“Ceza” kelime anlamı olarak, suça karşı uygulanan yaptırımdır ve genellikle bir nevi karşı tarafa acı vermektir.
Ebeveynler çocuklarını bazen fiziksel şiddet uygulayarak, örneğin; tokat atarak, cezalandırırlar. Bazen çocuğun saçını çekebilir, çimdikleyebilir veya poposuna küçük bir şaplak atabilirler. Bunların hepsi fiziksel şiddetin içerisine girer ve çocuğa ruhsal anlamda zarar verir ve derin yaralar açar. Şiddet, şiddeti doğuracağı için çocuk problemlere çözüm yolu bulmak adına fiziksel şiddete başvurabilir veya tam tersi çekingen, boyun eğen bir kişi haline gelebilir.
İstenmeyen davranışı azaltmanın en iyi yolu, uygun davranışı bol bol pozitif pekiştireçlerle (övgü, takdir, vs.) desteklemektir. Uygunsuz davranışı cezalandırmak yerine, çocuğunuzun uygun olan, en küçük davranışını yakalayın ve onu övün. Çocuğunuza şu an yapmakta olduğu iyi davranışı takdir ettiğinizi söyleyin ve bunu sık sık ve düzenli olarak her gün yapın. Örneğin, çocuğunuzun ufak da olsa olumlu bir davranışını gördünüz. Çocuğunuz tüm ödevlerini bitirmemiş olsa da bir ödevini bitirebildiyse veya en azından dersin başına bile oturabildiyse bu davranışı övebilir, çocuğunuzu takdir edebilirsiniz. “Bu ödevi bitirmek için gerçekten çok çabalamışsın” veya “Masanın başına oturman gerçekten çok zor senin için, ama bunu başarmışsın. Ne kadar güzel bir başlangıç…” gibi cümlelerle olumlu davranışlar pekiştirilecektir ve böylece çocuğunuz da daha fazla olumlu davranış göstermek için çabalamaya başlayacaktır. Cezalandırmak belki uygunsuz davranışı durdurabilir, ancak daha sonraki süreçlerde bazı olumsuz tepkilere sebep olabilir.
Davranışı cezalandırılan çocuk duygusal tepkiler gösterebilir, misilleme yapabilir veya ceza veren kişiyi görmezden gelebilir. Ebeveyn-çocuk bağı zarar görebilir, çocuk çok fazla incinebilir ve bu incinmişlik duygusu yerini öfkeye bırakabilir. Sonuç olarak, çocukta davranış bozukluğu ortaya çıkabilir. Davranış bozukluğu da tedavi edilmezse, çocuğun hayatındaki birçok alanını olumsuz yönde etkileyebilecek bir bozukluk olarak ona eşlik eder.
Eğer sevgi dolu, sınırlarını bilen ve saygılı bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız, cezalandırma yöntemini çocuğunuza karşı kullanmamalısınız. Uygun olan ebeveynlik becerileriniz ile kriz anının üstesinden gelebilirsiniz.
Cezalandırma, bireylerin öfkesini yanlış bir şekilde ifade etmesi anlamına gelmektedir. Ceza ancak daha fazla öfke, gücenme, hınç duygularını, istismarı ve şiddeti arttırır. Peki, çocuğunuzu cezalandırmadan nasıl doğru davranışları öğretebilirsiniz?
Uzmanlar tarafından yapılan çalışmaların sonucuna göre; çocuklarına ceza vermeyen, çocuğunun gelişim düzeyine uygun bir şekilde çocuğunu disipline eden ve sınırlar koyan ebeveynlik tutumları çocuk gelişimi için en uygunudur.
Küçük çocuğunuz için dikkatini dağıtma, yapılandırma, kapsama ve seçim dili ile sınır koyma gibi yöntemler kullanabilirsiniz. Daha büyük yaştaki çocuğunuz için, ondan beklentilerinizi dile getirebilir veya yaptığı davranışın sonuçlarının ne olacağını anlatabilirsiniz.
Ebeveynlerin çocuklarına iyi birer model olmaları ve çocuğuna uygun olmayan davranışının doğal sonuçlarının ne olduğunu onları teşvik ederek, mola yöntemi kullanarak ve net sınırlar çizerek öğretmeleri gerekir.
Sınırları oluştururken, ebeveyn-çocuk arasındaki bağı zedelememek ve net, açık sınırlar çizebilmek oldukça önemlidir. Çocuklar sınırlar net ve açık olduğunda, kendilerini güvende hisseder ve onaylanan ile onaylanmayan davranışların ne olduğunu görmüş olurlar. Tutarsız sınırlar ve ebeveynlerin kendi aralarındaki kararsızlık (bir konuda bir ebeveynin evet dediği şeye, diğerinin hayır demesi gibi) gibi durumlar olduğunda ise, çocuğun ebeveynlerini “iyi polis-kötü polis” şeklinde algılamasına, kendini güvende hissetmemesine ve sınırlar konusunda zorlanmasına sebep olacaktır.
Sınır koyma yöntemi olarak seçimler sunmak, yani “seçim dili” kullanmak oldukça etkili olacaktır.
“Seçim dili” yöntemi; anne-babalar tarafından belirlenen seçenekleri içeren, durum ya da yanlış davranışla alakalı olan, güç ve kontrolü çocuktan alıp ebeveyne veren ama sorumluluğu çocuğa veren bir yöntemdir. Buradaki anahtar kelime “seçmektir”.
Genellikle cümle yapısı; “…yapmayı seçersen, yapmayı seçmiş olursun.” veya “…yapmamayı seçersen, yapmamayı seçmiş olursun.” şeklindedir. Örneğin, çocuğunuz bir türlü tabletin başından kalkmayıp ödevlerini yapmak istemiyor ve siz ne kadar tartışırsanız tartışın ödevlerini yapmamakta diretiyor. Bu durumda seçim dilini şu şekilde sunabilirsiniz; “Ödevini yapmayı seçersen, tabletinle bu hafta oynamayı seçmiş olursun.” veya “Ödevini yapmamayı seçersen, tabletini bu hafta oynamamayı seçmiş olursun.”
Bir başka örneğe göre; çocuğunuz gün içerisinde bir saatten fazla ekran başında veya bilgisayar oyunlarıyla vakit geçiriyorsa, seçim dili sunabilirsiniz ve “Gün içerisinde 1 saatten fazla ekran başında kalmamayı seçersen, bu akşam bizimle sevdiğin o filmi izlemeyi seçmiş olursun” veya “Gün içerisinde 1 saatten fazla ekran başında kalmayı seçersen, bu akşam bizimle sevdiğin o filmi izlememeyi seçmiş olursun” diyebilirsiniz.