– “……Artık seni istemiyorum ! Boşanalım……..”
– “……….Benim için de bu iş bitmiştir, dava açalım herkes yoluna, hadi seni ana evine bırakayım, valizini topla …….”
Yahu bu ana evime giderim diye bir laf var, sanırsın ki boşanan veya küsen her eşten kadın olan evi terk eder, erkek evden çıkmaz veya kadın anası evine bırakılır.
Ana evi iyi güzel hoş da, kişinin kendi evli olduğu yuvayı çekip çeviren, gün boyu o evde varsa çocuklarla yaşam süren, konu komşuyla daha çok diyalog içinde olan ve en kötü ihtimalle o evin birçok eşyasını bile kendisi almış kadın küsünce bir bavulu alıp çıkacak mı ?
Veya tersi taraftan bakalım, hakkaniyetli olmak gerek. Evlenmeden önce evi kendi imkanlarıyla almış, sonra evlenip ailesiyle evin içine geçmiş erkek sırf boşanıyor diye kapının önüne mi konulacak ?
Aile konutu dağıtılmadı ise, yani herkes eşyasını çekip kapıya kilit vurulmadı ise ne olacak ? Bu işin bir hakkaniyeti var mı?
“……Çağla, herkes evine dağıla…….deyip ikiniz birden hadi dağılın evinize mi diyeceğiz, yoksa kura falan mı çekeceğiz ?
Sorular çoğaldıkça çoğalır, bazen çözümsüz aciz kalınabilir. Ama hukuk aciz kalmaz, mahkeme çözüm bulur değerli okurlar. Hadi konuyu irdeleyelim.
Evde kimin kalacağı konusunda bir anlaşma durumu olmaz ise boşanma sürecinde evde kalanın seçimi mahkeme tarafından yapılır. Mahkemenin uyguladığı belirlemenin kararlarına ilişkin detaylar şu şekilde sıralanırlar:
Normal sebepler ile açılan boşanma davalarında, tarafların anlaşması koşulu ile kira sözleşmesi eşlerden hangisinin ismine düzenlenmiş ise kişi süreçte, kiralık evde kalmaya devam eder.
Uyuşmazlık bulunuyorsa Mahkeme dava görülürken, hakimin vereceği karar ile dava süresince evde kalacak kişi belirlenir. Yani kira sözleşmesi benim adıma o halde o gidiyor ben kalıyorum diye bir kesinlik yok.
Boşanma sürecinde evde kalan kişiyi belirleme işlemi, tapulu evde kalan kişi, anlaşmalı boşanmada evde kalan kişi, kiralık evde boşanma sürecinde kalan kişi….
Evde kimin kalacağı konusunda bir anlaşma durumu olmaz ise boşanma sürecinde evde kalanın seçimi mahkeme tarafından yapılır. Mahkemenin uyguladığı belirlemenin kararlarına ilişkin detaylar şu şekilde sıralanırlar:
Çekişmeli boşanmalarda, boşanma davası açan kişinin gerekçesi genel olarak şiddet veya zina sebepleridir. Bu sebeplerin ispatlanması halinde, mahkeme kiralık evde davacının kalmasına karar verir.
Normal sebepler ile açılan boşanma davalarında, tarafların anlaşması koşulu ile kira sözleşmesi eşlerden hangisinin ismine düzenlenmiş ise kişi süreçte, kiralık evde kalmaya devam eder.
Uyuşmazlık bulunuyorsa Mahkeme dava görülürken, hakimin vereceği karar ile dava süresince evde kalacak kişi belirlenir.
Tapulu konutta boşanma sürecinde kalan kişi hakkında bilgiler şu şekilde sıralanır:
Alınan evin tapusu 01.01.2002 yılından önce edinilmiş ise boşanma sürecinde, tapu üzerinde eşlerden hangisinin ismi yer alıyorsa, o kişi evde kalma hakkına sahiptir.
Alınan evin tapusu 01.01.2002 tarihinden sonra düzenlenmiş ise her iki taraf da boşanma süreci tamamlanana kadar ayrı ayrı evde kalma hakkına sahiptir.
Taraflar bir kişinin boşanma sürecinde evde kalması için anlaşmaya varma hakkına sahiptirler.
Anlaşmaya varılıp, boşanma sürecinde evde kalan olarak belirlenecek kişi mahkemeye iletilirse, bilgisi iletilen kişi tapulu evde kalır.
Evde kimin kalacağı konusunda uyuşmazlık bulunuyorsa Mahkeme dava görülürken, hakimin vereceği karar ile dava süresince evde kalacak kişi belirlenir.
Eşe karşı açılan tahliye davası Türk Medeni Kanununun 683. Maddesine dayalı olarak elatmanın önlenmesi davası olarak nitelenmektedir. Dolayısı ile ilgili dava genel mahkemelerde yani asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.
Çekişmeli boşanmada evin tahliyesi durumu ayrık olmak üzere mülkiyet hakkına dayanan ‘boşanan eşin evden tahliyesi’nde yetkili mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir.
Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması gerekir.
Eşlerin boşanma davası devam ederken birlikte yaşamaya devam etmeleri evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını ortak hayatın sürdürülmesinin fiilen mümkün olduğunu gösterir.
Eşler boşanma davası devam ederken birbirini affettiklerini beyan edebilir ya da buna yönelik davranışlarda bulunabilirler.
“Bu durumda ise açılmış ve devam etmekte olan boşanma davasının reddine karar verilir. “
Bu anlamda Yargıtay içtihadına göre örneğin eşlerin boşanma davası devam ederken birlikte tatile gitmesi ya da aynı evde yaşamaya devam etmeleri birbirini affettikleri veya evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığı anlamına gelir.
Yine eşlerin birbiriyle mesajlaşması, eşlerin cinsel ilişkiye girmesi de af niteliğindeki davranışlara örnektir. Bunun sonucu olarak da mahkeme boşanma davasının reddine karar verecektir.
Boşanma davasından sonra eşler bir araya gelip barışmış, evlilik birliğini devam ettirme iradesiyle birlikte yaşamaya başlamışlarsa önceki boşanma davası nedenlerine dayanılarak boşanmaya karar verilemez.
Ancak barışıp bir araya geldikten sonraki nedenlere dayanılıyorsa boşanmaya karar verilebilmesi için bu olguların ayrıca ispatlanması gerekir.
Taraflar yeniden bir araya gelmekle, geçmişteki olayları affederek evliliklerini sürdürme iradesini ortaya koyduklarından, o zamana kadar aralarında geçen olaylar yönünden birbirini bağışladıklarının kabul edilmesi gerekir.
Bu halde, tarafların birbirini bağışladıklarından önceki olaylara boşanma nedeni olarak dayanılması ve yine aynı nedenle boşanma kararı verilmesi mümkün değildir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açma nedenlerinin üzerinden uzun bir süre geçmişse açılan boşanma davası reddedilir.
Söz konusu nedenlere rağmen evlilik birliği sürdüğü ve eşler birlikte yaşamaya devam ettikleri için evlilik birliğinin sarsılmamış olduğu kabul edilmektedir. Geçen sürenin uzun olduğu dürüstlük kuralı çerçevesinde belirlenir. Haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davasında ise hak düşürücü süre yoktur. Dürüstlük kuralı çerçevesinde her zaman bu nedene dayanılabilir.
Ancak hali hazırda üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra açılan haysiyetsiz hayat sürmeye dayalı boşanma davası evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi şartını ortadan kaldırdığından dava bu gerekçeyle reddedilmektedir. Zina nedeniyle boşanma davasında ise zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Bu konu hakkındaki benzer makalelerimiz için tıklayın