Boşanma Sürecinde Mal Kaçırma eşlerin boşan esnasında önlem olarak araştırdığı ve hukukumuzun bu konuda öngörüler ile almış olduğu önlemler ile minimum seviyeye indirilmeye çalışılmaktadır.
Aile toplumun temel yapı taşıdır. Gerek sosyal gerekse kültürel bakımdan aile, insanlık tarihi boyunca önemini muhafaza etmiştir. İnsanlar büyük mutluluk ve beklentilerle kurdukları yuvalarının bozulmasını istememektedirler elbette. Ancak bazen tarafların birinin veya her ikisinin kusuru veya şiddetli geçimsizlik nedeniyle evlilik birlikteliğinin devam ettirilemeyecek hale gelmesi dolayısıyla son çare olarak eşler boşanma yoluna gitmektedirler.Boşanma ise eşlerden birinin veya ikisinin isteği üzerine, hakimin kararıyla evlilik bağının ortadan kaldırılmasını ifade etmektedir.
Boşanma süreci hukuki anlamda evliliğin sona ermesinin yanı sıra, eşler açısından maddi ve manevi anlamda sonuçlar doğuran bir süreçtir. Boşanma sürecinde, özellikle sonraki süreçte maddi açıdan büyük kayıplar yaşanmaması bakımından sürecin taraflarının dikkat etmesi gereken çok önemli hususlar bulunmaktadır. Boşanmalar anlaşmalı boşanma olabileceği gibi çekişmeli boşanma da olabilmektedirler. Taraflar arasında çekişmeli konuları temel olarak mal paylaşımları ve velayet işlemleri oluşturmaktadır. Boşanma süreci manevi anlamda taraflar açısından oldukça zorlu ve sancılı geçen bir süreçtir. Bu anlamda boşanma sürecinden önce süreçle ilgili yapmanız gerekenler ve yasal anlamda haklarınız hususunda Farah Hukuk olarak hukuki destek vermekteyiz. Ayrıca manevi açıdan yıpratıcı olduğu kadar maddi açıdan da tarafların mal paylaşımları konusunda çekişmeler yaşanmaktadır.
Boşanmanın maddi anlamda sonuçları, tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve kusurlu olan taraf aleyhine hükmedilen maddi ve manevi tazminatlardır. Dolayısı ile boşanma sürecinde hukuka aykırı olarak yani bir eşe söz konusu nafakaları ödememek veya ekonomik durumunu daha az göstermek suretiyle düşük nafaka ödemek veya maddi ve manevi tazminatları ödememek yahut daha az ödemek maksadı ile mal varlığının düşük gösterilmesi durumları doğrudan boşanmanın maddi sonuçlarını etkilemektedir. Aleyhine nafakaya hükmolunan eş ekonomik durumunu düşük göstermek yahut mal varlığını az göstermek suretiyle ödemesi gereken miktarları azaltmaya çalışmakta bu da diğer taraf adına mağduriyete yol açmaktadır.
Eşlerden tazminat veya nafaka ödemekle yükümlü olan tarafın yahut mal paylaşımı hususlarında karşı tarafa mal vermek istemeyen tarafın mal kaçırmak için muvazaalı satış, bağışlama ve benzeri sözleşmeler gibi birtakım işlemler gerçekleştirerek mal kaçırma yoluna başvurabileceğinden bahsetmiştik. Değindiğimiz gibi mal kaçırma genel olarak boşanma neticesinde eşlerin Medeni Kanun’da öngörülen mal rejimi hükümleri gereğince yapacakları mal paylaşımında bir eşin daha az pay alması için yapılan, taşınır ve taşınmaz malları ucuza elden çıkarma, bağışlama, muvazaalı satış ve hileli satış sözleşmeleri olarak ifade edilebilir. Bu anlamda bir eşin diğer eşten mal kaçırması çok çeşitli ve farklı yollar ile yapılabilir. Burada önemli olan husus eşin kendi mal varlığından yaptığı bu tasarrufları, diğer eşin aleyhine olarak ve kötü niyetle yapmış olmasıdır. Zira bu iki hususta yapılan sözleşmelere ve elden çıkarmaların geçersiz addedilerek mal paylaşımına konu edilmesi sonuçlarını doğurması konusunda mahkemece değerlendirilecektir.
Bahsetmiş olduğumuz gibi boşanma sürecinde aleyhine nafakaya hükmedilen tarafın mal kaçırma yoluyla ödemesi gereken bedelleri azaltmak yoluna gittiğini bilmekteyiz. Önemli olan ise bu mal kaçırma durumunun önüne nasıl geçileceği ve nafaka alacaklısı tarafın mağduriyetinin nasıl engelleneceğidir.
Boşanma sürecinde, taraflardan biri, eşinin mal kaçırdığını düşünüyorsa bunu engelleyebilmek için hukuki destek almalıdır. Farah Hukuk bu konuda danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunmaktadır. Örneğin boşanma sürecinde mal kaçırmayı engellemek maksadı ile eşlerin daha önceden birlikte oturduğu yer yani ailece yaşamın sürdüğü ev olan aile konutu üzerine şerh koydurarak olası bir satış işlemine karşı haklarınızın korunmasını talep edebilirsiniz. Aile konutu şerhi, muhtemel bir satış işlemi yapılmaya karar verildiğinde Tapu Kütüğü’nde herkesin görmesine açık olan bir kayıttır. BU şekilde konutun aileye ait olduğu anlaşılacaktır. Bu anlamda eşlerden her birinin mahkemeden, aile konutuna şerh konulmasını ve bu şerhin de tapu kütüğüne düşülmesini talep etme hakkı vardır.
Aile konutu dışındaki taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının korunması maksadı ile şayet bu varlıkların elden çıkarılacağı yada boşanma sürecinde bir eşi zarara uğratmak maksadı ile anılan varlıklar üzerinde muvazaalı işlemler yapıldığı yönünde iddialarınızı da yine mahkeme nezdinde ileri sürmelisiniz. Bu konularda tarafımızdan alacağınız hukuki destek yararınıza olacaktır. Örneğin iddiaların ciddi ve temele sahip olarak görülmesi halinde mahkemece taşınır ve taşınmaz mallar bakımından eşlerin mal paylaşımı yapılana dek ihtiyati tedbir kararı alınması mümkündür. Şayet söz konusu mallar muvazaalı işlemler ve sözleşmeler ile elden çıkarılmış ise bu sözleşmelerin geçersizliğini yine mahkemeler önünde dava edebilirsiniz. Ayrıca eşinizin yine sizi maddi açıdan zarara sokmak maksadı ile yaptığı ve boşanmanın mali sonuçlarını engelleyen bağışlama işlemlerinin de iptalini talep edebilirsiniz.
Konuya ilişkin “boşanma öncesi ve sonrası mal kaçırma durumunda ne yapılmalıdır?” makalemizi inceleyebilirsiniz.
Aile konutuna şerh düşülmesine mal kaçırmayı engelleyen tedbirlerden biri olarak değinmiştik. Peki bu şerhin etkileri nelerdir?
Aile konutu şerhinin etkilerine Medeni Kanun’da aşağıdaki şekilde yer verilmiştir: TMK m. 194- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.