Kitaplarını alınca sabırsızlandığınız, hatta bitmesin diye yavaş yavaş sindirerek okuduğunuz yazarlar vardır. Vedat Türkali de onlardan biri… Yazar, bir asra yaklaşan hayatı boyunca 40’tan fazla senaryo ve yedi roman yazdı, üç film yönetti. Abdülkadir Demirkan olarak 13 Mayıs 1919’da Samsun’da doğan Türkali, daha sonra soyadını aile lakabı Pirhasan olarak değiştirdi. Bizim bildiğimiz adıyla Vedat Türkali’nin üç adı, daha fazla da sıfatı var: Yazar, yönetmen ve senarist… 27 Ağustos cumartesi günü rahatsızlığı nedeniyle Yalova Devlet Hastanesine kaldırılan ve Cumhuriyet tarihinde birçok olaya şahitlik etmiş olan, 97 yaşındaki Türkali, bir süredir Yalova’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Kızı Deniz Türkali, ‘’Babamı Vedat Türkali’yi kaybettik’’ açıklamasıyla acı haberi duyurdu. Vedat Türkali’yi Daha Yakından tanıyalım Vedat Türkali, yazılarında kullandığı ismidir. Senarist, şair ve romancı olan Türkali, liseyi Samsun Lisesi’nde okuduktan sonra 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl eşi Merih Pirhasan’la evlenmiştir. Maltepe Askeri Lisesi ve Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1951’de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklanmış; 9 yıl ceza almış 7 yıl sonunda koşullu olarak serbest kalmıştır. Gar Yayınları’nı Rıfat Ilgaz ile kurduktan sonra, 1960’ta Dolandırıcılar Şahı ile senaristliğe başlamıştır. Senaristliğine devam eden Türkali, 1965’te yönetmenliği denemiştir.1965’te Karanlıkta Uyananlar filmiyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kazanmıştır. Bir Gün Tek Başına ve Mavi Karanlık gibi romanları Türk edebiyatının en büyük eserleri arasına girmiş; daha sonra da Yeşilçam Dedikleri Türkiye ve Tek Kişilik Ölüm romanlarını da yazmıştır. Son ödülü ‘Beyaz Martı’ oldu. 1974’te Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü, 1976’daOrhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. 2016’da Beyaz Martı Edebiyat Onur Ödülü’ne layık görülmüştür. Mihri Belli’nin yakın arkadaşı ve Atıf Yılmaz’ın arkadaşı ve akrabasıdır. TKP’nin eski üyelerindendir. 2002 seçimlerinde DEHAP’dan aday olarak aktif siyasete atılmıştır. Vedat Türkali, oyuncu Deniz Türkali ve yönetmen Barış Pirhasan’ın babası, Deniz Türkali’nin kızı şarkıcı Zeynep Casalini’nin dedesidir. Başlıca Eserleri; Bir Gün Tek Başına (roman, 1974), Eski Şiirler, Yeni Türküler (şiirler, 1979), Üç Film Birden (senaryolar, 1979), Mavi Karanlık (roman, 1983), Eski Filmler (senaryolar, 1984), Bu Gemi Nereye (yazılar,anılar, 1985), Dallar Yeşil Olmalı (oyun, 1985), Tek Kişilik Ölüm (roman, 1989), Özgürlük İçin Kürt Yazıları (yazılar, 1996), Güven (roman, 1999), Komünist (anı, 2001, Yeşilçam Dedikleri Türkiye (roman, 2001), Bu Ölü Kalkacak (oyun, 2002), Dallar Yeşil Olmalı (oyun, 2002), Kayıp Romanlar (roman, 2004), Yalancı Tanıklar Kahvesi (roman, 2009), Bitti Bitti Bitmedi (roman, 2014) gibi romanlara imza attı. Bir Filmin Başına Gelenler: Fatmagül’ün Suçu Ne? Yakın dönemde izleyici karşısına çıkan, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” aslında 1986 yapımı bir filmdi. Türkali, Hülya Avşar’ın başrolde oynadığı filmin hikâyesini Fethiye’de kurguladı. Senaryoyu Lütfü Akad’a anlatınca o çekmek istedi ama Türkali kabul etmedi. Türkali bu filmi kabul ettirebilmek için bizzat sansür kurulu ile görüştü. Orada kendisine “Hiç bir Türk erkeği, arkadaşlarının tecavüz ettiği kızla evlenir mi?” bile dendi. Usta senarist, uzun süre sansürle boğuşurken bir gün senaryosunun çalındığını anladı. Hikâye Lütfi Akad tarafından sinemacı Hürrem Erman’a anlatılmış, Erdoğan Tünaş’a acele senaryo yazdırılmış ve ortaya Orhan Gencebay’ın oynadığı Batsın Bu Dünya çıkmıştı. Türkali açtığı davayı kazanınca senaryonun sonu değiştirildi ve Süreyya Duru tarafından çekildi. “Hayatta iki akıllı iş yaptım…” …Salkım salkım tan yelleri estiğinde mavi patiskaları yırtan gemilerinle uzaktan seni düşünürüm İstanbul binbir direkli Haliç’inde akşam adalarında bahar Süleymaniye’nde güneş Hey sen güzelsin kavgamızın şehri… “Bakın hep söylerim. Hayatta iki akıllı iş yaptım. Sigaraya alışmadım ve şair olmadığımı erken fark ettim. Şiir yazdım. Epey de destekleniyordum. Fakat anladım ki, şiirde bir şey yapamam. Nâzım gibi bir dev var Türkiye’de. Oktay Rıfat var… Yahya Kemal var. Ayrım yapmadan söylüyorum. Onlar büyük devler. Ben romanda yaptığımın onda birini yapamazdım şiirde.” Türkali, İstanbul’u Almanya’ya sürgüne gittiğinde ve eşi ilk çocuğuna hamileyken yazdı. Beğenilmesine bir anlam veremediğini sık sık vurgulasa da İstanbul çok sevildi. Onur Akın’ın içinde yer aldığı Grup Baran ve Edip Akbayram tarafından Bekle Bizi İstanbul adıyla seslendirildi.