Antalya İl Sağlık Müdürlüğü tarafından odamıza gönderilen yazıda;
“Sağlık Tesisleri Denetim ve İzleme Sistemi, kısaca (Den-İz)” adı altında projelendirilen dijital denetim sistemi kapsamında Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Denetim ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı ve Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü Proje Geliştirme Dairesi Başkanlığı işbirliği ile yürütülen çalışmalar tamamlanmış olup ülke genelini kapsayacak şekilde 81 ilde uygulamaya geçirilerek denetimlerin 81 il sağlık müdürlüğünce Den-İz Sistemi üzerinden yürütülmesi Bakanlık Makamının 30/09/2021 tarihli ve E-794 sayılı Oluru (Ek-1) uyarınca uygun görüldüğü belirtilmiştir.
Ancak muayenehanelerde ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarında Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hasta bilgilerinin 3. şahıslar ve resmi kurum ve kuruluşlarla paylaşımı sakıncalıdır.
Konuya ilişkin Türk Tabipleri Birliği’nin hukuki görüşü aşağıdadır.
Saygılarımızla..
Antalya Tabip Odası
Türk Tabipleri Birliği’nin Hukuki Görüşü
Sağlık Bakanlığı 2012 yılından bu yana, mesleğini serbest olarak yürüten hekimlerden, hastalarına ait kişisel ve sağlık bilgilerini bir veri sistemine işlemelerini istemektedir. En son olarak da Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 12.3.2021 tarihli bir yazıyla hekimlerin Muayene Bilgi Yönetim Sistemi’ne (MBYS) veri girmesi istenmiştir. Bu yazıda, gereğini yerine getirmeyenler hakkında 3359 sayılı Kanunun Ek 11.maddesi çerçevesinde işlem yapılacağı bildirilmiştir. (EK-1)
Bakanlığın, meslektaşlarımızı sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmeye zorlayan bu işlemi hukuka aykırıdır. Hastaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. ve Anayasanın 20.maddesi ile korunan özel hayatın gizliliği hakkını ihlal eder niteliktedir. Her ne kadar Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 6.maddesinde, Sağlık Bakanlığına sağlık verilerinin işlenmesine ilişkin bir yetki verilmişse de; aynı Kanunun 4.maddesinde bu yetkinin hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun, belirli, açık ve meşru amaçlar için; amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmesi gerekliliği düzenlenmiştir. Bu nedenle Bakanlık her somut durumda özel hayata ilişkin talep ettiği bilgilerin;
Ortaya koymakla yükümlüdür.
Birliğimiz tarafından, hasta hekim arasındaki tedavi ilişkisi yönünden elzem olan güven ilişkisinin korunabilmesi için Bakanlığa bu talebinin sebeplerini hukuken anlaşılır kılacak sorular yöneltilmiştir. Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından yalnızca sağlık hizmetlerini planlamak ve kamu sağlığını korumak şeklinde soyut gerekçeler belirtilmektedir.
Yukarıda anılan ölçütler sağlanmaksızın, Bakanlığın sağlık verilerini talep etmesi Kanun uyarınca mümkün olmadığı gibi, Bakanlığa böylesi bir talepte bulunma yetkisi veren bir kanuni düzenleme de yoktur. Her ne kadar Bakanlık, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 378.maddesinin kendisine hasta verilerinin toplanıp işlenmesi yetkisi verdiğini ileri sürse de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu söz konusu maddenin Anayasa’ya aykırı olduğunu değerlendirmiş, itiraz yolu ile iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. (EK-2) Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin hekimlere Bakanlıkça istenen kişisel sağlık verilerini paylaşma zorunluluğu getiren 27.maddesinin 8 fıkrasının da Danıştay 15.Dairesi tarafından yürütmesi durdurulmuştur. (EK-3) Geçmişte de aynı istemle tesis edilen düzenleyici işlemlere karşı Birliğimiz ve birçok meslek örgütü tarafından hukuki yollara başvurulmuş, yargı organları bunların tamamını hukuka aykırı bularak iptal etmiştir. (¹)
Bu nedenle Bakanlığın, yargı kararlarını görmezden gelen, hukuken kabul edilebilir gerekçelere dayanmayan ve bir an önce geri çekilmesi gereken talebi, sır saklama yükümlülüğü altındaki meslektaşlarımızın hastalarının bilgilerini paylaşması için bir hukuka uygunluk sebebi oluşturmamaktadır.
Sağlık Bakanlığı, istemi yerine getirmeyenler hakkında 3359 sayılı Kanunun Ek 11.maddesi çerçevesinde işlem yapılacağını, buna göre önce iki kere uyarma ve ardından para cezası verileceğini belirtmişse de; söz konusu madde 2014 yılında, sağlık hizmeti sunucularının başkaca bildirim yükümlülükleri yönünden düzenlenmiş bir yaptırım hükmüdür. Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun 2016 yılında yürürlüğe girmiş olması, özel hayatın ve kişisel verilerin Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerdeki özel hükümlerle korunan temel haklardan olması, ihlallerinin Türk Ceza Kanununun 134-138 maddeleri arasında ayrıca hapis cezası yaptırımına bağlanmış olması karşısında; bu alandaki bildirim yükümlülüğünün çerçevesinin özel olarak düzenlenmesi zorunludur. Anayasa’da ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle korunan bir hakkın sınırlandırılması şeklindeki bildirim yükümlülüğünün kapsamı ve sınırlarının yasa ile düzenlenmesi, söz konusu bildirim yükümlülüğüne aykırı fiiller ve yaptırımının da kanunilik ilkesine uygun olarak yasa ile belirlenmesi gerekir.
6023 sayılı Yasa ile mesleki deontolojiyi, hekimlerin haklarını ve halk sağlığını korumak görevini üstlenen Birliğimiz, Bakanlığın kişilerin temel haklarını hukuka aykırı olarak sınırlama sonucu doğuran, meslektaşlarımızı yaptırım tehdidiyle mesleki yükümlülüklere aykırı davranmaya zorlayan işlemlerinin geri alınması, hukuka uygun işlemlerin tesisi için gerekli girişimlerini sürdürmeye devam edecektir. Hastalarımızın, ancak sırlarının saklanacağına güven duyması halinde herhangi bir çekince hissetmeden, sağlıklarına ilişkin bilgileri hekimine anlatabileceğini, yaşam ve sağlık hakkını koruma üzerine kurulu mesleğimizi ancak meslek etiği kurallarını benimsediğimiz ölçüde gereğince yerine getirebileceğimizi de meslektaşlarımızla bir kez daha paylaşırız. Konuya ilişkin yazılı bir tebligat alan, daha fazla bilgi almak isteyen, soru ve tereddütleri olan meslektaşlarımızın Birliğimiz ve Odalarımızla iletişime geçmeleri konusunda desteğinizi bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.