Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda, “Hollanda Başbakanı’yla geniş bir görüşme yaptım. Yarın İngiltere ve Finlandiya’nın görüşme talepleri var, onlarla görüşeceğiz. Stoltenberg ile görüşmemiz olacak. Aramızdaki telefon diplomasisini kesmemek adına görüşmeleri yapmaya devam edeceğiz” derken, “Kimse kusura bakmasın bu terör örgütlerinin NATO’ya girmesine evet diyemeyiz” ifadelerini kullandı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cuma namazının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in daveti üzerine yaptıkları ziyarette gurur verici bir gün yaşadıklarını belirten Erdoğan, Azerbaycanlı gençlerin heyecanı ve coşkusunun, orada gördükleri tablonun kendilerini çok mutlu ettiğini söyledi. “Tek millet, iki devlet” şiarıyla Bakü’de yeni bir “tek festival” geleneği başlatmanın heyecanını yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, bunun, diğer Türk devletlerinden de aynı şekilde çağrı alacağını gördüğünü dile getirdi. Azerbaycan’ın 28 Mayıs Bağımsızlık Günü’nü muhteşem bir etkinlikle taçlandırdıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: “Türkiye dışında ilk kez can Azerbaycan’da düzenlenen TEKNOFEST’in sunduğu teknoloji şöleninin tüm katılımcıların gönüllerini fethettiğini gördük. Bilhassa istikbalimizin teminatı olan gençlerimizin festivale yönelik yoğun ilgisinden büyük memnuniyet duyduk. Profesör Doktor Aziz Sancar Hocamızın da programa teşrif etmesi TEKNOFEST’e ayrı bir boyut kazandırdı. Azerbaycanlı gençlerimizin emek verdikleri bilim ve teknoloji projeleriyle takım ruhu içinde yarışmalara katılmaları bizleri son derece gururlandırdı. Türk Yıldızları, SOLOTÜRK, Hürkuş, Akıncı, TB2 gibi göz bebeklerimiz de Bakü semalarında görsel bir şölen sundular. Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarımız arasında dijital dönüşüm ve teknokent alanlarında iş birliğini geliştirecek iki önemli anlaşma imzalandı. Ülkemizden kendi alanlarının öncüsü 50’ye yakın firmamız festivale iştirak etti. Bu savunma sanayii şirketlerimizin sergiledikleri milli ve yerli ürünlerimiz büyük bir ilgiyle karşılandı.” Kolombiya devlet başkanının ziyareti: İkili ilişkileri, bölgesel ilişkileri görüşme imkanımız olacak. Dünyada terörün farklı boyutları var. Uyuşturucu kaçakçılığını görüşme imkanımız olacak. Uzun yıllar sonra görüşme yapacağız, görüşme sonrası da açıklamalar olacaktır. PKK/YPG’nin Avrupa’daki varlığı: Terörle mücadelenin kuşatıcılığı çok geniştir. Bizim PKK ile mücadelemiz, aslında AB’nin PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmesine ayrı bir kılıf uydurdular. Terör örgütü kabul ettiklerini söylüyorlar, YPG’yi niye terör örgütü kabul etmiyorsunuz? YPG, PKK’nın farklı doğurduğu bir terör örgütüdür. Bunlar AB olduğu gibi ABD bile bunlara görüşme noktasında birçok fırsatlar tanıyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde Almanya, Hollanda, Fransa, Finlandiyasında terör örgütleri her türlü gösteriyi yapıyor. Bu ülkelerin yönetimleri her türlü güvenceyi veriyor. Defaatle anlattığımız gibi bunları ifade ettik, belgeler sunduk. Türkiye’de biz bunlarla mücadeleyi sürdürdüğümüz gibi mağaralardaki odaklanmaları, Kandil’i kendileri için merkez haline getirmeleri PKK ve YPG’nin inkar edilemez terör estirmeleridir. Batı bunları hala gizliyor. Verin dememize rağmen vermiyorlar. Biz de gereğini yapmaya devam edeceğiz. Bir süre önce, Türkiye’nin NATO üyeliği sorgulanmaya başlanmıştı. Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasının teknik olarak mümkün olup olmadığı Avrupa başkentlerinde, FETÖ ve PKK mensuplarının da katıldığı panel ve çalıştaylarda sürekli seslendirildi. Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemlerini satın almış olması hususu Türk – Rus ilişkileri açısından somut bir karmaşa olarak ilan edilmişti. Öte yandan SA-8, SA-15, S-300 hava savunma sistemleri ve ZUBR sınıfı hava yastıklı çıkarma gemileri gibi Rus silahlarına sahip Yunanistan gibi ülkeler böyle eleştirilere tabi tutulmadı. ‘Eksen kayması’ gibi bir ithama maruz kalan Türkiye’nin güvenliğini kendi gücüne tahvil etmesi ‘aykırı’ bir eylem olarak nitelendirildi. Rusya ile çatışmayı ve diplomasiyi, rekabet ile iş birliğini aynı anda yaşamakta olan Türkiye’nin kaygıları pek dikkate alınmadı. Daha doğrusu dış politikanın yeni kodları Batılı müttefikler tarafından okunamadığı gibi Türkiye’nin gayretlerine yönelik hasis bir tutum sergilendi. Gelinen aşamada, Türkiye’nin NATO ittifakına bağlılığı net bir şekilde anlaşılmışken Türk – Rus ilişkilerinin yönetilebilir yapısı NATO için bir acil çıkış kapısı oluverdi. Nitekim Amerikan, Fransız, Alman veya İngiliz liderler Türkiye’nin arabuluculuk ve insani çabalarını överken Ukrayna’ya zamanında yapmış olduğu askerî yardıma vurgu yaptılar. Aslında Ukraynalıların, Rusya’ya karşı direncine çarpan etkisi yapan husus, gelişmeleri öngörmüş olan Türkiye’nin bu ülkeye Rus saldırısı öncesi savunma ihracatı olmuştu. Zelenski Batı’nın çifte standardına dem vururken NATO üyeliğine başvuru yapması Batılı başkentlerde soğuk karşılandı. İkili savunma antlaşması yapılması gibi ara formüller Rusları tahrik etmemek için geri plana itildi. Bir nevi İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitlere karşı takip edilen ‘yatıştırma’ politikasının bir benzeri Putin’e karşı ‘taviz’ siyaseti şeklinde ortaya çıkıverdi. O halde Ukrayna’da bu gelişmeler yaşanırken İsveç ve Finlandiya neden bir anda NATO üyeliğine layık görüldü. Aslında bu soruyu teknik bir analizle sormak gerekir. İsveç ve Finlandiya NATO’nun güvenliğine katkı sağlayabilecek bir konumda mı? Soru tersten ele alınırsa, bu iki ülke NATO’yu bir krizler yumağına mahkûm edebilirler mi? Bu iki ülkenin savunma kapasitesine bakıldığında İsveç’in son yıl içinde yaklaşık 6 milyar ABD doları harcamayla GSMH’nın yüzde 1.2’sini savunmaya harcadığı görülüyor. Finlandiya ise 4 milyar ABD doları civarında harcamayla GSMH’nın yüzde 1,96’sını savunmaya ayırıyor. Silahlı kuvvetlerinin mevcutları da sırasıyla 24.000 ve 22.000 civarında. Yani İsveç ve Finlandiya’nın katkıdan ziyade beklentiyle NATO üyesi olmaya çalıştıkları aşikâr. Yani teknik inceleme bu iki ülkenin aleyhine. Erdoğan, İstanbul’da Hz Ali Camii’nde cuma namazının ardından açıklamalarda bulundu. Burada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için yaptıkları başvuruyu değerlendirdi. İki ülkenin üyeliğine ilişkin Türkiye’nin olumsuz bakış açısının değişmediğine vurgu yapan Erdoğan, görüşme trafiğinin ise sürdüğünü bildirdi. NATO’nun bu iki ülkenin üyeliğiyle kazanç ve kaybına da bakmak gerekir. NATO operasyon alanını genişletmek ve Kuzey Denizi yanında Baltıklarda daha geniş bir bölgede askerî güç bulundurmak zorunda. Ayrıca Rusya ile ikili angajmana girecek İsveç ve Finlandiyalı pilotları NATO adına kriz tetikleme potansiyeline sahip. Ayrıca jeopolitik anlamda NATO’nun ihtimalat planlarında Kuzey Denizi’ne hâkim Norveç, NATO’ya gerekli coğrafi avantajı sunarken Baltık Denizi yeni krizler tetikleyebilecek. O halde İsveç ve Norveç, NATO dayanışması değil, AB dayanışmasının bir sonucu olarak ittifaka sokulmaya çalışılıyor. Ankara’dan ilk veto! İsveç ve Finlandiya’ya NATO şoku Rusya- Ukrayna savaşının ardından NATO’ya üye olmak için Finlandiya ve İsveç resmen başvurdu. Sürece karşı olduğunu resmen açıklayan Türkiye ise ilk hamlesini yaptı. Finlandiya ve İsveç, NATO üyeliği için başvurularını resmi olarak yaptı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Finlandiya’nın NATO nezdinde akredite Büyükelçisi Klaus Korhonen ve İsveç’in NATO nezdinde akredite büyükelçisi Axel Wernhoff’un sunduğu başvuruları kabul etti. Türkiye Engelledi İki ülkenin üyeliği için çekincesi olan Türkiye ise görüşmelerin başlatılmasını engelledi. NATO kaynakları, Türkiye’nin karşı çıkması üzerine Konsey’in görüşmeleri başlatma kararı alamadığını söyledi. Stoltenberg ile görüşmemiz olacak. Aramızdaki telefon diplomasisini kesmemek adına yapmaya devam edeceğiz. Her şeyden önce bu terör örgütlerinin belgeleri, bilgileri bizde olduğuna göre, NATO’nun teröre karşı hassasiyetlerini biliyorsak, NATO’nun güvenlik örgütü olduğunu biliyorsak, NATO’ya terör örgütünün alınmasına evet diyemeyiz. İsveç için de Finlandiya için de söylüyorum. AB üyesi ülkelerin birçoğu kendi parlamentolarında konuşma yaptırıyorlar, yer veriyorlar, silah-mühimmat temini yapıyorlar. Biz bunları biliyoruz. Kimse kusura bakmasın bu terör örgütlerinin NATO’ya girmesine evet diyemeyiz. Emin Olmak İstiyoruz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin New York kentinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüştü. Görüşme sonrası açıklama yapan Çavuşoğlu, “Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya adaylık için başvurularını ele aldık. NATO nedir? Bir güvenlik ittifakıdır. Aynı zamanda bu dayanışma gerektirir. Müttefiklerin veya aday olmak isteyen ülkelerin bizi hedef alan terör örgütlerine destek vermesi kabul edilemez. Bu sadece siyasi destek değil; örneğin İsveç silah da temin ediyor. DEAŞ’la mücadele için bunları veriyorlarmış. Bu silahlarla bize saldırıyorlar. Diğer taraftan müttefiklerin ya da müttefik olmak isteyenlerin başka bir müttefike karşı savunma ürünleriyle ilgili kısıtlama getirmesi de kabul edilemez. Bu ancak düşman gördüğün bir ülkeye alınacak bir tedbirdir. Gerekçesi nedir? Yine gerekçesi bizim PKK ile yaptığımız mücadele. Yani PKK’yı kendilerine daha yakın görüyorlar. Bu kabul edilebilecek bir şey mi? ‘Üye oluncaya kadar Türkiye’nin güvenlik endişelerini karşılayalım ondan sonrasına bakarız yaklaşımı’ olabilir. Dolayısıyla biz şundan da emin olmak istiyoruz; şu andaki müttefiklerimizin ya da NATO üyesi olmak isteyen ülkelerin olası bir üyelikten sonra da aynı tutumu sergilemesi gerekiyor. Bunların garantisi olması lazım.” ifadelerini kullandı. Kalın’dan Peş Peşe Kritik Görüşmeler Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Federal Şansölyesi’nin Dış Politika Danışmanı Jens Plötner, İsveç Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Robert Rydberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Petri Hakkarainen, Birleşik Krallık Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Lovegrove ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’la talepleri üzerine telefon görüşmesi gerçekleştirdi.