Çatalhöyük, Orta Anadolu’da, günümüzden 9 bin yıl önce yerleşim yeri olmuş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir. Doğu ve batı yönlerinde yan yana iki höyükten oluşmaktadır. Doğudaki Çatalhöyük (Doğu) olarak adlandırılan yerleşme Neolitik Çağ’da, Çatalhöyük (Batı) olarak adlandırılan batıdaki höyük ise Kalkolitik Çağ’da iskan görmüştür. Doğu yerleşimini, en son Cilalı Taş Devri sırasında ovadan 20 metre yüksekliğe kadar ulaşan bir yerleşim birimi oluşturmaktadır. Ayrıca, batıya doğru da ufak bir yerleşim birimi ve birkaç yüz metre doğuya doğru da bir Bizans yerleşimi bulunmaktadır.
Konya’nın güneydoğusundaki tarih öncesi yerleşim yeri olan Çatalhöyük 1958′de James Mellaart adlı İngiliz arkeolog tarafından bulunmuştur. Anadolu’daki en büyük ve en önemli neolitik dönem yerleşmesidir. M.Ö. 6800′lü yıllarda kurulduğu tahmin edilmektedir. Kazılarda ortaya çıkan buluntulardan, çömlekçiliğin, tahta oymacılığının, maden işçiliğinin ve kumaş dokumacılığının ileri düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Bin yıldan uzun bir süre insanların yaşadığı yerleşme, M.Ö. 5700′lü yıllarda terk edilmiştir.
İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden Çatalhöyük Neolitik Kenti, İç Anadolu bölgesinde bulunan Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, ilçenin 10 km doğusunda, 32 dönümlük bir alana yayılmış, Konya Ovası’na hakim buğdaylık arazide yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır.
Araştırmalara göre doğuda kalan höyüğün tarihi milattan önce 7400-6200 yıllarına dayanmaktadır, batıda kalanın tarihi ise yine milattan önce 6200-5200 yıllarına dayanmaktadır.
Üst üste 14 katın saptandığı Doğu Çatalhöyük , Karbon-14 yöntemiyle İÖ y. 6500-5650 arasına tarihlenmiştir. Yerleşme birbirine bitişik, ama duvarları ayrı evlerden oluşmaktadır. Bütünüyle kerpiçten ve farklı yüksekliklerde yapılmış tek katlı, düz damlı evlerin arasında yer yer avlular varsa da, sokak bulunmamaktadır. Evlere birbirlerinin damlarından geçilerek ulaşılmakta, kapı bulunmadığı için içeriye tepedeki bir delikten ve bir merdiven aracılığıyla girilmektedir. Dikdörtgen planlı evler çoğunlukla bir büyük ve bitişiğindeki bir iki küçük odadan (depo, kiler) oluşmakta, küçük odalara duvarlardaki deliklerden geçilmektedir.
Odalarda oturmak için topraktan sekiler yapılmıştır. Bu sekilerin altına, açık havada çürütüldüğü sanılan ölülerin kemikleri gömülmüştür. Az sayıda dizleri karnına çekik durumda gömülmüş insan iskeleti de bulunmuştur. Ölülerin yanına armağan olarak erkekler için çeşitli silahlar koyulduğu görülmüştür.
Çatalhöyük yerleşmesinde pek çok kutsal mekân ya da tapmak vardır. Sayı olarak hemen hemen her iki eve karşılık bir tapmak düşmektedir. Ev olsun, tapınak olsun, bütün yapıların duvarları aralıklarla konmuş ağaç dikmelerle pekiştirilmiştir. Bunların arasında kalan sıvalı yüzeyler evlerde geometrik bezeklerle, tapmaklarda daha renkli av sahneleriyle ve din törenlerini canlandıran resimlerle doldurulmuştur. Tapınak duvarlarında ayrıca koç ve boğa başlan, leoparlar, boğa doğuran tanrıça vb gibi kilden yapılmış kabartmalar da yer almaktadır.
Çatalhöyük’teki önemli küçük buluntular arasında taştan ve pişmiş topraktan, en büyükleri ancak 30 cm’yi bulan insan ve hayvan heykelcikleri de vardır. Bunlar, bazen iki yanında leopar olan bir ana tanrıçayı, kucaklaşan bir tanrı çiftini, kucağında çocuğunu emziren ya da panter yavrularını tutan bir ana tanrıçayı temsil etmektedir. Çatalhöyük’te ele geçen çanak çömlek parçaları çok değildir, ama yine de bunların, kilden yuvarlanarak yapılan bantların halka biçimine getirildikten sonra üst üste konmasıyla oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Aletlerin çoğu doğal camdan (obsidyen) yapılmıştır. Ok ve mızrak uçları çoktur. Çakmak taşından kazıyıcı ve oraklar da yaygındır. İlk yerleşmelerde aletler daha büyüktür. Üst katlarda ise boyutlarının küçüldüğü görülür. Cilalı ve sürtme taştan baltalar, öğütme ve perdah taşları (açkılayıcı), havan elleri, tokmaklar çok boldur. Çatalhöyük’te köpeğin, en alt katlardan beri evcil olduğu görülür. Bulunan kemik bezelye gibi tahıl çeşitlerini yetiştirmişlerdir. Ayrıca sığırı evcilleştirmişler, ama avcılığı da yoğun olarak sürdürmüşlerdir.
Batı Çatalhöyük’te, Kalkolitik Çağın başlarına tarihlenen bir yerleşme izlenir. Buradaki kazılar bir mevsim sürmüş ve yalnız iki sondaj çukuru açılmıştır. Bu nedenle ele geçen buluntular ancak sınırlı bilgi vermektedir.
Bir kutsal mekan olduğu düşünülen yapının kuzey ve doğu duvarlarında 1963 yılı kazıları sırasında Çatalhöyük kent planı olduğu anlaşılan bir harita ortaya çıkarılmıştır. Günümüzden yaklaşık olarak 8200 yıl öncesine tarihlenen bu çizim, dünyanın bilinen ilk haritasıdır. Yaklaşık olarak 3 metre uzunluğa ve 90 cm. yüksekliğe sahiptir. Halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.