Bilgisayarın Kısa Tarihi

Herkese merhaba 🙂

Bu yazımda sizlere günümüzün en önemli cihazlarından birini anlatmayı istiyorum.

Nerdeyse her zaman elimizin altında olan ve hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayarın kısa bir tarihine göz atalım 🙂

Bu yazıyı yorumsal bir bakış açımla yazarken, “Geleceği Keşfedenler” kitabından yararlandığımı belirtmek isterim.

Öncelikle şu iki muhteşem sözü göz önüne alalım;

“Dünya tarihi büyük adamların biyografilerinden ibarettir”

Thomas Carlyle

Aslında büyük adam kavramı kişiden kişiye değişen bir kavram. Tesla, Bill Gates, Steve Jobs gibi insanlar bazı insanlara büyük insanlarmış gibi gelebilir. Burada anlatmak istenilen dünya tarihine damgasını vuran Alan Turing, Lovelace Kontresi Ada gibi insanlar.

“Bir profesör olarak tarihin kişilerden bağımsız güçlerle şekillendiğine inanmaya eğilimliyim. Ama pratiğe baktığımızda kişilerin yarattığı farkı görebiliyorsunuz.”

1970’lerde Ortadoğu’ya gidiş gelişlerinden birinde gazetecilere böyle demişti Henry Kissinger.

Buhar makinesi ile zekice tasarlanmış mekanizmaların birleştirilmesi sayesinde Sanayi Devrimi’nin doğması gibi, bilgisayar ve yaygınlaşan ağlar da dijital devrimi doğurdu. Böylece herkes yaratma, yayma ve her yerde bilgiye ulaşma imkanına kavuştu.

“Bazen yenilik bir zamanlama meselesidir. Büyük bir fikir, onu uygulayacak teknolojinin mevcut olduğu çok doğru bir anda gelir.”

Burada bir icadın hiçbir zaman tek seferde olmadığı, tarihten gelen birikimlerle olduğu unutulmamalıdır.

Peki bilgisayarı kim icat etti ?

Vannevar Bush MIT’de Diferansiyel Analiz Makinesi’nin yapımında rol oynayan bir isim.

“Röle ve Anahtarlama Devrelerinin Sembolik Analizi” adlı tezinde karışık devrelerde röleler ( bir elektromıknatısın yardımıyla elektriği açıp kapatabilen bir anahtardır.) sistemi basitleştirmeye yarar. Bu tezin son cümlesinde “Karmaşık matematik işlemlerinin röle devreleriyle uygulamak mümkündür.” diyor Bush.

Bu fikir tüm dijital bilgisayarların altında yatan temel fikri oluşturacaktı.

Bu fikir Alan Turing’ in ilgisini çekti çünkü basit talimatlar sadece matematiksel değil, mantıksal problemleri de çözen “Evrensel Bilgisayarlar” anlayışıyla bağlantılıydı. Ayrıca mantık insan zihninin işleyişiyle bağlantılı olduğundan, mantıksal görevleri uygulayabilen bir makine insan zihnini de taklit edebilirdi.

Burada virgülden sonraki kısım yapay zekanın temellerini attı. Neticede yapay zeka insan nasıl problem çözebiliyorsa ve düşünebiliyorsa bu özelliklerin makinelere ve programlarla simüle edip, veri girilebilen ve sonucunda bu verilerle tahmin edebilen, analiz yapabilen bir otomasyon uygulamasıdır.

Bilgisayarın yaratılması konusunda kime ne kadar övgü düşmesi gerektiğini belirtirken hangi özelliklerin bilgisayarın özünü tanımladığını belirtmekte fayda var. En genel anlamda, bilgisayarın tanımı abaküsten Iphone’a her şeyi kapsayabilir. Ama iş dijital devrimin doğuşunu kaydetmeye geldiğinde modern anlamda bilgisayarın nelerin oluşturduğunu göz önüne alan tanımlardan yola çıkmak daha akıllıca olur.

“Belli bir biçimde bilgi (veri) alabilen, önceden belirlenmiş ama değişken talimatlara (program) uygun olarak sonuçlar almak üzere bu bilgileri işleyebilen elektronik cihaz.” OXFORD İNGİLİZCE SÖZLÜĞÜ

Öyleyse bu özellikleri sağlayan ilk bilgisayar hangisi ?

Burada birçok bilim insanı mevcut bu insanların buluşlarını tek tek söyleyip aklınızı karıştırmak hiç istemem çünkü hepsi belli başlı birikimlerle oluşmuş ve temelden bakılması gereken cihazlar.

Bir icat için tarihte kimin en çok övgüyü alması gerektiğine bakarken göz önüne alınması gerekenlerden biri de kimin yaptığı katkının daha etkili olduğudur. İcat demek, tarihin akışına katkıda bulunmak demektir.

Ama burada bir kaç isim vermeden yazıyı bitirmek olmaz 🙂

Presper Eckert ve John Mauchly tarafından Kasım 1945’te tamamlanan ENIAC, modern bilgisayarın tüm özelliklerini taşıyan ilk makineydi. Tamamen elektronikti, süper hızlıydı ve farklı ünitelerde takılıp çıkarabilen kablolarla programlanabiliyordu ve çalışıyordu. Bir icat için en önemli şey çalışabiliyor olmasıdır. Ve böylelikle sonradan oluşan birçok makinenin temeli oluşturuldu.

Bilgisayarların doğuşundan alınacak en büyük ders, yeniliğin genellikle grup çalışmasıyla, vizyonerler ile uygulamacıların işbirliğiyle ve farklı kaynaklardan fikir almakla ortaya çıktığıdır. İcatların birinin aklına yıldırım gibi düşmesi ya da bir bodrumda veya bir garajda tek başına çalışan birinin kafasında aniden bir ampul yanması sadece hikaye kitaplarında olur.

“Yeni bir fikir birdenbire ve sezgisel bir şekilde gelir. Ama sezgi, önceden edinilen zihinsel deneyimlerin sonucundan başka bir şey değildir.”
Albert Einstein

Bir sonraki yazımda görüşmek dileği ile kendinize çok iyi bakın 🙂

Umut Soylu

Endüstri Mühendisliğ(2019-2024)

Marmara Üniversitesi