Deprem, İktidarın Tavrı ve Acil Tedbirler

8 Şubat 2023; Maraş-Pazarcık depreminin üçüncü günü. Sosyalist Cumhuriyet Partisi heyeti olarak dört gün sürecek deprem bölgesi gezisi için Ankara’dan yola çıktık. Yol boyunca TIR’lara yüklü iş makinelerini görüyoruz; Adana, Hatay, Gaziantep, Maraş istikametine giden.

Depremin üstünden hava sıcaklığının eksilerde olduğu iki gece geçmiş. Gecenin saat dördünde depreme yakalanan vatandaşların üstündeki kıyafeti tahmin edebiliyorsunuz. Yollarda gördüğünüz iş araçlarının hedefine varması ve çalışmaya başlaması en iyi ihtimalle o günün akşamında ancak mümkün olabilecek.

Depremin yıkıntılarının altında kalan ve büyük çoğunluğu yaralı vatandaşların, en az iki gece sıfırın altındaki hava koşullarında hayatta kalmaları olanaksız.

İşte bütün bu gerçeklerle birlikte Cumhurbaşkanının Olağanüstü Hal ilanı ve Ordunun afet bölgesinde görevlendirilmesi için 34 saat beklemesinin ne anlama geldiği üzerinde düşünüyorsunuz. Bu gecikme kaç cana mal oldu?

Neden bu kadar beklenildi? Oysa Devlet, Depremin yol açtığı yıkımı hiç şüphesiz daha ilk bir saat içinde öğrendi. Yoksa Devletin ilgili birimlerinin hepsini, gördüğünün ne anlama geldiğini bile anlamayacak kapasitede kişiler mi doldurmuş? Ya da devletin ilgili bütün kademelerini, olup biteni “takdiri İlahi” olarak görüp “kulun yapacağı bir şey yok” diye düşünenler mi işgal etmiş?

Sebep ne olursa olsun, 34 saatlik gecikmenin binlerce cana mal olduğu bir gerçektir.

Sosyalist Cumhuriyet Partisi olarak biz depremin ilk günü Ankara’da bir basın toplantısı düzenleyerek alınması gereken tedbirleri açıkladık. Ertesi gün yaptığımız ikinci basın toplantısında ise alınması gereken acil tedbirleri 10 madde halinde sıraladık. Söz konusu tedbirlerin gereğini yapmak hala önümüzdeki görevdir.

İkinci basın toplantımızdan üç saat sonra Cumhurbaşkanı, Olağanüstü Hal ilanına karar verdiklerini açıkladı.

ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER

“Maraş-Pazarcık Depremi, deprem kuşağında bulunan Türkiye’nin son yüz yıl içinde yaşadığı en yıkıcı deprem olmuştur. Diyarbakır’dan Adana’ya kadar tam 11 ilimizde, binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, şehirler harabeye dönmüştür.

“Depremin üzerinden 30 saatten fazla zaman geçmesine rağmen Hatay ve Kahraman Maraş başta olmak üzere birçok yerde, hâlâ üzerinde hiçbir çalışma yapılamayan enkazlar bulunmaktadır. Olağan tedbirlerle ve elde bulunan AFAD personeliyle bu felaketle mücadele edilemez!

“Sosyalist Cumhuriyet Partisi olarak şu tedbirlerin acilen alınmasını öneriyoruz:

Deprem felaketinin vurduğu 11 ili kapsayan “Deprem Bölgesi Olağanüstü Hal Yönetimi” oluşturulmalıdır.

personeli de arama kurtarma çalışmaları tamamlanana kadar bölgede görevlendirilmelidir.

kurtarma çalışmalarında görevlendirilmesi sağlanmalıdır.

değerlendirilecek kamu kurumlarına ve özel kişilere ait bütün araçlar, ‘Deprem Bölgesi Olağanüstü Hal Yönetimi’nin emrine verilmelidir.

yapılana kadar devlet tarafından güvenli yerlere yerleştirilmelidir.

dayanıklı ve sağlıklı konutlar inşa etmek devletin öncelikli görevidir. Adapazarı-Gölcük depreminden bu yana yurttaşlardan alınan vergilerle oluşturulan “Deprem Fonu”, yaraların sarılması ve bölgenin imarı için değerlendirilmelidir.

giderlerini devlet üstlenmelidir.

tarafından tazmin edilmelidir. Devlet, bu meslek sahiplerine uzun vadeli düşük faizli kredi sağlamalı; vergi, sigorta, elektrik, su, doğalgaz ödemeleri, makul bir sürenin sonuna kadar ertelenmelidir.

borçları silinmelidir.

kazanç elde etmeye çalışanlar vakit geçirilmeden yargı önüne çıkarılmalı ve hakkettikleri cezai işlem uygulanmalıdır.”

AKP iktidarı bu acil tedbirlerin gereğini yapabilecek mi? 8 Şubat günü Hatay’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisini ve iktidarını eleştirenleri “ahlaksızlık”, “Namussuzluk” ve “şerefsizlikle” suçladığı konuşmasını dinledikten sonra, İktidarın sorunları çözmek için değil ama sorunları daha da büyütmekte kararlı olduğunu bir kez daha anlamış olduk.