İstanbul Boğazı ile birlikte Asya ve Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran Çanakkale Boğazı’nın, üçüncü jeolojik zamanın sonunda meydana gelen bir çöküntü ile oluştuğu, bilim adamları tarafından kabul edilmiştir. Çok özel bir coğrafya olan Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ile Marmara Denizi’ni birleştiren doğal bir su yoludur. Çanakkale Boğazı’nın uzunlu- ğu altmış sekiz kilometre olup İstanbul Boğazı’nın yaklaşık iki katıdır. Boğazın kuzeyde, Marmara Denizi girişinden Nara Burnu’na kadar kıyıları birbirine paralel ve açıktır. Nara Burnu’nda daralarak güneye yönelir. Boğazın en geniş yeri Erenköy Koyu ile Tengerdere ağzı arasında yaklaşık 7000 metre, en dar yeri ise 1250 metre ile Kilitbahir ve Çimenlik kaleleri arasıdır. Ortalama derinliğin elli-altmış metre olduğu boğazın, en derin yeri ise yüz altı metre ile Çanakkale-Kilitbahir arasındadır. Boğazda birisi üstten Marmara’dan Ege’ye, diğeri alttan ve tersine Ege’den Marmara’ya doğru iki tür akıntı vardır.
Bölgede kuzey (Yıldız) ve kuzeydoğu (Poyraz) rüzgârları yılın dokuz ayı eser. Çanakkale Boğazı hidrolojik yapısından dolayı, çok sayıda balık türü, kabuklu ve yumuşakçaların yaşamasına ortam sağlayan önemli bir bölgedir. Bu yönüyle özellikle lüfer, palamut, kolyoz ve orkinos gibi balık türlerinin göç yolu olduğundan, balık avcılığı için de cazip bir bölgedir. Ayrıca çok sayıda savaş batıklarının bulunmasından dolayı da özel bir yere sahiptir.
Boğazın Savunması: Kaleler Çanakkale Boğazı’na savunma amacıyla yaptırılan ilk kaleler, 1462-63 yıllarında inşa edilen Çimenlik Kalesi (Kala-i Sultaniye) ve Kilitbahir kaleleridir. 1661’de boğazın Ege girişine iki kale daha inşa edilir. Bunlar Anadolu yakasında yer alan Kumkale ve Rumeli yakasında yer alan Seddülbahir kaleleridir. 1817-18 yıllarında Sultan II. Mahmut döneminde boğazın genişleyerek kuzeydoğuya yöneldiği kısımda, Anadolu yakasındaki Nara Burnu’nda, Nara Kalesi ile Rumeli yakasında Bigalı Kalesi inşa edilmiştir.
Çimenlik Kalesi 1462-63 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından boğazın en dar yerine yaptırılan iki kaleden birisi olan Anadolu yakasındaki Çimenlik Kalesi (Kala-i Sultaniye), günümüzde Deniz Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Dış ve iç kaleden oluşan kalenin bahçesinde baruthane binasının yanında, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan iki cami yer almaktadır. 18 Mart 1915 günü, İngiliz gemisi Queen Elizabeth’ten atılan ve kuzey sur duvarında açtığı iki metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi düş- tüğü yerde korunmaktadır. İç kalenin giriş kapısının solunda duvara monte edilen mermer koltuğun, yakınındaki Abydos antik kentinden getirilerek burada kullanıldığı bilinmektedir.
Kumkale Çanakkale Boğazı’nın Ege denizine açılan kısmında karşı- lıklı olarak yapılan ve Anadolu yakasında 1661 yılında tamamlanan Osmanlı kalesidir.
Nara Kalesi Abydos kentinin kalıntıları- nın da bulunduğu Nara Burnu üzerindeki kalenin, III. Selim döneminde başlanan inşası, ancak II. Mahmut döneminde tamamlanmıştır. Bundan dolayı yapılar Mahmudiye kaleleri olarak anılırlar. Kitabesindeki hicri 1234 tarihi 1817-18 yıllarını vermekte olup, günümüzde askeri bölge içerisinde kalmaktadır.
Boğazın Efsaneleri: Boğazda bir Aşk Hikâyesi (Hero ile Leandros) Çanakkale Boğazı yüzyıllardır söylenerek günü- müze kadar taşınmış mitolojik öyküleriyle de ayrı bir yere sahiptir. Bunlardan Hero ile Leandros’un öyküsünü bize en güzel M.S. 400’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Romalı ozan Mousaios anlatır. Bunun için, öyküyü Bilge Umar’ın yaptığı çeviriyi esas alarak Mousaios’tan özet olarak aktarıyoruz:
“Çanakkale Boğazı’nın en dar olduğu yerde; biri Anadolu topraklarında günümüzdeki Nara Burnu’nda Abydos, diğeri karşıda Trakya kıyısında Sestos diye iki şehir vardır. Leandros Abydos’ta, Hero ise Sestos’ta rahibe olarak Aşk Tanrıçası Aphrodite’nin tapınağında yaşarmış. Her yıl mayıs ayında tapınakta yapılan Adonis törenlerine giden Leandros orada gördüğü Hero’ya yıldırım aşkıyla tutulur.
Önceleri iki kıtayı ayıran boğaz, iki sevgilinin aralarındaki sevgiye engel olamaz. Leandros her gece boğazı yüzerek geçer, sevgilisiyle bütün gece hasret giderdikten sonra, sabah geri dönermiş. Hero da sevgilisine Sestos’taki kulenin tepesinde yaktığı fenerle yol gösterirmiş. Yaz ayları boyunca iki sevgilinin bu buluşmaları sorunsuz devam etmiş. Ancak yaz geçmiş, boğazda dondurucu poyrazlar esmeye başlamıştır. Bir gece fırtına daha sert esmiş, Hero’nun elindeki meşaleyi söndürmüştür. Dağ gibi yükselen dalgalar, Leandros’un çırpınan gövdesini döve döve Sestos’tan çok ötelere sü- rükleyerek, sabaha karşı cansız bedenini Sestos kıyılarına atmıştır. Hero ise, sönen meşalesini yeniden yakıp, bitkin ellerinde tutuyordu. Kıyıya çarpan sevgilisinin cansız bedenini görünce ölümde de olsa ona kavuşmak için, hiç düşünmeden kendini denize atmıştır.”
Hellespontos Çanakkale Boğazı’nın antik adının nereden geldiğini gösteren efsane Helle’ninkidir. Boğazın adı antik çağlarda Hellespontos, yani “Helle’nin Denizi”dir. Helle’nin efsanesi özetle şöyledir: “Troia öncesi bir kuşaktan olan Argonotlar (Argo Gemicileri) Yunanistan’dan kalkıp Karadeniz’in Kolkis (Gürcistan) ülkesinde Altın Post’u aramaya giden kahramanlar grubudur. Argonotların aradığı ünlü Altın Post, bir zamanlar Kral Athamas ile Bulut Tanrıçası Nephele’nin çocukları olan Phriksos’la Helle’yi üvey annelerinin hışmından korumak için sırtına alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkis ülkesine kaçıran, kanatlı koçun pöstekisidir. İki kardeş, bu seyahat sırasında tam boğazın üzerinden geçerlerken, Helle koçun üzerinden düşerek boğazın sularında kaybolur. Ondan sonra boğazın adı Hellespontos olur, yani Helle’nin denizi. Bu olaydan sonra Phriksos yoluna devam ederek Kolkis’e varır ve Kral Aietes’e tanrılara kurban ettiği koçun altın postunu verir.”
Antik Kentler Çanakkale ve civarında, iki yüz dört tescilli SİT alanı bulunmaktadır. Bu alanlarda bulunan antik yer ve kentlerin bazılarının kazıları yapılmış olup tarihleri hakkında yeterince bilgi sahibi olunmuşsa da birçoğunun sadece isim ve yerleri bellidir. İl sınırları içerisinde toprağın korumasında, gün ışığına çıkacağı günü bekleyen bu kentlerden bazıları Pionia, Gargara, Antandros, Lamponia, Polymedion, Armatos, Khrysa, Hamaksitos, Babakale, Tragasaion, Neandria, Larisa, Kolonai, Segeion, Ophrynion, Dardanos, Akhilleion, Aianteion, Rhoeteion, Abydos, Arisba, Perkote, Lampsakos, Tenodos, İmbros, Abarnis, Paisos, Kolonai, Priapos, Kokylis, Skepsis, Gergithion, Kebrenê gibi antik kentlerdir. Haklarında yeterli bilgi bulunmayan bu kentler, araş- tırılacakları günü beklerken, Aleksandreia Troas, Assos, Parion, Troia gibi önde gelen antik kentler bizlere bölge hakkında bir referans sunarlar.