Boşanma Nedenleri

Boşanma Nedenleri

BOŞANMA NEDENLERİNE ÖRNEKLER

1 – AÐIZ VE VÜCUT KOKUSU

Ağız ve vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda varolduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. 13.4.2005

2 – CİNSEL İLİŞKİYE GİREMEME

Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. 19.4.2001
Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün birarada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1984/10433 K. 1984/10464 T. 24.12.1984


3 – AMELİYATI VE SAÐLIÐI İLE İLGİLENMEME
Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir.
Türk Medeni Kanunu`nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür.
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. 6.10.1999


4 – EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ HİTAPLAR
Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ‘ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1992/2-81 K. 1992/192 T. 18.3.1992
Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001

5- KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKÛMİYET
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan ‘… davalı eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi’ sebebine dayanan boşanma isteğine ilişkindir. Davalı koca hakkında 10.12.2001 tarihinde işlediği suçtan ötürü ( gasp suçundan ) Türk Ceza Kanununun 499. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, koca, bu suçtan 28.12.2001 tarihinde tutuklanmış, 11.3.2002 tarihinde nakti kefaletle bırakılmış, yapılan yargılaması sonucu Çorum Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın eylemi, Türk Ceza Kanununun 192. maddesinde yer alan kimsenin namusunu veya şeref ve haysiyetini ihlal edecek, isnatlarda bulunmak tehdidiyle menfaat istihsal etmek olarak vasıflandırılarak bu madde uyarınca hapis cezasına mahkum olmuştur. Mahkumiyet kararı 20.6.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü hiçbir karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/12731 K. 2002/14899 T. 26.12.2002


6 – EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA ZORLAMAK
Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1637 K. 2003/2987 T. 6.3.2003

7 – EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK
Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-1027 K. 1999/1023 T. 8.12.1999

8 – EŞLERİN AYNI EVDE OTURMAKTA OLMALARI BOŞANMA TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİRMEZ
Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4582 K. 2005/6420 T. 20.4.2005

9 – BOŞANMA HÜKMÜNÜN UZUN ZAMAN TEBLİÐ EDİLMEMİŞ OLMASI
Mahkemece 11.03.1999 tarihinde boşanma kararı verilmiştir. Hüküm uzun süre tebliğe çıkarılmamış ve bu arada evlilik birliği devam ettiğinden tarafların 26.01.2001 tarihinde müşterek çocukları S.B. dünyaya gelmiştir. Boşanma hükmü kesinleşmeden evlilik birliği devam ettiğinden yıllar sonra davacının hükmü tebliğe çıkarması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabul edilemez. ( TMK. md. 2 ) Birliğin çekilmez hal almadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1829 K. 2004/3019 T. 10.3.2004
Tarafların anlaşmaları sonucu 4.3.1993 günlü kararla boşanmalarına karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu 26.5.1993 tarihlidir. Tahsilat 8.1.1996 tarihinde gerçekleşmiştir. Karar 16.2.1996`da tebliğe verilmiştir. Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz dilekçesinde hakim önündeki kabul beyanının hiçbir irade sonucu olmadığını, karardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir.
Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevapla davalının açıklanan üç yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır.
Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir.
Belirlenen bu durumda,
1- Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü olmadığını göstermektedir.
2- Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliğe çıkarması Medeni Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyiniyet koşullarıyla da bağdaşmaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1996/3834 K. 1996/5692 T. 28.5.1996

10 – KADININ EŞİYLE YURTDIŞINA GİTMEMESİ
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik M.K.`nun 134/1. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, M.K.`nun değişik 134. maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. 7.4.1993

11 – KARISINI YURT DIŞINA GÖTÜRMEMEK
Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye`ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-706 K. 1997/902 T. 5.11.1997

12 – KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM ÇEKTİRMESİ
Davacı kocanın ‘Gaye’ ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır. Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa`ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1975/2-1070 K. 1976/168 T. 4.2.1976

13 – KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI ( Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması )
Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-160 K. 1997/410 T. 2.5.1997

14 – KADININ HAKSIZ ŞİKAYET İLE KOCASININ ONURUNU KIRMASI
Taraflar arasındaki ‘boşanma’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( Kırıkkale İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 31.10.1983 gün ve 1982/616-1983/478 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi`nin 23.1.1984 gün ve 233-332 sayılı ilamıyla; ( … Davalı kadın 13.8.1982 günlü dilekçe ile C. Savcılığına başvurarak kocasının 4-5 aydan beri Ayşe adındaki kızla aynı evde kaldığını, yatağa birlikte girdiklerini, banyoda beraber olduklarını beyan ederek cezalandırılmalarını istemiş ( evveliyatının ) dilekçeye eklenmesini istemiştir. Dilekçedeki son cümleden anlaşıldığı gibi, kadının daha önceki tarihte başka bir başvurusu da mevcut bulunmaktadır.
Dinlenen tanıklar, davalı ile, davacı karısının yeğeni Ayşe arasında ilişki bulunduğu yolunda şayia bulunduğunu ifade etmişlerdir.
Davalı kadının şikayeti üzerine kocası ve adı geçen Ayşe hakkında soruşturma yapılmış, Devlet Hastanesinin 16.9.1982 günlü raporu ile Ayşe`nin bakire olduğu tesbit edilmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir.
Davalı, kocasını, ( baldızının kızı ile yani davalı kadının yeğeni ile ) cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun 4-5 ay sürdüğünü de şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının iddiası dayanaksız kalmıştır. Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının bu yersiz şikayet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına imkan kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1984/2-459 K. 1985/424 T. 8.5.1985

15 – KADININ HIRSIZLIK YAPMASI
Kadının kuyumcudan bilezik çalması ve bunun anlaşılması üzerine bilahare iade etmesi şeklinde oluşan eyleminin, evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte kabulü gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-736 K. 1997/952 T. 19.11.1997

16 – KADININ İFFETSİZLİÐİ HAKKINDA DEDİKODU ÇIKMASI
Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1978/779 K. 1978/2193 T. 20.3.1978

17 – KAYINPEDER-KAYINVALİDE
Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003
Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 T. 3.2.2003

18 – KENDİ EYLEMİ İLE NİŞANLISINI KIZLIKTAN MAHRUM EDEN KİŞİNİN NİKÂHTAN SONRA ONUN KIZ OLMADIÐINI İLERİ SÜRMESİNİN KADINA KARŞI BAÐIŞLANMAZ BİR KUSUR OLDUÐU
Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1982/2-303 K. 1984/646 T. 1.6.1984

19- KOCANIN ERKEK ARKADAŞLARINI EVE GETİRİP İÇKİLİ TOPLANTI YAPMASI
Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

20 – KADININ HAKARETİ KOCANIN SARHOŞLUÐU
Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı ‘adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor’ şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmıyacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1994/2-22 K. 1994/170 T. 23.3.1994
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/2429 K. 1985/2670 T. 19.3.1985

21 – KADININ ŞAHSİ DAVASINDAN VAZGEÇMESİ/EŞİNİ CEZADAN KURTARMAYA MATUF OLUP BOŞANMA DAVASI YÖNÜNDEN EŞİNİ AFFETTİÐİ ANLAMINA GELMEYECEÐİ
Davacı – davalı kocanın davalı – davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/719 K. 2005/2799 T. 24.2.2005

22 – NİKAHTAN SONRA DÜÐÜN YAPILMAMIŞ OLMAMASI
Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/10502 K. 1985/10806 T. 17.12.1985

23 – DAVALI EŞİN SARA HASTASI OLMASI
Davalının ‘temporal tipte epilepsi ( sara )’ hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 T. 15.6.2004

24 – SEDEF HASTALIÐI BOŞANMA SEBEBİ DEÐİLDİR

Sedef hastalığının tedavisinin doktor raporu ile mümkün olduğu belirlendiği gibi, bu hastalığın evlilik birliğini diğer taraf için çekilmez hale getirmediği de toplanan delillerle saptanmıştır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-642 K. 1997/820 T. 15.10.1997
02.09.07

Avukat Huseyin Demirbaş