İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali (BWI) Dünya Konseyi Toplantısı, 29 – 30 Kasım 2016 tarihlerinde İsviçre’nin başkenti Cenevre’de gerçekleştirildi. Toplantıya sendikamızı temsilen Genel Başkanımız Ramazan Ağar, Genel Başkan Yardımcımız İsmet Tan, Genel Sekreterimiz Tevfik Özçelik, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz Mehmet Yolasığmazoğlu, Genel Başkan Danışmanı Prof.Dr. Cem Kılıç ve Dış İlişkiler Uzmanı Özgür Doruk katıldılar.
Uluslararası çatı örgütümüz BWI; inşaat, ağaç işleri, ormancılık, yapı materyalleri ve çimento sektörlerinde örgütlü üye sendikalarını, Afrika ve Orta Doğu, Asya & Pasifik, Avrupa ve Latin Amerika & Karayipler coğrafi sınıflandırması dahilinde oluşturulmuş dört alt bölge altında bir araya getirmiştir. Anılan alt bölgelerin komite başkanları ile bu alt bölgelerde yer alan 26 ülke grubu temsilcisinin oluşturduğu Dünya Konseyi, her yıl Kasım ayında gerçekleşen toplantı ile geride bırakılan dönem içerisinde gerçekleştirilen faaliyetleri değerlendirirken, müteakip yıla ilişkin gerek eylemsel, gerekse finansal planları tartışır ve onar.
Dünya Konseyi 2016 yılı birleşimi, geride bırakılmak üzere olan yıla ilişkin 16 ana başlığın oluşturduğu yoğun bir gündem ile çalışmalarına başladı. 29 Kasım, Salı günü oturumları; toplantı gündeminin onanması, Dünya Konseyi 2015 oturumu tutanaklarının kabulü ve konseye katılacak yeni üyelere oybirliği ile görevlerinin teslim edilmesi adımlarını içeren tüzüğe ilişkin prosedürlerin yerine getirilmesi ile devam etti.
Başkan Sjöö ve Genel Sekreter Yuson’dan Amerikan Seçimleri Vurgusu
Konseyin 2015 yılı oturumlarında gözlemlendiği, gibi bu yıl da müzakerelere katkı sunan üyelerin konuşmalarına hakim başlık göç ve göçmen işçiler idi. BWI ve İsveç GS Sendikası Başkanı Per Olof Sjöö, 2016 yılına dair kısa bir değerlendirme niteliğinde olan konuşmasında; ülkeler arası veya iç çatışmaların yarattığı yaşamsal tehdit ile özünde iklim değişikliğinin tetiklediği açlık ve yoksulluğun etkilerini bertaraf etmek üzere göç etmek zorunda kalanların yaşadıklarına ve göç alan bölgelerde gerçekleşen sosyal, ekonomik ve politik etkilere dikkat çekti. BWI ve üyesi bulunan sendikal örgütlerin, mültecilerin ve göçmen işçilerin hakları için verdikleri mücadelenin altını çizen Sjöö, buna karşın popülist siyasi söylemler nedeniyle, 2016 yılı içerisinde seçimlere sahne olan ülkelerde ortaya çıkan aşırı sağın yükselişine dair kaygılarını dile getirdi.
Per Olof Sjöö’nün ardından Faaliyet Raporu’nu sunmak üzere söz alan İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali (BWI) Genel Sekreteri Ambet Yuson da, Dünya Konseyi’nden yalnızca birkaç hafta önce gerçekleşen 58. Amerikan Başkanlık seçimleri sonuçlarına değindi. Anti-demokratik uygulamaların, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını ancak ve ancak demokrasinin kusursuz bir biçimde hayat bulduğu bir ortamda pratiğe geçirmesi mümkün olan sendikalarda ve üyelerinde kaygı yarattığını belirten Yuson, 2017 yılında gerçekleştireceğimiz BWI Dünya Kongresi ve burada kabul edilecek Eylem Planı ile güçlü bir mücadeleye hazır olunacağına vurgu yaptı. BWI’nin 2016 yılı içerisinde 7 kıtada gerçekleştirdiği aktivitelerden öne çıkan başlıklara değinen Yuson, sunuşunda geniş yer tutan “Karayollarında Taşeronlaşmayla Mücadele” kampanyamıza ilişkin konuşmalarını yapmak üzere Genel Başkanımız Ramazan Ağar’ı mikrofona davet etti.
Ağar, “Zaferimiz, kamu işyerlerinde çalışan
700 bini aşkın taşeron işçisine umut olmuştur”
Sendikal hareketin gelişmesi, örgütlü toplumun gelişmesi, demokrasinin gelişmesidir. Sendikal hareketimizin gelişmesi önündeki tehditlerden biri taşeronlaşmadır. Taşeronluk sistemi kölelik düzenidir. Bu düzende sendikal temsil yoktur, iş güvencesi yoktur, insanca ücretler ve haklar yoktur. Sadece ağır çalışma, sömürü ve işçi ölümleri vardır. Sermayeye, istihdamı esnekleştirme ve işgücü maliyetlerini asgariye çekme imkanı tanıyan taşeronlaşma, Türkiye’de, örgütlü işçi hareketini ve sendikal düzeni yıkma aracı haline gelmiştir.
Bu araç, yolların yapım, onarım ve bakım işlerini yürütmekle görevli Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından da yaygın bir biçimde kullanılmaktaydı. Kamu İhale Kanunu’nda yer alan hizmet alımı usulüne göre, taşeron şirketler ile sözleşmeler yapılmaktaydı. Ancak taşeron şirketlerle kurulan sözleşmeler incelendiğinde, Kamu İhale Kanunu’nda tanımlanan şekilde bir hizmet alınmadığı, gerçekte yapılan işin işçi temini olduğu görülmekteydi. Türkiye yasaları uyarınca yapılması gereken, Karayolları Genel Müdürlüğü ile taşeron şirketler arasında imzalanmış hukuk dışı sözleşmelerin iptal edilmesi ve taşeron işçilere kamunun asıl işçileri ile aynı hakların verilmesiydi.
Detaylı ve yoğun bir çalışma ile sendikamız hukukçuları bu tespiti ortaya koydular. Ve 2010 yılı Mayıs ayında harekete geçtik. Taşeron şirketler marifetiyle istihdam edilmiş işçilere, 16 ilde düzenlediğimiz toplantılar ile bu yasadışı uygulamaya ve kölelik düzenine son verme mücadelesine katılma çağrısı yaptık. 4 ay gibi kısa bir sürede 10 bine yakın işçiyi sendikamız çatısı altında örgütledik ve mücadelemize kattık. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden, üyelerimizi toplu iş sözleşmemiz kapsamına almasını talep ettik. Ancak işveren, üyelerimizin kendi işçisi değil, taşeron şirketlerin işçisi olduğu gerekçesiyle talebimizi reddetti. Yılmadık. İşçi temini ihalelerinin yasalara aykırı olduğunun ve asıl işverenin Karayolları Genel Müdürlüğü sayılması gerektiğinin tespiti, üyelerimizin tüm haklarının tazmini amacıyla her bir üyemiz için ayrı ayrı davalar açtık. Eş zamanlı açılan 10 bine yakın dava ile hukuki süreci başlattık.
Tüm iş mahkemelerinin üyelerimiz ve sendikamız lehine karar vermesi ardından işveren temyiz başvurusunda bulundu. 2011 yılı Ekim ayında Yargıtay kararını açıkladı; “Karayolları Genel Müdürlüğü ile taşeron şirketler arasındaki geçici iş ilişkisi hukuk dışıdır. İşçiler, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün asıl işçisi sayılmalıdır” dedi. Taşeron sözleşmelerinin derhal feshedilmesi ve üyelerimizin Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kadroya alınması gerekmekteydi. Ancak, işveren kararı uygulamadığı gibi, davacı konumundaki üyelerimize yaptırdığı işleri, yine yasalara aykırı olarak anahtar teslimi adı altında ihale etmeye başladı.
Vazgeçmedik. Hazırladığımız finansal çalışma ile işlerin taşerona verilmesinin, aynı işi kamunun kendi işçileriyle yapmasıyla eş maliyet arz ettiği gerçeğini açığa çıkardık. İşlerin kamunun kendi işçileriyle yapılmasının daha iyi nitelik, verimlilik ve dayanım sağlayacağını ortaya koyduk. Bu yolla hem kamu hizmetlerini kullanan halkın desteğini arkamıza aldık, hem de Ulaştırma Bakanı’nı ikna ettik. Bakan, taşeron işçisi üyelerimizin kadroya alınması için bütçe talep etti, ancak bu kez de Maliye Bakanlığı reddetti.
Mücadeleyi bırakmadık, işyerlerine ve alanlara taşıdık. 81 ilde 250’nin üzerinde iş bırakma ve iş yavaşlatma eylemleri ve protestolar yaptık. On binlerce üyemizin katılımıyla Başkent Ankara’da 4 büyük miting düzenledik. Her eylemimizde, her mitingimizde, farklı sektörlerden, taşeron düzenine karşı başkaldıran işçileri ve sendikalarını mücadelemize kattık, çoğaldık. Yargıda verdiğimiz mücadelenin, alanlarda düzenlediğimiz eylemlerin her aşamasını yazılı ve görsel basına taşıdık. Deyim yerindeyse tüm yerel ve ulusal medyayı abluka altına aldık. Taşeron sisteminin işçilere, halka ve nihayetinde ekonomiye verdiği zararı her yeni gün ülke gündeminin ilk sıralarında tuttuk. Beş yıl boyunca gazetelerde ve tv programlarında kölelik düzenini ifşa ettik.
2015 yılı Türkiye’de parlamento seçimleri yılı idi. Siyasi görüş ayırt etmeksizin tüm muhalefet partilerine haklı mücadelemizi anlattık. Seçimlere hazırlanan tüm milletvekilleri ve Başbakan ile Cumhurbaşkanı nezdinde görüşmeler gerçekleştirdik. Önce muhalefet partileri ve ardından iktidar partisi, yalnızca Karayolları Genel Müdürlüğü’nde değil, kamu sektörünün tamamında taşeron sistemine son verilmesini parti programlarına aldılar. Yetinmedik. Türkiye’deki en yüksek adli yargı organı olan Yargıtay’ın kararını uygulamayan Ulaştırma Bakanı, Maliye Bakanı ve ilgili bürokratlarla ilgili suç duyurusunda bulunmak üzere 5 Şubat 2015 günü harekete geçtik. Aynı gün Başbakan, sorunun çözülmesi amacıyla sendikamızın da içerisinde yer alacağı bir komisyon kurulması için ilgili bakanlara talimat verdi.
Komisyon çalışmaları sonucu 9917 taşeron işçisinin, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün asıl işçisi olarak kadroya alınması hususunda hükümetle protokol imzaladık. Takvimler 30 Nisan 2015 tarihini gösterdiğinde, üyelerimiz ve ailelerinin oluşturduğu 20 bine yakın katılımcıyla zaferimizi Ankara Arena Salonu’nda kutladık. Hukuk, akademi, medya, lobi ve eylemlilik araçlarıyla donatılmış 5 yıllık mücadelemiz ardından, üyelerimiz şimdi güvenceli istihdam ve toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışmaktalar.
Bu zafer, Türkiye işçi hareketinin zaferidir. Çünkü zaferimiz, kamuya ait diğer işyerlerinde çalışan 700 bini aşkın taşeron işçisine umut olmuştur. Bizim için gün, onların da kölelik düzeninden kurtulması için, mücadelemize kararlılıkla devam etme günüdür. Bu zafer, BWI üyesi tüm işçilerin zaferidir. Çünkü Karayolları taşeron işçileri, mücadelesini, kölelik düzenini reddeden farklı ülkelerden dostlarıyla birleştirdiler. Türkiye yol işçilerine, YOL-İŞ’imize ve BWI üyesi kardeşlerime daha nice zaferler diliyorum.
Dört Alt Bölge
Dört Bölge Raporu
Genel Başkanımız Ramazan Ağar’ın konuşması ardından BWI Alt Bölge Komiteleri’nin faaliyet raporlarının sunuşuna ayrılan oturuma geçildi. Afrika – Orta Doğu Bölge Başkanı Thamsanqa Piet Matosa’nın, 13 – 14 Eylül 2016 tarihlerinde Mozambik’in başkenti Maputo’da düzenlenen toplantı ile bölgede faaliyet gösteren sendikalarca onanan rapor ve alınan kararlara ilişkin sunuşunda öne çıkan başlıklar şu şekilde sıralanabilir: Yenilikçi sendikacılık, bölgesel iletişim ve müşterek kampanyaların geliştirilmesi, BWI’ye Wilson Bailey Konut İnşa Şirketi ile Uluslararası Çerçeve Anlaşması imzalama girşiminde bulunması çağrısı, Afrika – Orta Doğu Bölgesi sendikalarına desteğin arttırılması, iç çatışmaların yaşandığı ülkelere barış çağrısı, Filistin’e uygulanan işgalin sonlandırılması. Başkan Matosa’nın aktardığı önergeler BWI Dünya Konseyi’nce oybirliğiyle kabul edildi.
Asya – Pasifik Bölgesi Başkanı John Alexander’in raporu, bölgenin hakim sektörleri çimento ve ormancılık alanında faaliyet gösteren sendikaların aktivitelerine odaklanmaktaydı: “BWI, Asya çimento endüstrisinin stratejik doğasına hakim durumdadır. Asya kıtası inşaat sektörü harcamaları, sektörün küresel düzeydeki toplam harcamasının %44’ünü teşkil etmektedir. Sektörün mevcut büyümesi büyük ölçüde mega boyuttaki altyapı projelerinin bir sonucudur. İnşaat endüstrisi yatırımlarının artması neticesinde çimento sektöründe de olağanüstü bir genişleme yaşanmaktadır. BWI Asya – Pasifik Bölgesi sendikaları anılan gidiş hat neticesince çimento sektörü işçilerini örgütlemeye ağırlık vermektedirler. Panama’da düzenlenen BWI Çimento Sektörü Konferansı’nda Endonezya, Filipinler, Kamboçya ve Hindistan’dan katılımcılarla belirlediğimiz stratejiyi başarılı bir biçimde hayata geçirmekteyiz.
Asya – Pasifik Bölgesi’nden BWI üyeleri geride kalan yıllar içerisinde orman sertifikasyonu almış firmalar üzerinde önemli başarılara imza atmış, pek çok ülkede faaliyette olan şirketlerde çalışma standartlarında gelişim kaydedilmiştir. Malezya’da faaliyet gösteren Sabah, Fiji’de faaliyetlerini yürüten ormancılık şirketleri ve yine Malezya’da bulunan Sarawak şirketinde yaşanan ihlaller nedeniyle FSC ve PEFC orman sertifikasyonu kuruluşlarına gerekli raporlar iletilmiştir”.
Avrupa Bölge Komitesi raporunu BWI Dünya Konseyi üyelerine aktaran Josef Muchitsch, komitenin 3 Ekim 2016 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen toplantısında onanan “Avrupa Nereye Gidiyor?” başlıklı bildirisine dikkat çekti. Muchitsch’in sunuşunda, “Avrupa’nın en yoksul ülkelerin büyüme oranları her ne kadar AB ortalamasının üzerinde gerçekleşmiş olsa da, AB’nin sosyal birleşimi son dönemde ya çok az ilerleme kaydetti ya da hiç gelişme kaydedilemedi. Kemer sıkma politikalarının yoksul kesimi en sert biçimde vurduğu Akdeniz bölgesi ülkelerinde ise başta gelir eşitsizliği olmak üzere sosyal kalkınma yerinde saydı” sözlerine yer verdi.
BWI Latin Amerika – Karayipler Bölgesi Raporu’nu sunmak üzere kürsü alan Hoover Delgado Hurtado ise konuşmasında şu sözlerine yerdi: “Bölgemizde yer alan başlıca ülkelerde yaşanan ekonomik ve politik krizlere karşın sendikalarımız güç kazanmaktadır. Brezilya’da Başkan Rousseff’in görevinden azledilmesi ardından göreve gelen yönetimin ultra-liberal ekonomi politikaları uygulayarak esnekleştirmeyi yükseltmesini ve çalışma haklarını geriletmesi beklentisi hakim. Bunların yanı sıra yeni hükümet emeklilik yaşını yükselteceğini ve kamu harcamalarını 20 yıl boyunca donduracağını açıklamış durumda.
Arjantin’de de aynı durum söz konusu. Ülkede iktidarda olan neoliberal hükümet vergileri yükseltti, kamu yatırımlarını asgariye çekti, kamu çalışanlarının işten çıkarılmasını kolaylaştıran yasaları yürürlüğe koydu ve hali hazırda çalışma yasasını değiştirmek için hazırlıklarını sürdürüyor. Geride bıraktığımız yıl içerisinde Arjantin’de 20 bin inşaat işçisi işlerini kaybetti. Venezuela’da uzun süredir devam eden politik kriz ekonomi üzerinde derin bir etki yarattı. İstihdam olanaklarının ortadan kalkmış olması nedeniyle işçilerin durumu Arjantin’den farklı değil. Kamu altyapı yatırımlarına son verildiği gibi, özel sektör inşaat faaliyetleri de azalmış durumda. Kolombiya’da FARC örgütü ile hükümet arasında imzalanması planlanan anlaşma referanduma götürüldü ve referandumdan HAYIR oyu çıktı. Bu durum sendikalarımızı ve üyesi bulunan işçileri zor bir sürece soktu çünkü büyük çoğunluğu EVET kampanyasına destek vermişlerdi”.
Güney Kore Sendikalarına
Yönelik Saldırılara Son Verin
Onbir uluslararası sendika federasyonunun oluşturduğu Küresel Sendikalar Konseyi, 30 Kasım 2016 tarihinde yayınladıkları ortak bildiri ile Kore Sendikalar Konfederasyonu (KCTU) tarafından başlatılan genel greve destek verdiler. Bildiride, “İşçi hakları, insan hakları ve adalet mücadelesi veren sendikalara ve üyelerine karşı uygulanan saldırıları şiddetle kınıyoruz” sözlerine yer verildi. KCTU Başkanı Han Sang-Gyun, Kasım 2015’te çalışma yasalarında reform ve gençlerde işsizliği protesto etmek amacıyla 100.000 kişinin katıldığı mitingin düzenleyicisi olmak suçuyla tutuklanmış ve 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. BWI Dünya Konseyi’nin 30 Kasım, Çarşamba günü oturumları, Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi önünde başlayan ve Güney Kore Büyükelçiliği önünde devam eden destek eylemi ile başladı. Aynı gün gerçekleşen oturumlar, BWI 2017 Kongresi’ne ilişkin ön hazırlıkların müzakere edilmesi ardından son buldu.