Dünyadaki çocukların yüzde 22’si yeme bozukluğu belirtisi gösteriyor

Yapılan araştırma uzmanlar tarafından yeme bozukluğuna ilişkin 16 ülkeden 32 araştırmanın derlemesi ve analizi, JAMA Pediatrics dergisinde yayımlandı. Çocuk ve ergenlerin yüzde 22’sinin yeme bozukluğu belirtileri gösterdiği tespit edilen araştırmada, bu rakamın yüksek vücut kitle endeksine sahip olan ve ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemdeki kızlar arasında daha yüksek olduğu belirtildi.

Tüm bunların yanına bir de teknolojik etkenler eklenince işin içinden çıkılamaz bir hal alması işten bile değil. Ekranlar hayatımızın her yerinde. Evimizin duvarlarında, masalarımızın üzerinde, elimizde, kolumuzda… Hal böyle olunca her ne kadar çocuk sahibi olmadan önce ekranlardan uzak bir çocuk yetiştirmeyi umsak da kendimizi yemek masasında çocuğun önüne telefonu koyarken buluyoruz.

Gümüşhane’de yaşayan çocuk ve ergen çağda ki danışanları ile ilgili deneyimlerini aktaran Diyetisyen Buket Kutulu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, yetişkinler ve çocuklar için ekran karşıda yemek yemenin hatalı bir davranış olduğunu belirtti.

“Açlık ve tokluk hormonlarında sıkıntılar oluşuyor”

Hem yetişkinler için hem de çocuklar için bir şeyler izleyerek yemek yemek doğru değil diyen Dyt. Buket Kutulu, “Yemek yerken beyin başka bir şeye odaklandığında yemek yediğinin farkında olmuyor buna bağlı olarak açlık ve tokluk hormonlarında sıkıntılar oluşmaya başlıyor. Bir süre sonra kişi bir süre sonra doğduğunu hissetmemeye başlıyor. Tablet, televizyon ya da oyun gibi aktivitelerin çocuklara ödül- ceza yöntemi ile verilmemesi lazım. Örneğin, “tabağını bitirirsen sana çizgifilm açacağım” ya da “telefonla oyun oynamana izin vereceğim” gibi bir ödül sistemi oluşturulmamalı. Bu şekilde yapıldığı takdirde çocuk ödül olmadan yapmasını gerekeni yerine getirmeden önce hep bir karşılık bekleyecek ve zamanla alışkanlığa dönüşecek. Çocuklarda iştah en büyük problemlerden biri aynı zamanda fazla yemek seçiyorlar. Bunu aşmak için ebeveynlerin yapmasını önerdiğimiz en etkili yöntem yemek yemeyi bir oyuna dönüştürmek ya da şekilli tabaklar hazırlamak. Çocuklarda görsellik çok önemli. Bununla beraber örneğin, çocuk ıspanağı sevmiyorsa kekin içine koyarak ya da sevdiği türde yemeklerin içine koyarak yedirmek daha etkili olacaktır” dedi

Gümüşhane’de özellikle ergenlik dönemindeki gençlerde vücut algısı bozulmuş durumda diyerek kentte yaşayan ergenlerin beslenme bozukluğuna değinen Kutulu, “Döneme ve sosyal medya ya bağlı olarak değişen güzellik algısı ile birlikte sürekli zayıflamak istiyorlar. 15-16 yaşlarında ergen diyebileceğimiz çağlarda danışanlarım oluyor ve Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre sağlıklı ölçüde bir kiloya sahip olmasına rağmen “bir kaç kilo daha vermem lazım, bedenimden memnun değilim” diyenler oluyor. Çocuklarda ve ergenlerde bilinçsiz teknoloji kullanımının ciddi beslenme problemlerine yol açabileceğini öngörmek ve gerekirse psikolojik destek de almalarını sağlamalıyız. Ebeveynler bu konuda kontrolü elden bırakmamalılar. Aksi halde beslenme bozukluğunu özellikle ergen çağlarda düzeltmek zorlaşıyor” ifadelerini kullandı.

“Çocuklarını fast food şeklinde sağlıksız ve de kontrolsüz besleyen ebeveynlerin sayısı oldukça fazla”

Gümüşhane’de çok fazla tereyağı ve diğer hayvansal gıdalar tüketildiği için danışanların çoğunda karaciğer yağlanmasına rastlıyoruz ifadesini kullanan Dyt. Kutulu,  “Yanlış tuz tüketimine bağlı olarak ya da Çernobil Faciası’na bağlı olarak tiroid bezlerinde düzensizlik olan danışanlara oldukça sık rastlıyoruz. (Tahmini olarak Avrupa’da tiroid kanserine yakalanan 1.000 vakâ ve diğer kanserlere yakalanan 4.000 vakaya Çernobil kazasının neden olmuş olabileceği düşünülmektedir ve bu miktarlar kazadan günümüze kadar yaşanan kanser vakalarının %0,01’ini temsil etmektedir.) Gümüşhane’de küçük yaşta beslenme bozukluğu olan danışanlarda karaciğer yağanmasına pek rastlamıyoruz ancak, televizyon kültürü ve genellikle çocuklarını fast food şeklinde sağlıksız ve de kontrolsüz besleyen ebeveynlerin sayısı oldukça fazla” diye konuştu.

“Paketli gıdalar hiperaktiviteyi tetikliyor”

Abur-cuburlar ve birçok paketli gıdanın içinde renklendirici, raf ömrünü uzatacak bir çok katkı maddesi bulunuyor diyen Dyt. Buket Kutulu, “Bu renklendiricilerden en önemlileri tartrazin, patent blue V (E131), brilliant blue (E133), allura red, eritrosin (E127), sunset yellow, ponzo 4R ile karmin, karminik asitve koşinal’dir (E120). Bu katkılar yemeklerin bir çoğunda bulunan salça da bile var. Bu maddeler uzun süre tüketildiğine  hiperaktiviteye neden olabiliyor. Özellikle tatlı sakızlar da dahil birçok abur-cuburun içinde bulunan E120 çocuklarda hiperaktiviteye yol açan en etkili maddelerden biri. Bu maddelerin içinde olup olmadığına dair paketlerin üzerine yazılması lazım ama maalesef Türkiye’de henüz böyle bir uygulama yok” dedi.

“Kendi atıştırmalığınızı kendiniz yapın”

Çocuklar için en iyi atıştırmalıklar evimizde yaptığımızdır önerisini belirten Dyt.Kutulu, “Ebeveynler çocukları cips ya da çikolata gibi gıdaların zararlarından korumak isterken mahrum da etmemeliler. Çocuklar eğer bu tür şeylerden mahrum edilirse bu defa da akranlar arasında kendileri psikolojik olarak yalnız hissetmeye başlayabilirler. Ancak, bunun çözümü marketten örneğin cip almak değil evde yapılması daha doğru olandır. Artık internette sonsuz tarife ulaşabilir ve birçok yiyeceğin yapımını öğrenebiliyoruz. Böylelikle çocukları biraz daha katkı maddelerinden uzak tutabiliriz” ifadelerini kullandı.

Haber: Zeynep KAYA