Çiftlik Balığı Nereden Gelir? Nasıl Yetiştirilir?

ciftlik_2 Günümüzün en popüler konularından ancak üzerine en çok yalan ve yanlış haber yapılan sektör dalından birisidir balık çiftlikleri. Konu hakkında asgari bilgiden yoksun büyük bir çoğunluğu denizlerden rant sağlayan turizm ve inşaat gibi sektörlerinin kalemşörlerinden olan veya kendisini çevreci zanneden internet yazarlarının balık çiftliklerini yazılarında karalaması, günümüz sosyal medya ortamında sürekli karşılaştığımız bir durumdur. Peki işin aslı nedir? Nereden gelir balık çiftliklerindeki balıklar? Nasıl yetiştirilirler? Sizlerin anlayabileceği sade bir dil ile anlatmaya çalışalım istedik.

Avrupa’da 1970’li yıllarda ülkemizde ise 1980’li yılların başında başlayan su ürünleri sektöründe üretilen çipura ve levrek balıklarının tamamı doğadan izole edilmiş kapalı devre sistemlerle çalışan kuluçkahanelerde üretilmektedir. Ağırlıkları 1-5 kg arasında değişen anaç balıklar doğadan toplanır ve bu yapay ortama adapte edilirler. Üreme olgunluğunda olan bu anaç balıklar uygun ortamda (sıcaklık, ışık, tuzluluk, beslenme) yumurta verirler. Bir kg ağırlığındaki dişi anaç balıktan yaklaşık 350 bin adet yumurta alınır. Yumurtaların çapı 1 mm civarındadır. Yaklaşık bir milyon yumurta 1 kg gelir. Su yüzeyinden yumurtalar toplanıp inkübatörlerde inkübe edilir. 3 gün sonra yumurtalar açılır ve yavrular ilk 3 gün kendi besin keseleri ile beslenirler. 3. günden sonra yavrulara canlı yem dediğimiz bazı planktonik organizmalar besin olarak verilir. Bu planktonik organizmaların omega-3 ve omega-6 yağ asitlerince ve esansiyel amino asitlerce zengin olması yavruların hızlıca büyümesini sağlar. 25.-30. günden sonra yavrulara artık fabrikasyon yem verilmeye başlanır. Yaklaşık 3 ay sonunda 2gr ağırlığa ulaşan yavrular tanklardan kafes ortamına taşınır.

Yavrular deniz ortamında kafeslerde uygun stok yoğunluğunda fabrikasyon yemlerle beslenirler. Peki nedir bu fabrikasyon yemlerin içeriği? Hep bahsedildiği gibi hormon mu içerir? Antibiyotik ile besleme yapılır mı?

Bu formülasyon yemlerin %40-50 oranında balık unu %10 oranında balık yağı içerir. Ekonomik olmayan, düşük değeri olan balık türleri (çaça, hamsi gibi) balık unu fabrikalarında un haline getirilir ve yağ elde edilir. Ülkemizde balık unu üretim yeterli olmadığından tüm dünyada olduğu gibi bu balık unu çoğunlukla Arjantin gibi Latin Amerika ülkelerinden temin edilir. Buralarda okyanuslardan avlanan ve ekonomik değeri düşük olan ringa, sardalya gibi balıklar un haline getirilir ve yem sanayine ham madde olarak girer. Yemlerin geri kalan kısımlarının büyük bir çoğunluğu bitkisel ham maddelerdir. Bunların başında soya küspesi gelmektedir (%20-25). Soya küspesini çeşitli bakliyat unları takip eder (%10-15).

İÇ BİR BALIK YEMİNDE HORMON KULLANILMAZ, KULLANILAMAZ. NEDEN?

Canlıların büyümesine etki eden hormonların belirli çalışma sıcaklıkları vardır ve yapay olarak üretilemezler. Yani hormonlar canlının vücut sıcaklığında aktive olur. Balıkların vücut sıcaklıkları tavuk, koyun, inek gibi canlılarda olduğu gibi sabit değildir. Bulundukları suyun sıcaklığına göre vücut sıcaklıkları değişir (soğuk kanlı hayvanları). Dolayısı ile balıklardaki hormon mekanizması vucüt sıcaklıkları sabit olan (sıcak kanlı hayvanlar) diğer kara canlılarınkinden farklıdır. Günümüzde gerek insan gerekse kara hayvanları için üretilen hormonlar, benzer canlılardan temin edilmektedir. Tavuk yahut inek için üretilen bir hormon, diğer sıcak kanlı canlılarda çalışabilir ancak bir soğuk kanlı hayvan olan balıkta çalışmaz. Balıklarda kullanılacak hormonların aktif olarak çalışabilmesi için yine balıktan elde edilmesi gerekmektedir. Bu da maliyeti çok yükseltmektedir ayrıca bu hormonların ne kadar aktive olacağı ise soru işaretidir. Dolayısı ile günümüzde balık yemlerinde kesinlikle hormon kullanılmamaktadır.

BALIK ANTİBİYOTİK İLE BESLENİR Mİ?

Hayır. İnsanların da çocukluk yaşlarından beri kullandığı antibiyotikler BESİN DEĞİLDİR. Biz insanlar nasıl hastalandığımızda belirli bir süre (7-10 gün) antibiyotik kullanarak iyileşmeye çalışıyorsak, balıklarda hastalandıklarında antibiyotik kullanılır. Ancak balıkların antibiyotiklerle beslenmesi söz konusu değildir. Balıklara aynı insanlarda olduğu gibi sadece birkaç günlük (7-10 gün) kür halinde antibiyotik tedavisi uygulanır ve antibiyotik tedavisi uygulanan balıklar 2 ay süre ile satışa çıkartılamaz. Bu durum kanunlarla belirlenmiştir. Antibiyotik kullanımı reçeteye tabidir ve bakanlık ilgili kurumları tarafından dikkatle kontrol edilmektedir. Balıklar hasat edilmeden önce bakanlık yetkililerinin kafeslerden rastgele aldığı balık örnekleri yine bakanlığın laboratuvarlarında incelenir ve antibiyotik kalıntısı olmayan kafeslerdeki balıkların satışına izin verilir. Bu konu ile ilgili detaylı bilgi daha sonra verilecektir.

Yukarıda anlatılanlardan görüleceği gibi çiftliklerde balıkların beslenmesinde tamamen doğal besinler kullanılmaktadır. Günümüz su ürünleri sektörünün en büyük sorunlarından birisi balık yemlerinde kullanılan balık ununun doğadan temin edilen balıklardan oluşması ancak azalan doğal stokların etkisi ile balık unu fiyatlarının yükselmesi dolayısı ile maliyetin artmasıdır. Bu sorunu çözmek için ülkemizde ve Avrupa’da “plant based fish feed” (bitkisel temelli balık yemi) üzerine araştırmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Ümit ediyoruz önümüzdeki birkaç yıl içierisinde bu araştırmalar sonuçlarını verecek ve balık üretmek için yine balık kullanmak zorunda kalınmayacaktır.

Balık çiftliklerinin yemleri ile ilgili diğer bir asparagas haber ise GDO’lu bitkisel ürünlerin kullanıldığı yönündedir. GDO’lu mısır ve soya günümüzde insanları en çok rahatsız eden konuların başında gelmekte. Farkında dahi olmadan, yediğimiz makarna, bisküit, hazır çorba ve benzeri ürünlerle tükettiğimiz GDO’lu ürünler ile ilgili kanunda Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de yasal sınır binde 9 (%0,9) dur. Yani Binde dokuzdan daha fazla GDO’lu ürün kullanan üreticiler etiketlerinde bunu belirtmek zorundadırlar. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) yapılan açıklamaya göre bu güne kadar hayvanlar üzerinde yapılan bir çok araştırmaya göre GDO’lu yem ile beslenen hayvanların dokularında, sıvılarında ve ürünlerinde GDO’lu DNA veya proteinlere rastlanmadığı tespit edilmiştir. Dolayısı ile GDO’lu ürün kullanımı durumunda etikette belirtilme zorunluluğu vardır ve hatta balık yemlerinde GDO’lu yem ham maddesi kullanılsa dahi yapılan bir çok araştırma bunun insan sağlığına etkili olmayacağını göstermiştir.

KAYNAK: 5N1BALIK