DSP İl Başkanları Anayasa Refranduu sonuçlarını değerlendirmek ve parti çalışmalarını görüşmek üzere genel merkez binasında toplandı. Toplantı’nın açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Önder AKSAKAL şunları söyledi:
“Saygıdeğer basın mensupları, değerli dava arkadaşlarım.
Sizleri saygıyla ve muhabbetle kucaklıyorum. Hoş geldiniz.
Bundan 45 yıl önce Amerikan 6. Filosuna karşı duruşlarıyla yurtsever devrimci mücadelenin simgeleri olmuş Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan.. üç fidan darağacında şehit edilmişlerdi.
Onlar hırsız değildi, vatan haini değildi.
Onlar emperyalizme uşaklık yapmamışlardı.
Onlar sadece ve sadece TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE için kendilerini feda etmeyi göze alabilmiş halk çocuklarıydı.
Burada, manevi huzurlarında bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranla anıyorum.
Onlar tarihe mal oldular.. ve hep saygıyla anılacaklardır.
Değerli arkadaşlarım,
Uzunca bir aradan sonra sizlerle yeniden beraberiz.
Referandum çalışmaları kapsamında olanaklarımız çerçevesinde 10 ilde ve İstanbul’un 3 seçim bölgesinde yurttaşların Referandumda neden EVET dememeleri gerektiği konusunda yoğun çalışmalarımız oldu.
Program yürüttüğümüz illerimizde birlikte yorulduk. Gidemediğimiz yerlerde de sizler halkımıza ulaşıp düşüncelerimizi anlattınız.
Hepinize öncelikle bu gayretlerinizden dolayı teşekkür ediyorum.
Her türlü takdirin üstünde bir gayretle, maddi-manevi, davasına ve partisine sahip çıkan örgütlerimize sizlerin şahsında sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye yeni bir sürece girdi.
94 yıllık Cumhuriyet rejimi, hedefleri yeniden bir Padişahlık özlemi olan ve bu özlemlerini emperyal sistemin bölgemiz üzerindeki emelleriyle birleştiren iç siyaset aktörleri tarafından bir kenara fırlatılıp atılmak üzere, devlet işleyişimizde önemli değişiklikleri beraberinde getiren bir yeni anayasa yürürlüğe konuldu .
Ülkenin bu noktaya nasıl getirildiği konusundaki görüşlerimizi 15 senedir anlatıyoruz, dillendiriyoruz.
Bu güne gelinen yolda taşların nasıl döşendiğini hepimiz izledik ve biliyoruz.
Sürekli iktidarda kalması sağlanan Ak Parti’ye, sürekli parlamentoda olmaları sağlanan CHP, HDP ve MHP’nin açıktan ya da dolaylı desteğiyle bugünlere geldik.
3 Kasım 2002’de Bahçeli’nin ülkeyi gereksiz ve zamansız seçim ortamına sürüklemesi ile başlayan..
Baykal’ın sözde demokrasi adına Siirt seçimlerinin yenilenmesine ortam hazırlaması,
Ardından Cumhurbaşkanı seçimleri silsilesi,
2010 Anayasa Referandumuyla HSYK ve AYM yapılarının değiştirilmesi,
Ergenekon-Balyoz davalarıyla devletin esir alınması,
17 / 25 Aralık operasyonlarıyla kirli ilişkilerin ve milletin nasıl soyulduğunun ortaya dökülmesi,
7 Haziran ve 1 Kasım seçimleriyle yaşananlar, sözde çözüm süreci ve stratejik derinlik politikalarının iflası ardından gelen kan, gözyaşı, yüzlerce şehit cenazeleri ve toplumsal yıkımlar..
15 Temmuz darbe girişiminin sonuçları ve Anayasa Değişikliğiyle Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi uygulamasının yasalaştırılması.
İşte tüm bu saydıklarımın sorumlusu tek başına Ak Parti iktidarı değil, bu iktidara doğrudan ya da dolaylı desteğini veren parlamentodaki diğer muhalefet partileridir.
Şimdi deyimi yerindeyse artık kartlar yeniden karılacak, oyun “yeni kurallarıyla” yeniden başlayacaktır.
Ama görüyoruz ki saydığımız aktörlerin görevleri ve kendilerine tanımlanan rolleri henüz bitmemiş.
Anayasa Referandumu sonuçlarının henüz mürekkebi kurumadan ortaya atlayan bazı siyasi figürler, kurgulanan sistemin daha sağlam zemine oturtulması adına yine bir misyon üstlenmiş görünüyorlar.
Bu anayasa değişikliklerini Meclis aşamasındaki tutumlarıyla meşrulaştıranların, bugün açıkça yasalara aykırı şekilde alınmış kararlarla oluşturulan hileli sonuçları da meşrulaştırma gayretinde olduklarını ibretle izliyoruz.
Ancak biliyoruz ki; Türkiye’de doğru ya da yanlış.. seçimler dürüst ya da değil.. ne derseniz deyin, halkın % 51’inin değişiklikler için OLSUN, % 49’unun OLMASIN dediği ilan edildi.
Parlamentoda milletin vekilerinin üçte ikisi’nin oyuyla kabul görebilecek bu değişiklikler, referandumda milletin asillerinin yarısının bir fazlasıyla geçerli olacak yöntemle kanunlaştı. Bu da ayrı bir garabettir.
Biz Demokratik Sol Parti olarak geçmişe takılıp kalmadan, “Hanya mıydı, Konya mıydı” bakmadan yeni kurgulanan sistemin, laik demokratik Cumhuriyete ve üniter devlet yapımıza verebileceği olası zararları ve tehlikeleri tespit ederek bunları önleme çabası içerisinde olmak durumundayız.
Kartlar yeniden karılacak demiştim.
Evet; önümüzdeki 6 ay içinde “Uyum Yasaları” çıkarılacak ve yeni anayasa koşullarına göre Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarında önemli değişiklikler gündeme gelecek.
Değişikliklerle ne yapılacak diye merak eden arkadaşlarıma şu kadarını söylemeliyim ki, elbette daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları ve daha fazla bir özgürlük beklentisi içinde olmamalıyız.
Zira 15 yıldır yaşadıklarımız, bundan sonra yaşayacaklarımızın birer küçük örneğidir.
OHAL ortamında böyle bir anayasayı halka oylatanların, size cenneti göstermesini bekleyemezsiniz!
Umarız meydanlarda demokrasi havarisi kesilenler bu değişiklik görüşmelerinde gereği gibi davranış sergilerler.
Şimdi Mevlana’nın dediği gibi “dün dünde kaldı cancağızım, bu gün yeni şeyler söylemek lazım” diyerek istikametimizi, stratejimizi ve programımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.
Yurt sathındaki örgütlenme çalışmalarımızı daha da etkin ve güçlü hale getirmeliyiz.
32 yıldır Türkiye siyasetinde önemli görevler üstlenmiş ve üç kez devleti yönetme olanağı bulmuş olan DSP, yapılacak ilk seçimlerde Hem Cumhurbaşkanı adayını, hem de 600 milletvekili adayını bugünden hazırlayarak halkın değerlendirmesine sunacaktır.
DSP laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin güvencesi, siyasetin güvenli limanıdır .
Ancak ibretle izliyoruz ki, sistemi yönetenler mevcut iktidar ve parlamentodaki muhalefet partileri eliyle, topluma yeni bir dayatma peşindeler.
Bu dayatmada “yüzde 49 ile yüzde 51’in sahipleri kimdir?” gibi absürt bir arayışı ortaya atmaktadırlar.
Toplumda bunun tartışılmasının zeminini yaratmaktadırlar.
Yandaş gazeteler ve televizyon kanalları, EVET ya da HAYIR adına yorum yapan kalemşörler, sözcüler sürekli olarak bunu pompalamaya çalışmakta.. sanki iki adayla seçimlere gidilmesi en doğru yöntemmiş gibi bir algı yaramaya çalışmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar;
Halkımızı bu oyundan öncelikle kurtarmalıyız. Zira 16 Nisan’da yaşananlar bir yönetim seçimi ya da bir başkanlık seçimi değildi.
Sadece ve sadece anayasa değişikliği referandumuydu! O kadar.
Ortaya çıkan sonuç, hiçbir şekilde herhangi bir partinin oy potansiyelini işaret etmediği gibi, yapılacak seçimlerde ne iktidar partisinin ne de ana muhalefet partisinin çıkaracağı bir Cumhurbaşkanı adayına angaje edilmiş oy oranı olarak değerlendirilemez.
Hiç kimse bu sistemde halkın oylarını çantada keklik olarak görmemelidir.
Bizim DSP olarak öncelikli görevimiz halka, önümüzdeki seçimlerde başkaca Cumhurbaşkanı adayları da çıkacağını, ilk tur seçimlerde en çok oyu alan iki adayın ikinci tur seçimlere katılacağını , Türkiye’nin içine düşürüldüğü bu badirelerden ancak Demokratik Sol Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı ile kurtulabileceğini, gerçekten demokrat ve gerçekten yurtsever politikaların ancak ve ancak DSP’li bir Cumhurbaşkanı’nın kuracağı hükümet eliyle hayata geçirilebileceğini, parlamentoda DSP milletvekillerinin iradesiyle yeniden huzurlu bir Türkiye’nin yaratılabileceğini anlatacağız.
Toplum kavgadan, çekişmeden bıktı. Parlamentodaki partilerin seçmenleri artık kendi partilerinden umudu kesmiş, bir çıkış yolu aramaktadırlar.
Bu çıkış yolu Demokratik Sol Parti’dir.
Halkı refah ve güven içinde yaşayan, kardeşin kardeşe düşmanlığının bittiği, devletin yurttaşını koruyup kolladığı, tüm komşularıyla ve çağdaş dünyayla entegrasyonunu sağlamış bir Türkiye ancak ve ancak DSP ile kurulabilecektir.
Sizler böyle bir partinin inançlı, kararlı ve cefakar yöneticilerisiniz.
Halkın arasına girdiğiniz her yerde DSP özlemi sizlere açıkça ifade ediliyor.
O zaman görev sizlerdedir.. görev bizlerdedir.. görev hepimizdedir.
Hedef, yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı, Parlamento ve Yerel Yönetim seçimleridir.
Bizleri bu yolda engelleyebilmek için içeriden ve dışarıdan müdahalelerin olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
Davasına inanmış, kararlı ve dirayetli duruşla olası tüm saldırıları bertaraf edebiliriz.
Gazamız mübarek, başarılarımız daim olsun. Sağ olun var olun.”