Söyleşi: Dara Demiralp
beraberce Derneği , 23 Ekim- 2 Aralık tarihleri arasında lisans ve lisansüstü öğrencilerine yönelik “Mekân-Diyalog-Hatırlama” üst başlığıyla düzenlenmiş olduğu beraberce 1. Güz Akademisi sona erdi.
Farklı disiplinlerden çok sayıda kişinin katıldığı beraberce Güz Akademis i’nin son atölyesi beraberce Derneği direktörü Ayşe Öktem ’in “Otoriter Kişilik” başlıklı sunumu ve değerlendirmesinin ardndan beraberce Derneği ’nin Kadıköy Yeldeğirmeni’nde bulunan ofisinde bir kokteylle son buldu.
Beraber Haber olarak “ beraberalan” kapsamında gerçekleşen beraberce Güz Akademisi ’ne katılım sağlayan öğrencilerle söyleştik. Katılımcılar, beraberce Güz Akademisi ’nin 6 haftalık sürecini Beraber Haber ‘e değerlendirdi.
“GÜZ AKADEMİSİ DEMOKRATİK BİR TARTIŞMA VE KARŞILAŞMA ALANI YARATMAYI BAŞARDI”
Başak Gemici (Pittsburgh Üniversitesi, Sosyoloji DR): 2014 yılından beri ABD’deki Pittsburgh Üniversitesi’nde sosyoloji alanında doktora çalışmalarımı sürdürüyorum. İstanbul’da değişen gündelik hayat ve toplumsal cinsiyet rejimi üzerine olan doktora tezimin saha araştırması aşamasındayım. Bu üniversitede İdeolojiler ve Toplumsal Değişim, Gündelik Hayatın Sosyolojisi gibi dersler verirken küresel kriz ve değişim süreçlerinde uluslarötesi toplumsal hareket örgütlerinin yıllar içinde değişen ağlarını ve amaçlarını analiz eden bir araştırma projesinde çalışıyorum. Yüksek lisans tezimi Mamak ve Diyarbakır Cezaevleri’nde 1980-85 yıllarında kalan siyasi mahpusların hapishanelerdeki kolektif hareket deneyimleri üzerine tamamladım. 2013-2014 yıllarında Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)’nin çalışmalarında gönüllü olarak yer aldım. Hala hapishaneler alanında akademik çalışmalar yapmaya ve CİSST’e fırsat buldukça destek sunmaya da devam ediyorum.
beraberce Güz Akademisi’ne ilgilendiğim birçok konuyu bir araya toplayan bir seminerler dizisi sunduğu için katıldım. Mekân, toplumsal cinsiyet, emek, göç, hafıza ve sanat gibi alanları birbirleriyle ilişkilendirmek ve bunu başkalarıyla paylaşabilmek için katıldım.
beraberce Güz Akademisi gittikçe sessizleşen üniversiteler ve meydanlar arasında demokratik bir tartışma ve karşılaşma alanı yaratmayı başardı bence. Aynı oturumlarda konuşanların hem akademisyenler arasından hem de sivil toplum kuruluşları, sendika ve toplumsal hareket temsilcileri arasından seçilmesi katılımcıların da genellikle üniversite çevrelerinden olması kişisel çevrelere sıkışan tartışma alanlarımızı buluşturmuş oldu. Bu tartışmalar vesilesiyle daha önce sormadığım veya ötelediğim sorular üzerine düşünme fırsatı buldum. Türkiye’de sivil toplum finansal ve hukuk dışı araçlar kullanılarak küçültülürken bu tür bir buluşma, beraber düşünme ve tartışma ortamı açtıkları için organize edenlere, oturumları yürütenlere ve katılanlara teşekkür ediyorum.
“YÜZLEŞMEK, ANLAMAYA ÇALIŞMAK DEĞİŞİMİN ANAHTARIDIR”
Efruz Kaya (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi): İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Mülteci, göçmen ve LGBTİ+ hakları alanında çalışmalar yürütüyorum. Daha spesifik olaraksa Göçmen Dayanışma Derneği’nde bu iki alanın birleştiği mülteci LGBTİ+ alanında çalışıyorum.
İnsan hakları alanında verilen tüm mücadelelerin ortaklaştığı noktanın nihayetinde toplumsal barışa odaklanmak olduğunu ve tüm çabalarımızın bu yönde olduğunu düşünüyorum. Toplumsal barışa doğru ilerlediğimiz bu yolda ise hususiyetle atlamamamız gereken şeylerden birisi de hafıza çalışmalarıdır. Toplumsal hafıza yaşam pratiklerimizi, reflekslerimizi ve düşünme şekillerimizi belirleyen bir noktada duruyor. Onunla yüzleşmek, anlamaya çalışmak değişimin anahtarıdır diyebilirim. Tüm bu sebeplerden ötürü Beraberce Güz Akademisi’ne dahil oldum. İyi ki de oldum 🙂
İstanbul’un “O gün çok soğuktu.” denilen, yağmurunun, çamurunun, trafiğinin olduğu günlerde söyleşiler vardı. Hiçbirinde “Ya nerden katıldım ben buna!” demedim. Tüm iş yorgunluğuyla haldır haldır “Gecikmeyeyim.” diye koşturdum. Dolu dolu ve gayet verimli olduğunu söyleyebilirim. Hiçbir günü “Ya bugün de ne öğrendik ki?” diye geçirmedim. Çok güzel insanlarla tanışma fırsatım oldu. Önümüzdeki dönem toplumsal cinsiyet tartışmalarına daha fazla yer vereceklerini duydum. Sabırsızlıkla bekliyorum 🙂
“BU AKADEMİ, ÜNİVERSİTELERİN EN EKSİK YANINI GÖSTERDİ BİZE”
Neler yapıyorsunuz? Kendinizden bahseder misiniz?
Hürşah Utku Kaya (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyoloji YL): Bir mimar olarak sosyolojik araştırmalara yönelmemin sebebi hem kişisel merak hem de bu tartışmaları mimarlık mesleği ve eğitimine taşımak. Çünkü kentleri ve mekânları tasarlayan bizler mekânları ayırırken yalnızca fonksiyonel düşünen bir üretim mekanizmasına dönüşmüş durumdayız. Benim özellikle ilgilendiğim alanlar ise; kent suçları, kentsel rant, kent yaşantısı, kent planlama ve damgalanmış mekanlar üzerinden kurulan kimlikler.
Güz Akademisi’nin ilanını gördüğüm zaman hem üniversiteler dışında böyle tartışmalar yapılacak olması hem konu başlıkları, hem de anlatıcılar dikkatimi çekti. Akademi dışında da böyle tartışmalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne kadar çok değinirsek o kadar fazla öğreniyor ve besleniyoruz. O sebepten hem mekân ile ilgili tartışmalara olan ilgim hem de farklı açılardan önemli konular üzerinde tartışabilme imkânı beni heyecanlandırdı. Hem kendimi hem de bu tartışmaları besleyebileceğimi düşünerek başvuru yaptım.
Aslında 7 haftayı tek bir kalemde, geniş bir açıdan değerlendirmek çok zor. Çünkü farklı haftalar, farklı konuklar, farklı moderatörler, konular… Bunları aslında tek tek ele almak ve daha detaylı eleştirilerde bulunmak isterdim. Yine de birkaç başlık altında bunları değerlendirmeye çalışayım.
Öncelikle beni en çok mutlu eden şey benimle birlikte katılımcı olan arkadaşlarımın öğreticiliği oldu. Sunumlardan çok onların bakış açılarından daha fazla şey öğrendim. Cesaretleri ve farklı yanları için hepsine teşekkür etmem gerekiyor. Onlar sayesinde daha fazla gözüm var artık. Sanırım bu akademi, üniversitelerin en eksik yanını gösterdi bize. Bizim de fazla konuşmamız gerekiyormuş.
Bu konudaki bir eksiğimizin akademinin serbest vakitlerinin düşünülmemesi olduğunu söyleyebilirim, çünkü birbirimizle daha fazla serbest vakit geçirdiğimizde daha rahat konuşabildiğimizi gördük. Birbirimizi az da olsa tanıyacak, beraber çay içecek kadar vaktimiz olduğunda bile herkes daha rahat konuşabiliyor. Bunu sanırım gelecek akademilerde düşünebiliriz.
Konuklar ve konular hakkında bir birine daha içkin konu ve konuklar ile tartışmalar olursa sanki zamanın azlığına karşı daha kuvvetli bir önlem alınmış olabilir. Bazen zaman yetmediği için en çok merak edilen konu ve konuğa sorular yönelirken diğer konuk ve konu askıda kalabiliyor. Ayrıca hemen öncesinde kısa bir okuma ve bilgilendirme ile hazırlıklı gelirsek belki bizler de daha fazla katkı sağlayabiliriz.
Bunlar dışında bir tane de önerim var. Gelecek akademiyi tasarlarken imkanlar dâhilinde bir üretim mekanizması kurulabilir. Sonunda herkesin bir yazı yazdığı bir dergi/kitap basılabilir örneğin. Veya daha yaratıcı fikirler çıkabilir bu konuda. Eminim benden daha yaratıcı düşünecek ve yönlendirecek arkadaşlar vardır. Ayrıca akademi sonunda belki 2-3 günlük bir kamp düzenleyerek tek bir konu üzerinde bir çalışma da yapılabilir. Bu hem özel bir konunun farklı yönlerle tartışılması, katılımcılar tarafından 20 dakikalık sunumlarla günlük 5 (+-) kişinin anlattığı ve onların konuyu ele aldığı yerden tartışmalar yapılabilir. Böylece konuyu herkes farklı bir yerden tartıştırarak zengin bir ürün çıkarabilir. Bu sunumlar kişisel veya gruplar olarak da hazırlanabilir. Bunun bizleri daha iyi besleyeceğini düşünüyorum.
Bunların dışında 7 hafta boyunca hem keyifle hem de öğrenerek sizlerle ve katılımcılarla beraber olmak, beraberce organize edip vakit geçirmek çok değerliydi. Alternatif akademilerin ne kadar doğru olduğunun bir kanıtı gibiydi beraberce mekan ve güz akademisi. Şevk ve hasretle gelecek akademiyi bekliyoruz. Yaptığımız bütün eleştirileri olgunlukla karşılayıp, pozitif olarak dönüştürmeye çalıştığınız için, seçtiğiniz konuklar ve katılımcılar için, tartıştığımız konular, tanıştığımız arkadaşlarımız ve içtiğimiz çaylar için tekrar teşekkürler, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle.
“FARKLI DİSİPLİNLERDEN GELEN İNSANLARIN BİR ARADA OLMASI ÇOK ÖNEMLİ”
Irmak Tanış (Boğaziçi Üniversitesi, Modern Türkiye Tarihi YL): Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsünde yüksek lisans öğrencisiyim. Şu an yüksek lisansımın tez aşamasındayım, tezim de tarihi yarım adada bulunan ayakkabı sektörünün yoğun olarak barındığı Gedikpaşa semti ile ilgili. Bunun haricinde kente dair birçok alana ilgi duyuyorum.
Tezimde incelediğim Gedikpaşa semti yıllar içinde yoğunlukla gayrimüslimlerin yaşadığı bir mahalleyken ayakkabı imalatı ve toptancılığıyla değişmiş, ayakkabı üretimine yıllar boyu ev sahipliği yapmış, bugün barındırdığı imalathane sayıları azalsa da ayakkabı, deri ve yan ürünler toptancılığıyla hala ayakkabı sektörü için önemli bir merkez. Gedikpaşa’nın nasıl değiştiği ve bugün bu semtin nasıl varlığını sürdürdüğü ise araştırmanın temellerini oluşturuyor. Gedikpaşa da kendi içerisinde Güz Akademisi’nin ana başlıklarını oluşturan mekân, diyalog ve hatırlama üzerine birçok şey içeriyor. Bununla beraber ileride de kent ve hafıza üzerine çalışmak istiyorum. Hem tezim hem de ileriki çalışmalarım için bana çok faydalı olacağını düşündüğüm için de Güz Akademisi’ne katılmak istedim.
Katılımcıların ve konuşmacıların kattıklarıyla Güz Akademisinin çok verimli olduğunu düşünüyorum. Bu süreç içinde farklı disiplinlerden gelen insanların katılımcıların ve konuşmacıların bir arada olup mekân, diyalog ve hatırlama üzerine sorular sorması, cevaplar vermesi çok önemli ve kıymetliydi. Bu bakımdan bu farklı insanların verdiği farklı noktalarla beraber Güz Akademisi’nin benim için çok faydalı olduğunu düşünüyorum.
“BERABERCE GÜZ AKADEMİSİ’NİN İYİ BİR AKIL YÜRÜTME YOLU AÇTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Altuğ Sami İçilensu (İstanbul Üniversitesi, Gazetecilik DR): Akademisyen, yaşam boyu öğrenci, fotoğraf ve film sanatçısı, okur-yazar, düşünür ve düşündükçe eli, ayağı ve dahi aklı kaşınır, bunun sonunda hem çizer hem de bol bol gezer. Karınca ezmez, durduk yere kimseye küsmez. İçilensu, konar göçer bir kültürün zaman zaman konmayan, gezgin ruhu solmayan, merağı dolmayan bir bireyi. Askerlik hizmetini tamamlamış olsa da itfaiye hizmetini yapmış olmaya ya da böyle bir dünyayı kurmaya daha da çok önem veriyor. Kendini “sürekli bir göçmen” olarak tanımlayıp göçmen olmanın verdiği yabancılık ve ötekilik hissini, yollardayken, aslında evde olmanın tarifsiz hazzı ile takas ediyor.
Güz Akademisi’ne “göç” konusuna ilgili olduğum için katıldım. Bu merağın içerisinde başka kültürlere duyduğum ilgi ve alaka kadar “beraberce” ve huzur içerisinde yaşamaya karşı duyduğum özlem de var. Yollar, insanı kendi içinde yolculuğa çıkartan ve bilmediğiniz bir “ben”i keşfetmeye davet eden mekânlardır. Bu yolculuklar gönüllü olduğu gibi zaman zaman mecburiyet içerisinde de yer bulabilir. Mecburiyet hali, insanın bir zorlama içerisinde yolculuk etmesidir. Cebri ve zorlayıcıdır. Gönüllü yolculuklara benzemez. Gideni de geleni de zorlar. İşte bu hal içerisinde bir akademisyen ve gazeteci olarak ülkemizin göç ile ilişkisi her daim ilgimi çekmiştir. İnsan, bilmediği şeyden korkar ve çekinir. Bildiğine ise aşinadır, yuvadır o. Kuru hamasi söylemler peşinde olmayanların kurması gereken geleceği “beraberce” inşâ etmek önemli. Bir ülke aydınına düşen görev de budur.
Bu yedi haftalık zaman diliminde öncelikle sizlerle tanışmış olmaktan, benzer hayaller peşinde koşanlar olduğunu görmekten mutluluk duydum. Niyeyse bazı arkadaşların biraz geri durduğunu, son geceye kadar kendi korunaklı duvarları içerisinde kalmayı tercih ettiklerini de müşahede ettim. Elbette bir grubun kısıtlı bir zaman dilimi içinde kendini hemen bir Akdenizli kanı ve ruhu ile “kanka” pozisyonuna sokacağını beklemiyor hatta tersini de mantıkla yaklaşmak olarak görüyorum. Ne var ki sizin misafirperver ve sıcak yaklaşımlarınızın biraz daha yankı bulacağını beklemek de çok hayali bir beklenti olmamalı. “Beraberce” bir iş yapmak peşinde olanların birbirlerini biraz daha iyi tanıyor olması bilâkis bir gereklilik. Akademinin bu manada, yaptığı çalışmalar ve ilginç sunumlar ile bu konuda iyi bir akıl yürütme ve yorma yolunu açtığını, bu konuda iyi bir zemin sağlamış olduğunu düşünüyorum. Gelecekte yapılacak çalışmalara memnuniyetle katılmak, dernek bünyesinde çalışmalara devam etmek isterim. Tekrar emeğinize sağlık.