BBN Türk Televizyonun GÜN IŞIĞI programının , bu haftaki konuğu Denizcilik ve Su ürünleri Uzmanı Zafer Murat ÇETİNTAŞ oldu. Programda denizlerin son durumu ve müsilajla mücadele de gelinen son nokta görüşüldü .
Denizcilik ve Su ürünleri uzmanı Zafer Murat ÇETİNTAŞ; yaptığı açıklama da,Marmara kıyılarını biraydır geziyorum.Marmara denizinin 30-40 metre açıklarında,halen müsilaj var.Akıntılar nedeniyle de sürekli yer değiştiriyor.Kısacası Marmarayı terk etmiyor.
Marmara kıyılarında yaklaşık 300 dere ,126 tane de İstanbul’da var.800 km. olan Marmara kıyı şeridinde toplam 426 dere var.Gündeme geldiğinden bugüne kadar en ufak bir önlem alınmış değil.
Sadece görüntü olarak; sokaklarda çöplerin temizlenmesi gibi,denizlerin üzerindeki müsilajlar alınarak,altı olduğu gibi bırakıldı.
Bunun yanısıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eylem planında; alınan kararlar gereği,örneğin; biyolojik arıtma tesislerin inşaasına geçilmesi,tarım arazilerinde ilaçlama kullanılmasının azaltılması gibi konularda hiçbir faaliyet olmadığı gibi derelerin hepsinde kirlilik var.Marmarada yoğun bir şekilde yağmur yağdığı zaman çöp akacak.
Bizzat bir dereyi temizletmek için basının desteğiyle bir hafta uğraştım.Bir vatandaş olarak kimse dinlemiyor.Bırakın yerel yönetimi orada bulunan vatandaşlarımızda oralı olmadılar.Orada villalar var.Dere içindeki pislikleri seyrediyorlar.Hepsini devletten de beklemek olmaz.Vatandaş olarak da duyarlı olmamız lazımdır.
Anayasa’nın 56ncı maddesi;
“Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” Hükmü amir de ancak vatandaş açısından değişen hiçbir şey yok.Marmara sanki kaderine terk edilmiş gibi.
Marmara denizi aynı zamanda ulusal su yoludur.6 tane Bakanlığın kontrolünde olan bir denizdir.Zaten bakanlıklar ayrı ayrı müdahale ediyorlar.Müsilajla mücadele de bu altı bakanlığında yer alması gerekir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tek başına ne bütçesi yeter ne de personeli yeter.
Cumhurbaşkanlığının koordinatörlüğünde altı bakanlığının dışında balıkçılar ve akademik çevrelerinde olması gerektiğini söylemiştim.657 sayılı Devlet Memurları kanuna tabi olduklarından yetkililerden bilgi almak mümkün olmuyor.Gerçekleri saklıyorlar,açıklayamıyorlar.Dolayısıyla bunlr yeterli değildir.Bize herşey net ve açıklanamış olması gerekir.
Çünki Marmara kıyılarını gezerken göördüm ki,çocuklar denize giriyorlar,su yutuyorlar.Pekçok çocuk,karın ağrısı,ateş rahatsızlıklarıyla aileleri hastanelerin aciline başvuruyorlar.Bu veriler Sağlık Bakanlığında mevcuttur.
Denizimizi kirleten gemilerimizi karasularımıza sokmamalıyız.Gereken cezayı kesmeliyiz.
Gene kıyılarınızda denetim yok.Zabıtalar Su ürünleri kanuna göre gereken denetimi yapıp cezayı kesmelidirler.Mavi bayraklı plajlar ama çöpten geçilmiyor.Sigara izmaritini kuma gömmeleri gibi.Türkiye’de kanun var,mevzuat yeterli ama uygulayan yok.
Bunun çözümünü Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ; güvenilir “Fahri çevre müfettişleri”,Tarım ve Orman Bakanlığına “denizi ve balıkçılığı denetleyen “Fahri deniz ve balıkçılık müfettişi”oluşturmakla bulalım dedim.Böylece oto kontrolü kurmuş olurduk.Bu şekil ile AB normlarına daha çabuk ulaşırız.
Marmara Denizinde Balıkçılık mevzusuna gelince;
Denizlerimiz de 1 Eylül tarihinde balık avlama yasağı kalkıyor.Marmara denizi dışında tüm denizlerde avcılık yapılmalıdır.Çünki; Birleşik balık dediğimiz suüstü balıklar karadenizden marmara,ege ve Akdenize göç ediyor.Marmara denizinde bu sezon avlanmamalı.Müsilaj hala devam ediyor.Balıkçılar müsilaj nedeniyle çok büyük borç altındadırlar.Ancak denize çıkmaları da intihardır.
Ormanlarımız yandı halk seferber oldu.Sel oldu halk yine seferber oldu.Ama müsilaj oldu balıukçı çakılı kaldı.Bir tek balıkçı çıkıp elinde kepçe ile bu seferberliğe katılmadı.
Sayın İstanbul Valiliğimizin çağrı yapmasına rağmen,hiçbir balıkçı çıkmadı.Kendi sorunlarına sahip çıkmıyorlar.116 tane balıkçı barınağı var.Bütün bu balıkçı barınaklarına atıklar bırakılıyor.Ani denetimler yapılmalıdır.Hiçbir balıkçı barınağı temiz değil.Sahip çıkmıyorlar.
Durum bu umursamazlık içinde iken; Marmara denizin temizlenerek bu sezonunu açılmamasını öneriyorum.Açılması durumunda çok sorunlarla karşılaşırız.Balıkçılar balığa çıkmasınlar,geçen sezon kazandıklarının ortalamasını devlet balıkçılara destek olarak versin.
Marmara denizi dünyanın bereketli bir denizi idi.126 çeşit balık vardı.İstavrit, hamsi,sardalya,çaça ,palamut,lüfer, çinekop balıkları kaldı.
Yabancı gemiler; sinsite ve balans sularını boşaltıyorlar.Yabanci türlerde,bu gemilerin getirdiği sular ile denizlerimizde çoğalıyorlar.Ve biz biyolojik savaş içindeyiz.Bu yabancı gemiler Türk sularına girdiği anda balans ve sinsite sularının numunesi alınmalıdır.
Sorun büyük ama hep geçiştiriliyor.Onun için diyorum ki bu sezon Marmara denizi avlanmaya kapatılsın.Cepler değil sağlık düşünülsün.İnsanımız zehirlense sorumlusu kim olacak.
Sözlerimi meşhur Kızıldereli sözüyle noktalamak istiyorum; Son ırmak kuruduğunda,son ağaç yok olduğunda,son balık öldüğünde,beyaz adam paranın yenmediğini anlıyacak.
KAYNAK : BBNTÜRK TV.-ZAFER MURAT ÇETİNTAŞ
HABER : BÜLENT ÖZGEN