Sinema Eleştirmeni Alin Taşçıyan Gezici festival nedeni ile Sinop’u görme fırsatı bulduğunu ve Sinop ile ilgili güzel düşüncelerini “Gezici festival bahanesiyle Sinop’a güzelleme” başlıklı 13.12.2011 tarihli yazısında dile getirmiş bende geçen tesadüfen okuduğum bu güzelleme için kendisine mail ile teşekkür ettim. Cevabında Sinop ziyareti sırasında Boyabat’tan geçtiğini, Boyabat Kalesini, Kale arasındaki boğazı ve köprüye bayıldığını ancak durup gezecek vakti olmadığı için buraların aklında kaldığını belirtiyor. Bizde kendisine bu güzelleme için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bir İstanbullu olarak hiçbir şehri kıskanmadım… Sinop’u görünceye dek! Ortasından denizgeçen bir şehirde yaşamanın sefasını sürerken denizin ortasından geçen bir şehre hayran oldum! Sinop’ta bütün yollar denize çıkıyor! Kuzeyi de deniz, güneyi de! Üstelik hem Karadeniz hem Akdeniz! Doğa nasıl cömert davranmış Karadeniz’in bağrına uzanan Sinop’a! Karadeniz’in sert rüzgarlarına ve dalgalarına boyun eğen yarımadanın Güneye doğru kıvrılan tarafına yumuşacık bir Akdeniz iklimi bile armağan etmiş! Tepelerinde makiler var, zeytin ve turunçgiller yetişiyor!
O Akliman koyu, o Hamsilos (Hamsoros) fiyordu, o İnceburun’un karanlık kayalıkları, o upuzun kumsallar, o yemyeşil ormanlar, kırlar, tarlalar…
Bir de o heybetli surların kuşattığı kentin güzelim ahşap ve kagir mimarisi bozulmasaymış… Konakladığım Mola Otel’in duvarlarına astığı 20. yüzyıl başındaki Sinop fotoğraflarındaki şiir gibi şehir dokusu korunabilseymiş… Mola Otel’in manzarasını oluşturan, balıkçı teknelerinin dinlendiği, çay bahçelerinin sıralandığı pitoresk liman bile öylesine güzel ki! AB yardımı onaylanmış, surlar restore edilecekmiş, çok sevindim. Aslında Gezici Festival’in Sinop Kültür ve Turizm Derneği işbirliğiyle, Sinop Valiliği’nin ve Belediyesi’nin katkılarıyla ne kadar coşkulu bir festival süreci geçirdiğini, Deniz Sineması’ndaki gösterimlerin bütün biletlerinin tükendiğini, programdaki şahane filmleri vs. yazacaktım ama kendimi tutamadım!
***
Sinop’un değerleri sadece olağanüstü doğasıyla sınırlı değil. Tarihi de çok zengin… İonlardan Romalılara, Selçuklulardan Osmanlılara her daim önemli bir konumu oldu. Burada doğan filozof Diogenes hakkındaki ünlü anekdotları herkes bilir, onun önemli bir temsilcisi olduğu kinik felsefeyi bilmese bile…
Şehrin tam merkezinde yer alan Alaeddin Keykubat Camii ve Pervane Medresesi’nin 13. yüzyıldan bu yana görkemini koruyan taş gövdelerini hayranlıkla süzdüm. Medrese güzel birel sanatları çarşısına dönüştürülmüş, bir köşesinde gündüz kahvehane, gece türkü bar olan mekanda kumda pişirilmiş baharatlı kahvemi bile yudumladım!
Sinop’un çeşit çeşit tekne ve deniz feneri maketlerinin hepsini toplayıp evinize götürmek istediğiniz dükkanları; mezeleri de derya kuzuları kadar taze olan denize nazır balık restoranları, fırınlardan sıcak sıcak alınan Sinop’a özgü bir börek türü olan nokul eşliğinde edilen kahvaltılar ve kimbilir benim iki günde keşfedemediğim daha ne sefaları var! O kumsallar ve koylarda yazın yüzmeye doyum olmuyormuş…
2012 yazında 4. Sinopale’ye gitmeyi kafama koydum! Sabahattin Ali’nin de bir yıla yakın yattığı Sinop Cezaevi’nin kötü anılarını sanatla unutturan Sinop Bienali’nin kurucusu Melih Görgün de Gezici Festival coşkusuna katılanlar arasındaydı. Sinop’u abarttığımı sanıyorsanız bakalım buna ne diyeceksiniz? Televizyonlardan uzun süre yayınlanan sevilen dizi “Parmaklıklar Ardında”nın ekibi de Sinop’taydı! Ara sıra gidip geziyorlarmış Sinop’u, o kadarseviyorlar! Dizide Cezaevi Müdürü’nü canlandıran Cengiz Bozkurt, Gezici Festival’in Sinop açılışını yapan “Entelköy Efeköy’e Karşı”nın oyuncularından biri. Bir de baktık aralarındasinema yazarı arkadaşımız Erkan Aktuğ’un eşi Pınar Aktuğ ve ekip arkadaşlarıyla Sinop hasreti gideriyorlar!
Tabii Sinop cennet değil sonuçta…
Sinopale kadar önemli bir uluslararası etkinliğe sahip de olsa şehrin ve çevre ilçelerin kültür potansiyelini değerlendirecek bir mekana sahip değil. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kültürmerkezi yapma projesi varmış… Umarım opera bale temsillerine de film gösterimlerine deuygun standartlarda bir bina yapılır, o granit kaplı işlevsiz merkezlere benzemez. Gezici Festival de bundan sonra Sinop’u merkez alsa harika olur! Bütün dünya keşfeder bu güzelliği!
Kaynak: Star Gazetesi
Yazar: Alin Taşçıyan