Türk Ceza Kanunu’nun “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı suçları ve cinsel taciz suçları, 18.06.2014 tarihli 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile değişikliğe uğramıştır.

Cinsel özgürlüğe karşı suçların en hafif halini oluşturan TCK m. 105’te düzenlenen “cinsel taciz” suçudur. Cinsel taciz suçu, TCK’nın özel hükümleri düzenleyen ikinci kitabının, kişilere karşı suçlara yer veren ikinci kısmının “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde ve m. 105’te hükme bağlanmıştır.

T.C.K Madde 102 Cinsel saldırıda bulunma ve T.C.K 103 Madde çocukların cinsel istismarı suçları ise insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisinde Türk Ceza Kanunun 77/f Maddesinde yer almaktadır.

Cinsel taciz suçu Türk hukukunda ilk kez 1997 tarihli Türk Ceza Kanunu Ön Tasarısının ikinci kitabının, topluma karşı suçlar başlıklı ikinci kısmında ve cinsel özgürlüğe ve edep törelerine karşı suçlar başlıklı altıncı bölümünde “söz atma, sarkıntılık, cinsel taciz” başlıklı m. 317’de şu şekilde yer verilmiştir:
“Kadınlara veya erkeklere söz atanlara üç aydan altı aya kadar hapis veya altı milyon liradan onmilyon liraya kadar ağır para cezası verilir.
Kadınlara ve erkeklere sarkıntılık edenlere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
Bu fiiller, mağdurun hüküm ve nüfuzu altında bulunduğu kimsenin cinsel tacizi şeklini alırsa faile verilecek ceza bir yıldan az olamaz.Bu maddede yer alan suçların kovuşturması şikâyete bağlıdır.”

Yeni Türk Ceza kanunumuzdaki son değişikliklerden sonraki düzenlemeler ile bireyin cinsel hürriyetini korumayı hedefleyen bu suç tipleri, ağır ceza yaptırımları öngörmekte ve uygulamada birçok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Suçun ispatı, değişiklikle kaldırılan ruh sağlığının bozulması halinde cezanın artırılması ve suçların özelliği itibariyle mağdur beyanlarına verilen önem ile vicdan duygusu, bu suç tiplerinin diğerlerinden farklı ele alınmasına yol açmıştır.

Cinsel hürriyet ve dokunulmazlık, “namus”, “cinsellik” gibi kavramlar insanlar için çok önemlidir, çünkü her insan cinsel hürriyetini ve dokunulmazlığını, şahsiyetini ve öz benliğinin ayrılmaz ve isteği dışında müdahale edilemez bir parçası olarak görmektedir. Bu kavramlar o kadar naziktir ve hassastır ki, mağdur ve fail tarafından suiistimal edilmeye çok açıktır. Bu sebeple de insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisinde düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu m. 105 ile vücuda herhangi bir temasın gerçekleşmeden yapıldığı sarkıntılık suçu cinsel taciz olarak kabul edilmiştir. Şayet vücuda temas varsa bu durumda fiil TCK m. 102’deki cinsel saldırı suçunu ya da TCK m. 103’teki cinsel istismar suçunu oluşturmaktadır.
Mağdurun kolunun okşanması, yanağından bir kez öpülmesi, vücuduna cinsel amaçla hareket edildiğini gösteren şekilde ellenmesi halleri sarkıntılık olarak nitelendirilmekle beraber TCK m. 105 anlamında cinsel taciz olarak düşünülmemektedir. Burada artık daha ağır bir suç olduğu kabul edilmelidir.
TCK m. 105 Cinsel taciz kapsamında değerlendirilmesi için, vücuda herhangi bir temasın olmaması gerektiğinden, sarkıntılık sırnaşıkça bir hal alan söz atmalar şeklinde gerçekleşirse bu durumda m. 105 uygulama alanı bulabilmektedir. Yolda yürüyen bir kimseye yönelik olarak şehevi amaçlarla bir şeyler söylenmesi, bu kimsenin takip edilmesi, bu kimseye yönelik bıyık bükülmesi, el kol hareketlerinde bulunulması m. 105 kapsamında değerlendirilmelidir.

Örneklerden de anlaşıldığı gibi Türk Ceza Kanununa göre Cinsel taciz suçu, cinsel saldırı veya çocukların cinsel istismarı suçuna göre cezası daha hafif olarak düzenlenmiştir.

Cinsel taciz suçu nun oluşumu bakımından mağdurun rahatsız olup olmaması gibi sübjektif yargılar dikkate alındığı takdirde suçun sınırlarının öngörülemez şekilde genişleyeceği, bu nedenle de davranışların mağdurun cinsel özgürlüğünü ihlal etmeye elverişli olup olmadığı hususuna ilişkin değerlendirmenin objektif olması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu kapsamda cinsel özgürlüğü ihlal etmeye elverişli davranış ölçütünden hareket edilerek bir davranışın cinsel tacizi oluşturup oluşturmayacağı belirlenmelidir .

6545 sayılı Yasa ile getirilen değişikliklerle birlikte ağır cezaların öngörüldüğü cinsel suçlarla ilgili ispat açısından sadece müştekinin beyanını yeterli görüp, “kimse namusunu dava konusu yapmaz” anlayışı ile sanığı mahkum etmek kabul edilemez. Müşteki-müdahilin davada bir taraf olduğu ve olayla ilgili tanıklığına da yeminsiz başvurulduğu dikkate alındığında, yalnızca müşteki veya bir müştekinin diğer müştekiyi destekleyen veya müşteki olayı görmeyen, sırf müştekinin anlatımına dayalı veren müşteki yakının beyanı ile iddiaya konu cinsel istismar veya cinsel saldırı suçunun şüpheyi yüzde yüz yenen delillerle kanıtlandığını söylemek doğru ve adaletli bir yaklaşım olmayacaktır. Zaten yargılamalarda hakim olarak en çok sakınılması gereken konulardan biride bu olmalıdır. önyargı..

Avrupa İnsan Haklarında düzenlenmiş ve ülkemizinde kabul ettiği ve ceza kanunumuzda ayrıca benimsediği ama uygulama alanında birtakım pürüzler olsa da “suçsuzluk/masumiyet karinesini” ve İspat Hukukunun ilke ve esaslarını ihlal eden, sırf müştekinin bazı durumlarda gerçekle bağdaşmayan veya gerçekliği olmayan suçlamalarına dayanan, yan ve somut başka delillerle desteklenmeyen cinsel istismar ve saldırı iddialarını doğru kabul etmek, birçok durumda maddi hakikate ve adalete aykırı sonuçlara yol açabilir.

Sadece mağdurun ve/veya bir tanığın beyanından hareketle cinsel saldırı, cinsel istismar veya cinsel taciz fiillerinin varlığı kabul edilmemelidir. Yapı itibariyle bu suç gizli, kapalı alanlarda gerçekleştiğinden mağdur/müştekinin beyanları oldukça fazla dikkate alıyorsa da bunları dikkatli değerlendirmek gerekir, ancak bu sırada Ceza Hukuku yargılamasının ilke ve esasları terk edilmemelidir. Çünkü cinsel maksatlı olduğu ileri sürülen bir dokunuşun bile, sonuçta ağır bedelinin olduğu, tersi durumda da cinsel dokunulmazlığı ihlal edilen bir kişinin mağduriyetinin giderilmemesi de benzer ağırlığa sahip olduğu gözardı edilmemelidir.

Cinsel suçların oluşabilmesi için failin şehevi, yani erotik arzularını tatmin edip etmediğine bakılmamalı, ancak failde cinsel arzuları tatmin kastının olup olmadığı araştırılmalıdır.

Cinsel Suçlar Avukatı Nedir?

Cinsel taciz, Çocukların cinsel istismarı , Cinsel saldırı , Reşit olmayanla cinsel ilişki gibi suçlamalarla karşı karşıya kalan kişiler özgürlükleri kısıtlayıcı hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmakta ve çoğu davalarda cinsel taciz hariç tutuklu yargılamalarda olmaktadır. Cinsel taciz davaları hariç
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ağır ceza mahkemeleri görevlidir . Hak kayıpları yaşanmaması adına ceza avukatı ile davaların takibi oldukça önemlidir.