Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında ABD, Rusya, Almanya, AB ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarının da bulunduğu liderlerle gerçekleştirdiği görüşmelerde ikili ilişkiler, bölgesel sorunlar, küresel meseleler ve terör konuları üzerinde duruldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4-5 Eylül tarihleri arasında G20 Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi için Çin’e gitti. Cumhurbaşkanına Çin ziyaretinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan eşlik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında ABD, Rusya, Almanya, AB ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarının da bulunduğu liderlerle gerçekleştirdiği görüşmelerde ikili ilişkiler, bölgesel sorunlar, küresel meseleler ve terör konuları üzerinde duruldu. Yıllık olağan toplantıların 11’incisi olan, dünyanın en büyük 20 ekonomisini oluşturan G20 üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirvede geniş kapsamlı,- dengeli, sürdürülebilir, dengeli ve güçlü, ekonomik büyümeye yönelik yürütülen çalışmaların gözden geçirilmesi, uluslararası ticaretin daha da geliştirilmesi, küresel barış, devamlılık ve ekonomik büyümeyi doğrudan ya da dolaylı etkileyen terörizm ve sığınmacı sorunları gibi konular ele alındı.Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin’e hareketinde önce Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamada terörizm ve mülteci krizi gibi ekonomiyi doğrudan etkileyen sorunların G20 platformunda ele alınması gerektiğini belirterek “Geçtiğimiz yıl Antalya Zirvesi’nde terörizme karşı G20 liderleri olarak ilk kez bir bildiri kabul ettik. Böylece terörün hiçbir türüne müsamaha göstermeyeceğimizi ortaya koyduk. Bu duruşun bir kez daha teyit edilmesi hatta tahkim edilmesi önem arz ediyor. Hangzhou’da küresel barışı, güvenliği, istikrarı ve dolayısıyla ekonomiyi tehdit eden terör belasıyla mücadele konusunu da görüşeceğiz. Bu vesileyle ülkemizin mücadele ettiği FETÖ, DHKP-C, PKK, PYD, YPG ve DAEŞ gibi terör örgütleri konusunda muhataplarımızdan beklentilerimizi dile getireceğiz” diye konuştu, Türkiye’nin teröre ve terör örgütlerine karşı tutumunun hep tutarlı ve ilkeli olduğunun altını çizerek “Baştan beri terör örgütleri arasında ayırım yapılmaması gerektiğini, ‘iyi terörist, kötü terörist’ diye bir şeyin olmadığını ifade ettik. Bir terör örgütünün diğeriyle çatışmaya girmesinin elindeki kanı temizlemeyeceğini, onu muteber kılmayacağını söyledik. Bilhassa müttefik ve dost ülkeleri ne sebeple olursa olsun terör örgütlerini desteklemenin riskleri, tehlikeleri konusunda da hep ikaz ettik. Bugün ikazlarımıza kulak verilmemesinin bedelini tüm bölge ve dünya ödüyor” sözleriyle tepkisini ortaya koydu. Batı’daki bazı çevrelerin yaptıkları açıklamaları hayretle karşıladıklarını da söyleyen Cumhurbaşkanı, “Operasyonlarımız son derece başarılı bir şekilde icra ediliyor. Cerablus’ta hayat hızla normalleşiyor, bölge halkı gönül rahatlığıyla evlerine dönüyor. 400 kilometrekarenin üzerinde bir alan DAİŞ ve PYD, YPG gibi terör örgütlerinden arındırılmıştır. Çok kısa zamanda elde edilen bu başarı Özgür Suriye Ordusu’nun DAİŞ ile pekala mücadele edebileceğini de ortaya koymuştur. Uluslararası toplum DAİŞ ile YPG, PYD terör örgütleri arasında bir tercih yapmak zorunda değildir. Zira bu iki örgüt arasında yöntem, hedef, insan hayatına bakış açısı itibarıyla hiçbir fark yoktur. Ne var ki son günlerde Batı’daki bazı çevrelerin yaptıkları açıklamaları hayretle karşılıyoruz. Cerablus’ta DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasından bazıları adeta rahatsızlık duyuyor, bunu anlamak mümkün değil. Türkiye olarak bizler, devlet olarak ordumuzla ülkemizin ve bölgedeki sivillerin güvenliğini sağlamak için elimizi taşın altına koymuş durumdayız” dedi. Suriyeli mülteciler konusuna da değinen Cumhurbşkanı Avrupa Birliği’ni de Çin ziyareti öncesinde yaptığı açıklamalarla eleştirdi ve “Antalya’da G20 liderleri olarak bu konuda külfet paylaşımında uluslararası işbirliğinin altını çizmiştik ve Avrupa Birliği 3 artı 3 milyar avro, Türkiye’deki bu mültecilere destek vereceğini söylemişti. Pekiyi ne oldu? Şu ana kadar verilen destek Avrupa Birliği’nden 183 milyon avrodur. Bu da bize değil UNICEF’e verilmiştir. Bu krizi hiçbir ülke tek başına göğüsleyemez. Maalesef bu konuda verilen sözler havada kaldı, eyleme dönüşmedi. Avrupa ülkeleri, Suriye’deki ateşi söndürmeden ziyade ‘dumanı bize geldiye çabalıyor. Bununla ilgili tekliflerimizi çok açık ve net söyledik. ‘Gelin, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturalım’ dedik. Bunu Batılı dostlarımızın hemen hemen hepsiyle görüştüm, paylaştım. Hepsi de ‘Gayet iyi olur’ dediler. Bunu söylemelerine rağmen adım atmaya gelince şu ana kadar bir adım atılmadı. G20’nin bu konuda da ön alması, liderlik sergilemesi gerektiğine inanıyorum. Sınır kapılarında gördüğümüz insanlık dışı manzaraların esas nedeni budur” diyerek Zirve’nin oldukça çetin geçeceğinin sinyalini vermişti. G20 Zirvesi’nden Bazı Notlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Zirve sırasında bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen ve yaklaşık 2 saat süren görüşme öncesi Erdoğan ve Putin basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Rusya’dan charter seferlerinin başladığını hatırlatarak “St. Petersburg’daki görüşmelerde ele aldığımız konuları burada tekrar değerlendirmek suretiyle, çok çok önemli, geleceğe yönelik, gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek bölgesel birçok konuyu ele alma fırsatımız olacak” ifadelerini kullandı. Enerji konularında da görüşmeler yapıldığını ve bunları değerlendirme fırsatı bulacaklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu anlamda da özellikle atacağımız adımlar inanıyorum ki süreci çok daha güçlü kılacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Putin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmekten dolayı memnun olduğunu belirtip “St. Petersburg’a yaptığınız ziyarette vardığımız mutabakatların nasıl hayata geçirildiğini bugün ele alacak olmaktan mutluluk duyuyorum. Son telefon görüşmemizde mutabakatların istenilen hızla yerine getirilmediğini ifade ettiniz. Özellikle telefon görüşmemizde charter uçuşlarının istenilen hızla yerine getirilmediğinden bahsetmiştiniz. Ama artık görüyoruz ki 28 Ağustos’ta hükümetimiz ilgili kararı imzaladı ve 3 Eylül’de ilk charter uçuşu Türkiye’ye gelmiştir.” diyerek Rus turistlerin çok sıcak karşılandığını da sözlerine ekleyen Putin “İlişkilerimizin tam formatlı bir şekilde tekrar başlaması için daha çok çalışmamız gerekiyor. Ama bugün zaten bunu konuşacağız” ifadelerini kullandı. Putin, Türkiye’nin zor dönemden geçtiğinin altını çizdi ve “Türkiye’de iç siyasi hayatın normalleşmesini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Türkiye’nin zor dönemden geçtiğini görüyoruz. Terörle mücadele etmektedir ve önemli tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır bunu biliyoruz. Zaten terörle mücadeleyle ilgili pozisyonlarımızı daha önce anlatmıştık birbirimize. Türkiye’deki durumun normalleşmesi konusunda önemli başarılar var ama normalleşme tamamen sağlandıktan sonra daha hızlı bir şekilde ileriye gidebileceğiz” dedi. Putin ve Erdoğan, uçak krizi öncesinde son kez 2015 yılında Antalya’daki G20 Zirvesi’nde bir araya gelmişti. Dokuz ay süren uçak krizinin ardından iki lider arasındaki ilk yüz yüze görüşme ise 9 Ağustos 2016 tarihinde gerçekleşmişti.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmeleri sadece Putin ile sınırlı değildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Zirve öncesinde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile de ikili bir görüşme yaptı. Bu, 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki ilk görüşme oldu. Görüşmede ikili ilişkiler, Suriye, terörle mücadele, Türkiye-AB ilişkileri ve mülteciler gibi konular ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle Türkiye’nin güney sınırının tamamında ‘terör koridoru’ oluşturulmasına izin verilmeyeceğini ve Suriye’deki krizin siyasi çözümle sonlandırılması gerektiğini vurguladı. Merkel de Almanya’nın demokrasiden yana yer aldığını belirterek darbe girişimini kınadığını söyledi. İncirlik Üssü ile ilgili hassasiyetlerini de gündeme getiren Merkel, Alman milletvekillerine İncirlik Üssü’nü ziyaret etmeleri konusunda izin verileceğini düşündüğünü aktardı. Söz konusu görüşmenin ayrıntılarına dair resmi bir açıklama yapılmadı ancak Alman makamları iki liderin ‘yapıcı bir görüşme’ yaptıklarını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkel ile yaptığı görüşme sonrasında bu kez ABD Başkanı Barack Obama ile bir araya geldi. Yaklaşık 45 dakika süren görüşmenin ardından liderler basın mensuplarına bazı açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Obama’ya darbe girişimine karşı verdiği destek için teşekkür ederek “Tüm terör örgütlerine karşı aynı tavrı takınmak durumundayız çünkü terörizmin her türlüsü kötüdür, terörün her türü kötüdür. İyi terörist, kötü terörist olamaz. Bunların hepsi kötüdür, hepsi lanetlidir, bunlara karşı takınmamız gereken tavır da bellidir” dedi. Suriye ve Irak’ta IŞİD, PKK, YPG ve PYD’ye karşı Türkiye’nin devam ettirdiği kararlı mücadeleye değinen Erdoğan “Temennimiz odur ki güneyimizde bir terör koridoru oluşmasın. Böyle bir terör koridorunun oluşmaması için de koalisyon güçleriyle birlikte Türkiye bir dayanışma içerisinde bir mücadele vermektedir. Bu mücadeleden de başarılı bir şekilde çıkacağımıza inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu. Darbeye karışanların yargı önüne çıkarılması konusunda her türlü desteği vereceklerini belirten Obama ise, Suriyeli mülteciler konusunda “Size ve Türk halkına mültecilere kapılarınızı açtığınız için teşekkür ediyoruz. Dünyada tüm ülkelerden fazla mülteciye kapılarınızı açtınız. Birleşmiş Milletler’in toplantısının yanı sıra bir de mültecilerle ilgili toplantılar olacak. Erdoğan ve Türkiye, mültecilerin yükünü yalnız taşımamalıdır. Türkiye’yi hepimiz desteklemeliyiz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan G20 Liderler Zirvesi’nin ve yaptığı görüşmelerin ardından basın toplantısı düzenledi. Basın mensuplarına G20 Zirvesi, gündemdeki gelişmeler ve gerçekleştirdiği ikili görüşmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. On birinci G20 Liderler Zirvesi’ni küresel gündemin etraflıca ele alındığı verimli bir toplantı olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı, Zirve’deki en önemli gündem maddelerinden birinin küresel büyümenin uzun vadede sürdürülebilir olması gerektiğinin altını çizdi. Büyümenin kapsayıcı ve dengeli devam etmesi için yeniliklerin gerekli olduğunu ifade etti ve bu çerçevede inovasyon (yenilikçilik), makroekonomik politikaların uyumu gibi atılması gereken adımlar konusunda görüş alışverişinde bulunulduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı boyunca her fırsatta gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeleri gözeten bir kalkınma anlayışıyla hareket etmeleri gerektiğini söyledi. Erdoğan ayrıca, ‘Sürdürülebilir Kalkınma İçin 2030 Gündemi’nin uygulanmasına yönelik bir eylem planını G20 liderleri olarak kabul ettiklerini vurguladı. Öte yandan Türkiye’nin, topraklarında 3 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacıyı barındıran bir ülke olarak bu konunun önde gelen muhataplarından biri olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Antalya Zirvesi’nde tüm liderlere Suriye’de güvenli bir bölge oluşturulmasını, bu 95 km uzunluğunda, kuzeyden güneye 40 km olmak üzere güvenli bölge oluşturulması suretiyle burada mülteci sorununu çözebiliriz, onları burada iskân edebiliriz diye ısrarla söyledik. Bu Zirve’de de bütün dostlarımıza bu konuyu açtık, kendilerine bunu söyledik. Hatta sadece o güvenli bölgede değil aynı zamanda şu anda Türkiye’de değişik vilayetlerde bulunan Suriyeli mültecilerin iskânı ile alakalı çalışmaları yapmak suretiyle hükümetimiz faaliyetlerine devam ediyor. Prensipte hemen hiç kimsenin karşı çıkmadığı bu teklifin hayata geçirilmesi konusunda, üzüntüyle belirtmeliyim ki, hiçbir ülke somut adım atmamıştır. Tam tersine Suriye krizi, yeni ülkelerin sahaya inmesiyle daha da içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Suriye krizi bir yandan ülke içinde can kayıpları ve terör örgütlerinin faaliyetleri, diğer yandan da tetiklediği sığınmacı dramıyla dünyanın kanayan yarası olmayı bugün de sürdürüyor. 600 bin insanın öldürüldüğü bir yerde hala katil Esed’in görevinde kalmasını savunmak bana öyle geliyor ki insanlık adına bizler için utanç vericidir. Mazlumlara kucaklarını açmaları gereken ülkelerin, tam tersine sınırlarını kapatma telaşına girmelerini ibretle seyrediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu meselenin külfet paylaşımı ve insani duyarlılıklar temelinde çözümü için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz. Türkiye, dışarıdan yardım gelse de gelmesede bu ev sahipliğini yapmaya devam edecektir. Suriye’den gelenlere de Irak’tan gelenlere de din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın bu ev sahipliğini yapmaya devam edecektir. Sorunun temeline inmeden yani Suriye başta olmak üzere bölgedeki krizler çözülmeden mülteci meselesinin de kalıcı şekilde geride kalması mümkün değildir” dedi. Açıklamasında terör konusunu da ele alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı darbe girişiminin bir yönüyle terörizmin ilk defa görülen yeni bir biçimi olduğunu ifade ederek terörizmin günden güne yeni biçimlere, yeni formlara bürünerek dünyayı tehdit ettiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin PKK-PYDYPG- DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele ederek 15 Temmuz’da da kendi ordusu içine gizlenmiş teröristlerin askeri üniformaya bürünerek milletin vergileriyle alınmış silahlarla kendi halkını öldürmeye teşebbüs ettiğini söyledi ve söz konusu bu saldırı ve darbe girişimi karşısında her meslekten, her kökenden, her meşrepten yaradılıştan), Türkiye’nin her bölgesinde 241 vatandaşın şehit olup 2 bin 194 vatandaşın da yaralandığını dile getirdi. Erdoğan terör ve darbe girişimiyle ilgili olarak “Milletimizin dirayeti ve cesaretiyle devletimizin hızla refleks vermesi sayesinde bastırılan bu darbe girişimi terör örgütlerinin cüretlerini ne kadar artırabileceklerinin en çarpıcı örneğidir. FETÖ denilen bu örgütün Türkiye dışında 170 ülkede daha faaliyet gösteren küresel bir şebeke olduğu unutulmamalıdır. Dini inanç, eğitim ve hayırseverlik gibi insani duyguları, ticari ilişkileri istismar ederek kendisine alan açan bu örgüte karşı tüm dünyayı duyarlı olmaya davet ediyoruz. 15 Temmuz’da Türkiye’nin başına gelen felaketin yarın hangi ülkede tekrar edeceği bilinemez. Biz bir kez de buradan sizlerin huzurunda dostça uyarımızı yapıyoruz. Terör örgütleri arasında ayırım yapmak suretiyle eğer bir yerlere fatura çıkarılmaya çalışılıyorsa bilesiniz ki bumerang gibi yarın o döner, aynı şekilde o ülkeleri de vurur. Bugün Türkiye’yi yakan ateşin, yarın bize karşı mücadele eden terör örgütlerinin arkasında durma gayretinde olanlara ulaşılması kaçınılmazdır. DAEŞ’i, PKK’yı, PYD-YPG’yi, FETÖ’yü ayrı tutan anlayışı hep birlikte reddetmeli, tüm terör örgütlerine karşı ilkeli bir mücadeleyi derhal bastırmalıyız. Biz, ne pahasına olursa olsun terörizmle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı olarak şahsım, gerekse hükümetimiz bu konuda kararlıdır. Türkiye’nin Cerablus operasyonu, bu konudaki kararlılığın ifadesidir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizde ilan edilen olağanüstü hal sadece FETÖ yapılanmasıyla daha etkin ve süratle mücadele etme, bu doğrultuda yeniden yapılanma çalışmalarını yürütme amacına yöneliktir” diye konuştu. G20 Zirvesi’nin Diğer Konuları Türkiye’deki gündemin ana konusu terör olması nedeniyle yukarıda ağırlıklı olarak terör ve buna dolaylı ya da dolaysız bağlı konulara yer verilmiştir. Çin’de yapılan G 20 Zirvesi’nde ülkemiz açısından önemli ekonomik ve sair konular da değerlendirilmiştir. Bunlara öz olarak izleyen satırlarda yer verilmektedir. Gazetecilerin çeşitli sorularını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer ilgililer mealen şöyle yanıtlamıştır: – 3,3 trilyon döviz rezervi; 2,3 trilyon dolar ihracat hacmi; 590 milyar dolar ticaret fazlası olan Çin’in rolü çok önemlidir. Çin ABD’den sonra gelen ikinci büyük ekonomidir. – G20 yoksullukla mücadelede daha etkin olmalıdır. Böylece dünyada refaha daha kolay kavuşulacaktır. Çin’in “Sincan Uygur Özerk Yönetimi” adını verdiği ancak Türkiye’de Doğu Türkistan şeklinde algılanan siyasi/etnik konuda Erdoğan’ın yine gazetecilere verdiği yanıt şunları kapsamaktadır: – Terör ve İslam birbirinden ayırt edilmelidir. Teröre karşı Çin ile birlikte karşı duracağız. DAİŞ bugün İslam’ı sömürüyor ve bunu da İslam adına yaptıklarını söylüyor. Eğer bir Müslüman bir insanı öldürüyorsa tüm insanlığı öldürüyor demektir. Böyle bir durum Çin’de yaşanıyorsa durum aynıdır.Bu Türkiye’de oluyorsa da aynıdır, Ortadoğu’da oluyorsa da aynıdır. – Doğu Türkistan – Sincan bölgesinde yaşayan Müslüman Türkler Çin Komünist yönetimi baskısı altında etnik farklılıktan gelen bir zulüm yaşıyor. Bölgeye uluslararası gözlemci ya da basın mensubu alınmıyor. Doğu Türkistan Türklüğünün sembol isimlerinden olan Rabia Kader, uzun yıllar hapis yattıktan sonra ABD’ye yerleşmiştir. – Birçok ülke ile görüşmeler yapıldı. Bunlar; ABD Başkanı Obama, Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya Başbakanı Merkel, BM Konseyi Başkanı Ban-ki Moon, Avustralya Başbakanı Turnbull, Hindistan Başbakanı Modi, Güney Afrika Devlet Başkanı Zuma ile ikili görüşmeler yapıldı. Almanya, Fransa, İtalya ile ise 4’lü zirve gerçekleştirildi. – Çin ile “İpek Yolu”nun geliştirilmesi ve enerji konularında işbirliği altyapısı oluşturulmaktadır. Enerjide 3, tarımda 1 antlaşma sağlandı. Bunlar Yenilenebilir Enerji ve Kömür, Nükleer Güvenlik Alanında İşbirliği ile Çin’e ihraç edilen antepfıstığı için bitki sağlığı gereklilikleridir.
Bunların ötesinde Zirve’nin önde gelen “yapısal reformlar” konusunda aşağıdaki konularda uzlaşma sağlanmıştır.
i. Uluslararası ticareti ve yatırımı canlandırmak;
ii. İstihdamı geliştirmek ve teşvik etmek, eğitimden daha fazla yararlanmak;
iii. Gelişmekte olan ülkelerde altyapıyı iyileştirmek, yenilikçiliği desteklemek;
iv. Finansal reformları desteklemek;
v. Küresel rekabeti desteklemek;
vi. Küresel ölçekte finans sistemi ve ticaret ortamını iyileştirmek;
vii. Çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmek;
viii. Kapsayıcı kalkınmanın işlevselliğini artırmak. Genel değerlendirme anlamında bu kararlar irdelendiğinde bunların uygulamaları zor ideal kararlar oldukları görülmektedir.