Devletlerin bayramları bitiyor ama savaş tehditleri sürüyor

6 Kasım 2011

Dinî bayramlar insanlık tarihinin kalıcı barış günleridir. Hiçbir ulusal bayram yoktur ki; dökülen kanın arkasından ya da başka ulusların, halkların acılarının içinden çıkmamış olsun. Bunun için ulusal bayramlar, ulus-devletlerin egemenliği ve diktatörlüğü süresince vardır.  Kalıcı olanlar bu barış ve dayanışma günleridir;  önemli olan bu günleri çoğaltmak ve bütün yaşama hâkim kılmaktır.

Aslında ulus-devletlerin nasıl bayramları bitiyorsa zamanları da bitiyor. Avrupa’da doğru dürüst kutlanan ulusal bayram kalmadı. Ulus-devletlerin beşiği olan Avrupa, bugün bayram olarak, bir iki istisna dışında, yalnız Paskalya, Noel ve 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyor.  Ulus-devletler zamanının bitme sürecine girdiğini bize ulusal bayramların giderek gözden düşmesi gösteriyor ama son G-20 zirvesi de bu konuda önemli bir ders niteliğinde…

G-20 Zirvesi’nin nasıl bittiğini gördünüz değil mi? Herkes birbirinin yüzüne güldü, birbirine sarıldı ancak sonuçta krizin köklü çözümüne dönük hiçbir adım atılmadı. Fransa ve Almanya’nın krizin yükünü Yunanistan’ın üzerine yıkmaları pek sonuç vermese de, tehditle bu ülkenin referanduma gitmesini önlediler. Aslında yalnız Yunanistan meselesi bile AB’nin nasıl bir siyasi kriz içersinde olduğunu anlatıyor. Artık Avrupa’nın bu haliyle devam edemeyeceği çok açık. Yeni bir Avrupa, G-20 Zirvesi’nin sonuç bildirgesine yansıyan yarım yamalak reform sözleriyle kurulmaz. G-20’nin kurumsallaşamaması ve buradan bir sonuç çıkmaması yine Avrupa’nın ulus-devletlere dayanan ve bir türlü birlik olamayan yapısına bağlı. 2008’den beri tam altı tane G-20 Zirvesi yapıldı; tabloda da gördüğünüz gibi, küresel krizin çok ciddi sorunlarına rağmen kalıcı reformlara gidilemedi. Bu zirveler,  bu yüzden,  hep birbirini tekrar etti. Son iki zirvede (Seul ve Cannes) küresel para sistemi, başta IMF olmak üzere finans kurumlarının yeniden yapılanması ele alındı. Ancak ulus-devletler, bir türlü bir dünya merkez bankası ve yeni dünya parası konusunda ciddi adımlar atmıyorlar. Oysa bu krizin savaş olmadan çözümü için iki önemli adım gerekiyor: Birincisi, AB’nin gerçekten ekonomik ve siyasi bir birlik olması, ikincisi de İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle ABD’nin egemenliği doğrultusunda kurulan Bretton-Woods kurumlarının (IMF, Dünya Bankası) tasfiye edilip yeniden oluşturulması ve BM’nin tüm yapısının NATO ile birlikte kökten değişimi. Bu güzel bayram sabahı içinizi karartmış olmayayım ama bu radikal adımlar olmadan kriz bitmeyecek. Herkes bunu bir kenara yazsın.

Siyasi küreselleşme zamanları

Bu kriz bize gösterdi ki, kapitalizmin ekonomik küreselleşme devrini bitirdik; artık siyasi küreselleşme zamanlarının başındayız. Siyasi küreselleşmeye geçiş ne kadar uzun olursa kriz de o kadar uzayacak. Ulus-devletlerin egemenliği ve kapışması, 20. yüzyılın başında üç büyük imparatorluğun çökmesi ile başlamıştı. Avusturya-Macaristan, Rusya ve Osmanlı imparatorlukları yine üç büyük burjuva devriminin (Fransa, İngiltere ve Amerika) dalgalarının altında kaldılar ancak bugün görülüyor ki, siyasi küreselleşme ve üç büyük imparatorluğun izlerini de takip etmek zorunda kalacak. 20. yüzyılın kanlı ulus-devletler tarihi bu izleri tümüyle silemedi.

Peki, siyasi küreselleşmenin ve krizin çözümü için gerekli olan adımlar atılmazsa yani Bretton-Woods kurumlarının tasfiyesi, yeni BM ve kurumsallaşmış bir G-20’nin gerçekleşmesi gecikirse nasıl bir felaket bizi bekliyor olabilir. Bunun işaretlerini bugün görüyoruz.

İsrail’in savaş çığlıkları giderek artıyor. İran’a yönelik tehditlerin, Avrupa krizinin doruğa vardığı şu günlerde sıklaşması hiç tesadüf değil. Aslında bütün savaş senaryoları 2012’yi bekliyor. Obama ya da bir demokrat aday seçilemezse neoconların ‘çay partisi’ ABD’de iktidarı alırsa, krizi savaşla çözme (!) planları devreye girecek. ABD’de seçimler yaklaşırken savaş cephesi, İsrail’in ipini çözdü. Bakın göreceksiniz Türkiye’ye de bu cephenin temsilcileri yakında hareketlenmeye başlayacaklar.

2015’te G-20 Zirvesi Türkiye’de olacak. 2015’te zaten siyasi bütünleşme ve ulus-devletlere bağlı savaş cephesi arasındaki mücadelenin seyri ve ilk raundu belli olacak. Savaş cephesi öne çıkarsa 2015 zirvesi yapılmayabilir de… Ama o zaman Türkiye’de yeni Anayasa da yapılmamış olur. Neyse bu bayram günü enseyi karartmayalım; umut iyidir, hele bayramlarda… Savaş cephesinin kazanması uzak ihtimal… İyi bayramlar…