Boşanma öncesi eşten mal kaçırma , çekişmeli boşanma davası sürecinde sıkça görülen bir durumdur.
Medeni Kanun uyarınca eşler arasındaki yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi dir. Eşler kendi aralarında başka bir mal rejimini kabul etmemişse, boşanma durumunda mal paylaşımı , bu mal rejimi esaslarına göre yapılır.
İçerik
Boşanma davası ile veya boşanma sonrası mal paylaşımı davası açılması durumunda edinilmiş mal varlığının tespiti gerekir. Edinilmiş malların tespit edileceği tarih, eşler arasındaki mal rejiminin kanunen sona ereceği tarihtir. Medeni Kanun uyarınca, eşler arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer.
Evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar , boşanma davasının açıldığı tarihteki durumu ile tasfiye edilir. Kural olarak eşler, boşanma davasının açıldığı tarihte ellerinde bulunan edinilmiş mallar la sorumludur.
Evlilik süresince eşlerin kendi adına kayıtlı malları üzerinde tasarruf yetkileri vardır. Aile konutu şerhi , sadece müşterek yaşamın sürdüğü taşınmazlar için tasarruf yetkisini kısıtlar. Bunun dışında, eşin mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisi ni kısıtlayıcı bir düzenleme yoktur.
İlginizi Çekebilir: Aile Konutu Satışının İptali
Boşanma sonucunda edinilmiş mallar kendiliğinden eşler arasında pay edilmez. Ancak boşanma sonucunda her bir eşin, diğer eşe ait edinilmiş malları üzerinde katılma alacağı davası açma hakkı doğar. Edinilmiş mallar, gayrimenkul, araç, menkul mallar, hisseler ve banka hesaplarındaki nakit değerler olabilir.
Kural olarak paylaşıma konu edilecek edinilmiş mallar boşanma davası tarihindeki aktif ve pasif mallardır. Pasif mal varlığı, edinilmiş mallara ilişkin borçlar ı ifade eder.
Ancak TMK 229. Maddesinde, boşanma davası tarihindeki edinilmiş mallara eklenecek değerler düzenlenmiştir. Buna göre;
Mal rejiminin tasfiyesi, boşanma davasının açıldığı veya eşin ölümü halinde, ölüm tarihindeki malvarlığı durumuna göre gerçekleşir. İşte bu tarihten önce, diğer eşin rızası olmadan verilen olağandışı hediyeler ve karşılıksız kazandırmalar, sanki tasfiye tarihinde halen eşin elindeymiş gibi hesaplamaya dahil edilir.
Bu hediye ve karşılıksız kazandırmalar üzerinde katılma alacağı talep edebilmek için;
Ancak bu üç şartın birlikte bulunması halinde, bu değerler, edinilmiş mallara eklenebilir.
Bu tür karşılıksız kazandırma bedellerinin paylaşıma dahil edilmesi için, mal kaçırma amacıyla yapılmış olması gerekmez. Sayılan nitelikte bir karşılıksız kazandırmanın bulunması yeterlidir.
Eşler, boşanma durumunda diğer eşin katılma alacağını azaltmak için, üzerlerine kayıtlı gayrimenkulleri başkasına devretme veya banka hesaplarını boşaltma gibi yollara başvurabilmektedir. Bu kötü niyetli devir bedellerinin de mal paylaşımına dahil edileceği kabul edilmiştir.
Mal kaçırma kastıyla yapılan bu işlemler için herhangi bir süre sınırı konmamıştır. Karşılıksız kazandırmaların paylaşıma dahil edilebilmesi için son bir yıl içerisinde yapılmış olması gerekirken, kötü niyetli devrin , mal rejiminin geçerli olduğu süre içerisinde yapılmış olması yeterlidir. Yani edinilmiş mallara katılma rejiminin kabul edildiği, 2002 yılından itibaren evlilik birliği içerisinde edinilmiş mal varlığı üzerinde yapılan böyle bir tasarruf varsa bunun bedelinin paylaşıma dahil edilmesi mümkündür.
Kanun, bu devirlerin paylaşıma dahil edilmesi için, mal kaçırma kastı yani kötü niyet aramaktadır. Bu kasıtla yapılmış olmayan gerçek devir veya harcama bedelinin paylaşıma dahil edilmesi mümkün değildir.
TMK 229. Maddede sayılan hallerde, doğrudan tasarruf konusu işlemin iptali söz konusu değildir. Yani bağış veya devir bedelinin mal paylaşımı na dahil edilmesi, bu bağış veya devrin iptali sonucunu doğurmaz. Ancak devri yapmış olan eş, diğerine karşı, sanki bu değerler halen elindeymiş gibi sorumlu olur. Burada ayni bir hak değil, alacak hakkı söz konusu olur.
Türk Medeni Kanunun 229/2. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin devamı süresince diğerinin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, tasfiyede edinilmiş mallara eklenecek değer olarak dikkate alınabilir. Yapılan devrin katılma alacağını azaltmak amacıyla yapıldığı sabit olsa bile; tasfiyede bedeli hesaba katılacağından; tapunun iptal ve tesciline karar verilemez. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
(Yargıtay 2. H.D. 2010/16339 E, 2010/17563 K)
Ancak madde metni devamı;
bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir
TMK m.229/3
şeklindedir. Mal rejiminin tasfiyesi davasında davanın karşılıksız devir yapılan üçüncü kişiye ihbarı halinde, bu kişi de talepte bulunan eşe karşı sorumlu olur.
Mal paylaşımında eklenecek değer bulunması halinde, bu devirlerden kazanım sağlamış olan üçüncü kişi;
Kazanım sağlayan üçüncü kişinin bundan başka bir sorumluluğu bulunmaz.
Katılma alacağında üçüncü kişinin sorumluluğuna gidilmesinde izlenecek yollar konusunda Üçüncü Kişiye Karşı Eksik Katılma Alacağı Davası başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Mal Paylaşımı Davası ve Aile Hukuku Avukatı Desteği İçin
Hemen İletişime Geçebilirsiniz
Yukarıda açıkladığımız gibi, eşin katılma alacağı nı azaltmak için yapılan tasarrufların TMK 229. Maddesi uyarınca doğrudan iptali mümkün değilse de, bu tasarruflarla ilgili genel hükümlere göre tasarrufun iptali davası açılması önünde yasal bir engel bulunmamaktadır.
İşlemin danışıklı olması durumunda, Borçlar Kanunu 18. Maddesine göre muvazaa nedeni ile tasarrufun iptali yoluna gidilebilecektir. Yine genel hükümlere göre açılacak böyle bir davada, mahkemece mal paylaşımı davası bekletici mesele yapılacak ve bunun sonucunda şahsi bir hakkın varlığı ortaya çıkarsa, İcra ve iflas Kanunu 283/1. maddesi gereğince, iptal ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilecektir.
Davacı, davalılardan Hakan’ın hükmedilecek tazminatı ödememek amacıyla dava konusu edilen taşınmazların danışıklı olarak davalıya devredildiği iddiası ile eldeki bu davayı açmıştır. Davacının bu davayı açmaktaki amacı, açtığı dava sonucu hak kazanacağı alacağını alabilmeye yönelik olarak, danışıklı olduğunu ileri sürdükleri hukuki işlemlerin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Yargılama sonunda davaya konu edilen satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, satışa konu edilen maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecektir. Ancak, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından, danışıklı işlem in kanıtlanması durumunda tapunun iptali ne değil, İcra ve iflas Yasasının 283/1. maddesi gereğince, iptal ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilecektir. Bu davada güdülen amaç da bu olduğundan, davacının karşılanması gereken bir alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Bunun için de davacının açtığı boşanma ve tazminat davasının sonucu beklenilmeli ve ona göre karar verilmelidir.
(Yargıtay 4. HD. 2005/8923E, 2005/8209 K, 14.07.2005)
Çekişmeli ve anlaşmalı boşanma davası , maddi ve manevi tazminat, velayet, nafaka, mal paylaşımı ve mal kaçırmanın önlenmesi için evlilik içerisinde alınacak tedbirler konusunda Mersin avukat desteği için avukatlık ofisimize ulaşabilirsiniz.
Boşanma sonucunda mal paylaşımı , katkı payı ve katılma alacağı davası, kanunda sayılan mal rejimleri, edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca mal rejimi tasfiyesi davaları ile ilgili ayrıntılı bilgi için Mal Rejimleri ve Mal Paylaşımı ve ayrıca Boşanma Durumunda Mal Paylaşımı Davası başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Ayrıntılı evlilik sözleşmesi ve mal rejimi seçimi konusunda yasal düzenleme ve ayrıntılı bilgi için bkz. Evlilik Sözleşmesi ve Mal Rejimi Seçimi
Edinilmiş mallar üzerindeki katılma alacağını azaltmak için boşanma öncesinde eşler mal kaçırma yollarına başvurabilmektedir. Bunun için muvazaalı satış, banka hesaplarının boşaltılması veya anlaşmalı haciz gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ancak Medeni Kanun, eşten mal kaçırma kastının kanıtlanması halinde bu yolla elden çıkarılan mal varlığı değerlerinin de mal paylaşımına dahil edilmesini düzenlemiştir.
Boşanma öncesinde mal kaçırma ya karşı alınabilecek bazı tedbirler mevcuttur. Bu tedbirlerin başında aile konutu şerhi gelir. Eşlerin müşterek yaşamlarını sürdüğü konuta eşlerden her biri aile konutu şerhi koydurarak satışını engelleyebilir. Ayrıca evlilik sürerken hakimin aile mallarına müdahalesi ve gelirleri hakkında tedbir kararları alma imkanı vardır. Medeni Kanunda buna ilişkin hükümler uyarınca aile hakiminden gerekli tedbirlerin alınması istenebilir.
Edinilmiş mallara tedbir konması için boşanma davasının varlığı yeterli değildir. Bu durumda ancak bu nitelikteki taşınmaza aile konutu şerhi konabilir. Bunun için boşanma davasının varlığı gerekmez. Eşin diğer edinilmiş malları üzerine tedbir konması ancak mal paylaşımı davası ile mümkün olabilir. Bu nedenle mal paylaşımı davasının boşanma davası ile birlikte açılmasında fayda vardır. Mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava boşanmanın kesinleşmesinden sonra görülecek olsa da, dava süresince edinilmiş malların elden çıkarılması bu şekilde engellenebilir.
Mersin boşanma avukatı olarak hizmet veren avukatlık büromuzun, aile hukuku ve tüm uzman avukatlık alanlarına buradan ulaşabilirsiniz: