DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Ankara’da bulunan bazı medya kuruluşlarının yöneticileriyle kahvaltıda buluştu.
DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Ankara’da bulunan bazı medya kuruluşlarının yöneticileriyle kahvaltılı bir toplantıyla buluştu. Toplantıya katılan gazetecilere katılımları nedeniyle ayrı ayrı teşekkür eden AKSAKAL, “Demokratik Sol Parti, bildiğinizi gibi 13 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirdiği Olağanüstü Kurultay ile gerek partisel geleceği adına, gerekse Türkiye siyasetinin geleceği adına önemli bir misyon üstlenmiştir. Partimizin 6. Genel Başkanı olarak, sizlerle tanışmaktan, sizleri burada ağırlamaktan, düşüncelerimizin topluma aktarılması noktasında katkılarınızdan dolayı memnuniyetimi ifade etmek isterim.” dedi.
Demokratik Sol Partinin kurulduğu günden 2004 yılına kadar Bülent ECEVİT liderliğinde üç kez devleti yönettiğini ve sonrasında geçirilen süreç hakkında da bilgi veren Önder AKSAKAL, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu anlatırken, “Türkiye bugün, kuruluşundan bu yana belki de en çaresiz dönemini yaşıyor.Toplumun değer yargılarının karmakarışık olduğu, kimin kime ve neye inanacağı noktasında belirsizliğin had safhaya ulaştığı bir Türkiye yaşıyoruz.Devlet mekanizmasının her kurumu, kendisini yöneten zihniyetin tahakkümü altına girmiş, onun dışındaki kesimler ise “tevekkül Allah” kabilinden yaşam savaşı veriyor.Ne eğitimde, ne sağlıkta, ne çevresel konularda ve ne de güvenlikte istikrarlı bir yapıdan söz etmek mümkün değil.” dedi.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra siyasetin mecrasının değiştirildiğini söyleyen AKSAKAL konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Toplumun müsbet ilim ışığında, evrensel demokrasiyi ve sosyal hukuk devleti yapısını güçlendirmek yerine, Evren’in demokrasisi ve hukuku esas alınarak yeni nesiller şekillendirildi.Sosyal devlet, kendisine muhtaç hale getirilen bir toplumun çobanı olarak kurgulandı.Ve hatta, devlet mekanizmasını yöneten kesimlere hizmet edenlere kol-kanat geren bir yapı haline getirildi.Devletin niteliği, Türkiye Cumhuriyeti olarak kurulduğu günün özellikleri unutturularak yeniden Kurtuluş Savaşı öncesinden de önceki karaktere dönüştürülüyor.Ekonomik olarak tamamen dışa bağımlılık, demokraside ve hukukta tek irade arayışı, “kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler uyumu olmalıdır” zihniyeti ve eğitimde yeniden eskiye dönüş hevesleri bunlara birer örnektir.Çevre, İmar ve Sağlık konularında zaten çok söylenecek bir şey kalmadığı kanaatindeyiz. Zira tamamen “rant ekonomisi” stratejisinin hakim kılındığı bu yapıda ne düzenli bir imar uygulamalarından, ne doğayı kendi özgün işleyişine bırakan çevre duyarlılığından, ne de çaresi uluslar arası ilaç kartellerinin elinde bulunan sağlıklı toplumdan söz edebiliriz.Son zamanların birinci gündem maddesi haline getirilen ve toplumun başkaca önemli sorunları yokmuşcasına sözde yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi tartışmalarını sürdürmek bunun ispatıdır.”
Ekonominin aslında siyaset kurumunun teorik kaynağı olması gerektiğine değinen Önder AKSAKAL, “Kısacası “ekonomi politikaları”dır siyaset kurumunun faaliyet alanı. Gerek ulusal, gerek uluslar arası ticaretin, gerekse de üretilen mal ve hizmetlerden elde edilecek gelirin hakça paylaşımının anlatımıdır siyaset. Bunlardan arta kalan katma değerin de toplum yararına kullanımı politikalarıdır siyaset.” dedi.
DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL basın buluşmasındaki konuşmalarına şöyle devam etti: “Bugün yaşadığımız toplumsal travmaların altında yatan asıl sorun tam da budur işte. Yani toplam gelirin yüzde doksanını ülkedeki nüfusun yüzde onuna pas ederseniz, kadına şiddet, kadın cinayeti vs. olarak adlandırılan ama aslında tam anlamıyla toplumsal cinnet ortamını yaratmış olursunuz.Oysa siyaset biraz önce de değindiğimiz gibi “hakça” paylaşım sistemini yaratması gereken kurumsal çalışmadır. Eşit paylaşımla hakça paylaşım farklı tanımlardır. Karıştırmamamız gerekiyor.Demokratik Sol Parti’nin siyasete bakış açısını bu anlayış oluşturur. Bu işlerin yapılması noktasında devlet mekanizmasını işleten bireylerin ne inancı, ne etnik yapısı ne de siyasi düşüncesi ilgi alanımızda olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak yeterli kriterdir.Kamu’daki memur ve işçilerin, çalıştığı kurumda görev yerinin değiştirilmesi korkusunun yaşanmadığı tek dönem Ecevit’in iktidar dönemleri olmuştur.”
Üretimin egemen olmadığı ekonomik sistemler ve dolayısıyla toplumlar yok olmaya mahkumdur. Nitekim bugün geldiğimiz noktada üretimi neredeyse sıfıra yaklaşmış bir ekonominin sahibi ülke olarak bu yüzden parçalanmayla karşı karşıyayız diyen AKSAKAL, dış politikaya ilişkin olarak da;
“Dış politikamızı belirleyen irade üzülerek belirtmeliyim ki, Türkiye devleti olarak kendimiz değiliz. Zira tarım sektörümüz, hayvancılık sektörümüz ve hatta son zamanlarda turizm sektörümüz büyük oranda yok olmuş, sanayi sektöründe de ürettiğimiz mallar için gerekli hammaddenin yüzde sekseni ithal malzemelerden oluşuyor. Dolayısıyla dizginler elimizden gitmiş. Paranın sahibi kimse onun dediği oluyor. Bu yüzden, dün kafa tuttuklarımızın bugün inayetine sığınıyoruz. Bu yüzden topraklarımızda bize para verenlerin istedikleri oluyor. Bu yüzden bütün yakın komşularımızı kaybettik, taa dünyanın öbür uçlarında ticari partnerler aramaya gidiyoruz. Yıllardır yaşadığımız terör belası da bu yüzden. 1000 yıldır birlikte yaşadığın, sırt sırta verip vatanı korumak için birlikte şehit düştüğün insanlarla neden son 40 yıldır kavgalısın?” diyen AKSAKAL “Oradaki ezgin, yorgun, umutları örselenmiş vatandaşla kucaklaşacağına, oradaki ağalarla kucaklaştığın için olmasın? Sana para verenlerin, o bölgedeki emellerine boyun eğmek zorunda kaldığın için olmasın?” diye sordu.
“Bu noktada Demokratik Sol Parti’nin misyonu, kuruluş gerekçelerinin varlığını sürdürdüğü bu ortamda elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden ve kazanımlarından hareketle gerçekten bağımsız, çağdaş, kalkınmış ve müreffeh bir toplum idealini gerçekleştirmektir. Bunun için yıllardır siyaset kurumunun içindeyiz, bunun için emek ve mesai harcıyoruz. Allaha şükür kimse devletin-milletin malına, tüyü bitmemiş yetimin hakkına yönelik bir ithamda bulunamaz bizler için.” diyen AKSAKAL, medyanın gücü ve misyonu üzerine de, “Demokratik Sol Parti’nin kurucusu Bülent Ecevit bir gazeteciydi.Gazeteci onun için her zaman ayrıcalıklıydı. Bugün bizim için de öyle..Kendisi hakkında hak etmediği türden yazılar yazanlar da olurdu, ancak Ecevit hiçbir gazeteciyle Mahkemelik olmamıştı. Ama artık bizim de medyadan olaylara daha objektif, daha hakkaniyetli yaklaşım sergilemesini beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.Elindeki basın gücünü orantısız kullanmanın, ne demokrasiye ne de basın ilkelerine uygun olmadığının bilinmesi gerekir diye düşünüyorum.Yaşadığım ülkenin, hükümeti eleştiren vatandaşın suratına tüküren gazetecilerin olmadığı bir ülke olmasını diliyorum.”Özgür basının” ancak “bağımsız basın” olmakla gerçekleşebileceğine inanıyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.
Gazetecileri soruları üzerine, DSP’nin gündeminde yeni anayasa veya Başkanlık sistemi gibi konuların bulunmadığını, bunların toplumu ülkenin asıl gündeminden uzak tutmak için ortaya atılmış yapay tartışmalar olarak gördüklerini söyledi. Diyarbakır’da halkı sokağa çağıranların anayasal suç işlediklerini kimsenin de buna itibar etmediğini görmekten de ayrıca memnuniyetini ifade eden DSP Genel Başkanı AKSAKAL, yine bir gazetecinin Anayasa Mahkemesinin tutuklu gazeteciler için verdiği hak ihlali kararına Cumhurbaşkanı’nın yaklaşımını nasıl buluyorsunuz şeklindeki sorusuna da; “Anayasa Mahkemesi’nin kararları devletin bütün kurumlarını, toplumun bütün kesimlerini bağlar, bunun aksini iddia etmek ancak kabile düzenlerinde olur ki, böyle bir şey kabul edilemez, Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devletidir.” dedi.