu ve belirsiz alacak davalarının İstinaf Başvurusu Parasal Sınırına tabi olmadığı yüksek mahkemece de isabetli bir şekilde kabul edilmektedir.

yargıtay
T.C. Yargıtay Başkanlığı

T. C. YARGITAY 21. Hukuk Dairesi

Belirsiz alacak davasını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin gerekçesinde, birçok kez hak arama özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Yine alacaklının hukuki ilişkiyi, muhatabını ve talep edebileceği asgari tutarı bilmesine rağmen, “alacağın tamamını tam olarak” tespit edemeyecek durumda olması da davanın nedenleri arasında sayılmıştır. Bu itibarla belirsiz alacak davasıyla ilgili yoruma gidildiğinde, alacaklının hak arama özgürlüğünün değerlendirilmesi gerekir. Bunun aksine ilgili hükmün, alacaklının hakkına ulaşmasını kısıtlayan şekilde ele alınması doğru olmaz.

Dava konusu alacak karşı tarafın vereceği bilgi veya belgelerle belirlenecekse, alacak belirsiz kabul edilmelidir. Karşılaştırmalı hukukta geçerli olan bu kriter 107. maddenin 2. fıkrasının başlangıcında “karşı tarafın vereceği bilgi sonucu” yargılama sırasında belirlenme olarak kabul edilmiştir.

Belirsiz alacak davasını öngören hükümde biri sübjektif, diğer objektif iki unsur karşımıza çıkmaktadır. Alacağın veya dava değerinin belirlenmesini objektif olarak imkansız olması halinde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Örneğin iş kazası geçiren işçinin açacağı davada işveren ve işçinin karşılıklı kusur oranları, kusursuz sorumluluk olup olmadığı ve varsa kaçınılmazlık durumu ve maluliyet oranlarının dava açma aşamasında belirlenmesi imkânsızdır.

Sübjektif unsur ise alacaklının talep konusu miktarı belirlemesinin alacaklıdan beklenememesidir. İşçinin yasal hakları ödenmeksizin işten çıkarıldığı bir durumda masraflara ek olarak uzman hesap raporu aldırarak olası işçilik alacaklarını belirlemesi de hak arama özgürlüğü önünde engel olarak değerlendirilebilir. Talep sonucunun rakam olarak ifadesinin imkânsızlığı, davacının tam olarak miktarını bilmediği ve bu bilgisizliğini davalının sahasında bulunan vakıalardan kaynaklandığı durumlarda söz konusudur.

Somut uyuşmazlıkta,

davacı eşinin davalı işveren yanında 5510 sayılı kanun 4/1-a kapsamında iş makinası operatörü olarak iş makinası ile çalıştığı sırada rahatsızlanarak vefat ettiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline ilişkin belirsiz alacak davası açtığını belirttiği, iş kazası geçiren işçinin açacağı davada işveren ve işçinin karşılıklı kusur oranları, kusursuz sorumluluk olup olmadığı ve varsa kaçınılmazlık durumu ve maluliyet oranlarının dava açma aşamasında belirlenmesi imkânsız olduğu, alacağın veya dava değerinin belirlenmesini objektif olarak imkansız olduğundan dava belirsiz alacak davasıdır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesinin davacı vekilinin temyiz talebinin reddine dair 22.09.2017 tarihli ek kararın kaldırılmasına ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun istinaf kesinlik sınırı altında kalması nedeniyle kesin olarak reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.

Hukuki Yardım İçin Bize Ulaşın

Davalarınız hakkında detaylı analiz ve hukuki danışmanlık hizmeti almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz