İki gündür Artvin’deyiz. Yeşil Artvin Derneği’ne giriyoruz. İçerde tanıdık dostlar… Kimisi ile Anadolu’nun yağmalanmasına tepkimizi göstermek için Artvin’den Ankara’ya yürümüşüz, 40 gün boyunca. Kimisi ile derelerde, kimisi ile taş ocaklarında, kimisi ile yayla yollarında, kimisi ile ormanda kesişmiş yolumuz. Kucaklaşıyoruz…
İçerde her daim 5-10 kişi var. Sohbet ediliyor. Çaylar geliyor. Giren çıkanlar oluyor. Neşe abla Valilikteymiş. Bedrettin dilekçeler yazıyormuş…Cerattepe’yi konuşuyoruz. Akşam basın açıklaması var. Dernek odasında Cerattepe’yi gösteren büyük haritalar var. Bu haritaları birkaç kez mahkemede gördüğümü hatırlıyorum. Muhteşem Bedrettin’in bu haritalar üzerinden Cerattepe’de neden maden olmazı mahkemeye anlatışını hatırlıyorum. İki saat, üç saat Cominco Madencilikten başlayarak süreci mahkeme heyetine anlatışını… O haritalar işte dernek odasında. Haritada Cerattepe’ye bakıyorum. Cerattepe’yi merkez alsak; üst solda Atabarı Kayak Merkezi, sağında Hatilla Milli Parkı, solunda Genya Dağı, hemen alt tarafta Kafkasör Turizm Merkezi. Daha altta Artvin.
Artvin. Anadolu da dağda kurulu gördüğüm üç şehirden biridir, beni en çok etkileyenidir. İlk gelişimde Artvin’e; “ART-WİN..İŞİ PENCERE” diyen bir reklam tabelası ile ince zekaya vurulmuştum. Altta nazlı Çoruh. Çoruh kenarında meyveciler, çaycılar vardı … Şimdi Çoruh Şantiye! Cağ Döneri saat 11.00 de yenir. Saat 13.00 de biter… erken yemezsen geçmiş olsun.
Sonra Neşe abla.. Neşe Karahan. İlk çevre davamız, Fırtına Vadisinde kurulmak istenen bir Hes. Destek lazım… Karadeniz malum.. yıl 1998 çevre hakkı Karadeniz de hak getire. Duyuyorum Yeşil Artvin Derneği’ni.. .Okuyorum madene karşı mücadeleyi gazetelerden. Neşe Abla hayatımıza o tarihlerde girmiş.. Bizim için o tarihler ama Artvin’in hayatına sanki kadimden beri girmiş…
Neşe Abla içeri giriyor… içerde bulunanlar ayağa kalkıyor… Sessiz, kendi halinde ve dünyasında. Her zamanki mutat koşturması halinde. Bizi görüyor…Sarılıyoruz…Yanlış yazmışlar diyor.. Bizi İngilizler besledi, biz İngiluzuz! Gülüyoruz.
Valiliğe dilekçe vermiş, dönmüş gelmiş. TBB Kent ve Çevre Komisyıonu üyesi 4 avukat ve Yeşil Artvin Derneği Yönetimi olarak Cumartesi günü Cerattepe’ye çıkmak için izin istiyoruz, demiş. Madem Başbakan çalışılmayacak dedi, gidip göreceğiz çalışma var mı? Telefon çalıyor o ara. 10 kişi diyormuş Vali. Dernek Yönetimi 11 kişi zaten. Neden 15 kişi olmuyor da 10 kişi.. 15 kişi diyoruz. Neşe Abla sakin sakin anlatıyor… Telefon kapatılıyor…Valiye sorulacak 15 kişi. Soruluyor. Yine telefon. Olmazmış, sadece isimleri belirlenmiş 10 kişi.
Akşam oluyor ara. Saat 18.00. Halk Otopark Meydanı’na toplanmaya başlıyor. Bir saat içinde 2000 kişi kadar dolduruyor meydanı. Bir gurup biber gazı ağacı getiriyor meydana. Atılan gaz kapsülleri toplanmış, tepesine baret konmuş, dallar yapmışlar çiçeklerde var. Dallardan gaz kapsülleri sarkıyor. 15 günden bu yana gazlanan halk kararlı meydanda. Slogan atıyor. Direne direne kazanacağız! Basın açıklaması başlıyor. Neşe Karahan konuşuyor. Başbakan ile yapılan görüşmeyi anlatıyor. Madem çalışmalar duracak, dağda olanlar da aşağı inecek! TBB Komisyon başkanımız Ali Arabacı konuşmasını bitiriyor.
Halk enerjik, halk kararlı. Konuşmalar yapılırken aklımdan hukuk geçiyor. Rabia Ana geçiyor. Ben Ben Ben… Devlet Benim! Vali Kaymakam Kimdur! Hukuk halktır işte, meydandır diyorum içimden. Orada bir mahkeme var. 6 ay önce aynı maden için aynı mahkeme, başka hakimler; Ya Artvin Ya Maden demişler ama aynı mahkeme farklı hakimler 7 aydır bir Yürütmeyi Durdurma Kararı verememiş. Halk kendi hukukunu hatırlatınca mahkemenin veremediği yürütmeyi durdurma kararını başbakan kendisi vermiş.!! Yaşa sen Rabia diyorum içimden….
Pazar günü yola çıkıyoruz. Yukarıda 1700 metre rakımlarda yol ayrımı var. Yol ayrımında 250 gün nöbet tutulan, kar kış demeden beklenilen Artvin’in Nöbet kulübesi. O noktada Sola gidersen Atabarı Kayak Merkezi. Sağa gidersen Cerattepe. Oraya varmadan hemen altta bir viraj. Virajda Jandarma. Kimlikler kontrol ediliyor. Biz geçiyoruz. Gazeteciler ve bizimle beraber gelmek isteyen arkadaşlarımız orada kalmak durumunda. Geçirmiyorlar. Ayrılıyoruz. Gidip de gelmemek var, gelip de bulmamak var diyerek konulan bariyerlerin arkasından sarılıyoruz, ayrılıyoruz. Stalin’in bir gece çizdiği sınır gibi… Sarp Köyünde derenin karşında kızına misafirliğe giden geri gelememiş…
Cerattepe yolunda orman içi açıklıklar var. Açıklıkların olduğu alanlarda devasa diyebileceğimiz yüzlerce ağaç devrilmiş. Yakından bakıyoruz. Kökleri ile birlikte devrilmişler. Sebebini anlıyoruz. Geçmişte yapılan kesimlerden oluşan orman içi açıklıklarda orman zayıf kalıyor. Rüzgara daha çok maruz kalıyor. Oğuz Kurtoğlu Hoca oluşan açıklık nedeni ile açıklık kenarında bulunan ağaçlar güneşe daha çok maruz kalıyor, kabukları kuruyor, böcek istilası da başlıyor ve ağaçlar doğa olaylarına dirençlerini kaybediyor, diyor. Biraz şiddetli bir rüzgarda bile kökleri ile birlikte devriliveriyorlar. Aklımıza geliyor. …Yaşamak bir orman gibi kardeşçesine… Ekliyoruz dayanışmayı içimizden… Orman kendi ekosistemi bozulmadığında, bir arada ve aralarında boşluk olmadığında güçlü ve ayakta kalabiliyor.
Devam ediyoruz. Cerattepe Maden alanı görünüyor. Maden alanı karşıda. Bizi bekliyorlar. Belli hazırlıklar yapılmış. Baretler kafada. Sarı-turuncu yelekler giyilmiş. Lacivertler güvenlik. Sarı turunculardan çok lacivert var. Yaklaşıyoruz. Gerginler, hissediyoruz. Merhaba diyoruz. Hoş geldiniz diyorlar… Resmi ve gergin ses tonunu hissediyoruz. Giriyoruz. Araçlar var. Hemen dikkatimizi çekiyor. Ön ve arka plakaları çamurla sıvanmış, belli olmasın diye. Neden diyoruz. Yollar çamur o yüzdendir diyorlar… Araçların gözükmeyen tek yerleri plakaları… Geçiyoruz… Hızlıca etrafa bakıyoruz, kameralar ile tespitlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Bir çalışma gözükmüyor.
İş yeri açma ve çalışma ruhsatınız var mı diyoruz … Vardır … Görebilir miyiz? Murgul’daki işletmemizde, ya da şirketimizde … orada hukuk servisimizde … burada bulunuşunuz o şekli yasaya göre bile yasal değil diyoruz. Devlet bize izinleri verdi diyorlar. Gösterin ruhsatı o zaman. Yok!
Tartışmalar başlıyor… Kendileri de Artvinli imiş. Zarar verilmesine asla müsaade etmezlermiş… ortada mahkemece verilen bir karar var mıymış? Yokmuş ki… … siz kazanana kadar mahkeme mi kurulacak diyoruz… Ama mahkeme henüz karar vermedi ki… 25 yıldır hukuk savaşı veriliyor… mahkeme ise mahkeme kararları ortada… Ya Artvin Ya Maden diyen mahkeme kararlarını niye tanımıyorsunuz, bu izinler size nasıl veriliyor? Siyaseti bize sormayın! Başbakan dediği için çalışmıyorlarmış… Mahkeme karar versin ona göre çalışacaklarmış…Burada madencilik faaliyeti olamayacağını söyleyen 2 tane mahkeme kararı var diyoruz. Mahkeme ise mahkeme! Madem çalışmayacaksınız, niye 1800 metre de kar altında bekliyorsunuz, inin aşağı diyoruz. Ama mahkeme karar vermedi diyorlar yine. Mahkemenin iki kararı var… kaç tane mahkeme kararı olması gerekiyor sizin buradan gidebilmeniz için diyoruz
Biz kamera ile çekiyoruz, onlar da bizi çekiyor… Bir ara birisi çekemezsiniz diyor… çekeriz diyoruz. Bu yüzden buradayız diyoruz. Ortadan kayboluyor…
Dönüyoruz artık. Nöbet Kulubesi’ne giriyoruz. Havayı çekiyoruz içimize. Taze meyve ve sebzeler halen duruyor. Oturuyoruz. Anıları dinliyoruz. Çıkıyoruz.
Atabarı Kayak Merkezine geçelim diyoruz sonra… o yol üzerinde de Jandarmalar var… Daha çok dinlenme halindeler…Bizimle ilgilenmiyorlar. Kayak Merkezi’ne varıyoruz. Merkez çalışmıyor artık. Çalışmıyor çünkü müşterisi yok. Müşterisi yok çünkü Cengiz İnşaat korunacak diye Kayak Merkezine gidenlere de izin vermiyor Jandarma. 2-3 haftadır İnsanlar kendi sosyal yaşam alanlarından da mahrum bırakılmış. Oradan dönüşte Jandarmaya diyoruz. 100 metre yukarıda kontrol noktası oluştursanız merkez çalışırdı… Bunu biz bilemeyiz. Kim bilir ? Vali bilir!
Nihayet kontrol noktasından özgür topraklara geçiyoruz. Gazeteciler bekliyor. Ayrılırken bakarsın görüşemeyiz deyip sarıldıklarımızla sarılıyoruz yine. Şaka değil. Basına açıklamalarımızı yapıyoruz. Aklımızda tek konu var. Ya Artvin Ya Maden.
10 defada kuracak olsalar bu mahkemeyi 10 defa da kazanmak zorundayız! Kazanacağız. Biliyoruz ki hukuk Artvin Halkının dediğidir!