CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “KARAR TAMAMEN SİYASİ, TANIMIYORUZ”

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’nin siyasi denetime alınmasını öngören raporu kabul etti. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye’nin denetim sürecine alınması talep edilen karar tasarısını kabul etti. AKPM’nin Strazburg’da yapılan 2017 Bahar Dönemi Genel Kurulu’nda “Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi” konulu rapor görüşülerek, raporun ekindeki karar tasarısı için oylama yapıldı. Türkiye’nin denetim sürecin alınması 45 aleyhte 113 lehte, 12 çekimser oyla kabul edildi. AKPM Türkiye raportörleri Estonyalı Marianne Mikko ve Norveçli Ingebjorg Godskesen tarafından hazırlanan raporda Türkiye’de özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hal uygulaması çerçevesinde alınan karar ve uygulamalar eleştiriliyor ve demokratik kurumların işleyişinin bozulduğu iddia ediliyor. Kararda, olağanüstü halin mümkün olan en kısa zamanda kaldırılması istendi. Karar tasarısına yapılan en son eklerde ise, idam cezasının yeniden kabul edilmesinin Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği ile bağdaşmadığı bildirilerek, Yüksek Seçim Kurulu’nun cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi halkoylaması ile ilgili bütün itirazları tam anlamıyla incelemesi talep edildi. Diğer taraftan kararda Türk delegasyonu ve bazı diğer yabancı milletvekilleri tarafından desteklenen, Türkiye’de yapılacak olası düzenlemeler göz önünde bulundurularak, denetim sürecinin başlatılması konusundaki değerlendirmenin AKPM’nin 2018 Bahar Dönemi’ne bırakılması talebi reddedildi. Raporun görüşülmesinden sonra oylanarak kabul edilen karar tasarısında, Türkiye’ye çeşitli tavsiyelerde bulunuldu ve AKPM ile Türkiye arasındaki iş birliğinin devam etmesi için bu tavsiyelerin yerine getirilmesi gerektiği ifade edildi. Rapora dair AKPM Türk Delegasyonu Başkanı ve AK Parti Adana Milletvekili Talip Küçükcan’ın kaleme aldığı itiraz bildirisinde ise raporun ve karar tasarısının hatalarla dolu oldu ğu, Türkiye’ye karşı ayrımcı bir yaklaşımın sergilendiği ve tasarının kabulü halinde AKPM’nin Türk kamuoyu nazarında değerini kaybedeceğinin altı çizildi. AKPM’nin Türkiye’nin teröre karşı mücadelesinde yanında olması gerektiğini kaydeden Küçükcan, “ülke olarak FETÖ, PKK ve DEAŞ başta olmak üzere sayısız terör örgütüyle mücadele edildiğini ve getirilen uygulamaların bu tehditlere karşı olduğunu” belirtti. Türkiye, AKPM’nin siyasi denetim sürecinden 2004 yılında çıkmıştı. Siyasi denetim sürecine tabi bulunan diğer ülkeler, Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan, Moldova, Rusya Federasyonu, Sırbistan ve Ukrayna. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, alınan karar sonrası yaptığı açıklamada oylamayla ilgili ‘Bu siyasi bir operasyondur’ demişti. Kalın, AKPM’nin oylamasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Avrupa Konseyi üyesi olduğumuz bir kuruluş. Hep yapıcı bir tutum içerisinde olduk. 15 Temmuz sonrası Avrupa’daki mekanizmalarla işbirliğimizi yoğunlaştırdık. Bu referandumu izlesinler ve rapor yazsınlar dedi. Bu kişilerin yazdığı raporların adil nitelik arz etmesini beklemiyoruz. Bazıları açıkça Hayır kampanyalarına katıldılar. AKPM Genel Kurulu’nda yeniden denetimin gündeme getirildiğini görüyoruz. Bu siyasi bir operasyondur. Bunun gerekçelendirilebilir bir nedeni yoktur. Bu belirli çevrelerin yaptığı bir operasyondur.” Bu süreç, 1993 yılında hayata geçirildi. Amacı ise 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından Avrupa Konseyi üyesi olmaya başlayan eski Sovyet ülkelerinin Batılı anlamda demokrasiye geçişlerini kolaylaştırmaktı. Bir ülke denetim sürecine alındığında o ülkenin demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında yasal mevzuatlarını, Konsey’in 1949’dan bu yana oluşturmaya başladığı normlara uygun hale getirmesi gerekiyor. Denetim Komisyonu bu bağlamda “monitoring” (denetleme) sürecindeki ülkelerin uyarlamalarını ve uygulamalarını denetliyor. Ankara 1996’da başlayan bu süreçten, yapılan reformlar sayesinde 8 yıl sonra 2004 yılında çıkmış ve “post-monitoring” olarak anılan “denetim sonrası diyalog” sürecine geçmişti. Türkiye’nin bu süreçten çıkarılması AB ile üyelik müzakerelerine başlamasında önemli rol oynamıştı. Bu da kararın, müzakereleri direkt etkileyeceği anlamına geliyor. Karar gereği Türkiye, demokrasilerinde “çok ciddi yapısal sorunlar” bulunduğu kabul edilen Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Bosna-Hersek, Moldova, Sırbistan, Rusya ve Ukrayna ile aynı pozisyona düşmüş oldu. AKPM bünyesinde bugüne kadar denetim sürecinden çıkarıldıktan sonra yeniden bu sürece alınan başka bir ülke yok. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ndeki (AB) geleceği ile birlikte, AB ile geçen yıl Mart ayında varılan mülteci anlaşması ve Gümrük Birliği için de önemli. Çünkü denetleme sürecine yeniden alınmak, söz konusu ülkenin (Türkiye’nin) Kopenhag kriterlerini hakkıyla yerine getiremediği anlamına geliyor. Türkiye, 3 Ekim 2005’te Kopenhag kriterlerini tamamlayarak, AB’ye tam üyelik müzakerelerine başlamıştı. Bu kriterler 22 Haziran 1993 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılan zirveden adını alıyor. Kopenhag Zirvesi’nde alınan kararlar çerçevesinde, AB adayı ülkelerin siyasi, ekonomik ve Birlik mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç ana başlıkta belirlenen kriterleri karşılaması gerekiyor. Kopenhag siyasi kriterleri ise kendi içinde şu dört başlığa ayrılıyor: İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin varlığı; Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; İnsan haklarına saygı ve Azınlıkların korunması. Diğer yandan, AKPM Denetim Komisyonu geçen Aralık ayında, OHAL uygulamaları nedeniyle Türkiye’nin AB ile yürüttüğü üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasını teklif eden karar taslağını ezici çoğunlukla kabul etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKPM’nin Türkiye’yi 13 yıl sonra yeniden siyasi denetim sürecine almasına yönelik “Tamamen siyasi kararı tanımıyoruz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyi Parlamentosu Meclisi’nin Türkiye’yi 13 yıl sonra yeniden siyasi denetim sürecine almasına yönelik kararına sert tepki gösterdi. Fransa’da seçimin OHAL şartları altında yapıldığını hatırlatan Erdoğan “Peki Fransa ile ilgili acaba böyle bir şart ve yahut böyle bir uygulama gündeme geliyor mu?Türkiye’de devletin yıkılmasına yönelik bir darbe girişimi var. Şu anda Türkiye’ye karşı alınan bu karar tamamen siyasidir. Biz zaten böyle bir kararı tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir kararı almış olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır, geçmiştir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ile ilişkilerin referanduma götürülebileceğinin sinyalini verdi. Erdoğan, “Avrupa Birliği 3-5 sene daha bu işi sallarsa, bize tek bir seçenek kalıyor, millete gitmek. Bugüne kadar bize karşı hiç dürüst olmadılar. Zaten AB dağılma sürecinde. Biz gereken adımları atmak için bekliyoruz” dedi. FETÖ’yü kastederek, kararın ‘terör örgütleri’ne hizmet ettiğini değerlendiren Dışişleri Bakanlığı ise, ‘siyasi operasyon’ nitelemesini kullanarak art niyetli gruplara dikkat çekti: “Söz konusu çevrelerin etkisi, esasen ülkemizdeki halkoylamasını gözlemlemeye gönderilen AKPM üyelerinin bazılarının terör örgütü sempatizanlarından seçilmesinde de görülmüştü. Denetime alma kararı bu art niyetli grupların yeni bir oyunudur. İslamofobiyi, yabancı düşmanlığını körükleyen popülist yaklaşımların etkisinde, dar ve sığ iç siyasi saiklerle hareket eden bir grup Avrupalının ülkemize yönelik bu dışlayıcı, ötekileştirici kararı esasen siyasi bir operasyondur. Bu karar, başta FETÖ olmak üzere, sadece ülkemiz değil bütün Avrupa sistemine ve değerlerine tehlike oluşturan terör örgütlerine hizmet edecektir.” Avrupa Birliği (AB) Bakanı Ömer Çelik ise AKPM’nin çizdiği tablonun Türkiye’nin gerçekliğiyle ilgisi olmadığını belirtti: “Bu haksız kararla Türkiye’nin gerçekliğinin ilgisi yok. Dışlayıcı ve ötekileştirici politikalar üretmeleri kimsenin faydasına olmaz. Türkiye ile hiçbir işbirliği, dayanışma mekanizması üretilmemiştir. Şimdi yapılan şeyler, zor koşullardan geçen ülkemize karşı dışlayıcı bir tutum sergilendiğini gösteriyor. Bu AKPM için tarihi bir hatadır.” AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı ise, kararı ‘yanlış’ ve ‘hasmane’ diye niteleyerek, “Hukuk devleti olma konusunda eksiklikler olabilir, ama bu hasmane bir tavır. Türkiye’yi tanımamaktan kaynaklanan bir süreç” diye konuştu. Türkiye’nin yeniden denetim sürecine alınması ilk kez 2013’te gündeme gelmiş fakat AKPM, Türkiye’ye iki yıl ek süre vermişti. Bu sürenin verilmesindeki amaç ise Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi standartlarında içinde bulunduğu durumu gözlemlemekti. Hain darbe girişimi sonrası yaşanan gelişmelerin özellikle Avrupa nezdinde yoğun eleştirilere maruz kalmasının ardından Türkiye’nin yeniden denetim sürecine alınması gündeme geldi. Oylamaya ilişkin tartışma sürerken, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ referandumu öncesinde Avrupa’yla yaşanan krizle birlikte Türkiye ile ipler iyice gerilmişti. Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya ve Hollanda’ya yaptığı “Nazi” benzetmesi Avrupa tarafından sert biçimde kınanırken, Erdoğan’ın AB üyelik müzakerelerinin sonlandırılması için de referanduma gidilebileceğini açıklaması yaşanan krizin en net tezahürü olmuştu. Haftalar süren gerginliğin ve 16 Nisan’daki referandumun ardından AKPM, Türkiye’nin yeniden denetim sürecine alınmasını 45’e karşı 113 oyla kabul etti. Böylece Türkiye denetim sonrası diyalog sürecinden bir adım geri düşmüş oldu. Bu da Türkiye’nin 2004 öncesindeki duruma gerilemesi anlamına geliyor. Bu durum da alınan kararını siyasi niteliğini ayrıca ortaya koyuyor. Alınan haksız karar sonrası Malta’da düzenlenen gayri resmi nitelikli toplantıda bir araya gelen AB dışişleri bakanları, aralarında ‘referandum sonuçlarının tanınması ve sonuçlara saygı gösterilmesinin’, ‘müzakerelere devam’ vurgusunun da yer aldığı beş unsurdan oluşan ortak bir zeminde buluşmayı başardı. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, zirvede “Türkiye istiyorsa kapı açık. Aramızda görmekten memnun oluruz” mesajı verdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise “Ben bu olumlu havayı gördüm, hatalarını anladıklarını da gördüm, eğer samimilerse” dedi.