CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN “AMACIMIZ İRAN İLE MÜŞTEREK NOKTALARDA BULUŞMAK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirdiği İran resmi ziyareti öncesinde bu ziyaretine ilişkin “İran’da gerekSayın Ruhani ile gerekse Hamaney’le görüşmelerimiz olacak. Bu görüşmelerden sonra süreç için ciddi yol haritasını belirlemiş olarak dönmüş olacağız.” ifadelerini kullanmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın İran’a gittiğini hatırlattı ve İran ziyaretine ilişkin, “Yüksek DüzeyliStratejik Konsey toplantısıdır. Ama bunun içeriğinde,şu anda aktüalitesi çok zengin olan Kuzey Irak durumu var. Kuzey Irak konusunu da görüşeceğiz. Gerek Sayın Ruhani ile gerekse Hamaney ‘le görüşmelerimiz olacak. Bu görüşmelerden sonra süreç için ciddi yol haritasını belirlemiş olarak dönmüş olacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İran ziyaretine ilişkin, “Sadece Kuzey Irak’taki gelişmelere karşı değil, bölgedeki diğer gelişmeler çerçevesinde de Türkiye ve İran’ın müşterek noktalarda buluşması, bölge barışının sağlanması ve bölgedeki sorunların çözülmesi bakımından fevkalade değerlidir, önemlidir” dedi. Kurtulmuş, Ankara Palas’ta Özbekistan Başbakan Yardımcısı Camşid Koçkarov ve Turizm Kalkınması Devlet Komitesi Başkanı Aziz Abdulhakimov’un da yer aldığı Özbekistan heyeti ile görüşmesi öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran ziyaretinin ayrıntılarınınsorulması üzerine Kurtulmuş, hem zamanlamasıve hem de içeriği itibarıyla önemli bir ziyaret yapıldığınıdile getirdi. Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İranCumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile baş başa görüşmesinin ve heyetler arası görüşmenin son derece olumlu geçtiğinisöyledi. Kuzey Irak’taki gayrimeşru referanduma karşıİran ve Türkiye’nin ortak bir tavır takınmasının önemli olduğunadikkati çeken Kurtulmuş, “Sadece Kuzey Irak’taki gelişmelere karşı değil, bölgedeki diğergelişmeler çerçevesinde de Türkiye veİran’ın müşterek noktalarda buluşması,bölge barışının sağlanması ve bölgedekisorunların çözülmesi bakımındanfevkalade değerlidir, önemlidir. Dolayısıylabu açıdan toplantı son dereceyapıcı ve önemli bir toplantı oldu” diyekonuştu.Bölgede uzun süredir mezhep veetnik köken temelinde devam eden çatışmalar,ayrışmalar ve parçalanmalarınolduğu siyasal bir süreç yaşandığınıvurgulayan Kurtulmuş, İslam dünyasınıniki büyük akımını temsil eden Türkiyeve İran’ın bölgede daha fazla birleşme,sorunları çözme iradesini ortayakoymasının bölge barışına katkı vereceğininaltını çizdi. İran gezisinin önemlibir mutabakat oluşturduğu ve bakışaçılarını yakınlaştırdığını ifade edenKurtulmuş, ekonomide, enerjide, ticarette,kültür ve turizmde, gümrük kapılarınındaha işlevsel kullanılması konularındaheyetler arasında görüşmelergerçekleştirildiğini belirtti.Cumhurbaşkanı Erdoğan üst düzeygörüşmeler yapmak üzere 4 EkimÇarşamba günü Tahran’a günübirlik veönemli bir ziyaret gerçekleştirdi. ZiyaretTürkiye-İran ilişkilerinin iniş çıkışlaryaşadığı bir dönemin ardından ikiülkenin bölgedeki ortak kaygı ve menfaatleriekseninde müşterek bir zeminoluşturmaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.Kısa süre önce Ağustos ayındaİran Genelkurmay Başkanı MuhammedBakıri yüksek rütbeli delegasyonuile Türkiye’ye gelmiş, Ekim ayı başındada Türk mevkidaşı Hulusi Akar Tahran’a iade-i ziyarette bulunmuştu.Erdoğan’ın ziyareti özellikle bu askeriziyaret trafiğinde ele alınan konularınetleştirme amacını taşımıştır. İki ülkeliderlerinin uluslararası toplantılar dışındapek sık karşılıklı ziyarette bulunmadığıve ikili ilişkilerin son senelerde1990’lardan beri belki de en gerilimlisüreci yaşadığı akıllara getirilecek olursa,Türk Cumhurbaşkanı’nın ziyaretininönemi daha iyi ortaya çıkacaktır.Suriye krizinin derinleşmesiyle beraberTürkiye ve İran’ın bölge politikalarındabelirginleşen farklılıklarda dikkatçekici bir durum ortaya çıkmıştır.İki ülke de krize düşen bölge ülkelerinintoprak bütünlüğü ve halk iradesindenyana tavır almış fakat bu prensiplerpolitikaya dönüştürülürken birbirineneredeyse zıt görüntüler ortaya çıkmıştır.Özellikle Türkiye, Suriyeli muhalifleridestekleyip büyük fedakarlıkla bu ülkedenakın eden göçmenlere ev sahipliğiyaparken krize Suriye’deki mevcudiyetinikorumak için müdahil olan İranbenzer bir yük üstlenmemiş ve Esed rejimininstatükosunu korumaya dayalıSuriye politikasında muhalifleri muhatapalmayı katı bir dille reddetmiştir.Ayrıca Türkiye Suriye’nin kuzeyindeortaya çıkan terör yapılanmasına karşıÖzgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birliktemücadele ederken İran istihdam ettiğiyabancı askerlerle Esed’i korumak içinsahaya inmiştir. Tüm bu önemli husumetlererağmen iki ülke liderleri de gerilimibelirli bir düzeyde tutmayı başararakilişkilerde derin bir çatlağın oluşmasınıengellemişlerdir. Gelinen noktadaSuriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelerher iki ülkeyi de teyakkuza geçirmişbulunmaktadır. ABD’nin teröristPYD-YPG’ye verdiği destek Türkiye’nintepkisini çekerken, Rusya’nın Suriye’deartan etkinliği İran’ı epeyce tedirgin etmiştir.Irak’ta ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi“tek taraflı bağımsızlık sürecini”başlatırken iki ülkenin ortak hareketetme gerekliliği daha da belirginleşmiştir.Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınİranlı mevkidaşıyla yaptığı basın toplantısındadikkatleri çektiği üzere, buortak zemin başka alanlarda çıkarlarınçatışma olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.Buna rağmen ortadaki somutortak endişeler olası sorunlardan dahaöne çıkmış ve müzakere masası kurulmuştur.İki cumhurbaşkanının basın toplantısındakiaçıklamaları ortak zemininhangi eksende şekillendiğini ortayakoymuştur. Toplantıda karşılıklı ticarethacminin 10 milyar dolar düzeyinden30 milyara çıkarılması gibi uzun süredirgündemde olan konular ele alınmıştır.Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasıekseninde IKBY’nin sözde referandumunakarşı sergilenen ortak tavırve bölgede hangi ad altında olursa olsunterör unsurlarına karşı mücadeleedilmesi gerektiği ise her iki lider tarafından da özellikle vurgulanmıştır. İranaçısından bu ortak zeminin anlamıIrak Merkezi Yönetimi’ni Türkiye’ninIrak’taki tek muhatabı haline getirmekve Ankara ile Şam arasında dolaylı daolsa bir kanal açmaktır. İran bu iki adımıher iki ülkenin de toprak bütünlüğününkorunmasının yegane yolu olarakdeğerlendirmektedir. Türkiye içinise kırmızı çizgi Irak’ın kuzeyinde yuvalananPKK ve Suriye’nin kuzeyinde giderekgüçlenen PYD-YPG terörünün etkisizleştirilmesidir.Türkiye’nin uzun sürediriyi ilişkiler yürüttüğü IKBY’nin bağımsızlıkgirişimine verdiği sert tepki düşünüldüğündeSuriye’nin kuzeyinde doğrudanterör odağı olan unsurların oradayerleşik hale gelmesine müsamaha göstermeyeceğiaçıktır.İran’ın bu noktadaki tavrı hayatiönemdedir. Dolayısıyla gerek İran gereksede Türkiye’nin masada bazı tavizlervermek durumunda olduğunusöylemek yanlış olmayacaktır. Türkiyeve İran arasında küresel ve bölgeselgelişmelerden kaynaklı ortaya çıkanjeopolitik ittifak, yalnızca mevcutsorunların çözümü için değil taraflarınbirbirlerinin ulusal güvenlik hassasiyetlerinianlaması açısından da kritikönemdedir. Zira bu alandaki anlaşmazlıklarikili ilişkilerin bıçak sırtıdır.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretiyletahkim edilen ortak zemin somutsonuçlar vermesi durumunda tarihibir fırsat ortaya çıkaracak aksi birdurumda ise karşılıklı husumet derinleşecektir.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’ahareketi öncesinde illegal referandumile ilgili konuşan Dışişleri BakanıMevlüt Çavuşoğlu bir çağrıda bulundu.Barzani’ye bu yanlış adımdan geridön çağrısı yapan Çavuşoğlu şunlarıkaydetti; “İş işten geçmiş değil. Eğersüreci durdurursa Bağdat ile ilişkilerive bizimle ilişkileri normalleştirir. Sınırkapılarının Irak tarafındaki kontrolününBağdat yönetiminde olması gerekir.Referandum Anayasaya aykırı vemeşruiyeti yok. Henüz iş işten geçmişdeğil. Barzani, Bağdat ve bizimle ilişkilerinigeliştirebilir. Uçuşları durdurduk,TV kanalları yayından çıkarıldı.Bağdat hükümetinin bizden taleplerineve atacakları adımlara bağlı. Gerekİran sınırında gerekse bizim sınırımızdayer alan geçiş kapılarının karşı kapılarını IKBY kontrol ediyor. Bu kapılarBağdat yönetiminde olmalı. FakatBağdat yönetimi de kendi iç işleriyleuğraşıyor. Maliki döneminde yaşananlar,DEAŞ’ın ortaya çıkışı gibi. Sınırkapılarını Bağdat’ın almasını destekliyoruz.Çünkü anlaşmalarımız IKBYile değil, Bağdat yönetimiyle. MeselaOvacık kapısının açılması mümkünfakat kapının arkasındaki koridorunBağdat yönetimi tarafından açılmasıgerekiyor. Esasen şu anda İranile ne yapabiliriz diye konuşuyoruz.Barzani’nin bu karardan ve yanlıştandönmesi gerekiyor. Barzani’nin yanındakilerdede bu durumu yanlış bulanlarvar. Umarım bu hatadan dönülür.Bizim bu konuda alınan kararlarımızvar. Meclis’te kabul edilen tezkere veBakanlar Kurulu toplantısında alınankararlar sonucunda yapacaklarımızvar. İran’la da Irak’ta bazı çalışmalarolduğunu görüyoruz.Barzani referandumu iptal etseydi,şimdi masada güçlü olurdu. Şimdigüçlü değil. Referandumu yaparsamgüçlü olurum sanıyordu. Hiç kimse bureferandumu desteklemiyor. Biz Saddamdöneminde de onlara yardımcıolduk, kimyasal silah kullanıldığındada olduk. Biz IKBY’ye zor günlerdedestekçi olduk. Oradaki Kürt kardeşlerimizinorada zor durumda yaşamasınistedik. Geçmişte de, bu referandumsürecine girdiklerine de onlarahep net olduk. Karşı olduğumuzu söyledik.Bu hatadan dönerlerse biz geçmişteolduğu gibi ilişkilerimizi sürdürürüz.İran’ın dışlanması ve köşeye sıkıştırılmasıveya bir ülke istiyor diye İran’ıntamamen ortadan kaldırılması çok ciddi,vahim bir hatadır.”Türkiye’nin Rusya ve İran ile somutsiyasi konularda işbirliğine gitmesi ABDve AB ile ilişkilerdeki gerilimlerin kalıcıhale gelmesiyle birlikte ele alındığındaşu soru akıllara geliyor: Türkiye Avrasyaeksenine mi kayıyor? Hatta AKParti’nin sert bir terörle mücadele politikasıuygulaması ve milli-yerli “söylemini”tercih etmesi “sağcı ve milliyetci”bir pozisyona kayması olarak okunuyor.Ve bu siyasi eksen kayması Avrasyaoluşumuna katılımın iç siyasi hazırlığıya da değerlendirmesi olarak görülüyor.İran ile bütün rekabet alanlarını uzlaştırarakilişkileri merkeze oturtmak da pekmümkün değil. Türkiye için asıl olan millimenfaatlerini en iyi nasıl koruyabileceğidir.AB ve ABD’nin bu iki ülkenin kaderiile ilgili olarak Türkiye ile bir işbirliği çerçevesioluşturamaması en temel problemlerdenbirisi. FETÖ ve PKK politikalarıda işin üstüne tüy dikiyor.AB’nin mültecilere ve yabancı savaşçılaraodaklanan içe kapanık, etkisizSuriye politikasını bir kenara bırakırsakABD’nin Suriye politikası da zamanla,ılımlı muhalifleri ortadan kaldıracak,Rusya ve İran’ın nüfuzunu genişletecekve bölücü terör örgütü PKK-YPG’yifiilen bir “ordu” oluşumuna çevirecekTürkiye’nin bugün sadece ABD ya daAB’ye endeksli bir dış politika yürütemeyeceğibarizken sadece Avrasya eksenlitercihlerde bulunabileceği tartışması herşeyden önce realiteden uzaktır. Rusya venoktaya geldi. Şimdi Irak’ta Barzani’yegeri adım attırılması hususunda Ankara-Washington arasında müşterek bir kararavarılmazsa yeni bir gerilim alanı oluşacaktır