Sadece boşanma davalarında değil, Türk hukuk sisteminde hiçbir davada ya da hukuki süreçte avukat ile temsil edilme zorunluluğu bulunmaz. Ancak avukatla temsil edilmenin müvekkile sağlayacağı yararlar da asla göz ardı edilmemelidir.
Her şeyden önce müvekkilin kendisini zor durumda bırakacak birtakım beyanları olabilir ve boşanma avukatı bu gibi konularda müvekkilini uyararak hak kaybı yaşamasını engelleyecektir. Aynı zamanda bir avukat her zaman için uygulamaya hakim olacak, dava öncesi ve sonrasındaki her türlü işlemi müvekkili adına layıkıyla yürütecektir.
Aynı zamanda müvekkili hakkında verilen kararın doğru olmadığına kanaat getirirlerse de davayı istinaf mahkemesine ya da temyize taşıyacak, sonuna kadar müvekkilinin arkasında durarak hak kaybı yaşamasını engellemeye gayret edecektir. Aynı zamanda avukat her türlü hukuki konuda müvekkiline danışmanlık hizmeti de sunacaktır.
Boşanma davaları her şeyden önce iki türlüdür. Bunlardan bir tanesi çekişmeli boşanma, bir diğeri ise anlaşmalı boşanmadır. Anlaşmalı boşanmada, ayrılmaya karar vermiş olan çift önce kendi arasında bir protokol hazırlayarak hakimin önüne bu iki taraflı anlaşmayı sunacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki hakim bu anlaşmayı kabul etmek zorunda değildir.
Bununla beraber çiftler de hakim tarafından önerilen yeni anlaşmayı kabule zorlanamaz. Anlaşmalı boşanmalarda davanın reddi pek sık görülen bir durum da değildir. Bu nedenle çekişmeli boşanmaya kıyasla çok daha kısa sürece ve hatta ilk duruşmada karara bağlanmış olacaktır.
Çekişmeli boşanmalarda ise süreç çok daha uzun olacaktır. Bu davalarda çiftlerin üzerinde anlaşamadığı konular bulunur ve bunların çözüme kavuşturulması için hakimden yardım istenmektedir. Bu nedenle anlaşmalı boşanmalarda da avukatın yararlı olmasının yanında bu önem çekişmeli boşanmada çok daha fazla olacaktır.
Boşanmak sadece mahkeme kararı ile olabilecek bir şeydir. Her ne kadar evlenmek için mahkeme kararı gerekmiyor olsa da boşanma süreçleri için aynı durum söz konusu değildir. Boşanacak olan çiftlerin ilk olarak anlaşmalı mı yoksa çekişmeli mi boşanacakları belli olur. Şayet çiftler aralarında bir anlaşmaya varmış ve hakimden herhangi bir uyuşmazlığı çözümlemesini istemiyor iseler, dava çok daha kısa sürede sonuçlanacaktır. Ancak uzlaşamadıkları konular varsa ve bu konuların kesin olarak çözümlenmesi adına hakimden destek isteniyorsa süreç daha uzun olabilecektir.
Boşanma davaları genelde taraflardan bir tanesi tarafından açılır. Bu da dilekçe ile olacaktır. Aile mahkemesi hakimliğine verilen dilekçenin kabul edilmesinin ardından dava da açılmış sayılır. Boşanma davaları bir hukuk davası türü olduğundan dolayı hürriyeti bağlayıcı herhangi bir cezaya ya da adli para cezasına hükmedilmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak tazminat ve benzeri durumlar gündeme gelebilir.
Hakim, önüne gelen davada muhakkak çiftleri boşamak zorunda değildir. Esasen özel hukukta hakimin bu kadar geniş takdir yetkisi bulunması da istisnaidir. Bu nedenle pek çok yerde aile hakimlerinin bazı durumlarda tıpkı bir terapist gibi davranması gerektiği ifade edilir. Ne de olsa çocukların velayeti gibi toplum düzenine etkili pek çok önemli nokta söz konusudur. Şöyle ki, hakim uygun görmesi durumunda çiftlerin geçici bir süre için ayrı yaşamasına da hükmedebilir. Buna ayrılık kararı denir.
Genel olarak bir evliliğin bitirilmesine gerek olmadığı ve ailenin tekrardan bir araya gelebileceği inancına sahip olunması durumunda ayrılık kararı söz konusu olur. Ancak bu da pek sık karşılaşılan bir durum değildir.
Davacı eşin dayandığı boşanma nedeninin gerçekleştiğinin ve kendisinin de kusursuz veya daha az kusurlu olduğunu ispat etmesi halinde boşanma talebi hakim tarafından kabul edilir. Ancak tarafların boşanma nedeni olarak dayandığı bazı maddi vakıaların geçerli bir boşanma sebebi olarak kabul edilmemesi söz konusu olabilir. Ne de olsa boşanma sebepleri kanunda yazılıdır ve bunların vuku bulmaması durumunda mahkemelerin çiftleri boşayıp boşamama konusunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmaz.