Avrupa İnşaat ve Ağaç İşçileri Federasyonu (EFBWW) İnşaat Daimi Komitesi 2016 ikinci yarıyıl toplantısı Brüksel’de gerçekleştirildi. Toplantıya sendikamızı temsilen aynı zamanda EFBWW Yönetim Kurulu ile İnşaat Daimi Komitesi asil üyesi de olan Genel Başkanımız Ramazan Ağar ve Dış İlişkiler Uzmanı Özgür Doruk katıldılar. Toplantıda, 12 AB üyesi ülkede faaliyet gösteren EFBWW üyesi sendikaların, 31 kişiden oluşan yönetici ve uzman kadroları da yer almaktaydı.
Haziran ayında gerçekleşen ilk yarıyıl toplantısı, 2015 yılında düzenlenen EFBWW Genel Kurulu ardından Yönetim Kurulu’nun ilk birleşimi olması hasebiyle büyük ölçüde federasyon bünyesinde faaliyet gösteren alt komiteler ile koordinasyon gruplarında görev dağılımına ayrılmıştı. Anılan toplantı ile EFBWW’nin öncelikli çalışma alanına çerçeve teşkil eden başlıklar, yılın ikinci yarısından itibaren hızla icra edildi. 24 Kasım 2016 tarihinde Brüksel’de toplanan EFBWW Yönetim Kurulu, bu başlıklara ilişkin müzakerelerin gerçekleştiği 21 maddelik bir gündem üzerine bina edilmişti.
EFBWW Başkanı Dietmar Schafers’in moderatörlüğünde gerçekleşen toplantı, bir önceki kurul tutanaklarının onanması ve Genel Sekreter Sam Hagglund’un EFBWW Sekretaryası faaliyetlerine yer verdiği sunuşu ile başladı. Avrupa Sosyal Haklar Şartı, inşaat sektörü için yürürlüğe konulması planları gündemi meşgul eden “Avrupa Hizmetler Kartı” uygulaması ve EFBWW ile küresel ölçekli çatı örgütümüz İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali (BWI) arasında mutabakata varılan İşbirliği Anlaşması Hagglund’un kaydedilen gelişmeleri özetlediği başlıklar idi. Genel Sekreter’in öne çıkardığı ve Yönetim Kurulu üyeleri nezdinde müzakereye açtığı iki başlığı ise haberimizin devamında detaylandıralım.
ETUC Projesi: “Evde Güvende,
İşyerinde Güvende”
Uluslararası üst kuruluşumuz EFBWW ile konfederasyonumuz TÜRK-İŞ’in de üyesi bulunduğu Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), işyerlerinde kadınlara yönelik taciz ve şiddetin önlenmesi ve yok edilmesine ilişkin sendikal stratejilerini içeren bir Eylem Planı’nın uygulayıcısı konumundadır. Eylem Planı “ekonomik bağımlılığın ve cinsiyetçi yargıların eşitsizliğin ve şiddetin önünü açtığına” vurgu yapar ve “tüm Avrupa’da kadına yönelik şiddetin durdurulmasını sağlayacak yeni bir hukuki aracın belirlenmesi” çağrısında bulunur. 2012 yılında kabul edilen ETUC cinsiyet eşitliği çalışma programı, sendikaların evdeki şiddet ile işyerindeki şiddet arasındaki bağa dikkat çekmeleri hususunda cesaretlendirilmesi amacını içermektedir. 2014 yılında gerçekleştirilen “8 Mart Anketi” ile ETUC üyesi sendikalardan kadına karşı şiddet hususunda ne gibi eylemler gerçekleştirdikleri, tespit ettikleri genel eğilimler ve paylaştıkları kaygılara ilişkin önemli bilgiler toplanmıştır. Anket sonuçları ETUC’un bu konu üzerinde çalışmaya devam etmesi gerekliliğini ortaya koymuş ve netice itibariyle “Evde Güvende, İşyerinde Güvende” başlıklı projenin hayata geçirilmesinde karar kılınmıştır.
ETUC “Evde Güvende, İşyerinde Güvende” Projesi’nin amaçları şu şekilde sıralanabilir: İşyerlerinde kadınlara karşı uygulanan taciz ve şiddetin önlenmesini sağlayacak sendikal bilgi birikimi ve mücadele araçlarının oluşturulması ve geliştirilmesi. Toplu pazarlık müzakerelerine kadına yönelik taciz ve şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlerin dahil edilmesi. İşyeri organizasyonları içerisinde de olduğu gibi, toplu pazarlık ve sosyal diyalog mekanizmalarında da cinsiyet eşitliği ilkesinin geliştirilmesi ve teşvik edilmesi. Çalışan kadınlara yönelik taciz ve şiddetin önüne geçilmesi hususunda başarı kazanmış sendikaların ve/veya sosyal tarafların bu yöndeki girişimlerinin paylaşılması. İşyerinde taciz ve şiddetle mücadelede cinsiyet eşitliği perspektifine duyulan gereksinime ilişkin kamuoyunun daha kapsamlı bir biçimde bilgilendirilmesini sağlayacak yazılı ve görsel materyaller üretilmesi, aynı perspektifin işyerinden sektörel düzeye ve sonrasında ülke düzeyine genişletilmesi. İşyerinde şiddet hususunda hazırlanmış olan uluslararası çalışma standardına yönelik tavsiyelerde bulunulması ve daha güçlü katkılar sunulması.
İki ana hedefi; Avrupa düzeyinde kadına yönelik şiddetin bertaraf edilmesine yönelik yönergeleri de içerecek biçimde bir sendikal strateji oluşturmak ve işyerlerinde kadına yönelik taciz ve şiddetin sona erdirilmesini sağlayacak önleyici tedbirleri ortaya koyma çalışmalarını gerçekleştirmeleri için sendikaları cesaretlendirmek olarak sıralanan proje faaliyetleri dört ana başlık altında gerçekleştirilecektir: 11 AB üyesi ülkeye, sendikalar ve kadın örgütleri ile görüşmeler yapmak üzere ziyaretler gerçekleştirilmesini de içeren araştırma faaliyeti. Bu faaliyet ile kadına yönelik şiddeti sonlandırmak üzerine sendikalar tarafından gerçekleştirilen eylemler ve başarılı uygulama örnekleri, karşılaşılan güçlükler ile sendikaların tavsiyelerini içeren 11 ülkeye ilişkin rapor oluşturulmuş olacaktır. Avrupa düzeyinde örgütler ve Avrupa düzeyinde örgütlü sendikal federasyonlar ile konuya ilişkin yapılacak görüşmeler. Kasım 2016’da Madrid’de bir Avrupa konferansı düzenlenmesi. Ulusal düzeyde örgütlü sendikaların ülkelerinde ve Avrupa düzeyinde gerçekleştirdikleri eylemler, başarıya ulaşmış uygulamalar ile birlikte ulusal sendikalara, Avrupa’ya ve Avrupa düzeyinde örgütlü sendikal federasyonlara tavsiyeleri içeren sonuç raporu hazırlanması.
Hagglund, “İşverenlerin etrafından
dolanacakları kurallar istemiyoruz”
Avrupa Adalet Divanı tarafından 2007 yılında karara bağlanan Laval davası ve müteakiben sonuçlanan Rüffert ve Lüksemburg yargılamaları, uluslararası üst kuruluşumuz EFBWW’nin “İşçi Temini Direktifi’ni” o tarihten bu yana mücadelesinin en üst sırasına taşımasına neden olmuştur. Direktife son şeklinin verilerek, yasalaşması periyoduna yaklaştığımız günlerde Genel Sekreter Sam Hagglund Avrupa Parlamentosu’nun ilgili birleşiminde bir konuşma gerçekleştirerek, EFBWW üyesi sendikaların tutumunu bir kaz daha yinelemiştir. Yönetim Kurulu Toplantısı’nın bu aşamasında Hagglun, AP’de yaptığı konuşmadan bir özeti kurul üyeleri ile paylaştı.
“Bilindiği üzere şirketler, yeniliklere yönelik araştırmalar ya da üretkenlik üzerinden rekabet etmek yerine, işçi ücretlerinin maliyetleri üzerinden rekabet etmeyi tercih ederler. Bu nedenle, şayet işçilerin çalışmaya getirildikleri ülkelerin değil de, kendi ülkelerinin koşulları uygulanırsa, bu durum Avrupa’nın asgari ücretler seviyesine ve dolayısıyla üretime dayalı büyümeye zarar verir. AB’nin kurucu ataları haklılardı ve elbette Sınırötesi İşçi Temini Direktifi’nin 1996’da yasalaşmış olan orijinal metni de öyle. O hali ile direktif, AB üyesi ülkelere hangi kurallara uymaları gerektiğini ve neleri yapmakta özgür olduklarını açıkça ifade etmekteydi.
Sorun şu ki Avrupa Adalet Divanı 2007 yılında karara bağladığı Laval davası ile bu iki kategoriyi birbirine karıştırdı. Bu karar, direktifin mevcut anlamının tam tersi bir anlam ile yorumlanmasına yol açtı. Direktifin orijinal metni, bir ülkeye geçici süreyle çalıştırılmak üzere getirilen işçilere, o ülkenin kendi vatandaşlarına uyguladığı asgari çalışma koşullarını uygulaması gerektiğini söylemekteydi. Buna ek olarak, direktifin 3.7 no’lu Maddesi de AB üyesi ülkelere yabancı bir ülkeden getirilen işçilere “daha avantajlı koşullar sağlayabilirsiniz” demekteydi. Bu iki kural, tam ve eşit muamelenin hayata geçirilmesi olarak ta yorumlanabilir.
Laval davası ile direktifin bu içeriği baş aşağı edilmiş oldu, ki bu da Sınırötesi İşçi Temini Direktifi’nin aynı anda hem asgari, hem de azami seviyeleri tespit etmesi durumunu ortaya çıkardı. Madde 3.7’de yapılan değişiklik ile “daha avantajlı koşullar” ibaresi, işçilere ev sahipliği yapan ülkenin vatandaşı olan işçilerden daha avantajlı koşullar anlamını taşırken, yeni yorumla işçinin kendi ülkesindeki işçilerden daha avantajlı koşullara sahip olabileceği ifadesine yer verildi.
İşte bu nedenle EFBWW’den gelen bizler Sınırötesi İşçi Temini Direktifi’nin değiştirilmesini, Laval davaları neticesinde oluşan olumsuz yorumların yanı sıra, Almanya’yı konu alan Ruffert davasının ve Lüksemburg yargılamalarının içtihatlarının da direktiften çıkarılmasını talep etmekteyiz. İşverenlerin etrafından dolanabilecekleri kurallar istemiyoruz, örneğin işçilerin belirli aralıklarla değiştirilmesi ya da şirketlerin yasal unvanlarının değiştirilmesi gibi. Bizler düşük maliyetli işçi kullanımının önünü açacak bir yasal düzenleme istemiyoruz. Duruşumuzu özetlememiz gerekirse: Bir iş ya da hizmet karşılığı ödenecek bedelin, yalnızca işçilerin çalışmaya geldikleri ülkeye bağlı olarak belirlenmesi açıkça ifade edilmelidir. Direktifin, üye ülkeler tarafından tüm işçilere eşit muamele uygulamasını sağlayacak asgari seviyeleri tespit etmesi sağlanmalıdır. Bir başka ülkeye çalıştırılmak üzere geçici süreyle getirilen işçilerin haklarının yükseltilmesini sağlayacak maddelere yer verilmelidir.
EFBWW Yönetim Kurulu Toplantısı; İnşaat ve Ağaç İşleri Daimi Komiteleri ile İşçi Sağlığı ve Güvenliği Koordinasyon Grubu Sekreteri ve Çimento Sektörü Koordinasyon Grubu sekreterlerinin aktardıkları raporlar ile devam etti. 2017 yılı federasyon bütçesinin de onandığı Mali Konular başlığı ile üyelik başvurularının karara bağlandığı tüzüğe ilişkin prosedürler ardından kurul 2017 yılı Haziran ayında toplanmak üzere oturumlarını sonlandırdı.