Covid 19 ve Aşı

Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu

Covid 19 pandemisi sürecinde aşı üretimi ve aşılara erişimin halk sağlığı ve stratejik açıdan ne kadar önemli olduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yurdumuzda da aşı çalışmalarının yeniden başlatılması gayreti içine girilmiştir. Dileğim aşı üretimi için gerekli ve yeterli desteğin yeniden verilmesidir.

Covid 19 pandemisi ile mücadele tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bütün hızıyla devam etmektedir. Hastalıktan korunmada başlangıçtaki kafa karışıklığına rağmen maske, mesafe ve temizlik konusunda tüm otoriteler birleşti. Hiç kuşku yok ki bulaşıcı hastalıklardan korunmada bağışıklık kazanma en etkin yöntemdir. Aşıya ulaşabilen devletler yurttaşlarını aşılamaya başladı. Aşıların koruyuculuğunu ve diğer etkilerini zaman gösterecek.

AŞILAMA ÇİN’DE BAŞLADI

Bağışıklık, belirli bir enfeksiyöz ajana direnç ve bu ajanla enfekte olmama veya hasta olmama durumu olarak tanımlanır. Aşı ile aktif bağışıklık kazanmak günümüzde insan sağlığı açısından en etkin halk sağlığı müdahalelerindendir. Aşıların insanlık tarihindeki yeri çok eskilere dayanıyor. Antik Yunan’da tarihçi Thucydides M.Ö 429’da çiçek hastalığı geçirenlerin bir daha aynı hastalığa yakalanmadığını yazmaktadır. Aşılamaya ilişkin ilk yazılı kaynaklar, çiçek hastalığına karşı 15. yüzyılda Çin’de uygulandığı yönündedir. Bazı kaynaklar Çin’de uygulanan aşılama yöntemin Osmanlı sarayına Kafkaslardan gelen kızlarla olduğunu söylerken başka kaynaklarda ise Anadolu’ya göç eden Türklerin bu yöntemi zaten bildikleri yönündedir.

AVRUPA’NIN AŞIYLA TANIŞMASI

Avrupalıların aşı ve aşılama ile tanışmaları 18. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. 1 Nisan 1717 yılında İngiltere büyükelçisinin eşi Lady Mary Wortley Montagu arkadaşı Sarah Chriswell’e yazdığı mektupta Türk usulü çiçek aşısını ve nasıl yapıldığını anlatmıştır. Mektupta ‘’Bizde yaygın olan bu zalim çiçek hastalığı, burada aşı dedikleri bir usulle zararsız hale getirilmiş. Sonbaharda birkaç aile, aşıcılığı sanat edinmiş yaşlı bir kadını çağırıyor, aşıcı kadın iğne ile çizdiği yere ceviz kabuğundaki çiçek cerahatini koyup, küçük yarayı ceviz kabuk parçalarıyla sarıyor. Sekiz gün sonra ateşlenen çocukların yüzlerinde az sayıda kabarık çıkıyor, fakat bunlar iz bırakmıyor. Herhangi bir kimsenin bu aşıdan öldüğüne dair bir örnek yoktur. Aşının yararından o kadar eminim ki küçük oğlumu aşılatmak niyetindeyim. Bu faydalı icadı İngiltere’de yaymak için gayret sarf edecek kadar vatanseverim.’’ demektedir. Daha sonra Lady Mary oğlu Edward’ı aşılattı. İngiltere’ye döndükten sonra Türk usulü aşının yaygınlaşması için çalıştı. Bu arada Londra’da büyük bir çiçek salgını çıktı. Kraliyet Derneği üyesi doktorların önünde 4 yaşındaki kızını da aşılattı. Aşının güvenilirliğini kontrol için hapishanedeki altı ölüm mahkûmu da Türk usulü çiçek aşısı yapıldı. Aşılanan mahkûmlara bir şey olmaması üzerine kraliyet ailesi, pek çok seçkin ve zengin çocuklarını aşılattı. 1722’de İngiltere sarayında iki prensin aşılanması sonrasında, Türk usulü çiçek aşısı tüm Avrupa’ya yayıldı ve Edvard Jenner 1796’da inekten insana çiçek aşısını keşfedene kadar yaygın olarak kullanıldı.

OSMANLI’DA AŞILAR

Osmanlı’da çiçek aşısının uygulanması için 1885 yılında dünyada ilk olan ‘’Çiçek Nizamnamesi” adıyla bir kanun çıkartıldığı ve aşı yaptırmayan kişilerin askeri ve yatılı okullara alınmadığı bildiriliyor. Sonraki yıllarda yeni doğan bebeklerin aşılatılması, aşılatmayan ailelere ceza kesilmesi gibi maddeler eklenerek nizamname genişletiliyor. 1915 tarihli nizamnamede ise Osmanlı Devleti’nde yaşayan herkesin 6 aylık, 7 yaşında ve 19 yaşında olmak üzere üç doz aşı yapılması zorunluluğu getirilmiştir.

1885 yılında Louis Pasteur tarafından Fransa’da kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğa ilk defa kuduz aşısı uygulandı. 1886 yılında iç hastalıkları doktoru Zoeros Paşa, zooloji hocası Hüseyin Remzi Bey ile veteriner Hüsnü Bey Paris’e Pasteur’un yanına gidiyorlar, 1887’de dönüp bir mikrobiyoloji laboratuvarı kuruyorlar. Osmanlı Devleti’nin ilk kuduz aşısı ise Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane’de üretildi. 1892’de bu laboratuvarlarda ilk çiçek aşısı üretimi de başladı. 1896’da difteri, 1897’de sığır vebası, 1903’te kızıl aşıları veteriner hekim olan Mustafa Adil tarafından üretildi. Bunları tifo, kolera, dizanteri ve veba aşılarının uygulanması izledi.

HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ

Dr. Refik Saydam’ın tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçmiş ve 1. Dünya Savaşı’nda Alman ordusu, Kurtuluş Savaşı’nda da Türk ordusu tarafından kullanılmıştır. Dr. Refik Saydam genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Sağlık Bakanı (Daha sonraki yıllarda başbakan) olmuş ve 1928 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü’’nü kurmuştur. Kurum yıllar içinde kurumsal olarak yapılanmış, BCG, kuduz, çiçek, difteri, boğmaca, tetanoz, influenza gibi birçok aşı ve her türlü anti-serum üreterek Türk halkının kullanımına sunmuştur. Hatta 1940’lı yıllardan itibaren aşı ve serum ihraç etme noktasına gelmiştir. Ne yazık ki 1997’de aşı üretimi durdurulmuş ve 1999 yılında aşı üretim tesisleri kapatılmıştır. 2011 yılında da Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile temelli kapatılmıştır. Covid 19 pandemisi sürecinde aşı üretimi ve aşılara erişimin halk sağlığı ve stratejik açıdan ne kadar önemli olduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yurdumuzda da aşı çalışmalarının yeniden başlatılması gayreti içine girilmiştir. Dileğim aşı üretimi için gerekli ve yeterli desteğin yeniden verilmesidir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

1.M. Akdeniz, E. Kavukçu, “Aşılama ve Aşıların Tarihçesi”, Klinik Tıp Aile Hekimliği Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 2 (Mart – Nisan 2016).
2.İzgörer AG. Ahmed Cevdet Paşa tarafından yazılmış bazı tıbbi dokümanlar, Yeni Tıp Tarihi araştırmaları, 1998: 4: 23713.
3.T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de Bağışıklama Programları, https://www.klimik.org.tr
4.Ezgi Toprak, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Aşı Çalışmaları, https://teyit.org/osmanlidan-gunumuze-turkiyede-asi-calismalari

Nizamnameye uygun bir şekilde aşı yapılmasına ilişkin Dâhiliye Nezareti’ne bildirilen belge (solda) 11 Mayıs 1905-3 Haziran 1905 tarihleri arasında Keban kazasında 390 kişinin aşılandığını gösteren belge (sağda).

Kaynak: https://teyit.org/osmanlidan-gunumuze-turkiyede-asicalismalari

Ophthalmology Life 35. Sayı