Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Mart Görüşmesinde Putin’i, Rakka Konusunda İkna Edemedi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyaretinin, Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılımına nasıl bir etki yapacağı, siyasetçiler ve Orta Doğu uzmanları tarafından ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 10 Mart tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da Kremlin Sarayı’nda bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede her iki devlet arasında 2020 yılına kadar ekonomi, kültür, ticaret ve turizm alanında bir anlaşma imzalandı. İmzalanan anlaşmanın dışında Cumhurbaşkanı Erdoğan PYD’nin Moskova’daki faaliyetlerinin önüne bir set çekilmesini ve Suriye konusunda da işbirliği istedi. Erdoğan’ın bu iki önemli isteğine ise Putin tarafından daha resmi bir açıklama gelmedi. Putin-Erdoğan görüşmesi insanların kanının döküldüğü ve birçok kişinin mülteci konumuna düştüğü, Avrupa ve Türkiye’de mültecilerin büyük bir sefalet içinde oldukları böyle bir dönemde, Suriye sorunu için yapılan görüşmeler açısından çok değerlidir. Putin, görüşmede Suriye sorunun çözümü ve dünyaki sorunlar üzerine savunma ve istihbarat alanlarında Türkiye ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi. ABD’nin YPG’ye desteğinin devam edeceğini duyurduktan sonra Türkiye’nin Rakka operasyonu için Rusya ile anlaşmak istediğini ama Rusya’nın PYD ve YPG ile de ilişkilerinin bitmesini istemediği de konuşulanlar arasında. Rusya’nın Türkiye ile beraber Rakka operasyonuna katılması ise düşük bir ihtimal; Rusya’nın PYD ve YPG ile ilişkileri yakın seyrini sürdürüyor ve Rusya katiyetle YPG’yi terörist bir örgüt olarak görmüyor. Görüşmede ekonomi alanında güçlü adımlar da atıldı fakat Türkiye’nin Rakka operasyonu katılımında ilerleme sağlanamadı. Türkiye YPG’nin Rakka operasyonuna katılmasını istemiyorken, ABD ve Rusya ise her ne kadar resmi bir şekilde duyurmasalar da DSG’ye askeri yardımları devam ediyor ve YPG’nin Rakka operasyonu içerisinde yer almasını istiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katıldığı Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı’nın en önemli gündem maddesi, hiç kuşkusuz Suriye’ydi. Bir günlük resmi ziyaretin sonunda düzenlenen basın toplantısındaki açıklamalara bakılırsa Ankara ve Moskova arasında özellikle istihbarat paylaşımının süreceği açık. Üstelik her iki lider de sahada işbirliği yapmaktan memnun. Ancak YPG ve PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Rus mevkidaşını yine ikna edememiş gözüküyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Moskova’da gerçekleşen görüşmeler sırasında, Türkiye’de S-400 sistemlerinin satışını değerlendirdiler ve bu kontratın hayata geçirilmesinde ilgili olduklarını dile getirdiler. Rusya Devlet Başkanı’nın Sözcüsü Dmitri Peskov Rus basınına bu bilgiyi doğruladı. Aynı zamanda Savunma Bakanı Sergey Şoygu da bu konunun görüşüldüğünü kaydetti. Savunma Bakanı Şoygu, Türkiye’ye S-400 sistemlerinin satılmasını Kremlin’deki görüşmeler sırasında masaya yatırıldığını söyledi. Tarafların anlaşmaya varılması halinde siparişlerin oluşturulmasıyla iki ülkenin ilgili bakanlıkları ilgilenecek. Uzmanlar, görüşmelerin başarıyla tamamlanması halinde Moskova ve Ankara arasında bu denli büyük ilk kontratın gerçekleşeceğini dile getirdiler. Strateji Analizi Merkezi Başkanı Ruslan Puhov, “Bu çok güçlü siyasi içerikli bir inisiyatif, ABD ve NATO’ya güçlü bir sinyal. Türkiye’ye saygı gösterilmezse o da Rusya ile ilişkilerini güçlendirir. Silahlar her zaman askeri hedeflerle satın alınmıyor. Aynı zamanda bu kontrat ülkenin savunma gücünü pekiştirecek. Şu anda Türkiye eski füze savunma sistemlerine sahip, yeni füze savunma sistemlerinin alınması beraberinde gelişmiş teknolojiyi de getirecek” dedi. Cumhurbaşkanın resmi ziyareti sonrasında açıklamalarda bulunan Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, “Türkiye’nin acilen bir hava savunma sistemine ihtiyacı var. (S-400’lerle ilgili süreç) Son karar aşamasındayız. Son karar, Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımız tarafından verilecek. Şuan Rakka operasyonu konusunda kesinleşmiş bir karar yok” dedi. ABD’li mevkidaşıyla PYD meselesini öncelikli olarak konuştuklarını ifade eden Milli Savunma Bakanı Işık, “PYD bir terörist örgütün koludur. Konuyu dostane bir şekilde karşılıklı olarak müzakere ettik. Şu anda (Rakka operasyonu konusunda) kesinleşmiş bir kararın olmadığını belirtmek durumundayım” diye konuştu. Bakan Işık, “ABD’nin Esed rejimine ait Şaryat Hava Üssü’nü füzelerle vurması Donald Trump’ın cesaret verici karşılığı bölgede çok büyük bir sempati oluşturdu. Önemli bir moral ve sempatiye neden oldu. ABD’nin verdiği karşılık son derece önemli ve değerlidir ve sürdürülmelidir” dedi. Suriye ve diğer askeri savunma ve bölgesel gelişmelerin bu şeklide ele alınmasından sonra ilişkilerin ekonomik boyutları ile ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP’li Erdoğan Toprak, domates ambargosuna karşı  hükümetin uygulamaya koyduğu buğday ve mısır ambargosunun ilişkilerin istenilen şekilde yürümediğini gösterdiğini kaydetti. Toprak’a göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Mart’taki Moskova ziyaretinde bir kez daha yinelenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi kâğıt üzerinde kaldı. CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak tarafından hazırlanıp MYK, Parti Meclisi ve parti örgütlerine gönderilen ‘Haftalık Değerlendirme Raporu”nda, Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ilişkilere de yer verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Mart’taki Moskova ziyaretinde bir kez daha yinelenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin kâğıt üzerinde kaldığının ifade edildiği raporda, özellikle gıda maddeleri, sebze meyve ihracatı konusundaki tıkanıklığın aşılamadığı vurgulandı. Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) toplantısında da özellikle en büyük sebze ihraç kalemi olan domatese kapılar açılmayınca, hükümetin kendi çapında bir karşı hamle yaptığı ifade edilen raporda şu görüşler dile getirildi: “Rusya’dan buğday ithalatı, mısır ve Ayçiçek yağı ithalatı ‘hastalık’ gerekçesiyle durdurulurken, ardından da ithalata yüzde 130’a varan vergi getirildi. Ancak bu adım, içeride çok sayıda un, makarna, şekerleme ve gıda imalatçısını olumsuz etkiledi. Yeni ithal anlaşmaları için aylarca süre gerektiği belirtilirken, un ve un mamullerinin fiyatlarında  da yüksek oranlı artışlar yaşanması gündemde” iddiası ileri sürüldü. Rusya Tarım Bakanı Aleksandr Tkaçev, Rusya’dan aldığı buğday, ayçiçeği yağı ve bir dizi tarım ürününe yeni vergiler getiren Türkiye’nin yerini 5 ay içerisinde dolduracaklarını söyledi. Tkaçev, “2-3 ya da maksimum 5 ay içerisinde yeni pazarlara girip Türkiye’nin yerini kolayca dolduracağız” dedi. Türkiye’nin vergi kararının ‘beklenmedik’ olduğunu belirten Tkaçev, “Bu, güney bölgelerimiz için güçlü bir darbe oldu. Zira Türkiye neredeyse 3 milyon ton buğday alıyordu” ifadelerini kullandı. Türkiye, buğday ve bir dizi ürünün vergisiz ithal edildiği ülkelerin yer aldığı listeden Rusya’yı 15 Mart’ta çıkarmıştı. Türkiye’nin bu adımı, Rusya’nın Türkiye’den alınan domatese yönelik yasağı kaldırmamış olması yüzünden atmış olabileceğini yorumları yapılmıştı. Rus basınının Rusya Tarım Bakanlığı yetkililerine dayandırdığı habere göre, Türkiye’nin Rusya’dan alacağı ürünler için belirlediği vergi oranı buğday ve mısır için yüzde 130, pirinç için yüzde 45, ayçiçeği yağı için yüzde 36, ay çekirdeği içinse yüzde 13.5. Bunun yanı sıra Türkiye, daha önce açıklanmamasına rağmen Rusya’dan aldığı baklagiller için de yüzde 9.7 oranında vergi getirdi. Rus parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi’nin Dış İlişkiler Komitesi üyesi İgor Morozov, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin olumlu olduğunu belirterek, “Bu ziyaret ikili  ilişkilere büyük ivme kazandıracak” dedi. Basına değerlendirmelerde bulunan Rus senatör şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan’ın ziyareti ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi artık değişmekte olan Rus-Türk ilişkilerine büyük ivme kazandıracak. Öncelikle tarafların Türk Akımı ve Akkuyu nükleer santral gibi küresel projeler ile ilgili üzerlerine aldığı yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından önemli gelişme. Rusya, Türkiye ve ayrıca İran arasındaki askeri işbirliği taktik şekilde gerçekleştiriliyor. Fiiliyatta biz müttefik ilişkilerimize sahibiz. Biz Rusya olarak şuna inanıyoruz: Terörle mücadele hepimizin ortak görevi. Çok olumlu şekilde şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye çok faal şekilde IŞİD terör örgütüne karşı mücadele başlattı. Bunu destekliyoruz. Önemli konulardan biri de Suriye’de savaş sonrası siyasi çözüm meselesi. Astana formatında yeni görüşmelerin yapılması, Suriye yeni Anayasası’nın hazırlanması ve diğer önemli konular.” Yaşanan tüm bu askeri, bölgesel ve ekonomik gelişmeler ışığında öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyaretinin sıradan bir ziyaret olmadığının altını çizelim. Bu adımla birlikte iki ülke arasında 2010 yılında kurulan Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) yeniden hayata geçirilmiş oldu. Türkiye-Rusya arasındaki son ÜDİK toplantısı Aralık 2014’te yapılmıştı ve 2015 yılında yaşanan uçak krizi nedeniyle yeni toplantı gerçekleştirilmesi mümkün olmamıştı. Şimdi bu toplantının gerçekleştirilmiş olması iki ülke ilişkilerinin kriz öncesindeki düzeye geri döndürüldüğünün de bir göstergesi oldu. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyareti başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada ilgi odağı olmuş durumda. Der Spiegel ve Frankfurter Allgemeine Zeitung gibi Alman medya organları da bu resmi ziyareti manşetlerine taşıdılar. Ancak bu haberlerde atılan başlıklardan ziyaret içeriğinden ve atılan adımlarda hiç de memnun olmadıklarını açığa vuruyorlar. Rusya ile sorunlu ilişkilere sahip bir Türkiye’yi tercih ettikleri su götürmez. Bu şekilde Ankara üzerinde baskı kurmalarının ve uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine yürüttükleri karalama kampanyasından sonuç almalarının daha mümkün olacağının da bilincindeler. Avrupa medyasında ve siyasetçilerinde “neleri yanlış yaptık da Türkiye’yi bu şekilde Avrupa’dan uzaklaştırdık” öz eleştirisini yapanların sayısı hala bir elin parmakları kadar az. Bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hükümetine yönelik karalama kampanyalarını sürdürüyorlar, diğer taraftan da Türkiye ile Rusya arasında yakınlaşan ilişkilerin Avrupa için sorun oluşturacağını söylüyorlar. Bu durum Avrupa’nın son dönemdeki sapkınlığının, ne yapacağını bile memesinin yegane örneklerinden birisidir. Avrupalıların Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştirilen ÜDİK zirvesinden doğru mesajı alıp almayacaklarını ve 65 yıllık müttefikleri Türkiye’ye karşı politikalarını düzeltme yönünde adım atıp atmayacaklarını da zaman gösterecek. Türkiye’nin uzun süredir “müttefiki” olan ABD’nin Washington’daki yeni yönetimi için de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyareti önemli mesajlar içeriyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi Başkanı Senatör John McCain’in Suriye’deki operasyonlardan da sorumlu CENTCOM Komutanı Joseph Votel’a yönelik eleştirileri ve “Erdoğan’ın PYD/PKK konusunda ne kadar ciddi olduğunun anlaşıldığından emin değilim” şeklindeki sözleri Amerikan güvenlik politikalarının Türkiye politikasındaki yanlışlarının Washington’da da rahatsızlık uyandırdığını bir kez daha gözler önüne sermişti. Bu tablo, Washington’da Türkiye’yi önemli bir müttefik olarak görüp Rusya’ya kaybetmek istemeyenlerin olduğu gibi, PYD ile iş birliği yapmaya devam edip Ankara’nın sabrının sınırlarını sonuna kadar zorlamayı düşünenlerin de hiç azımsanmayacak kadar çok olduğunu gösteriyor. Bu tip düşünce sahipleri arasında, Türkiye yerine artık PYD/PKK gibi aktörleri yeni müttefikler olarak seçtiklerini ve bunlar üzerinden Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ye şekil vermeye çalışacaklarını da söyleyenler var, ancak bu kuşku götürmez şekilde ABD için çok riskli bir strateji olur. Amerikalıların da Avrupalılar gibi, Türkiye konusunda kafalarının çok karışık olması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyaretini Washington açısından da önemini bir kat daha artırıyor. Trump yönetiminin bütün Amerikan bürokrasisine hakim olup, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlayan bir politikaya yönelmesinin gecikmesi Ankara’yı daha fazla Moskova’ya yaklaşmak zorunda bırakacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin son mesajı ise ziyaretin yapıldığı Rusya’ya yöneliktir. Bu ziyaretle birlikte iki ülke arasındaki Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin canlandırılması yoluyla Türkiye Rusya’ya, başta ekonomi olmak üzere her alanda yoğun iş birliğine hazır olduğu mesajını veriyor. Ziyaret sırasında Türkiye’nin Rusya’dan almayı düşündüğü S-400 füzeleri konusunun da görüşülmüş olması, Ankara’nın iki ülke arasındaki iş birliğini güvenlik alanına da taşımak istediğinin bir nişanesi. Bu, aynı zamanda Moskova’ya, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlaması gerektiğine yönelik bir mesaj olarak da okunmalıdır. Türkiye, Astana sürecine destek vererek Rusya ile bölgesel sorunların çözümüne katkı vermeye hazır olduğunu bir kez daha dosta düşmana gösterdi. Moskova’nın da PYD/PKK konusunda Türkiye’yi rahatsız edecek politikalardan uzak durması iki ülke ilişkilerinin akılcı bir tabanda geliştirilmesinin temel şartlarından birisidir.