Aile yadigarı eşyalar, modern sanat objeleri ve renkli tekstillerin ustalıkla bir araya geldiği bu ev, sahibesinin masalsı dünyasının bir yansıması.
Sam Robinson’un Londra’da yer alan bu şık evi, üç katlı Viktoryen tarz bir yapıya yeniden hayat veriyor. Cross isimli, dükkanlarının üstünde yer alan bu evi Sam’in hayal dünyasının bir yansıması olan neon renklerdeki tekstiller ve eşi John’un aslında tam bu zevkin tersi olan antik gri ve ahşap detayları süslüyor.
Orta yaşlı sayılabilecek bir çiftin evindeyiz. Ancak sade ve sıradan olmaktan çok uzak bir yaşam alanına ev sahipliği yapıyor çift. 53 yaşında olan John, Güney Londra’da Baltic isimli bir Polonya restorantı işletiyor. 43 yaşında olan Sam ise Notting Hill’de Cross isimli bir mağazanın sahibi. Cross da tıpkı Sam’in evi gibi eklektik kıyafet, ev eşyaları ve hediyelik aksesuarlara ev sahipliği yapıyor.
Sam’in tekstillere olan merakı John’un sanat ve antikaya olan merakıyla bir araya gelince ortaya son derece şaşırtıcı ve hikayesi bol bir ev çıkmış. Sam’in Jack ve Otto isimli 11 ve 8 yaşında iki oğlu bulunuyor. John ve Sam iki yıl önce evlenmeye karar vermişler. Ama aslında birliktelikleri uzun yıllara dayanıyor. Bu ev aslında John’un ailesine ait. Yapının yaklaşık 25 yıllık bir mazisi bulunuyor. Kensington Sam’in de doğduğu şehir. John’un ailesinin evinden sadece iki sokak ötede oturuyorlarmış eskiden. John annesini kaybedince buraya taşınmaya karar vermişler.
Üç katlı bu yapı neredeyse hiç tadilat gerektirmemiş. Sadece zemin ve duvarda ufak tefek renk değişiklikleri ve bakım yaptırmışlar. Duvarları Sam beyaza boyatmış zeminde de zengin bir koyu kahve tonu tercih etmişler. Bu ton zaten eski rengine de oldukça yakın bir tonmuş. Evde en çok dikkat çeken detaylar herhalde tablolar. Tabloları asarken eski yeni kuralını uygulamışlar. Tek tip bir stildense farklı dönemlere ait sanat eserlerini harmanlamayı tercih etmişler.
Çiftin yatak odasında yer alan portre Sam’in büyük büyükannesine ait. Tablolar için çok fazla bütçe ayıramadıkları için daha çok ikinci el eşya satan dükkanlardan ve bit pazarlarından alışveriş yapıyorlarmış. Tabloları çok sevdiklerinden dolayı evde çok fazla boş duvar kalmadığını gülümseyerek anlatıyorlar.
“Eğer bu evde tek başıma yaşıyor olsaydım, kesinlikle evim daha pembe olurdu. Ancak John bana renkler konusunda daha uzlaşımcı olma bakış açısını kazandırdı.”
Yatak örtüsü Sam’in bir Paris seyahatinden. Yatağın yanı başında yer alan komodin ve lambanın her ikisi de antika.
Lavabonun hemen üstünde yer alan çiniler sonradan döşenmiş. Sam çinileri Paris’ten, bir eskiciden almış.
Otto tasarıma çok meraklı bir çocukmuş. Aslında odasının altın ve sarı renkte olmasını istemiş. Ancak Sam Otto’yu ikna etmeyi başararak duvarların neon rengi bir pembe olmasını sağlamış.
Yatak odası pek çok tabloya ev sahipliği yapıyor. Bu tabloların bir kısmı aile yadigarı bazıları da bit pazarından, eskici ya da antikacılardan alınmış. Bembeyaz duvar hem yatak örtüsü hem de renkli yastıklar için mükemmel bir fon. İşlemeli ayna John’un annesinden yadigar.
YAZI: JENNIFER HASLAM
FOTOĞRLAFLAR: INGRID RASMUSSEN
DERLEYEN: HANİFE YILMAZ