Açık Öğretim Lisesi Dil ve Anlatım 1 Ders Notu – Özeti Konu Anlatımı
ÜNİTE – I
İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR
Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel – eşitsel araçlarla iletilmesine iletişim denir. İletişimin en güçlü olanı dil ile yapılanıdır. İletişimin kurulmasında dört temel öge kullanılır. Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen bir söz (mesaj, ileti), iletilen sözü alan alıcı ve bir de iletişimin yapıldığı iletişim aracı (ortamı) vardır. Bu kaynak, alıcı, ileti ve iletişim aracı (ortamdan)ndan oluşan düzeneğe iletişim sistemi ya da bağlam denir.
İletişim aracı olan dilin bir geniş, bir de dar anlamı vardır. Geniş anlamıyla dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan birtakım işaretleri (flama, bayrak, amblem, jest mimik, beden dili, müzik dili, raks dili ile trafik dili vb.) kapsayan bir sistemdir.
Dar anlamda ise dil; insanların duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine aktarmak için kullandığı bir iletişim aracıdır. Bu bakımdan iletişim araçları içerisinde en etkili ve güçlü olanı dildir.
Geniş anlamıyla dilin görülen, koklanan, işitilen bir dış yönü; bir de o nesnenin anlamı olan iç yönü vardır.
Dar anlamıyla kullanılan ve iletişim aracı olan dilin de bir ses ya da seslerin görülen işaretleri; bir de o ses ve sesleri oluşturan işaretlerden çıkan anlam yönü vardır.
Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır. İnsanlar kendi aralarında konuşarak, yazarak iletişim kurarlar. Dilin en önemli niteliği toplumdaki insanlar arasında anlaşma sağlayan sosyal bir kurum olmasıdır. Kendine göre birtakım yasaları vardır. İhtiyaçlar doğrultusunda yeni sözcükler türetilir; kullanılan bazı sözcükler anlam kaymasına uğrar; kullanılmayanlar da unutulur gider. Bu bakımdan dil canlı bir varlıktır. Dil sayesinde toplumdaki bireyler bir araya gelir. Dil birliği, ulusal birliğin oluşmasında önemli rol oynar. Dil; kültür, tarih, felsefe, gelenek ve görenekte birlik sağlar.
Dil, bilimsel yöntemle incelenir. Dilin doğuşunu, gelişimini, seslerini, sözcük yapılarını, sözcüklerin anlamını, sözcük köklerini ve cümle kuruluşunu inceleyen ve bunları kurallarla bağlayan bilim dalına dil bilgisi (gramer) denir.
Dil bilgisi şu bölümlere ayrılır;
Dilin seslerini inceleyen bölümüne “ses bilgisi” denir.
Sözcükleri biçim yönünden inceleyerek, kök ve eklerin yapısını belirleyen bilim
dalına “biçim bilgisi” denir.
Dildeki sözcükleri köken (çıkış) bakımından inceleyen bilim dalına “köken bilim”
denir.
Sözcükleri anlam yönüyle inceleyen bilim dalına “anlam bilim” denir.
Sözcüklerin birbiriyel olan anlam ilişkilerini, cümledeki görevlerini ve durumunu inceleyen bilim dalına cümle bilgisi denir.
Kültür en genel anlamıyla bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşayış biçimleri, gelenek – görenekleri, kullandıkları araç – gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur. Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.
Dil kültürün temel unsurudur. Dil, kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılığın başında konuşma dili ile yazı dili gelir.
Günlük yaşamda, evde, sokakta, çarşı pazarda kullanılan dile konuşma dili denir. Konuşma dilinde el, yüz ve vücut hareketlerine, ses tonuna, vurguya ve tonlamaya dikkat edilir. Yani bu ögeler konuşmada sözün anlatım gücünü etkiler. Konuşma dili işitme duyumuza hitap eder. Konuşma dili kişilerin kültür düzeylerine ve bölgeden bölgeye farklılıklar gösterir. Okuma / yazma oranı düştükçe dili kullanmada yöresel özellikler çoğalır. Böylece konuşmada ağız, şive ve lehçe farklılıkları görülür. Bu farklılaşmada yöresel konuşma biçimlerinden biri yazı dili olarak kabul edilir. Bugün Türkiye’de İstanbul ağzı yazı dili olarak kullanılmaktadır.
Dillerde coğrafya ve toplumsal ayrılıklar nedeniyle farklılaşmalar olur. Sözcükler bölgeden bölgeye farklı biçimlerde söylenir. Bu farklılaşmadan lehçeler meydana gelir: Çağatay lehçesi, Azeri lehçesi, Anadolu lehçesi gibi. Bir lehçeye bağlı kentler, ilçeler ve hatta köyler arasında dâhi söyleyiş farklılıkları görülür. Bu farklılıklardan şiveler, ağızlar oluşur.
Yazı dili resmi yazışmalarda, gazete ve dergi yazılarında kullanılan dildir. Yazı dili görme duyusuna hitap eder. Yazı dilinde noktalama işaretlerine ve yazım kurallarına dikkat edilir. Konuşma diline göre uzun cümleler kullanılır.
ÜNİTE – II
Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bu belirsizlik bazı lehçelerin dil durumuna gelmemesi, yani lehçelerin ayrı bir dil olarak sayılıp sayılamayacağı konusunda bir görüş birliğine varılmamasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca yeryüzünün bazı bölgelerinde daha işlenmemiş, incelenmemiş, yazı dili durumuna gelmemiş diller bulunmaktadır. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısı ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilir.
Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.
Dil akrabalığı olan diller, ulusların aynı soydan geldiklerini göstermez. Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan uluslar bulunmakla birlikte, farklı soydan gelen ve aralarında kültürel bağları görülen ve dil akrabalığı olan uluslar da vardır.
Yeryüzündeki diller (dil aileleri) bazı yakınlık ve benzerliklerine göre yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:
Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur. Sözcükler ek almadan, büküme (çekime), değişime uğramadan kalmaktadır. Sözcükte vurgu hakimdir. Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır, bir sözcük yerine göre 10–15 anlam kazanabilir.
■ Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupada Bask dili bu gruba girer.
Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir. Getirilen ekler köke kaynaşmışlardır. Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir. Yeni ekler ulandığında kökte bir değişiklik olmaz. Türkçeye yabancı dillerden giren bazı sözcükler köklerine de ekler getirilerek yeni sözcükler türetilir. Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri (Moğolca, Nancu – Tonguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. Değişikliğe uğrayan sözcüğün kök durumudur. Çekim sırasında görülen değişiklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
■ Hint – Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.
Köken bakımından birbirine benzer diller, aynı kaynaktan çıkmış akraba dillerdir, dil aileleridir. Yeryüzündeki başlıca dil aileleri şunlardır:
■ Asya Kolu
Hintçe, Farsça, Ermenice
■ Avrupa Kolu
Akatça, Arapça, İbranice
Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.
Çince ve Tibetçe
■ Ural Kolu
Fince, Macarca, Samoyetçe
■ Altay Kolu
Türkçe, Moğolca, Mançuca
■ Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural ■ Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
■ Ural ■ Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir
Türk dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına göre şöyle sınıflandırılır:
Türkçe henüz bir dil kimliği kazanmamıştır. Türkçe ■ Moğolca dil birliği görülür.
Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.
MÖ 5 yüzyıl – MS 5-6. yüzyıllar arasını kapsar. Hun İmparatorluğunun hâkim olduğu dönemdir. Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı yazılmıştır.
Açık Lise 1. Dönem Ortak Dersler Soru Bankası
Göktürkçe, bugünkü Moğolistan’da kurulan Göktürklerin dilidir. Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan Anıtı bu dönemde yazılmıştır. Uygurca ise yerleşik hayata geçip tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizme ait bazı dini metinler bu dönemde yazılmıştır.
Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.
16-20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi, Çağatayca,
Özbekçe vb. dillerden oluşur.
Türklerin 10. yüzyıldan itibaren İslamiyet’i kabul etmesiyle birlikte din, dil ve kültür hayatlarında önemli değişiklikler olmuştur. Bu dönemde bilim dili olarak Arapça, edebiyat dili olarak da Farsça kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Türkçe bir taraftan da varlığını sürdürmüştür. Özellikle Karahanlılar döneminde dil ve edebiyatımız açısından önemli sayılan Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t Türk ve Atabetül Hakayık adlı eserler yazılmıştır.
Kutadgu Bilig: Karahanlılar devrinde 1068 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır. 6520 beyitten oluşur. Arada dörtlüklerle yazılmış çok az sayıda bölüme de rastlanır. Eser bir siyasetnamedir. İyi bir devlet yönetiminin olması için yönetim kadrosunda bulunan her kademedeki görevli kişilerin nasıl olması ve ne gibi nitelikler taşıması gerektiği belirtilir. Eserde yer yer atasözlerine, deyimlere ve bilgice söylenmiş sözlere yer verilmiştir.
Divanü Lügati’t Türk: Karahanlılar devrinde Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072 – 1074 yılları arası yazılmıştır. Yazar Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazmıştır.
Atabetül Hakayık: 12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başlarında yaşayan Edip Ahmet tarafından yazılmıştır. Atabetül Hakayık “Hakikatlerin Eşiği” anlamındadır. Öğretici tarzda yazılmış bir manzum eserdir. Eser Çağatay lehçesiyle yazılmıştır.
Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur: Anadolu Selçuklu devleti yönetime hakimken resmi dil Farsça idi. Türkçe “avam dili” sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Bu koşullar altında Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 1277 yılında şu fermanı yayımladı: “Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”
Bu ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli rol oynamıştır Türkçenin gelişimine 12. ve 13. yüzyıllarda Yunus Emre, Hacı Bektaş veli, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.
Açık Lise 1. Dönem Ortak Dersler Soru Bankası
ÜNİTE – III
Ses geçici titreşimle oluşur. Hava içerisinde oluşan titreşimin kulakta duyulanına “ses” denir.
Söyleyiş (Teleffuz)
En geniş anlamıyla konuşmayı sağlayan hareketlerin tümüne söyleyiş (teleffuz) denir. Konuşma sırasında ses organlarının (gırtlak, ses telleri, küçük dil, damak, dil, diş etleri, dudaklar, geniz vb.) hepsi birden rol oynar. Bu organların hepsine birden konuşma aygıtı denir. Konuşmada ses tonu ve teleffuzun önemi büyüktür. Nefes borusundan gelen hava, ağız boşluğu içerisinde herhangi bir bölgede sese dönüşür. Bu sesin oluşmasına boğumlanma denir. Boğumlanma, heceleri oluşturan seslerin doğru olarak ses değerlerinin söylenmesiyle oluşur.
Emir cümlelerinde kullanılan ses ile soru cümlelerinde kullanılan ses farklıdır. İşte anlatıma duygu, düşünce, heyecan, yumuşaklık, sertlik katma amacıyla seste yapılan bu farklılığa “tonlama” denir. Konuşma sırasında sözcükler aynı şekilde söylenmez. Türkçede sözcükler söylenirken bazı heceler diğerlerine göre kuvvetli, daha şiddetli söylenir. Buna vurgu denir. Türkçede vurgu genel olarak son hecedir. Bazı sözcükler ek aldığı zaman vurgu ekten önceki heceye kayar.
Türkçede ünlü ve ünsüz olmak üzere 29 ses vardır. Bunların 8 tanesi ünlü, 21 tanesi de ünsüzdür. Bir dildeki en küçük birim sestir. Dilde seslerin her biri bir harfle gösterilir. Dilde sesleri karşılayan işaretlerin bir düzen içerisinde bir arada bulunmasına “alfabe (abcçde)” denir.
Sesleri söylerken kalınlarda dilin arkaya doğru çekildiğini, incelerde ise öne doğru itildiğini göreceksiniz.
Kalın ünlüler: a, ı, o, u
İnce ünlüler: ı, i, u, ü
Geniş ünlüleri söylerken alt çene aşağı doğru iner; dar ünlüleri söylerken inmez.
Geniş ünlüler: a, e, o, ö
Dar ünlüler: ı, i, u, ü
Düz ünlüleri söylerken dudaklar düz kalır; yuvarlak ünlülerde ise yuvarlaklaşır ve öne doğru uzar.
Düz ünlüler: a, e, ı, i
Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
Ciğerlerden gelen hava ses tellerinden geçtikten sonra ağız boşluğunun herhangi bir kısmında ses oluşur. Buna boğumlanma denir. Sesin boğumlandığı yere de çıkak denir.
Dudak Ünsüzleri: b, m, p
Diş-dudak ünsüzleri: f, v
Diş ünsüzleri: c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z
Damak ünsüzleri: g, ğ, k, y
Gırtlak ünsüzleri: h
Ünsüzlerin söylenirken ses yolunun kapanmasına veya açık olmasına göre sınıflandırılmasıdır.
Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k, p, t
Ünsüzler ses tellerinde titreşime uğrayıp uğramadığına göre yumuşak ve sert diye ayrılır.
Yumuşak ünsüzler: b, c, d, f, g, ğ, l, m, n, r, v, y, z
Sert ünsüzler: ç, f, h, k, p, s, ş, t
■ Büyük Ünlü Uyumu
Dilin durumuna göre kalınlık incelik bakımından uyumdur. İlk hecede kalın ünlü varsa, ondan sonraki hecelerde de kalın ünlü; ince ünlü varsa ince ünlü gelir. Bazı ekler Türkçe sözcüklere eklendiğinde ünlü uyumuna uymaz (-yor, -mtrak, -ki, -daş, -leyin, -iken).
■ Küçük Ünlü Uyumu
Sözcüklerdeki ünlülerin düzlük ■ yuvarlaklık, darlık ■ genişlik bakımından uyumudur. a, e, ı, i’den sonra a, e, ı, i gelir. o, ö, u, ü’den sonra a, e, u, ü gelir. Birinci heceden sonraki hecelerde o, ö bulunmaz.
■ Ünsüz Benzeşmesi
Yan yana ünsüzlerin yumuşaklık veya sertlik bakımından birbirine uymasıdır. Sonu ünsüzle biten bir sözcüğe ünsüzle başlayan bir ek getirileceği zaman ikisi arasındaki uyuma dikkat edilir. Sözcük yumuşak ünsüzle bitiyorsa ekin yumuşak ünsüzle başlayanı; sert ünsüzle (ç, f, h, k, p, s, ş, t) bitiyorsa ekin sert ünsüzle başlayan şekli getirilir (sınıf-da değil sınıfta). Ünsüz benzeşmesi birleşik ve yabancı sözcüklerde aranmaz.
■ Sert Ünsüzlerin Yumuşaması
Sözcük sonlarındaki süreksiz sert ünsüzler (ç, k, p, t), sesli harfle başlayan bir ek aldıklarında yumuşarlar (ç-c; k-ğ;, p-b; t-d olur) (ardıç ■ ardıca). Tek heceli sözcükler ve yabancı sözcükler bu kurala uymaz; (hukuk-u, hukuku)
Seslerin yan yana gelmesi sırasında bazı değişiklikler olur. Bunlara ses olayları denir.
Ünlü Türemesi: Türkçede iki ünlü yan yana gelmez. İki ünsüz yan yana geldiği zaman araya bir ünlü ses girer (baş-ı-m – başım).
Ünsüz Türemesi: Ünlüyle biten bir sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir ek gelirse iki ünlü arasına bir ünsüz girer (elbise – elbise-s-i).
Ünlü Düşmesi: Alın, fikir, burun, oğul, ömür vb. sözcüklerine ünlü bir ek getirildiği zaman ortadaki ünlü düşer (fikir – fikri).
Ünlü Birleşmesi: Ünlüyle biten bir sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir sözcük gelirse sözcüğün sonundaki ünlü ile sözcüğün başındaki ünlü birleşir (kahve altı – kahvaltı).
Türkçenin ses özellikleri şunlardır:
■ Cümle başları büyük harfle başlar.
■ Şiirde dizeler büyük harfle başlar.
■ Belli bir tarih bildiren ay, gün adları büyük harfle başlar (30 Ağustos 1922).
■ Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar.
■ Özel adlar büyük harfle başlar. Takma adlar da büyük harfle başlar.
■ Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözelri, unvanlar ve meslek adları büyük harfle başlar.
■ Edebi karakter gösteren sayılar yazıyla yazılır. Buna karşılık ölçü ve istatistiksel veri ifade eden sayılar rakamla yazılır.
■ Sıra sayıları rakamla da yazıyla da yazılabilir. Üleştirme sayıları yazıyla yazılır.
■ Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
■ Ek olan -ki kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
■ Bağlaç olan “ki” bağımsız bir sözcük olarak daima ayrı yazılır
■ Türkçede ek olan -de kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
■ Cümle içinde “dâhi” anlamına gelen “de, da” bağlacı bağımsız bir sözcük olarak ayrı yazılır.
■ Soru edatı olan “mi” daima kendisinden önce gelen sözcükten ayrı yazılır.
■ “Mi” edatı kendisinden sonra gelen eklerle bitişik yazılır.
Türkçede birleşik sözcükler şu yollarla oluşturulur:
■ İki sözcüğün araya ek alamayacak biçimde birleşmesiyle oluşurlar (açıkgöz).
■ En az birisinin gerçek anlamının dışında kullanılmasıyla oluşurlar (adamotu).
■ Ses aşınmasıyla (ünlü düşmesiyle) oluşurlar (cuma-ertesi, cumartesi)
■ Bazı bilim ve teknik alanda oluşturulurlar (akciğer).
■ Bitişik Yazılan Birleşik Sözcükler
■ Ses düşmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır (sütlü-aş, sütlaç).
■ Azil, emir, hüküm, vb. sözcükleri yardımcı fillerle kullanıldığı zaman bitişik yazılır (emretmek).
■ Af, his, ret, zan vb. sözcükleri yardımcı fiillerle kullanıldığı zaman bitişik yazılır (affetmek).
■ Birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır (gelinparmağı (üzüm)).
■ Birleşik fiiller bitişik yazılır (düşünebilmek).
■ Sıfat fiil gruplarıyla kurulan birleşik sözcükler bitişik yazılır (ağaçkakan).
■ Renk adı geçen veya geçmeyen renk adları bitişik yazılır (vişneçürüğü).
■ Ayrı Yazılan Birleşik Sözcükler
■ Yardımcı fillerle kurulan birleşik fiilerde isim ses düşmesine uğramazsa ayrı yazılır (arz etmek).
■ Birleşme sırasında anlam değişikliği olmayanlar ayrı yazılır (ada balığı).
■ Sıfat tamlaması yapısındaki birleşik sözcükler ayrı yazılır (çalar saat)
■ Renklerden birinin adıyla kurulmuş isim ve sıfat tamlaması durumundaki birleşik sözcükler ayrı yazılır (ateş kırmızısı).
Belli başlı noktalama işaretleri şunlardır:
■ Bir duygu, düşünce ve isteği tam olarak anlatan cümlenin sonuna konur.
■ Kısaltmalardan sonra kullanılır (Prof.).
■ (i)nci anlamında sayılardan sonra sıra bildirmek için kullanılır.
■ Tarihlerin yazılışlarında gün, ay ve yılı gösteren sayıları ayırmak için kullanılır.
■ Bir cümlede arka arkaya sıralanan eş görevli sözcükleri ayırmak için kullanılır.
■ Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
■ Uzun cümlelerde yüklemden uzak kalan ögeleri belirtmek için kullanılır.
■ Ara sözleri ayırmak için kullanılır.
■ Hitap sözcüklerinden sonra kullanılır.
■ Cümle içinde virgül bulunan eşit bölümleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
■ Biçimce aynı, anlamca birbirine bağlı cümleler arasında kullanılır.
■ Açıklanacak cümlelerden sonra kullanılır.
■ Yazıda karşılıklı konuşmanın başlayacağını belirtmek için kullanılır.
■ Tamamlanmamış cümlelerin sonunda kullanılır.
■ Kaba sayıldığı için veya başka bir nedenden dolayı açıklanmak istenmeyen sözlerine yerine kullanılır.
■ Sözün bir yerde kesilerek geriye kalan bölümün okuyucunun hayaline bırakıldığını göstermek için kullanılır.
■ Soru anlamı bildiren cümlelerin sonuna konur.
■ Bilinmeyen yer, tarih vb. durumları belirtmek için kullanılır.
■ Bir bilginin kuşkuyla karşılandığı durumlarda kullanılır.
■ Sevinç, coşku, heyecan, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerden sonra kullanılır.
■ Seslenme ve hitap sözlerinden sonra kullanılır.
■ Bir söze alay, küçümseme anlamı katmak için kullanılır.
■ Sözcükler bölünürken satır sonunda kullanılır.
■ Kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.
■ Matematikte çıkartma işlemi olarak kullanılır.
■ Satır başında konuşmaları göstermek için kullanılır.
■ Tiyatro eserlerinde konuşanın adından sonra kullanılır.
■ Herhangi bir metinden ya da başka bir kişiden alınan bölümleri ve sözleri göstermek için kullanılır.
■ Özel olarak belirtilmek istenen sözleri göstermek için yazılır.
■ Cümlenin yapısıyla ilgili olmayan açıklama ve sözler ayraç içine alınır.
■ Tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini açıklamak için kullanılır.
■ Özel adlardan sonra getirilen iyelik ve hâl eklerini ayırmak için kullanılır.
■ Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
■ Manzum yazılarda ölü gereği düşürülen harfin yerine kullanılır.